3 Nisan 2024 Çarşamba

03 Nisan 2024 Çarşamba TORUNLARIMA MEKTUPLAR.....................ANILAR; 03 Nisan


03 Nisan 2013Yilmaz Yalcın
p

İsm i A'zam

Kainatı yaratan ve idare eden, bütün övgü ve ibadetlere layık, varlığı zorunlu olan kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan tek bir Allah'tır.


Kainatı yaratan ve idare eden, bütün övgü ve ibadetlere layık, varlığı zorunlu olan kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan tek bir Allah'tır.



Yilmaz Yalcın
 profil resmini güncelledi. 
p

dsrSoton4282u013f4u27s1i30c57a72an4763ihuuNu36t8 gu331 f1f 
ık ile paylaşılıyor
 

































e

120427_16:44 TBMM'den Emeklilik hatırası

e

3 Nisan 2018


Üç ayların 15. günündeyiz.

Yilmaz Yalcın
Gün batımı/Gün doğumu duyguları albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

3 Nisan 2018


Ne mektup geliyor ne haber senden

Söyle de bileyim bıktın mı benden

Her akşam güneşin battığı yerden

Gözlerin doğuyor gecelerime

Çileli doğmuşum zaten ezelden
Hasrete alıştım ne gelir elden
Yaşlı gözlerime baktığın yerden
Gözlerin doğuyor gecelerime

03 Nisan 2019

Millet kazandı

Türkiye bir kez daha demokrasi ve istikrardan yana oldu. Yerel seçimler yüzde 83 gibi büyük bir katılım oranıyla ve olgunlukla gerçekleşti. Yarış şimdilik bu alanda sona erdi. Martın başında Partiler arasında ittifaklar sonuçlanmış ve adaylar sahaya çıkmıştı. Bir ay boyunca yarış gibi bir kampanya ve performanslar izledik. Böylece politikacılar söyleyeceklerini söylediler, son söz ise milletindi.

Öyle görünüyor ki Cumhur ittifakı yaklaşık yüzde 52 oy almış durumda. Millet ittifakının aldığı oy ise yüzde 37 dolayında. Tek tek bakıldığında Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) yüzde 45 oy oranıyla birinci parti. İkinci parti yüzde 30 oy oranı ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olarak görünüyor. Onun ardından gelen partiler 7,4 oy oranı ile İyi parti (İP) üçüncü,  6,8 oy oranıyla Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) dördüncü ve yüzde 4 oy oranı ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) beşinci oldu.

Seçimlerde kimin kazanıp kimin kaybettiğini konuşanlar çok olacak tabi ki. Şimdi ne olacağı üzerinde yapılan yorumların da sonu gelmeyecektir muhakkak. Ama bu seçimlerin önceki seçimlere benzemeyen karmaşık yapısı da dikkate alındığında sonuçların herkese göre farklı olabilecek yorumunu bir tarafa bırakıp en başta bu alanda ulaştığımız demokratik erginlikten söz etmenin daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Zira milletin her seçimde ortaya koyduğu tablo adeta ‘aşk olsun’ dedirtecek kıvamda bir olgunluk eseri olarak gerçekleşiyor. Bunu her defasında hem katılım oranı, hem de sonuçları itibariyle çok açık bir şekilde gösteriyor. Son zamanlarda yaşadığımız seçimler adeta anket tacirlerine, politika demagogları ve siyaset mühendislerine kapak gibi gerçekleşiyor. Millet kendi iradesi üzerine vesayet kurmak isteyenleri, onları küçümseyen hatta tahkir edenleri mahçup etmeye devam ediyor. Demokrasi ve seçim konusunda olgunlaştığını, sessiz ama etkili gücünde hissedebiliyoruz. Egemenlikte son söz hakkının kendisinde olduğunu her defasında bir kez daha hatırlatıyor dosta düşmana. Helal olsun !..

Seçim sonuçları 19.15’ten itibaren TV’lerden verilmeye başlandı. 2-3 saat içinde hemen hemen genel çizgileriyle belli olmuştu. Ancak İstanbul ve bazı yerlerde nefes nefese süregelen bir yarış izledik. TV’ler, Ajans ve Siyasi partiler mevcut altyapı üzerinden anında aldıkları verileri şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaştılar. Ülke olarak bu alanda ulaştığımız erginlik de takdir edilmeye değer.

Nihayetinde Millet; siyasette istikrarı, ulusal güvenlikte milli birlik ve bütünlüğü, ekonomide büyümeyi, yerel hizmetlerde gelişmeyi, sosyal alanda gelecek umutları yönünde oy kullandı. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini onaylamış oldu. Çünkü istikrarı, güveni bu millet yaşayarak gördü. Geçmişteki çalkantılı dönemlerin acısını unutmadı. Belki gençlerimiz bu zorluk ve sıkıntıları bilmeden yetiştikleri için güçlü ve sağlam durmanın kıymetini anlayamıyor olabilirler. Nitekim bu seçimlerde Yahudilerin Hz. Musa'ya "hergün hergün kudret helvası ve bıldırcın etinden bıktık ! Biraz da soğan sarımsak istiyoruz" demesi gibi soğan patates muhabbeti yapılmasına şaşırmamalı. Ama bu popülist söylemin belli bir kesimde karşılık bulmasına rağmen genelde iltifat bulmadığı da anlaşılıyor işte. Seçim sonuçları bu açıdan ülkesel sorumluluklarla böyle sap samanın karıştırılmadığını da göstermiş oldu. Neticede bu seçimle ülke olarak iç dış bütün saldırılara rağmen gücümüzü koruduğumuzu, demokrasiye ve geleceğimize sahip çıktığımızı göstermiş olduk. Sancağımızı yere düşürmedik. Kazanan kim ? Demokrasi ve Millet. Hayırlı olsun.

Baktığımızda 31 Mart 2019 Yerel seçimleri bir ittifaklar yarışı oldu. Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin doğal sonucuydu bu aslında. Artık siyasi partiler için tek başına seçime girmek büyük risk. Zira artık çıta yüzde 50+1'e çıktı bir defa. Bu da doğal olarak ittifakları zorunlu hale getiriyor. Ama kampanyanın eskiye oranla nispeten temiz geçtiğini, çirkin komplolar, şok iddialar, iftira, büyük yalan ve hakaretlerin olmadığını söylememiz gerek. Olanlar da bir seçim süreci için 'Eh yani…Olmasa daha iyi ama' diyebileceğimiz belli bir sınırlılıkta oldu. Belki de bu yüzden heyecan seviyesi ortalarda seyretti. Bunu hem siyasi partilerin kampanyalarında hem de sosyal medyada gözlemleyebiliyorduk. Böyle geçmesinde ittifak halinde çalışmanın partileri kontrollü gitmeye mecbur etmesinin rolü oldu sanırım.

Seçim tartışmalarının odağında 'Beka' meselesi vardı. Aslında ülkenin darbelerden, bölünme tehlikesinden, terörden ve dış saldırılardan dolayı bu konuya duyarlı hale getirilmesinin gereği anlaşılabilir bir şey. Ancak her iki ana ittifakın da bu seçim sonuçlarına göre varlık-yokluk hesabı yaptığını da unutmamak lazım. Biri Cumhurbaşkanlığı sisteminin geleceği açısından yüzde 50’nin üzerinde kalma zorunluluğundan, diğeri de bir kez daha yenilme endişesiyle beka sorununu bilinçaltında yaşamaktaydı aslında.

Son bir kaç gündür sosyal medyada dönen bazı çirkin paylaşımlar nedeniyle eski hastalıkların da hala yaşamakta olduğunu gördük. Görüşlerini, partilerinin propagandasını, ya da adaylarının projelerini paylaşmak yerine, yine Erdoğan kini üzerinden sanal bir terör dalgası oluşturma çabası içine girmiştiler. Hatta bazıları bu işi toptan sağduyulu kitlelere ve inançlı insanımıza alay ya da hakarete vardıracak kadar ileri götürdüler. Halbuki bu davranışın onlara göre yanlış yolda olan hiç kimseyi kazandırmayacağını niye anlamıyorlar ki? İnsanlar siyasi görüşle; yalan, iftira ve hakareti ayırd edemez mi sanıyorlar ? Samimiyetle; kibir, kin, hased ve nefreti seçemiyeceğimizi mi düşünüyorlar ? Belki de yine kaybetme psikolojisiyle panikleyip dengelerini kaybetmiş olmalılar. Malum ya çirkinleşip sövüp sayma hali daima çaresizlik belirtisidir.

Neresinden bakılırsa bakılsın bu seçim ve sonuçları herkesin külahını önüne koyup düşüneceği, her yönüyle analiz edilmesi gereken bir tablo ortaya koymuş durumda. Artık millete rağmen düşünen, konuşan ve parmak sallayanlar esas ustayı dikkate almadan hesap yapılmayacağını anlamış olmalılar. Öte yandan herkes kazandığını söyleyebilir, ancak bu durum bazıları için tam bir kara komedi de olabilir, dikkatli olmalı. Bence kazanan sadece millet, yine yapacağını yaptı ve öyle bir ayar verdi ki, beş yıl yeter bu ülkenin siyasetine.

Bu arada milletin başarısını, milli iradenin tecellisini içlerine sindiremeyenlere öncelikle geçmiş olsun diyorum. Dilerim çabuk atlatırsınız. Bol bol su için. Asabınıza hakim olun, bir de dikkat edin tansiyonunuz yükselmesin. Sağa sola sataşarak derdinize çare bulamazsınız. Hele de mühürde, zarfta, çöpte, orda burda şifa bulunmaz. En iyisi sandıktan çıkanı bir bardak suyla alın iyi gelir. Haset de etmeyin ama, çalışın sizin de olur ne var ki ? Unutmayın stres ve gerginlik her daim zararlıdır. Sorun, seçim sürecinde şişirildiğiniz şeylerdeydi. O yüzden şişkinlik ve gaz da yapmıştır. O nedenle sizi daha da gaza getirmek isteyenlere dikkat. Özellikle de karga olanlara, malum ya…Martın sonu bahar. Çıkın dolaşın, bol bol hava alırsınız, iyi gelir.

Seçilenlere de söyleyecek çok şey var. Öncelikle tebrik etmek isterim. Başarmanın mazereti olmaz, seçilmişse kazanmış demektir. Elbette sevinecek, kutlanacak ve zaferinin tadını çıkaracaktır. Ancak, çok kısa zamanda üstlendiği sorumluluğun ağırlığını omuzlarında hissedeceği de çok açık. Özellikle yeni seçilenler şayet hazırlıklı değillerse gerek mali durum, gerekse beklentiler açısından önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu hemen anlayacaktır. Şimdi seçim perdesi bitmiş, yeni ve gerçek bir perde açılmıştır. Kolay gelsin. Mübarek miraç kandilinizi de kutluyorum.


Yilmaz Yalcın
KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER... albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

3 Nisan 2019


İçiniz daralmışsa, sıkılıyorsanız;

Bir çiçek ekin, bir fidanı sulayın ya da bir hayvanla ilgilenin.

Kendinizi iyi hissedersiniz 

04 Nisan 2020 Cumartesi 23:30 CORONA GÜNLERİ.............................Seyir notları


İç dünyamızda yaşananlar

Ülkemiz dahil tüm dünya corona virüs salgını sebebiyle endişe, tedirginlik ve korku dolu bir dönem geçiriyor. Bazı yerlerde ve insanlarda bu durum panik noktasına varabiliyor. Hindistanda, Filipinlerde ve Kenya örneğinde olduğu gibi bu duygu kitle psikolojisi ile bambaşka bir tehdide dönüşüyor. İnsanlar evlerine dönmek ya da tehlikede hissettikleri bir yerden çıkabilmek için yığınlar halinde kümelenebiliyorlar. Ne sosyal mesafe kuralı, ne sokağa çıkma yasağı ne de uyarılar dinleniyor. Böyle bir kaos çıktığında olabilecekler de korkutucu. Örneğin Filipinler başkanının "isyan edeni vurun!" emri insanın kanını donduruyor.

Sadece ülkemizde değil dünyanın genelinde bu günlerde en fazla duyulan iki kelime “Evde Kal!” uyarısı. Elbette milyarlarca insan bu uyarıyı veya ceza içeren yasakları dinleyip yerine getirerek, alınan önlemlere katkıda bulunuyor. Yüz milyonlarca insan kendi tedbirlerini alarak ve kendini karantina altına sokarak hem ailesini hem de diğer insanları korumaya çalışıyor. Zorunlu olmadıkça sokağa çıkmıyor, sosyal mesafe ve izolasyon kurallarına dikkat ediyor.

Bu vesile ile yeniden dezenfektanlarla içli dışlıyız. Abdest almanın anlamını daha iyi kavradık, temizliği keşfettik, su ve sabunla olan ilişkimiz daha da çoğaldı. Özellikle ülkemizde geleneksel ferahlatıcımız olan limon kolonyası bugünlerde birdenbire popüler hale geldi. Maske denilen bir avuçluk bez parçası ise uluslararası düzeyde aranılan tıbbi malzemeler listesine girdi.

Ancak evde kalmanın, dışarıya çıkmamanın ve kendimizi izole etmenin başka etkileri de var. Ruhlarımızın daraldığı, sinirlerimizin gerildiği, kuşku ve belirsizlik duygularıyla burun buruna geldiğimiz günler yaşıyoruz. Çalışan insanların boşluğa düştüğü, hemen herkesin alışkanlıkları dışında farklı bir yaşamla yüzyüze geldiği bir dönem bu. Hiç kimse böyle bir zorunluluğa ve çaresizliğe hazırlıklı değildi.

Evde işler yolunda gitse bile dışarda adeta ölümün kol geziyor olması, yoğun bilgi ve haber bombardımanı altında yaşamak hiç te kolay değil. İnsan olarak bu dönemde uyku sorunları, beslenme uyumsuzlukları, hareketsizliğin getirdiği pek çok fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarla da başetmek zorundayız.

Bir avuç evin içinde 24 saat aile üyelerimizle iç içe yaşamak ne kadar dikkat edilse de yine obsesif davranışlar için oldukça uygun bir ortam. Günden güne artması muhtemel bunlara benzer bir çok sorun yaşam kalitemizi de olumsuz etkileyecek.

Günlerimiz ne yapmalı, ne etmeli, ne yemeli, ne izlemeli, ne okumalı gibi dibi olmayan bir sürü soruyla geçecek. Kuşkusuz hepimiz bir yandan bulabildiğimiz cevaplarla akşamı etmeye, günleri haftaları devirmeye çalışırken, kaçınılmaz olarak bir yandan da bu olağanüstü dönemin ne zaman biteceğini düşünüyoruz.

Elbette insanlık bu savaşı da kazanacak. Herşey düzelecek. Allahın izniyle yine normal hayatlarımıza döneceğiz. Peki ya sonra?

Bu süreçte hepimiz daha fazla kendimizle başbaşa, benliğimizle daha çok iç içe olacağız. Belki de kendimizde daha önce fark etmediğimiz bazı özellikler ve yetenekler de keşfedeceğiz.

Bu farklılık ve farkındalıklar her zaman olumlu anlamda olmayabilir. Bazen kusur ya da sorun şeklinde de olabilir. O zaman da yaşayacağımız şok sarsıcı olacaktır. Uzmanlara göre bütün bunlar benzer kriz ortamlarında normalmiş. Önemli olanın bu yaşadıklarımızın sonraki hayatımıza olumlu katkı sağlaması. Olumsuz etkilerinin en az olması.

İnşallah yeniden ekonomik ve sosyal hayatımıza geri döndüğümüzde belki de bazı konularda daha bilinçli, farkında ve değişmiş olabiliriz. Bu kez de dışarıda adaptasyon sorunları yaşamayız. Bu virüs bize olağanüstü sinsi ve öldürücü bir düşmana karşı bütün dünyayla birlikte karşı durmayı öğretecek. Böylesi bir saldırı karşısında alınacak tedbirlere uyumu kolaylaştıracak. Yani bir nevi aşı tesiri yapacak, antikor geliştirecek.

Olup bitenlere baktığımızda gerçekten ürkütücü bir tablo var. Ancak olayın güzel taraflarını da görmek lazım. Bu vesile ile sevdiklerimizle, ailemizle nasıl daha iyi iletişim kuracağımızı öğrenmek gibi mesela. Evden çalışma gibi klasik iş yapma alışkanlıklarımızdan çok farklı bir düzenle tanışmış olmak gibi örneğin. Misal; Kendimizi düşündüğümüz kadar başkalarını da sakınmak, kurallara uyma alışkanlıkları gibi.

Dileriz bu bela üzerimizden kalktığında, insanlık olarak yine alışılmışın dışında bir tehditle karşılaştığımızda şaşırmamayı ve çabuk vaziyet alabilmeyi becerebiliriz. Sosyalleşmemizde ve ilişkileri yönetmemizde daha iyi bir durumda oluruz. İnşallah bu günlerde öğrendiğimiz dayanışma, yardımlaşma ve birlikte hareket etmenin gücünü tüm yaşamımıza katmış bir millet olabiliriz.
-------------
Bugün 3 Nisan artık Ankara'da evimizdeyiz. Hilal, Oğuzhan ve küçük torunum Tuna bizimle. İki üç günde bir Ümit de geliyor. Bu zor günlerde hep birlikte olmamız çok güzel. Öte yandan buruk bir Cuma günü daha. Camilerde Cuma kılamadığımız garip ve mahzun günler yaşıyoruz. Corona sadece sağlık açısından değil, sosyal, ekonomik ve dini hayatımız için de ciddi bir tehdit oldu. İnsanlar dışarıya çıkamıyor, işyerleri kapandı, camiler açık ama cemaatle namaz kılınamıyor. Özgürlük ve devlet olma sembolü olan Cuma namazını kılamıyor, hutbe de dinleyemiyoruz. Yine de sosyal medyada her yandan Cuma kutlaması geliyor. Ben de çocuklarıma saat 11:05'te "Cuma günü saygısıyla: güzel günlere erişelim, rabbim her türlü şerden muhafaza eylesin" diye yazdım.

11:43'te Eliften bir Yağız fotoğrafı geldi. “Gözü derste ayakları oyunda" diye yazmış. Çocuklar evde uzaktan eğitim görüyorlar ya böyle manzaralar hemen hemen her evde vardır, normal. Ben de 12:53'te balıklı su havuzunun üstünde oynayan Tuna fotoğrafı gönderdim. Altına da: "Tuna büyümüş" diye yazdım. Elif: "Yoga matında bir balık" diye karşılık vermiş. 13:33'de bu defa ahşap oyuncak sehpasının altında muhtelif sesler çıkararak oynayan bir Tuna videosu gönderdik. Bugün Sibel'in doğum günü. 15:54'de bir buket çiçek fotoğrafıyla "Nice güzel, mutlu, başarılı, sağlıklı ve hayırlı yıllara sevgili kızım" diye yazdım. Oğuzhan: "Akşam müsait olununca görüntülü konuşalım kutlama için" demiş. Hilal Tuna'nın pala bıyıklı bir pozunu göndermiş: "Hilal: Doğum gününü kutlarım, bıyıklarımı burarım ♥️♥️"[16:45] yazmış altına. 16:47'de Elif de: "Sibel doğum günün kutlu olsun" demiş. Cüneyt ancak 20:11' de: "Şimdi görüşelim" dedi. Bütün aile çoklu olarak Sibeli kutladık, görüntülü konuştuk.

Gece haberlerinde Diyanet işleri başkanı ve erkânının Millet camiinde sosyal mesafe düzeninde Cuma kıldıklarını ve hutbe okuduğunu duyduk. 



Gündüz 18:47'de Tunanın Oğuzhan dayısıyla bir fotoğrafını gönderdim. Elif, iki gözü de kalpli bir emoji göndermiş. Sonra da saat 19:29'da da Aydın'la Nazlı ve Yağızın Okey oynarken resmini çekip göndermiş. Aydın altına "Sonunda bu da oldu" demiş. 

20:36'da Oğuzhan: "Bütün taktikleri kullanıyorsunuz" demiş corona günlerini kast ederek. 21:25'de Cüneyt katılmış konuşmaya: "Dördüncü kim? Nazlının hayali arkadaşı mı?" Elif de "Ben" diyerek kahkaha atan bir yüz göndermiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder