
Yapıp ettiklerimiz
Kur'an büyük bir hikmet kaynağı.
Her seferinde daha önce dikkatimi çekmeyen, üzerinde düşünemediğim bazı olağanüstü ayetler (işaretler) görüyorum. Bugün dinlediğim Rûm Suresi 41.ayet de bunlardan biri oldu. Bugünlerde yaşamakta
olduğumuz sıra dışı olaylar, küresel coronavirüs salgını, ölümler, korku, panik ve neredeyse dünya çapında uygulanan karantina ile bir bağlantısı var
gibi geldi bu ayetin.
Ayetin meali şöyle:
"İnsanların kendi
işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Vazgeçmeleri
için Allah, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını dünyada onlara
tattıracaktır." (Rûm Suresi, 30/41)
Gerçekten de bu yeryüzü,
üzerindeki sayısız nimetler ve güzellikler insan olarak bizlere emanet değil
mi? Peki, bir emanete, nasıl riâyet edilebilir? En azından onu, aslını,
değerini korumak gerekmez mi? Elbette. Ama insanoğlu ne yaptı? Kendi eliyle
yeryüzünün tabii dengesini ifsad etti. Sözde refah ve gelişmeler haddinden
fazla çevre sorunu üretti. Ekolojik dengeyi bozdu. Toprak, su ve hava kirlendi
ve zehirlendi. Nice hayvan ve bitki türleri yok olup gitti. Temizlik yerini
kirliliğe bıraktı. Bu bozulmalar genetik oynamalara, mutasyonlara bile yol
açtı. Bütün bunlara bir de insandaki ve sosyal hayattaki bozulmalar da
eklenince insanın, Allah'ın emanetini yeterince koruyamadığı ortada.
Peki, bu emaneti korumamanın,
yaratıcının insan ve çevresini donattığı değerleri dikkate almamanın bir
faturası var mı? İşte Rûm Suresi 41.ayet bu soruyu çok çarpıcı şekilde
cevaplıyor. Ayette, yeryüzünün bu şekilde bozulmasına sebeb olan insanın, bunun
acı sonuçlarının bir kısmını dünyada tadacağına, asıl cezasının ise ahirette
olacağına işaret ediliyor.
İnsanın kendi ellleriyle yapıp
ettikleri sonucu yeryüzünde ortaya çıkan bu bozulma ve sonuçlarına Kur'anda
asırlarca önce işaret edilmiş olması ne kadar ilginç değil mi?
Bu gece Recep ayının 27. günü,
yani Miraç gecesi. Bu gece yapılan ibadetlerin makbul, edilen duaların kabul ve
herbirimİz için tek tek Miraç olarak yaşanmasını diliyorum. Şahsen ben
evlerimizden çıkamadığımız, temizliği yeniden keşfettiğimiz, ailelerimizle
birlikte olduğumuz, bol bol ölümü hatırladığımız bu gün ve gecelerde Rûm Suresi
41.ayeti bol bol düşüneceğim.
Neyse, biz 'Corona günlüğü’ müze kaldığımız yerden
devam edelim. 21 Mart günü büyük oğlum küçük kızının hamur açarken videosunu çekip göndermiş. [17:52) Altına da şöyle bir not koymuş: "Evinde kal ve hamur
aç Türkiye!" Kendisi iyi bir mizah yazarı olduğu için baktığı her şeyde komik bir taraf
bulabiliyor. Bense zaten torunumun her halini özlemişim: "Maşallah" demekten başka söz bulamadım.
Bu gece Miraç
kandili. Annemle birlikte tv de kur'an ve mevlüt dinledik. Ona teyemmümle
oturduğu yerden namaz kılmayı öğrettim.
Yapmaya çalışıyor. Sağdan soldan
kandil mesajları geliyor. Bir iki kelime ile cevap verdim. Bu akşam her
kandilde âdetim olduğu üzere telefonla büyükleri aramak hiç içimden gelmedi.
Küresel salgın maalesef hızını kesmiyor. İlkbaharın başlangıcı kabul edilen hafta sonunda dünya genelinde hasta sayısı 304 bini geçmiş ve en az 13 bin kişi hayatını kaybetmiş. İtalya ise 1444 ölümle en büyük can kaybını bu hafta sonunda yaşamış. Bu haberle de moralimiz bayağı kötü etkiliyor.
Küresel salgın maalesef hızını kesmiyor. İlkbaharın başlangıcı kabul edilen hafta sonunda dünya genelinde hasta sayısı 304 bini geçmiş ve en az 13 bin kişi hayatını kaybetmiş. İtalya ise 1444 ölümle en büyük can kaybını bu hafta sonunda yaşamış. Bu haberle de moralimiz bayağı kötü etkiliyor.
Dikkatimi
anneme ve bu geceye vermeye çalıştım.
Ama küçük oğlum da kandilimizi
kutladıktan sonra önemli haberi
verdi: 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı gelmiş. Bir de "Reis 66 yaşında, ona da sokağa çıkmak yasak" mesajı çekmiş. Kafa kâğıdıma göre ben daha 63
yaşındayım. Ama yine de dışarı çıkmıyorum.
20:38'de çocuklarıma "Rabbim
ibadetimizi makbul, dualarımızı kabul, gecemizi Miraç eylesin" diye bir kutlama mesajı gönderdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder