Aşının gölgesinde
Dünyada
günlük vaka sayıları 24 Ekimden bu yana ortalama 500 bin dolayında seyrediyor. Bazen
700 binin üzerinde(28 Kasımda 779.837, 5 Aralıkta 886.721, 20 Aralıkta 858.626)
zirveleri gördü, bazen de 450 bin (27 Kasımda 441.157, 01 Aralıkta 453.170) dolayına
inerek artış modunda yatay seviyede seyrediyor. Şu ana kadar 5 Aralıkta kaydedilen
886.721 günlük vaka tüm zamanların en yüksek sayısıydı.
Günlük
vefat sayıları da aynı dönemde 5 bin ile 13 bin arasında derin kırık çizgiler
yaparak yükselmeye devam ediyor. Özellikle 28 Kasımda 14.036 ile tüm zamanların
en yüksek günlük vefat sayısı görülmüştü. O tarihten bu güne kadar da hiç 7.700’ün
altına düşmüş değil. Özellikle Aralık ayında kırık çizgiler 13.000 ile 8.000
arasına sıkışmış görünüyor. Artış belirgin, henüz ufukta kuvvetli bir düşüş yok.
Bu arada
dünyada aşı haberleri epey bir yoğunluk kazandı. Ülkeler peş peşe acil kullanım onayı
veriyorlar. Bazılarında aşı uygulamaları başladı bile. Çin, ABD, İngiltere ve
Almanya geliştirdikleri aşılar için diğer ülkelerle milyarlarca dolarlık
sözleşmeler yapıyorlar. Aşı üreten ilaç devlerinin çarkları harıl harıl bu siparişler
için dönüyor. Ülkemiz de dahil olmak üzere pek çok ülke kendi aşısını yetiştirme
çabasında. Her ülke birkaç yerden bağlantı yaptığı gibi kendi aşısını da
uygulayacak. Neticede bu da bir satranç oyunu.
Bugün coronavirüsün 2020 dünya bilançosu aşağı yukarı belli oldu. Bir yılda tüm dünyada 81,5 milyon (81.451.630) vaka kaydedildi. 1,8 milyon (1.778.064) kişi vefat etti. Ölüm oranı %2,2 olarak gerçekleşti. Yani hastalanan her 1000 kişiden 22’si öldü. 7,8 Milyar dünya nüfusuna göre ise her 1 milyon kişi başına vaka sayısı 10.475, ölüm sayısı ise 229 olarak hesaplanıyor.
Küresel bağışıklık?
Bu arada aşı konusunda madalyonun iki yüzü var gibi. Biri açıklandığı üzere Nisan ayı sonuna kadar zengin ülkelerden oluşan kuzey yarımkürenin tamamının aşılanacağı. Diğeri ise yoksul ülkelerin bulunduğu güney yarım küredeki aşılamanın ise 2022’de bitip bitmeyeceğinin belli olmadığı.
Bunun anlamı şu; dünya genelinde küresel bağışıklık gerçekleşmedikçe tam güvende olamayacağız. Mevcut aşıların umut edildiği gibi salgının üstesinden gelip gelemiyeceği, mutasyonlara karşı etkisi de belirsizliğini koruyor. Bu konuda tamamen öyle olmasını istediğimiz için umuda tutunuyoruz.
Şurası bir
gerçek: kısa vadede küresel bağışıklık mümkün değil. Hele de aşılama tamamlanmadıysa.
Şu sıralarda dünya genelinde aşı hareketlenmeleri yaşanıyor. Bir çok ülke aşı onaylarını
verdi ve birden fazla siparişle on milyonlarca dozu garanti altına aldılar. Bu
aşılar doğal olarak öncelikle yaşlılar ve sağlık personeli gibi en yüksek risk
altında olan gruplara uygulanacak. İlk birkaç günde başta İsrail, ABD,
İngiltere, Rusya ve Kanada’da olmak üzere neredeyse 3 milyondan fazla insan
aşılandı bile!
Kendimizi
rahat hissettirecekse şöyle düşünebiliriz: Çin’deki ilk vakanın
bildirilmesinden dünya çapında 3 milyon vakaya ulaşmak için neredeyse 4 ay
geçmişti. Daha birkaç günde bu kadar insan aşılandı ve bu gittikçe de
hızlanacak. Kuşkusuz COVID-19 aşısı, etkili test yöntemleri ve önleyici
tedbirler ile birleştirildiğinde salgının kontrol altına alınmasında kritik bir
araç olacak.
Güvenli ve
etkili bir aşı geliştirmek zaman alıyor. Ayrıca onaylanması, geniş ölçekte
üretilmesi ve kullanıma sokulması da ilaveten zaman alan süreçler. Şu anda yarış
halinde olan 200’den fazla aşı adayı var. Bunların önemli bir kısmı klinik
deney aşamasına geldi. Bu aşı adaylarının bazıları acil kullanım onayı aldı,
bazıları onaylanmadan bir önceki son aşama olan Faz 3 – Klinik çalışmalar
aşamasında. Bazı aşıların da klinik denemelerinin 2021 yılı başlarında tamamlanarak
ruhsat alması bekleniyor. Onaydan sonra da en çok ihtiyaç duyan kişilere
zamanında ve adil bir şekilde ulaştırılması son derece önemli.
Aşılar;
hastalığa yol açan virüs, bakteri veya diğer mikroorganizmaların antijenik
yapılarından (bağışıklık sistemimizin antikor üretmesi için uyaran madde) geliştiriliyor. Bu antijenler
vücudumuza verildiğinde, bağışıklık sistemimiz bu tehditlere karşı hızlı ve
etkili bir şekilde müdahale etmeyi öğreniyorlar.
Genellikle
vücudumuza bu antijenlerin zayıflatılmış formları veriliyor. Bu sayede
bağışıklık sistemimiz antijene karşı koruyucu reaksiyon geliştirir ve bunu da
hafızasına kaydeder. Böylece bağışıklık sistemimiz daha sonra bu mikroorganizma
ile karşılaştığında, onlar bizi hasta etmeden onları tanır ve mücadele etmeye
başlar. Covid-19 aşıları da bu prensip doğrultusunda tasarlanmakta.
Geliştirilmekte
olan bazı potansiyel aşılarda kullanılan bazı yeni yaklaşımlar da var. RNA ve
DNA aşıları vücudumuza antijeni direkt vermek yerine bir genetik mesaj veriyor
ve bu sayede bağışıklık sistemimiz ihtiyacı olan antikoru kendisi üretebilecek
hale geliyor.
Her ülke,
aşılar yaygın olarak kullanılmaya başlanmadan önce aşı güvenliğini ve
etkinliğini denetleyen düzenleyici kurumlara sahip. Küresel çapta Dünya Sağlık
Örgütü, aşıların uygulanmasından önce ve hatta kullanılmaya başlanmasından
sonraki süreçte güvenliğini gözden geçiren bir dizi bağımsız teknik kurumu
koordine ediyor. DSÖ tarafından onaylanan aşılar, hastalıkların kontrol altına
alınmasında güvenli ve etkili olduklarının kanıtlanabilmesi için son derece
titiz testlerden ve klinik denemelerden geçiyorlar. Bu bağlamda Covid-19
aşılarının geliştirilmesi için hızlı hareket ediliyor olsa da yalnızca sıkı
güvenlik ve etkililik standartlarını karşılayan aşılar onay alabilecekler.
Küresel
anlamda ciddi bir talep olduğu için bütün ülkeler aşıya aynı anda erişim
sağlayamayabilir. Dünyadaki herkes için yeterli aşı dozu geliştirmek aylar,
hatta yıllar sürecek. Bu yüzden öncelikli olarak sağlık çalışanları ve sosyal
hizmet alanlarında ön cephede çalışan kişiler aşılanacak ve bu sayede sağlık ve
sosyal hizmet sistemlerinin işleyişi üzerindeki olumsuz etki sınırlandırılacak.
Bir sonraki
aşılama kapsamına katılımcı ülkelerin kendi kararlarına göre bu ülkelerde yaşayan
yaşlı bireyler ve altta yatan rahatsızlıkları olan kişiler de dahil olmak üzere
yüksek risk gruplarının aşılanması mümkün olacaktır.
Mevcut
hedef, 2021 yılı sonuna kadar 2 milyar doz aşıyı kullanıma sunmak. Belirlenen
bu dozun, sağlık ve sosyal bakım çalışanları ile dünyanın birçok ülkesinde
ciddi hastalık ve ölüm riski en yüksek olan kişileri korumak için yeterli
olması bekleniyor. Buna rağmen muhtemelen ilk birkaç yıl daha yaygın kullanım
için yeterli doz mevcut olmayacak.
Dolayısıyla
da; kendimizi, ailemizi ve içinde yaşadığımız toplumu korumak için maske takma,
fiziksel mesafe ve düzenli el yıkama gibi tedbirleri almaya devam etmek son
derece önemli. Tünelin sonunda ışık var.
Umutla ama rehavete kapılmadan çıkışa doğru yürümeliyiz. Çünkü başaracağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder