Corona günlerinin 447.ncisindeyiz. Şaka
değil ömrümüzün bir buçuk yılı bu musibetle geçti, daha da ne kadar sürecek
bilmiyoruz. Onunla birlikte bizim de bitmeyen tükenmeyen umutlarımız var
coronasız günler için. Bir tünele benzettim ben bu süreci. Henüz çıkışı
göremedik ama sanki tünelin ucu görünecek gibi hissediyoruz. Bu arada
kendimizi, ailemizi ve ömrümüzü de gözden geçirme fırsatı bulduk. 11 marttan
önceki yaşamımıza dönmek meğer ne kadar da değerliymiş.
Böyle negatife düşmüş hallerde yeniden
sıfıra çıkabilmek ne kadar da zor. Zarardan kar gibi içimiz buruk buruk. Geçen
günlere hayıflandığımız, böyle bir kazanca dudak büktüğümüz bir durum. Fakat bu
kadarla da kalmıyor. Bir anda fark ediyoruz ki hayatımızın dönencelerinden
birini daha yaşamışız.
Bugün çok zamandır ertelediğim çalışma
odama el attım. Kitaplarımın önemli bir kısmı artık anlamsızlaşmış.
Biriktirdiğim dergiler, yayınlar gereksiz hale gelmiş. Neredeyse iki çuval
çıktı vazgeçebileceğim şeyler. Meselâ üniversite öğrenciliğimden kalan ders kitaplarım
bunca yıl benim için ne kadar da önemliydi. Şimdi en önce onlardan vazgeçtim
kolayca. Hayretle gördüm ki mesleki kitaplarımın, kanun ve mevzuat
yayınlarının, ekonomi ve siyasetle ilgili birçok kitabın da artık benim için
bir anlamı kalmamış.
Bu hal neyin nesi? Yıllarca topladığım, 40
küsur yıl içinde defalarca bizimle birlikte taşınan kıymetlilerim birdenbire
yolun sonuna geldiler. Eskiden olsa çoğuna kıyamazdım. Bir kısmı başvuru
kitabımdı, bir kısmının hatırası vardı, bazıları da meclisten benimle birlikte
gelmişlerdi. Şimdi kolayca kapının dışına çıkarıldılar.
Dönence ay ya da güneş'in deveranında
gelip geri döndüğü yer anlamında bir tabiat olayı. Kıştan sonra bahar ya da
yazın bitip sonbaharın başlaması bir tür dönence gibidir bizim için. Hatta
eylül ayı ve sonbahar ömrün olgunluktan yaşlılığa kırıldığı ömrün dönencesine
benzetilir hep. Çocukluktan gençliğe, gençlikten olgunluk dönemine geçiş te
benzer duygular yaşatır insana.
Bugün bir anda fark ettim ki; benim için yeni bir dönem dönem çoktan başlamış. Artık ömrümün "günü dönmüş" anlamamışım. Yaşanan bu süreç kum saatini ters çevirmek gibi. Zamanı, tükenen ömrü ve on yıl önceyle asla aynı olmayacak farklı hassasiyetleri hatırlatıyor. Allah nasip eder de Corona tünelinden çıkarsak o dünya kesinlikle öncesinin aynı olmayacak.
Geçmişten gelen ağırlık ve yüklerimi
azaltmalıyım. Daha sade, daha öz ve daha önemli olana yönelmeliyim. Eskinin
önemlileri artık çok gerilerde kalmış. Öncelikler değişmiş. Bu yeni dönemi
anlamalı, farkında olarak ve değerini bilerek yaşamalıyım. Bu dönem
biriktirmenin, yüklenmenin değil azaltmanın ve hafiflemenin zamanı.
Corona’dan geriye kalan
Corona
günlerinin 448.ncisindeyiz. Bu günler pek çok açıdan zor ve sıkıntılı geçti.
Pek tabi ki ilginç ve renkli yönleri de vardı. İnsan içindeyken yorumdan ziyade
yaşamakla meşgul olduğundan bunları düşünemiyor. Fakat bir zaman sonra durup
geriye baktığımızda pek çok şeyin diğer zamanlara göre farklı olduğunu
anlayabiliyoruz.
Corona
günlerinin elbette en vahim yönü sağlık açısından insanlığa yaşattıkları. Sonra
ekonomik ve sosyal hayata olan olumsuz etkileri geliyor. Adı büyük devletlerin
nasıl bu girdapta çırpındığını gördük. Küresel çapta insanoğlunda meydana gelen
psikolojik ve sosyal sorunlara şahit olduk. Devler arası aşı üretme yarışını,
sonrasında da ülke siyasetlerine yansıyan aşı savaşlarını gördük.
Günümüz
imkânlarıyla dünyanın neresinde ne olmuş anında haberdarız. Coronavirüsün
küremizi kasıp kavuran acı rüzgârlarını bütün sonuçlarıyla ve istatistikleriyle
izleyebiliyoruz. Ülkelerin bir tür yarış ortamında birbirleriyle mukayeseli
güncelerini takip edebiliyoruz. Dünyanın kâh orada kâh burasında yükselen
dalgalarından, inişlerden, mutasyon varyantlarından haberdarız.
Meselâ
dün itibariyle dünyanın ilk defa ölüm gerçekleşmeyen ülkesi İngiltere oldu.
Sebebi nüfusun %60'ını aşılamış olmasında imiş. ABD başından beri en fazla vaka
ve ölüm sayısı olan ülke oldu. Arkasından gelen ülkeler ara sıra değişiklik
olsa da Hindistan, Brezilya, Rusya ve Fransa idi. Çok şükür gördük ki Türkiye
ilk 15 ülke arasında daha gerilerde durdu bu garip sıralamada.
Corona
günlerinin değişmezi "Maske,
Mesafe, Temizlik" üçlüsü oldu. "Evlerde
kalma, sınırlama, 65 yaş üstü, Tedbirler, Kapanma, Normalleşme, İzolasyon,
Karantina ve Gevşeme" gibi kelime ve kavramlara bol bol rast geldik.
Bu
arada Coronavirüsün çıkıp geldiği Çin tam anlamıyla sisler ardındaydı bizim
için. Nasıl olmuştu? Nerden çıkmıştı bu virüs? Neden bu kadar büyük bir ülkede
çok çok az zayiat vermiş, ama dünyanın geri kalanını allak bullak etmişti?
Tuhaf
şeyler de yaşanıyor bu süreçte. Bir yıl boyunca suyu çekilen göldeki kurbağa
gibi aşıyı bekledik. Aşılar peş peşe geldi bu defa da aşı seçer olduk nedense.
Aşılara tümden karşı olanların içinde kaynadıkları komplocu, gizli, uçuk kaçık
iddia kazanları ise ayrı bir tiyatro zaten.
Corona
bitmeden şimdiden onun ardında bıraktığı/bırakacağı izleri, etkileri görmeye
çalışıyorum. Bir selin ya da tsunaminin ardından yaşananlarla çok benzer
tarafları var. Onun ardından elbette bıraktığı hasarlar da onarılacak. Deyim
yerindeyse yeni bir dünya kurulacak. Çünkü hayat devam ediyor. Ama hiç
unutulmayacak: “Bir
zaman coronavirüs salgını çıkıp bütün dünyayı sarmıştı. Çok zor günlerdi…” diye anlatılacak.
Kuşku yok ki bu corona günleri de vadesi gelince bitecek. Ancak bundan sonra olabileceklerin bir nişanesi olarak hep şuur altımızda kalacak biliyorum. Yeniden böyle bir salgın olur mu? Olursa bu yaşadıklarımızın bir yararını görür müyüz? Yoksa bu yalazı şu mu demek: "Yine bir gün, hiç beklemediğin bir yerden, hiç bilmediğin bir virüsle karşılaşabilirsin. Ona göre ayağını denk al!"
Herşey imtihan herşey göründüğünden çok farklı.saglikli günler dilerim
YanıtlaSil