13 Temmuz 2021 Salı

14 Temmuz 2021 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı222............................Str.2.3.2 Hedefleri

Str.2.3.2 Hedefleri

‘Susurluk için bir Stratejik Plan önerisi’ kapsamında Yeşilelma’ vizyonumuzun temel amaçlarından ikincisi olan ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’’ la ilgili çalışmamızı sürdürüyoruz. Geçen iki haftada ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’ stratejik amacı yolunda ‘‘Str.2.3.1-Üretken olma’ stratejisine ait 17 hedefin ‘NASIL GERÇEKLEŞEBİLECEĞİNE DAİR’ önerilerimizi okumuştunuz. Şimdi sırada aynı temel amacın bu defa Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme” stratejisinin; ‘05-LOJİSTİK” sektörüyle ilgili 1, ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörüyle alakalı da 2 olmak üzere toplam 3 hedef var. Konuya geçmeden evvel yine belirtelim ki; şayet temel amaçlarımızdan biri ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ ise onun olmazsa olmaz Stratejik Amaçlarından biri ‘‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’ ve onun da aracı Str.2.3.1-Üretken olma’ ve Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme” stratejileridir. O nedenle bu istikamet üzerindeki hedeflerin gerçekleştirilmesinde genel ortak ‘NASIL? elbette ki bu stratejilerimizin uygulanmasıyla gerçekleşecektir. Burada da genel kuralımız; güçlü yönlerimize dayanmak, zayıf taraflarımızı onarmak, fırsatlardan yararlanmak ve tehditlerden sakınmak olacak. Bir başka deyişle Susurluk orta vadede; ‘Üretkenlik” ve “Rekabetçilik’ stratejileri sayesinde var olan güçlü yönlerini daha güçlü yapmış, zayıf taraflarını da gidermeyi başarabilecek. Bu arada dış fırsatlardan yararlanıp, tehditlerden de sakınabilirse neticede ‘Kalkınmayı başarmış üretken bir Susurluk’ temel amacına ulaşabilir.

                Bu hafta yazımızın da başlığı olan ’Str.2.3.2’stratejisi çerçevesinde Susurluk için belirlenmiş ‘05-LOJİSTİK’ sektörü hedefleri ile başlıyoruz. Daha önce bu sektörde “THD.05.1-Bölgede öngörülen bazı lojistik merkezlerinin öncelikle Balıkesir ve Bandırma için planlanması’ dikkate alınması gereken önemli bir tehdit olarak değerlendirilmişti. Sonuçta bu konuya yönelik olarak ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere ve ‘Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’’ stratejisi çerçevesinde;“HDF.2.3.2.01-Lojistikte rekabetçi bir yaklaşımla hareket etmek şeklinde 1 hedef tespit edilmişti.


‘05-LOJİSTİK’ ve diğer sektör yatırımlarının öncelikle Balıkesir ve Bandırma için planlandığı bir gerçek. Bunun tarihsel süreç içinde pek çok örneği var. Bu nedenle Bölgede öngörülen bazı lojistik merkezlerin öncelikle Balıkesir ve Bandırma için planlanması orta vadede de karşımıza çıkması muhtemel bir tehdit. Ancak LOJİSTİK SEKTÖRÜ HAREKETLİ VE AKIŞKAN BİR SEKTÖR. Biz güçlendikçe ve ne yaptığımızı bilerek ilerledikçe onlar da orta vadede Balıkesir ve Bandırma’ya sıkışmak istemeyeceklerdir. BU TÜR YATIRIMLARIN ÜRETİMİN VE KAZANCIN ARTTIĞI NOKTAYA YÖNELMELERİ HİÇ DE ŞAŞIRTICI OLMAZ. Kuşkusuz inşallah Ömerköyde özel bir OSB kurulması da pek çok şeyi etkileyecek ve tetikleyecektir. O bölge gibi, Susurluğun özellikle YAHYAKÖY MAHALLESİ; TREN YOLU, OTOYOL VE KARAYOLUNUN NEREDEYSE BİRBİRİNE KENETLENDİĞİ ÇOK STRATEJİK BİR NOKTA. Oluşturduğu çemberin içinde M.Kemal Paşa OSB’si, Seker Fabrikası, et ve süt ürünleri tesisleri, muhtelif konserve ve gıda firmaları bulunuyor. Ayrıca Bandırma’ya ve limana yakın olma avantajı var. Neticede Susurluğun hiç de azımsanmayacak bir ürün potansiyeli var. Bu yüzden LOJİSTİK SEKTÖRÜNÜN KISA SÜRE İÇİNDE İLÇEMİZDE DE KONUŞLANACAĞINI BEKLEMEK YANLIŞ OLMAZ. Çünkü bu sektörün başta ulaşımla olduğu kadar pek çok başka sektörle de yakın alakası var. Ayrıca BİR LOJİSTİK MERKEZİNİN DEPOLAR, ENTEGRE DEPOLAMA SATIŞ DAĞITIM TESİSLERİ, SOĞUK HAVA DEPOLARI, PAKETLEME VE PAZARLAMA TESİSLERİ İLE DAHA BİRÇOK DESTEK ÜNİTELERİNİ DE İÇERDİĞİNİ UNUTMAYALIM. Böyle bir oluşum bizim için elbette üretim, kazanç ve istihdam demek. İşte bu nedenlerle İLÇEMİZİN BİR LOJİSTİK MERKEZİNE SAHİP OLMASINI ISRARLA TALEP ETMELİ VE TAKİPÇİSİ OLMALIYIZ. Böyle bir talep StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik şeklinde ifadesini bulan Stratejik Amacımızın da gereği. Dahası çevremizden kaynaklanan tehdit mahiyetindeki bu gibi plan, oluşum ve gerçeklikler bizi daha fazla Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’ stratejimize yaklaştırıyor. Bu sebeple bizim için  LOJİSTİKTE REKABETÇİ BİR YAKLAŞIMLA HAREKET ETMEK BİR TERCİH DEĞİL AKSİNE BİR ZORUNLULUK.

Bu hafta ele alacağımız ikinci konu yazımızın da başlığı olan ’Str.2.3.2’stratejisi çerçevesinde Susurluk için belirlenmiş ‘09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörü hedefleri. Daha önce bu sektörde “THD.09.2-Sığır ithalatı” ve “THD.09.8-Satış yapılan piyasalardaki taleplerin düşmesi” gibi iki önemli tehdit değerlendirilmişti. Sonuçta ‘StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik’’ stratejik amacımıza ulaşmak üzere ve ‘Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’’’stratejisi çerçevesinde;“HDF.2.3.2.02-Sığır ithalatı riskine karşı bilinçli işletmeler, rasyonel destekleme kullanımı, daha verimli üretim ve rekabetçi bir anlayışla güçlenmek” ve “HDF.2.3.2.03-Piyasalardaki talep dalgalanmalarına karşı; destekleme, sigorta, sanayi, ticaret ve lojistik hizmetleriyle entegrasyona gitmek” şeklinde 2 hedef öngörülmüştü.


        Orta vadede karşımızda “09-TARIM VE HAYVANCILIK’ sektörüyle ilgili de bazı tehditler var. Canlı hayvan ithalatı da bunlardan biri. TÜRKİYE CANLI HAYVAN İTHALATINA 2010 YILINDA BAŞLADI. 2008'de çiğ süt fiyatının düşürülmesi sonucunda başlayan kriz nedeniyle 1 milyon baş süt ineği kesildi. Hayvan varlığının azalması nedeniyle 2009'da kırmızı et fiyatının yükselmesi ile sütteki kriz kırmızı ette de yaşanmaya başlandı. HÜKÜMET, KRİZİ ÖNLEMEK VE ET FİYATINI DÜŞÜRMEK İÇİN İTHALATA KAPILARI AÇTI. AYNI ZAMANDA SIFIR FAİZLİ KREDİ VEREREK YENİ İŞLETMELERİN KURULMASINI TEŞVİK ETTİ. FAKAT İÇERDE HAYVAN OLMADIĞI İÇİN VERİLEN KREDİ VE DESTEKLERLE HAYVAN İTHAL EDİLDİ. 2010'da başlayan ithalat özellikle 2011 ve 2012'de çok yoğun olarak devam etti. 2017 programındaki verilere göre, Türkiye, 2011'de 470 bin796 baş canlı sığır ithalatı yaptı. 2012'de 471 bin 571 baş, 2013'te 193 bin 807 baş sığır ithal edildi. 2014'te ithalatta ciddi bir düşüş oldu. Sığır ithalatı 49 bin 714 başa geriledi. Fakat 2015'te ithalat tekrar arttı ve 202 bin 789 başa ulaştı. Türkiye'nin sığır ithalatı 2016'da 400 bin baş, 2017'de 490 bin baş dolayında tahmin edilmişti. Et ve Süt Kurumunun 2019 Sektör Değerlendirme Raporuna göre, 2018 YILINDA 55 BİN 752 TON KIRMIZI ET İTHAL EDEN TÜRKİYE, 2019'DA 765 BİN 768 BAŞ CANLI HAYVAN VE 5 BİN 36 TON KIRMIZI ET İTHALATI YAPTI. Yapılan kırmızı et ithalatının tamamı büyükbaş hayvan eti. Küçükbaş hayvan eti ithalatı 2019’da hiç yapılmadı. Hayvan ithalatında en dikkat çekici gelişme ise damızlık ve kasaplık hayvan ithalatındaki düşüş. 2018 yılında 116 bin baş damızlık sığır ithal edilirken 2019’da damızlık büyükbaş hayvan ithalatı yüzde 85,8 oranında düşüşle 16 bin 426 baş oldu. Kasaplık sığır ithalatı ise 2018 yılına göre yüzde 94,8 oranında azalarak 132 bin 844 baştan, 6 bin 863 başa düştü. Aynı dönemde damızlık küçükbaş hayvan ithalatı ise 185 bin 610 baştan 77 bin 867 başa geriledi. 2018’de 239 bin 897 damızlık olmayan küçükbaş hayvan ithalatı yapılırken, 2019’da damızlık olmayan küçükbaş hayvan ithalatı hiç yapılmadı. Buna göre canlı hayvan ve kırmızı et ithalatında düşüş var. Ancak, buna rağmen ithalat yüksek. 2018de ithalattaki patlama dikkate alındığında biraz frene basıldığında ithalat düştü. Geçen yıla göre ithalatın düşmesi yanıltıcı olmamalı. 2019’DAKİ CANLI HAYVAN VE KIRMIZI ET İTHALATINA 710 MİLYON 202 BİN DOLAR ÖDENMİŞ. BUNA KARŞILIK YAPILAN İHRACAT SADECE 35 MİLYON 144 BİN DOLAR. BU TABLODA BİR ÇARPIKLIK VAR. Demek ki zaman zaman artan Sığır ithalatı yerli hayvancılığımız için önemli bir tehdit. Bu sorun StrA.2.3-Üretkenlik ve Rekabetçilik stratejik amacımız ve Str.2.3.2-Rekabetçiliği benimseme’ stratejimizle ilişkili. Bu noktada temel çözüm üretimi güçlendirmekten geçiyor. O halde, SIĞIR İTHALATI RİSKİNE KARŞI BİLİNÇLİ İŞLETMELER, RASYONEL DESTEKLEME KULLANIMI, DAHA VERİMLİ ÜRETİM VE REKABETÇİ BİR ANLAYIŞLA GÜÇLENMEK en isabetli yol. Bu hedef aynı zamanda ithalata karşı yerel düzeyde bir direnç de oluşturabilir.

İthalatla hayvancılık üretiminde kalite ve üretim yeterliliğinin sağlanmasının amaçlandığı ifade ediliyor. Oysa İTHALAT HAYVANCILIĞI DESTEKLEMEKTEN ÇOK FİYAT İSTİKRARINA YARIYOR. Kaldı ki Tarım ve Hayvancılık sektöründe de zaman zaman konjonktürel olarak Satış yapılan piyasalardaki taleplerin düşmesi yaşanabiliyor. BÖYLE TEHDİTLERE VE GEÇİCİ DALGALANMALARA KARŞI DAYANIKLI OLMAK, REKABET ORTAMINDA AYAKTA KALABİLMEK GÜÇLÜ BİR REGÜLASYONLA MÜMKÜN. Ancak bu önlemi sadece zaten kırılgan bir sektöre yüklemek de haksızlık olur. Çünkü BU NOKTADA SERMAYESİ GÜÇLÜ, DAHA KURUMSAL YAPILARA İHTİYAÇ VAR. Örneğin İthalata ödenen 710 milyon dolar yerli besiciye, üreticiye verilse; Türkiye hem kendine yeterli ülke olur hem de 1980 öncesi olduğu gibi, Ortadoğu’nun kırmızı et ve canlı hayvan tedarikçisi olabilir. TÜRKİYENİN SAHİP OLDUĞU POTANSİYEL DAHA DOĞRU POLİTİKALARLA DEĞERLENDİRİLDİĞİ TAKTİRDE İTHALAT TAMAMEN SIFIRLANABİLİR VE İHRACATTA BÜYÜK ARTIŞ SAĞLANABİLİR. Örneğin ürünlerin sağlıkla saklanabileceği LİSANSLI DEPOLAR, İŞLEME PAKETLEME TESİSLERİ, SOĞUK HAVA DEPOLARI VE ENTEGRE TESİSLER GİBİ KURUMSAL YAPILAR İŞİN İÇİNE GİRMELİ. Ancak bunlar da başlı başına yatırım konusu; Lojistik, tarım ve hayvancılık ürünlerine dayalı sanayi ve ticaret sektörleriyle ilgili tesisler. O halde PİYASALARDAKİ TALEP DALGALANMALARINA KARŞI; DESTEKLEME, SİGORTA, SANAYİ, TİCARET VE LOJİSTİK HİZMETLERİYLE ENTEGRASYONA GİTMEK gerekiyor.

Kuşkusuz orta vadede ilçemizin geleceği için ‘Üretkenlik ve Rekabetçilik’ konusunda yapılacak çok şey var. Ancak geçmişten gelen değerlerimizi esas almadıkça ve onlara dayanmadıkça sağlıklı yol alınamayacağını da biliyoruz. Meselâ bir ‘Önce Vatan’ şehri olarak mevcut ‘DEĞ.2-Vatana sadakat’  da böyle bir değer. Madeni de, eti, sütü, arazisi ve işletmeleri de böyle. Ayrıca içerde ve dışarda; alanında deneyimli, yetenekli ve başarısını kanıtlamış DEĞ.5-Yetiştirdiğimiz değerli insanlarımız var elbette. Üretkenlik ve Rekabetçilik konusunda niçin onlardan yararlanmayalım ki? Ayrıca sahiplenmesi gereken ‘DEĞ.6-Yöresel ürünlerimiz’ ve DEĞ.8-Fabrika, marka ve tesislerimiz’ de bu alanda özel bir yere sahipler. Yine orta vadede KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK için DEĞ.9-Ulaşım ağları üzerindeki konumumuz’ ve ‘DEĞ.10-Cazip yatırım imkânları’  da ilçemiz için mutlaka değerlendirilmesi gereken birer avantaj. Ancak bu yolculuk kesinlikle ortak amaçlara dayalı etkin bir yaklaşım birliği ve temel ilkelere sarsılmaz bağlılıkla yürümeyi gerektiriyor. Nitekim bu amaçla tabloda da görüldüğü gibi; Bazen Ticaret Sanayi Odası Borsa (TSOB) bazen İlçe Tarım Müdürlüğü (İTM) ve Kaymakamlık (K) liderliğinde; yerine göre Siyasi Partiler (SP), Belediye (B), Esnaf Odası (ESO), İlçe Tarım Müdürlüğü (İTM), Tarım Kredi Kooperatifi (TKK)  ve Köy Muhtarları (KM) katılımı ve Stratejik Plan Ekibinin (SPE) sekretaryasında Köy Muhtarları (KM), Tarım Kredi Kooperatifi (TKK) ile Sendika ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) desteğine ihtiyaç olacak. Yine yerine göre Siyasi güç (SG), Ticaret Bakanlığı (TB), Ulaştırma ve Alt yapı Bakanlığı (UAB), Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı (STB) ve Tarım Orman Bakanlığının (TOB) yardımı gerekecek. Ancak bütün bu çalışmalarda olduğu gibi Stratejik Plan Uygulamasının her alanında; ‘İLK.1-Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, İLK.2-İstikamet üzere olma, İLK.3-Amaç Birliğine riayet, İLK.4-Planlı değişim dönüşüm ve İLK.5-Birlikte başarmak’ yolculuğumuzun temel ilkeleri olmak durumunda. 

yyalcin3@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder