Yilmaz Yalcın, Gün batımı/Gün doğumu duyguları albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
3 Nisan 2018
Ne mektup geliyor ne haber senden
Söyle de bileyim bıktın mı benden
Her akşam güneşin battığı yerden
Gözlerin doğuyor gecelerime
03 Nisan 2019
Millet
kazandı
Türkiye bir kez daha demokrasi ve istikrardan yana oldu. Yerel
seçimler yüzde 83 gibi büyük bir katılım oranıyla ve olgunlukla gerçekleşti.
Yarış şimdilik bu alanda sona erdi. Martın başında Partiler arasında ittifaklar
sonuçlanmış ve adaylar sahaya çıkmıştı. Bir ay boyunca yarış gibi bir kampanya
ve performanslar izledik. Böylece politikacılar söyleyeceklerini söylediler, son
söz ise milletindi.
Öyle görünüyor ki Cumhur ittifakı yaklaşık yüzde 52 oy
almış durumda. Millet ittifakının aldığı oy ise yüzde 37 dolayında. Tek tek
bakıldığında Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) yüzde 45 oy oranıyla birinci
parti. İkinci parti yüzde 30 oy oranı ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olarak
görünüyor. Onun ardından gelen partiler 7,4 oy oranı ile İyi parti (İP) üçüncü, 6,8 oy
oranıyla Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) dördüncü ve yüzde 4 oy oranı ile Halkların
Demokratik Partisi (HDP) beşinci oldu.
Seçimlerde kimin kazanıp kimin kaybettiğini konuşanlar
çok olacak tabi ki. Şimdi ne olacağı üzerinde yapılan yorumların da sonu
gelmeyecektir muhakkak. Ama bu seçimlerin önceki seçimlere benzemeyen karmaşık
yapısı da dikkate alındığında sonuçların herkese göre farklı olabilecek yorumunu
bir tarafa bırakıp en başta bu alanda ulaştığımız demokratik erginlikten söz
etmenin daha yararlı olacağını düşünüyorum.
Zira milletin her seçimde ortaya koyduğu tablo adeta ‘aşk
olsun’ dedirtecek kıvamda bir olgunluk eseri olarak gerçekleşiyor. Bunu her
defasında hem katılım oranı, hem de sonuçları itibariyle çok açık bir şekilde
gösteriyor. Son zamanlarda yaşadığımız seçimler adeta anket tacirlerine,
politika demagogları ve siyaset mühendislerine kapak gibi gerçekleşiyor. Millet
kendi iradesi üzerine vesayet kurmak isteyenleri, onları küçümseyen hatta
tahkir edenleri mahçup etmeye devam ediyor. Demokrasi ve seçim konusunda
olgunlaştığını, sessiz ama etkili gücünde hissedebiliyoruz. Egemenlikte son söz
hakkının kendisinde olduğunu her defasında bir kez daha hatırlatıyor dosta
düşmana. Helal olsun !..
Seçim sonuçları 19.15’ten itibaren TV’lerden verilmeye
başlandı. 2-3 saat içinde hemen hemen genel çizgileriyle belli olmuştu. Ancak İstanbul
ve bazı yerlerde nefes nefese süregelen bir yarış izledik. TV’ler, Ajans ve
Siyasi partiler mevcut altyapı üzerinden anında aldıkları verileri şeffaf bir
biçimde kamuoyu ile paylaştılar. Ülke olarak bu alanda ulaştığımız erginlik de
takdir edilmeye değer.
Nihayetinde Millet; siyasette istikrarı, ulusal
güvenlikte milli birlik ve bütünlüğü, ekonomide büyümeyi, yerel hizmetlerde
gelişmeyi, sosyal alanda gelecek umutları yönünde oy kullandı. Cumhurbaşkanlığı
yönetim sistemini onaylamış oldu. Çünkü istikrarı, güveni bu millet yaşayarak gördü.
Geçmişteki çalkantılı dönemlerin acısını unutmadı. Belki gençlerimiz bu zorluk ve
sıkıntıları bilmeden yetiştikleri için güçlü ve sağlam durmanın kıymetini
anlayamıyor olabilirler. Nitekim bu seçimlerde Yahudilerin Hz. Musa'ya
"hergün hergün kudret helvası ve bıldırcın etinden bıktık ! Biraz da soğan
sarımsak istiyoruz" demesi gibi soğan patates muhabbeti yapılmasına şaşırmamalı.
Ama bu popülist söylemin belli bir kesimde karşılık bulmasına rağmen genelde
iltifat bulmadığı da anlaşılıyor işte. Seçim sonuçları bu açıdan ülkesel
sorumluluklarla böyle sap samanın karıştırılmadığını da göstermiş oldu.
Neticede bu seçimle ülke olarak iç dış bütün saldırılara rağmen gücümüzü
koruduğumuzu, demokrasiye ve geleceğimize sahip çıktığımızı göstermiş olduk. Sancağımızı
yere düşürmedik. Kazanan kim ? Demokrasi ve Millet. Hayırlı olsun.
Baktığımızda
31 Mart 2019 Yerel seçimleri bir ittifaklar yarışı oldu. Cumhurbaşkanlığı
yönetim sisteminin doğal sonucuydu bu aslında. Artık siyasi partiler için tek
başına seçime girmek büyük risk. Zira artık çıta yüzde 50+1'e çıktı bir defa.
Bu da doğal olarak ittifakları zorunlu hale getiriyor. Ama kampanyanın eskiye
oranla nispeten temiz geçtiğini, çirkin komplolar, şok iddialar, iftira, büyük
yalan ve hakaretlerin olmadığını söylememiz gerek. Olanlar da bir seçim süreci
için 'Eh yani…Olmasa daha iyi ama' diyebileceğimiz belli bir sınırlılıkta oldu.
Belki de bu yüzden heyecan seviyesi ortalarda seyretti. Bunu hem siyasi
partilerin kampanyalarında hem de sosyal medyada gözlemleyebiliyorduk. Böyle
geçmesinde ittifak halinde çalışmanın partileri kontrollü gitmeye mecbur
etmesinin rolü oldu sanırım.
Seçim
tartışmalarının odağında 'Beka' meselesi vardı. Aslında ülkenin darbelerden,
bölünme tehlikesinden, terörden ve dış saldırılardan dolayı bu konuya duyarlı
hale getirilmesinin gereği anlaşılabilir bir şey. Ancak her iki ana ittifakın
da bu seçim sonuçlarına göre varlık-yokluk hesabı yaptığını da unutmamak lazım.
Biri Cumhurbaşkanlığı sisteminin geleceği açısından yüzde 50’nin üzerinde kalma
zorunluluğundan, diğeri de bir kez daha yenilme endişesiyle beka sorununu
bilinçaltında yaşamaktaydı aslında.
Son bir kaç gündür
sosyal medyada dönen bazı çirkin paylaşımlar nedeniyle eski hastalıkların da hala
yaşamakta olduğunu gördük. Görüşlerini, partilerinin propagandasını, ya da
adaylarının projelerini paylaşmak yerine, yine Erdoğan kini üzerinden sanal bir
terör dalgası oluşturma çabası içine girmiştiler. Hatta bazıları bu işi toptan
sağduyulu kitlelere ve inançlı insanımıza alay ya da hakarete vardıracak kadar
ileri götürdüler. Halbuki bu davranışın onlara göre yanlış yolda olan hiç
kimseyi kazandırmayacağını niye anlamıyorlar ki? İnsanlar siyasi görüşle;
yalan, iftira ve hakareti ayırd edemez mi sanıyorlar ? Samimiyetle; kibir, kin,
hased ve nefreti seçemiyeceğimizi mi düşünüyorlar ? Belki de yine kaybetme
psikolojisiyle panikleyip dengelerini kaybetmiş olmalılar. Malum ya çirkinleşip
sövüp sayma hali daima çaresizlik belirtisidir.
Neresinden
bakılırsa bakılsın bu seçim ve sonuçları herkesin külahını önüne koyup
düşüneceği, her yönüyle analiz edilmesi gereken bir tablo ortaya koymuş durumda.
Artık millete rağmen düşünen, konuşan ve parmak sallayanlar esas ustayı dikkate
almadan hesap yapılmayacağını anlamış olmalılar. Öte yandan herkes kazandığını
söyleyebilir, ancak bu durum bazıları için tam bir kara komedi de olabilir,
dikkatli olmalı. Bence kazanan sadece millet, yine yapacağını yaptı ve öyle bir
ayar verdi ki, beş yıl yeter bu ülkenin siyasetine.
Bu arada milletin başarısını, milli iradenin tecellisini içlerine sindiremeyenlere öncelikle geçmiş olsun diyorum. Dilerim çabuk atlatırsınız. Bol bol su için. Asabınıza hakim olun, bir de dikkat edin tansiyonunuz yükselmesin. Sağa sola sataşarak derdinize çare bulamazsınız. Hele de mühürde, zarfta, çöpte, orda burda şifa bulunmaz. En iyisi sandıktan çıkanı bir bardak suyla alın iyi gelir. Haset de etmeyin ama, çalışın sizin de olur ne var ki ? Unutmayın stres ve gerginlik her daim zararlıdır. Sorun, seçim sürecinde şişirildiğiniz şeylerdeydi. O yüzden şişkinlik ve gaz da yapmıştır. O nedenle sizi daha da gaza getirmek isteyenlere dikkat. Özellikle de karga olanlara, malum ya…Martın sonu bahar. Çıkın dolaşın, bol bol hava alırsınız, iyi gelir.
Seçilenlere de söyleyecek çok şey var. Öncelikle tebrik etmek isterim. Başarmanın mazereti olmaz, seçilmişse kazanmış demektir. Elbette sevinecek, kutlanacak ve zaferinin tadını çıkaracaktır. Ancak, çok kısa zamanda üstlendiği sorumluluğun ağırlığını omuzlarında hissedeceği de çok açık. Özellikle yeni seçilenler şayet hazırlıklı değillerse gerek mali durum, gerekse beklentiler açısından önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu hemen anlayacaktır. Şimdi seçim perdesi bitmiş, yeni ve gerçek bir perde açılmıştır. Kolay gelsin. Mübarek miraç kandilinizi de kutluyorum.
Yilmaz Yalcın, KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER... albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.
3 Nisan 2019
04 Nisan 2020 Cumartesi 23:30 CORONA GÜNLERİ.............................Seyir notları
Ülkemiz dahil tüm dünya corona virüs salgını sebebiyle endişe, tedirginlik ve korku dolu bir dönem geçiriyor. Bazı yerlerde ve insanlarda bu durum panik noktasına varabiliyor. Hindistanda, Filipinlerde ve Kenya örneğinde olduğu gibi bu duygu kitle psikolojisi ile bambaşka bir tehdide dönüşüyor. İnsanlar evlerine dönmek ya da tehlikede hissettikleri bir yerden çıkabilmek için yığınlar halinde kümelenebiliyorlar. Ne sosyal mesafe kuralı, ne sokağa çıkma yasağı ne de uyarılar dinleniyor. Böyle bir kaos çıktığında olabilecekler de korkutucu. Örneğin Filipinler başkanının "isyan edeni vurun!" emri insanın kanını donduruyor.
-------------
Gece haberlerinde Diyanet işleri başkanı ve erkânının Millet camiinde sosyal mesafe düzeninde Cuma kıldıklarını ve hutbe okuduğunu duyduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder