Yilmaz Yalcın, Biraz da gülümseyelim albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
17 Mayıs 2016
Hanımlar afedersiniz. Tabi ki genelleme yapmaya niyetim yok. Zaten bu sözler de bana ait değil. 'Google' dede böyle demiş !Ama oldukça hoş bir dokundurma. Gülümseyip geçelim...
Yilmaz Yalcın, Görsel düşünceler albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir! »2. Abdülhamit
Yilmaz Yalcın, HAYATIN İKİ YÜZÜ albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
17 Mayıs 2018
17 Mayıs 2018 Perşembe 15:30 ANKARA HASTALIKLARI............Ankara'nın röntgeni

Yilmaz Yalcın, Görsel düşünceler albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
17 Mayıs 2018
Yilmaz Yalcın, Çocuk albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
17 Mayıs 2019
7 Mayıs 2020 Pazar
17 Mayıs 2020 Pazar 13:30 CORONA GÜNLERİ...................................Günler geçiyor
Bu dönem sadece corona virüs değil, annemin hastalığı ve vefatı da derin izler bıraktı hayatımızda. Kreşlerin ve okulların kapanması dolayısıyla çocuklarımızın zor günler geçirdiğine şahit olduk. Zorunlu ücretsiz izne çıkarılmaları ve maaşlarından kesinti yapılması gibi oldu bittiler karşısında onlarla birlikte üzüldük. Dışarıya çıkamayan çocukların zaten bunalmış durumdaki anne babalarının tepesinde enerji boşaltmaları karşısında çaresizdik. Dostlarımızı arkadaşlarımızı göremedik. Vakit namazlarına camiye gidemedik. Sıkıldığımızda dışarı çıkıp gezemedik. Spor yapamadık, hiç olmazsa çıkıp yürüyebilseydik. Evde kalmak corona için önemli bir tedbirdi, anladık ve uyduk zaten. Sabır, sebat, tahammül ve metanet değerli kazanımlarımızdı. Fakat bahar günlerinde evlerimizin dört duvarı arasında sıkışıp kalmak da çok zordu doğrusu.
17 Mayıs 2022 Salı 06:00 DÜŞÜNCELER................................................Zihinsel gezinmeler
Zihinsel gezinmeler…(ı)
11 Mayıs 2022 Çarşamba, 14:00
Uzun zamandır insan zihninin sınır tanımaz, kontrollü kontrolsüz gezinmelerini yazmak istiyordum. Bugüne nasipmiş. Elbette konunun bilimsel yönünü kastetmiyorum. -Belki bende bu süreçte işin o yönünü hem öğrenir hem yazarım.- Ama herbirimizin yaşamında şahit olduğu; bazen geleceğe dair hayal kurma, bazen geçmişin bir sinema şeridi gibi gözümüzün önünden akması, bazen planlarımıza eşlik eden yap bozlar, bazen de rüya şeklinde karşımıza çıkan zihinsel gezinmelerden söz edeceğim.
İnsan zihni o anlarda bir tür sinema filmi kurgucusu gibi çalışır. Çoğu zaman nerede başlayıp nerede biteceğini, nasıl bir gezinti yapacağımızı bilemeyiz. Bu durum sadece "Şimdi ne yapacağım, niçin, nasıl, ne zaman ve nerede yapacağım sorusunun cevabı için kontrollü bir şekilde gerçekleşir. O durumlarda bile bize sık sık sürprizlerle, "ya şöyle olursa?" sarsmalarıyla karşı karşıya getirmesi onun tabiatından geliyor.
Farz edin yürüyorsunuz, ya da bir araçtasınız; etrafınızda gördüğünüz her şey size o zihinsel gezinmeyi başlatabilir. Gördüğünüz bir insan yüzü, levha, çiçek ya da manzara zihninizde evrilir, çevrilir sürekli objeden objeye, konudan konuya atlar. Kendinize geldiğinizde bakarsınız ki hiç ummadığınız, çok alakasız bir şey üzerindedir. Arada zihninizde canlanan onca şeyi artık hatırlamazsınız bile. Aralarındaki bağlantının nedenini sorgulamak da mümkün değildir.
Bu hal bazı durumlarda çok rahatsız edicidir. Aslında o durumda, o halde olmayı, o şeyleri zihninizden geçirmeyi hiç düşünmez, istemezsiniz. Hatta hiç hoşlanmazsınız ama işte kendinizi en olmadık zamanda en olmadık şeyleri aklınızdan geçirirken buluvermişsinizdir. Eskiden meşhur olmuş bir yarışma sözcüğünü (Geçiniz!) ısrarla mırıldanır, o düşünceyi zihninizden kovalamaya çalışırsınız. O hallerde beyninizdeki yönetmen size rağmen, kendi bildiğini okumaktadır. İyi ki "Değiştir!" komutunu verebiliyoruz, iyi ki o yaramaz yönetmenin kurguladığı filmi seyretmemeyi başarabiliyoruz.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7781964521821192&set=a.7781949711822673>
12 Mayıs 2022 Perşembe, 23:30
Zihnin sık sık geriye dönüp adeta playback yapması en çok yaşadığımız hallerden. Şimdiki hal içinde geçmişi didikleriz. Sorguladığımız, işe yarar bir şeyler aradığımız ya da hatalarımızı aklamaya çalıştığımız durumlardır bunlar. Hani kamera görüntülerinin yeniden yeniden izlenmesi, futbol maçlarındaki offsayt mı değil mi tekrarları gibi.
O anları yeniden yaşama çabası tadı damakta kalan anılar içindir. Çoğu zaman da ıskaladığımız lezzetleri hatırlamak, kaçırdığımız ayrıntıları görebilmek için. Ancak gözlerimiz açık, bedenimiz tümüyle şu an içindeyken geçmişte gezinmek bu defa da yaşadığımız anı pas geçer. Ne yazık ki bu da ironik bir hakikattir.
Kendimizle hesaplaşma da zihnimizin arka planında böyle geri dönüşlerle yapılabilir ancak. Şahidi, bileni, duyanı olmayan bir sorgulamadır bu. Savcı da bizizdir, avukat da hakim de. İtirafnamemiz zihnimizde yazılır, yakamızdaki suç yaftamızı bizden başka kimse görmez. Sonuçta ibra olabiliyorsak ne mutlu. Değilse vicdan polisi sık sık hatırlatır kabahatlerimizi.
Kuşkusuz yaşadıklarımızı gözden geçirip hatalarımızı görmek, bir kez daha aynı yanlışlara düşmekten koruyabilir. Bunun içinde zihnimiz aynı yöntemi kullanır; playback. İki dakika önce yaşanmış şeyleri, konuştuklarımızı, yaptıklarımızı gözden geçirir bizim için. Geçmiş olayları birer video gibi seyrettirir bize. Varsa kusur ve günahlarımızı aşikar eder bize. Yalanlamanın, kıvırmanın anlamı yoktur. Orada herşey ayan beyandır, neyse odur. Başkası bilmez o çepelleri, çapakları.
Zihinsel gezinmeler aklımızın arka planında uyumaz, zaptedilmez, sürekli hareket halinde bir nehir gibidir. Belki akışı bir tür elektrik arkına ya da frekans dalgalarına da benzetilebilir. Pek çok bakımdan bir resmin şekillenmesini sağlayan serbest çizgiler gibidir. Hiç bir çizgi son değildir ama herbiri sonunda o resmin ortaya çıkmasını sağlar.
Gerçekle, zihinsel olarak sanal alemlerde gezinmenin çakıştığı noktalarda biz anı; görür, anlar ve idrak ederiz. Yoksa konuşuruz ama zihnimiz orda değildir, dinleriz ama duyamayız, bakarız ama göremeyiz. Yüzümüz donmuş, gözlerimiz dalıp gitmiştir. Birinin: "Alooo! Nerlerdesin yine? Dalıp gittin" ikazı ile ancak uyanırız.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7788580221159622&set=a.7781949711822673>
Zihinsel gezinmeler…(3)
15 Mayıs 2022 Pazar, 05:30
Dün gece bir müddet uyuyamadım. Zihnime üşüşen onca şey arasında bir o yana bir bu yana döndüm durdum. Birinden çıkıp diğerine dalan düşünce kuyuları birbiri ardı sıra beynimi deliyorlardı sanki. Bir taraftan nasıl olup ta bütün bu düşüncelerin neden bu akşam, bu saatte, uykumu heder ederek böylesine zalimce yoğunlaşabildiklerine şaşırıp duruyordum. Sinirleniyordum da. Ne yapsam zihnimde dönüp duran bu kalabalık bir türlü sona ermiyordu.
Geç saatte yemek yememiş, kahve içmemiş, uyku açan bir şey kullanmamıştım. Peki neden böyle olmuştum? Sık olmayan ama olduğunda kafamın içini her biri birer burgu gibi böylesine oyan anaforlardan hep korkmuşumdur. Ama arada bir de olsa oluyor işte.
Muhtemelen bir hayli geç uyumuşum. Sabah namazına uyandığımda bu kez salim kafayla o saatleri yeniden düşündüm. Aklıma takılan, zihnimde evrilip çevrilen konuları hatırlamaya çalıştım. Gerçekten de çok önemli şeyler değildiler. Geçtiğimiz günlerin olağan hadiseleri irdelenip duruyor, önümüzdeki günlerin doğal akışı kurgulanmaya çalışılıyordu.
Ortaya çıkan senaryolar sanki kurgu montaj masasındaki film parçaları gibi birbirine eklenip kendilerini bir daha bir daha adeta zorla seyrettiriyorlardı. Bir tür yap boz gibi tamamlandıkça bozuluyor, kendimi yeniden yaparken buluyordum. İşin ilginç yanı hiç birini uykum bahasına özellikle istiyor değildim. Sahnesi, zamanı, konusu ve öznesi ben olan bir tüluat tiyatrosu bana rağmen yorulup uyuyana kadar yine bana seyrettirilmişti.
Sonunda bir sorunu çözmüş müydüm: Hayır! Geleceği şekillendirebilmiş miydim: Hayır! Geçmişi sorgulayıp hata ve kusur mu aramıştım: Hayır! Hoşuma giden, beni yücelten anıları mı yaşamıştım: Hayır! Bütün o saatler yarın için yeni kararlar almaya mı yaramıştı: Ona da hayır! Uykumu kaçırmıştı: Evet. O dakikalar bir tür işkenceydi: Evet. Bana rağmen bana dayatılmış uykumun içine etmişti: Evet.
Bu hal adına "düşünme" dediğimiz normal bir odaklanmaya benzemiyordu. İsteyerek, bizzat kendi irademle bir mesele üzerinde aklım, zihnim ve kalbimle konsantre olmak gibi hiç değildi. Gündüz uyanıkken, yürürken, dinlenirken, çalışırken, müzik dinlerken yaşadığım o bildik zihinsel gezinmelerden de çok farklıydı. Gözlerimi kapatmış uyumak isterken uyuyamıyor, düşünce kepenklerimi indirmişken onların böyle coşmasına da mani olamıyordum.
Sonunda şu kanaate vardım ki, bu olay da bir nevi zihinsel boşalma. Zihnimde gayri ihtiyari birikmiş bir enerji birikiminin bu güne, bu geceye denk gelmiş deşarjıydı. Ne oldukları çok önemli değildi, en önemli meseleler değillerdi bu doğru. Ama, herhalde artık bardaktan taşan şeylerdi. Olmasından korktuğum, ama kaçamadığım, sonra da hiç o kadar anlamlı gelmeyen bir feyezan haliydi. Serbest düşüncelerin sınırlandırılamadığı, önlenemediği başına buyruk bir zihinsel gezinmeydi.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7799827643368213&set=a.7781949711822673>
17 Mayıs 2022 Salı, 06:00
Düşünürken; beynimizde çok kanaldan beslenen, çok farklı araçları kullanan, çok renkli ve hareketli bir kurgu merkezinin çalışmaya başladığını hissederiz. Aklımız, bedenimiz, duyularımız işin içindedir. Hatta zaman zaman kalbimiz de dahil olur sürece. Bu süreç bilerek isteyerek başlar, ama neredeyse yedi aleme girip çıkan, bazen bizim bile hayret ettiğimiz modellemelerle ilerleyen seyirlik bir gelişim gösterir. Sonuçta ortaya çıkan fikirler 7 farklı renkten süt beyaz fikirler çıkaran newton çarkına benzer.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliğinin "düşünme kabiliyeti" olduğunu herkes bilir ve söyler. Peki "Düşünme dediğimiz şey nedir? Nasıl gerçekleşiyor? Düşünme biçimleri neler?" bunları hiç düşünür müyüz? Aslında bu soruların kökeni insanın varlığı kadar eski. Meselâ felsefe dediğimiz bilim dalı gibi bazı alanlar bu soruların üzerine inşa edilmiş. Bu eylemi verimli bir şekilde gerçekleştirebilen insanlar, felsefede daha derin görebilen bireyler olarak tanımlanıyorlar.
Kuşkusuz onun var oluşundan yararlanıyoruz, yaşamımız için olmazsa olmaz bir aktivite. Ancak anlaşıldığı kadar nasıl gerçekleştiği konusu henüz tam olarak aydınlatılmış değil. Bilim insanları nın bir kısmı düşünce adı verilen kavramı, beyindeki hücrelere ulaşan elektro-kimyasal sinyallere verilen biyo-kimyasal tepkilerin tümü olarak açıklamaya çalışmışlar. Yani düşündüğümüz herhangi bir şey, tamamen bunun için özelleşen hücrelerin meydana getirdiği beyinsel tepkimelerden oluşuyormuş.
Bu olgunun beynimizle ilgisi olduğu kesin, ama başka yetilerimizle de ilgisi olmalı. Çünkü ortada "Düşünme, fikir üretme ile sonuçlanan zihinsel süreçtir" şeklinde bir tanım daha var. Düşünce bu manada, zihnimizde modellemeler yoluyla fikir üreten, onları belirli bir amaca ve sonuca doğru yönlendiren plan ve arzulara bağlı bir uğraş. Fikirlerin çabaya dönüşmesini sağlıyor. Elbette ki kelimelere, bilmeye, sezgiye ve bilince başvuruyor. İdea ve imgeleme gibi kavram ve süreçleri kullanıyor.
"Zihin" sözlükte insanda anlayış, kavrayış, algılama yetisi olarak tanımlanmış. Yaşantıları, öğrenilenleri, bunların geçmişle olan bağlantılarını bilinçli olarak kafada saklama gücü yani bellek olarak da biliniyor. Bu bağlamda zihnî faaliyetleri düşünce eylemiyle bir tutmak da pekala mümkün. Bu yüzden ben düşünme eylemini bir tür zihinsel gezme sayıyorum. Ama daldan dala atlayan, uçan, koşan, yüzen, halden hale girebilen çok yetenekli bir gezenti bu. İsteğe uygun sonuç veren, akla dayalı yürüyen ve bazen de kalbi dikkate alan kontrollü bir seyyah.
Ancak beden ve onun bir parçası olan beyin elle tutulur, gözle görülür bir şeyken "zihin" tamamen kişiye özel, gizli, içsel ve öznel bir varlık. Beynin varlığı ile faaliyetleri dışa açık ve objektif olarak incelenebiliyor. Oysa zihin öyle değil. Herhangi birinin bedeni ile beyni, başkaları tarafından gözlenebilir; oysa zihne ve yaptıklarına ancak ona sahip olan kişi tanık olabiliyor. Bu olgu da zihni objektif olarak değerlendirebilmeyi zorlaştırmakta.
Bu yüzden bilim insanları henüz zihnin ne nörobiyolojisini ne de fiziğini bütünüyle inceleyemediklerini söylüyorlar. Belki de zihnin tanımı ve duyusal imgelerin zihinde nasıl kurulduğunu açıklamak için kuantum düzeyinde çok farklı açıklamalar gerekebilecek.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7809503155733995&set=a.7781949711822673>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder