Yilmaz Yalcın, Divan şiiri I albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
Yilmaz Yalcın, Gazete yazıları albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
16 Mayıs 2018
bir devlet adamı, kamil bir Müslümandı. Geçen hafta o güzel örnek insan, Eski Bayındırlık Bakanı Cevat Ayhan da rahmeti rahmana kavuştu.
Ey ölüm ! / Hep beklenen / Yine de şaşırtıp / Ansızın gelen ölüm ! / Sevdiğin / Hep titrediğin / O canları da alıp / Tez gidiveren ölüm ! / Gözünden bile / Hep sakındığın / Ne adına, ne başına / Konduramadığın ölüm ! / Kokladığın / Rengarenk çiçekleri / Talanıyla soldurup / Ebede savuran ölüm ! / Kıyamadığın / Nazenin bedenlerin / Üstüne toprak atıp / Bırakıp döndüğün ölüm !
Gerçekten de ölüm bu yalan dünyadaki en hakiki hakikat olduğu halde her seferinde iliklerimize kadar sarsıyor bizi. Hele de sevdiklerimizse gidenler. Tabi ki ölüm randevu vermiyor. Unutmuş yaşıyoruz sanki o yokmuş gibi. Her gün yürüyoruz umarsız düşe kalka. Hiç te ölmeyecekmiş gibi. Ama aslında her gece ölüp, her sabah yeniden uyanıyoruz hayata, bir bilebilsek.
Cevat Ayhan ve Hasan Celal Güzel vaktiyle birlikte çalışmış, yol arkadaşlığı etmiş iki mücahiddi. Onları 1976’nın sonlarında tanımıştım Zirai Donatım kurumunda birlikte görev yapıyorlardı. Cevat Ayhan Genel Müdür, Hasan Celal Güzel ise onun Genel Müdür Yardımcısı idi. 1975-77 arasında birlikte nasıl çalıştıklarının, başarılarının yakından şahidi oldum. Etraflarında ateş gibi bir ekip oluşturmuşlardı. Kısa zamanda günde 20 traktör üretilen bir yapıya ulaştılar. Başak traktör sonradan onların hatırası olarak devam etmiştir.
Bir güzel adamdı…/ Hem yiğit / Hem mütefekkir / Bir o kadar da / Mücahitti / Arkasında derin bir iz / Gürleyip, esti geçti…/ Herkesin abisiydi…/ Görünüşü heybetli / Sesi gürdü biliriz / Gelişi tank gibiydi / Duruşu bir ulu çınar / Sözde bin yıllık efsaneyi / Tınmayıp, yıktı geçti…/ Öz Anadolu evladıydı…/ Gözündeki sevdayı / Kalbindeki imanı / Düşe kalka ömründe / Durma bilmez say'ını / Bildik, gördük, şahidiz
Hasan Celal Güzel’in vefatı, yaktığı ‘Yeni Türkiye’ meşalesi ışığında gönüllerimizi dağladı. Cevat Ayhan’ın vefatı ise ulu bir çınarın gölgesinden mahrum etti bizleri adeta. Amma şeksiz şüphesiz inanırız ki hepimiz bir gün yaratıcımıza döneceğiz: ‘Inna lillâhi ve inna ileyhi raciğun’.
İki ocak tutuştu, düştü yıldırım yaktı, iki cenaze çıktı yola omuzlarda taşındı / Bir baba, ana, kardeş belki de bir evlattı, indirip bir çukura üste toprak atıldı / Yaşlı gözler ah vah edip suladı, gül ekip gömdü o nazenin canları / Sonra da dönüp gittiler, belli aceleleri vardı…sürecekti hayatları
Henüz çok gençtim, daha üniversite bitmemişti. Sene 1977, o yıl seçimler vardı ve propaganda çalışmalarının yapıldığı günlerdi. Ben de İstanbul'dan büyüklerimin yardımına gelmiştim. Çünkü yanında olduğum insanlar sayıca çok az, fakir ve genellikle yaşlıydılar. Etrafımızda genç yok gibiydi. Okumuş kişi ise bundan 40 yıl öncesi zaten parmakla gösterilirdi.
Bir gün ilçemize TZDK Genel Müdürü yüksek makine mühendisi Cevat Ayhan geldi. Balıkesir Milletvekili adayıymış. İlçe heykel meydanında neredeyse 20-30 kişinin toplandığı bir kalabalığa (!) konuştu. Milli sanayileşmeden bahsediyor, makina motor diyor, Türkiye'nin bölgesinde liderliğinden söz ediyordu.
Müthiş bir enerjisi vardı. Dur durak bilmiyor, siyasi rakiplerine dil uzatmıyor, sadece inanç ve düşüncelerini büyük bir aşkla anlatıyor, karşılaştığı bütün olumsuzluklara ise hiç şikayet etmiyordu. Şaşkınlığım büyük bir hayranlığa dönüşmüştü. Onun gölgesi oldum adeta. Bir taraftan kafamda ona sorulacak bir çok soru birikiyor, diğer taraftan birlikte köy köy kahve kahve dolaşıyor gördüklerimi ve duyduklarımı sünger gibi emiyordum.
Geç vakit ilçe merkezine döndüğümüzde aynı evde ve aynı odada misafir edildik. Bir insanı tanımak için birlikte yolculuk etmek, birlikte yiyip içmek ve aynı yerde yatmak gerekir derler ya benim için sanki hepsi de tamam olmuştu. Artık ona "abi" diye hitap ediyordum.
Hiç unutmam sabah olduğunda ona saçma sapan bir soru sormuştum. "Abi, 50 bin kişiyi nasıl yönetiyorsun ?" Sözde ben de yönetici olmak istiyordum ya, işte 50 bin kişinin başında bir Genel Müdür ayağıma gelmişti. Hap gibi bir formül verebileceğini düşündüm zahir ! Ama o benim sorumu temiz, aydınlık bir gülümsemeyle "Ben 50 bin kişiyi yönetmiyorum ki, onları yöneten 50 kişiyi yönetiyorum" dedi. İşte benim zamanla-anladıkça 35 yıllık kamu hizmetimi, yöneticiliğimi ve yaklaşımlarımı temelden etkileyen kısacık bir cümle; Küçük ama Büyük bir ders.
Bir bahar dalından uzak dağlara / Baktım uzun uzun, gelecek sırlara / Dün kıştı, bu gün bahar, önümde de yaz / O da geçecek belli, gelecek bir gün ayaz.
Seçimlerden sonra beni apar topar Ankara'ya çağıran, memur olmaya olan direncimi kıran, çalış seni yerime Genel Müdür yapayım diye beni yüreklendiren, iyi günde kötü günde bana dürüstlük, çalışma ahlakı, kendini geliştirme, inanç ve sabrı tavsiye eden o güzel insanı bugün özlem ve şükranla anıyorum. Dilerim Yüce Rabbim rahmetiyle karşılasın, mekanı cennet olsun.
Dosdoğru bir adamdın / Çalışkan bir
dava eri / Örnek bir Müslümandın / Sen ne güzel insandın Cevat abi / Arı gibi
çalıştın / Hiçbir kalbi kırmazdın / Vefalı bir yoldaştın / Sen ne güzel
insandın Cevat abi / Sendin danıştığımız / Yol yordam sorduğumuz / Zor günlerde
yoldaşımız / Sen ne güzel insandın Cevat abi / Hep güzeldi sözlerin / Hayrı da
öğütlerdin / Önce iyi bir örnektin / Sen ne güzel insandın Cevat abi / Kendinizi
yetiştirin / Çalışın gayret edin derdin / Daima hak üzereydin / Sen ne güzel
insandın Cevat abi / Gittiğin yer cennet olsun / Rabbim bizi buluştursun / Rahmetiyle
kavuştursun / Sen ne güzel insandın Cevat abi
Yilmaz Yalcın, Divan şiiri I albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
16 Mayıs 2019
Yilmaz Yalcın profil resmini güncelledi.
Yilmaz Yalcın
16 Mayıs 20204
Yaşamak bir hediyedir, sağlık bir lütuftur.
(Estar vivo es un regalo, tener salud es una bendicion.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder