11 Haziran 2021 Cuma

11 Haziran 2021 17:30 Cuma CORONA GÜNLERİ.................................Ölümle gülmenin sınırdaşlığı

Neden ölüyoruz?

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizde 455.nci günü. Hayat dün bir küskün iki barışıktı. Bugün de bir barışık iki küskün devam ediyor. Hakim dekor coronavirüs salgını ama hayat sadece bir hastalıktan ibaret değil ki.

Şu ana kadar 455 günde Covid-19'dan ölenlerimiz 48.524 oldu, yıllığa vurursak 38.926 eder. Peki diğer ölümlere de bir bakalım durum nasılmış:

Bir defa ülkemizde kaba ölüm denilen genel ölüm sayısı 2018 yılında 426.449 iken 2019 yılında 435.941 kişi olmuş. Yani 2020 yılını yaklaşık 440 bin olarak alırsak coronavirüsten ölenler bu sayının sadece %9'u ediyor.

1 Ocak’tan aralık ayına dek 2020 yılında Türkiye genelinde Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı verilerine göre 365 bin 5 trafik kazasında 2.197 kişi vefat etmiş. 2019 yılında ise meydana gelen 174 bin 896 adet ölümlü yaralanmalı trafik kazası sonucunda 2.524 kişi kaza yerinde, 2.949 kişi ise yaralanıp sağlık kuruluşlarına sevk edildikten sonra kazanın sebep ve tesiriyle 30 gün içinde yitirilmiş. Toplam 5.473 kişi eder. Bu da toplam ölümler içinde %1,25 ediyor.

Bu arada Bakanlığa göre 2020 yılında trafik kazalarının bir önceki yıla neredeyse yarıya yakın azalması koronavirüs tedbirleri nedeniyle sokağa çıkma kısıtlamalarından dolayı imiş.

Ölümlerin en yoğun olduğu hastalık türleri dolaşım ve tümör kaynaklı olanlar. Dünyada her yıl kalp ve damar hastalıklarından 18-25 milyon insan ölüyormuş. Türkiye'de ise her sene yaklaşık 200 bin kişi kalp krizi nedeniyle vefat ediyor. Bu sayı trafik kazası nedeniyle yaşanan ölümlerin 30-100 katı. Toplam ölümlerinse neredeyse yarısı (%45,5).

En ölümcül hastalık kanser türleri. 2020 Türkiye kanser istatistiklerine göre yeni kanser vakası 233.834, kansere bağlı ölüm ise 126.335 olmuş. Bu da toplam ölümler içinde %28,6 ediyor.

Dünyada 2020'de 19,3 milyon yeni vaka ve 10,0 milyon ölüm bildirilmiş. 2018 yılında bu sayılar 18,1 ve 9,6 milyon olmuş. 2012'te ise yıllık yeni kanser vakası sayısı 14,1 milyon iken, yıllık kansere bağlı ölüm sayısı da 8,2 milyon imiş. Buna göre dünyada küresel kanser yükünün giderek arttığı tahmin edilmekte.

Yani dünyada her 5 kişiden biri yaşamları boyunca kansere yakalanıyor ve 8 erkekten 1'i ve 11 kadından 1'i kanser nedeniyle ölüyor. Yapılan tahminler dünya çapında, 5 yıllık yaygınlık adı verilen kanser teşhisi konduktan sonraki 5 yıl içinde hayatta olan toplam insan sayısının ise 50,6 milyon olduğunu gösteriyor.

Tek derdimiz Coronavirüs değilmiş demek. Diğerlerinden ölmeye alışmışız. Covid-19 biraz hazırlıksız yakaladı galiba dünyayı. Kabul etmek lazım biraz da ürkütücü geldi. Öyle görünüyor ki dünya nüfusunun yaklaşık %3’ünü hasta edip, onun da %2,25’ini öldürdükten sonra kaybolup gidecek. Ama insanoğlu kalp krizlerinden, kanserden, trafik kazalarından, savaşlardan, açlık ve susuzluktan ölmeye devam edecek.

Neden gülüyoruz?

Bugün Coronavirüs salgınının ülkemizdeki 456.ncı günü. Hayatın tek bir yüzü yok. Ölüm de var, sağlık ta. Acı da var, sevinç te. Şu sıralar ana gündem coronavirüs ve onun acı etkileri olabilir ama hayatın geri kalanında neşe de var mutluluk da. Böyle yaratmış Rabbim. Acılar küllenir, hastalıklar şifa bulur, sevgiler doyasıya yaşanır yeniden. Her sabah yeniden kurulur dünya. Gecenin de gündüzün de bir anlamı, görevi, hikmeti var insan için.

Kuşkusuz ölüm hayatın en kaçınılmaz gerçeği. Sonunda her can onu tadacak. Bu yüzden onu düşünmek, unutmamak gerek. Ancak umudu yaşatmak, sevinçleri şükrederek karşılamak da insan için yaratılmış. Hayatın içinde kesik kesik gelen mutluluk dalgalarını kaçırmamak, yakalayabilmek lazım. Yeri geldiğinde gülmek, gülebilmek de öyle.

Bugün Cuma. Yenilenme ve Rabbimizle ahdi yenileme günü. Cuma kılabilmek, temizlenerek, güzel elbiselerle camiye gitmek ne güzel. Rabbe yönelip dua etmek, yaratıcı ile yakın olmak bir insan için ne büyük imkân. İnsanlarla selamlaşmak, birlikte olmayı hissedebilmek, yalnız olmamak ne saadet. Hayırlı, bereketli olsun.

"Gülmek" sözlüklerde; "insanın hoşuna ya da tuhafına giden olaylar, durumlar, sözler vb. karşısında sesli bir biçimde neşe duygusunu açığa vurmak" olarak açıklanmış. Hoşça, mutlu ve sevinçli vakit geçirmek de halk dilinde "gülme" fiiliyle anlatılıyor.

Sabah uyandığımızda açılan pencereden içeri giren temiz havayla birlikte bir yaşam sevinci de dolar ruhumuza. Açan bir çiçek mutluluk hisleri uyandırır. Baharla yeşillenen tabiat gönlümüzü ısıtır. Şırıldayıp akan su zihnimizi dinlendirir, düşüncelerimizi akıtıp paklar. Bir göl ya da deniz kenarında sanki ruhumuz da enginleşir. Ne zaman güzel bir manzara görsek onu adeta içercesine doya doya seyrederiz. Yüzümüz aydınlanır, dudaklarımız hafif bir gülümsemeyle aralanır. Böylesi zamanlarda öylesine pozitif şarj oluruz ki neşelenir güleriz ardı sıra.

Ailemiz sığınağımız, sıcak ocağımızdır. Güzel ve iyi bir eşin varlığı kime huzur vermez ki? Hele de cıvıl cıvıl çocuk ya da torun sesi o evin içinde yankılanıyorsa. O çocukların büyüyüp serpilmesi, başarılı olmaları hangi ana babayı mutlu etmez? Yaşlanırken yanında vefalı ve sadık bir hayat arkadaşının olması ne büyük bir nimettir insan için.  Ya da kendisine bir bardak su veren hayırlı evladın hissettirdiği sevgi ne büyüktür. "Ey insanoğlu! Canlan, neşelen ki elinin altındakiler çok özel. Gülümseyebilir hatta gülebilirsin. Kime ne zararı var."

Başarıyı kim istemez? Kazanma duygusu çarpan etkisi yapar bedeninde, adeta psikolojini kanatlandırır. İftihar edersin kendinle, sevdiklerinle. Hele de zorluklara rağmen, büyük gayret ve mücadeleyle başarmışsan. Evlatlarının, sevdiklerinin ve desteklediklerinin kazanması sanki sen başarmışsın gibi coşku yaratır göğsünde. Hakkındır, mutlu ol, neşelen. Hatta bütün dişlerini göstererek gülüver gitsin, tam da yeridir.

Sağlık hayatta en büyük nimetlerden. Kadrini kıymetini genellikle hasta olduğumuzda anlarız ama olsun. Sağ olmak, yaşıyor olmak başlı başına Rabbimize hamd vesilesi. Hele de sıhhat ve afiyet içinde isek ne mutlu bize. Yaşıyorsak, sağlıklı isek hayattan keyif alabiliriz. Neşelenmek ve gülebilmek de ancak böyle hallerde mümkün.

Güzel bir haber aldığımızda hoşumuza gider memnun oluruz. Hediye almak da öyle. Yüzümüz güler, gözlerimiz parlar. Güzel haberleri "müjdemi isterim" diye kazanca çeviren küçük sempatik bir geleneğimiz de var bizim. Yıl içinde türlü çeşit hediye günleri uydurmuşuz hediyeleşmek için. Doğum günü, anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, evlilik yıldönümü, tanışma yıldönümü filan, bir sürü gün. Hediye almanın inanılmaz bir ticari yönü de var tabi. O günlerde işleri açılan esnafın memnuniyeti yüzünden bellidir. Gülsün, o da gülsün.

İşte böyle; hayatın ağlamak tarafı da var gülmek tarafı da. Elbette ölümü düşünelim, elbette hakkın divanında mümkünse ağlayalım. Gözlerimizden akan her damla yaş sözle edilen tövbelerden çok daha değerli. Ama hayatın diğer tarafı da var; gülümsemeyi de unutmamalı. Bakınız Hz. Peygamber (sav) bu duruma nasıl bir örneklik sergilemiş: Bir gün ashabıyla beraber yürürken yol kenarında bir köpek ölüsüne denk geliyorlar. Sahabelerden bazıları manzara karşısında "Bu leş ne kadar da pis kokuyor" demekten kendilerini alamaz. Ancak Allah Resûlünün sözleri hayli farklı olur: "Köpeğin ne güzel dişleri var!"

Evet, kuşkusuz hayatın zor, çileli ve sıkıntılı tarafları çok. Deprem, sel, yangın, trafik kazası, terör, ölümcül hastalıklar ve corona gibi felaketler insan için acılı olaylar. Öte yandan ömür deryasında tek kanatla uçulmuyor. Gülmeyi, gülebilmeyi de bilmek lazım. Misâl; Corona, morana onca sıkıntı dert bir yana, bugün artık "sahip olduklarımız ne kadar da değerliymiş" onu anlamış olmamız lazım.

Allaha binlerce hamd ve şükürler olsun. Gel de mutlu olma, gel de neşelenme. Yaslan arkana be kardeşim! Korkma gülmenin bir faturası yok. Aksine suratının hep duvar olması hiç iyi bir şey değil. Açıver sevdiğin bir şarkı ya da türküyü. Kapat gözlerini, gülümse. Bırak görenler: "Bu adam kendi kendine niye gülüyor" desinler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder