21 Mayıs 2021 Cuma

22 Mayıs 2021 05:30 Cumartesi CORONA GÜNLERİ..............................El-Bâkî/Ahlak-ı Hasene duası-El-Vâris /Başkasına muhtaç etme duası

El-Bâkî/Ahlak-ı Hasene duası

Şevval günlerinin 9.ncusundayız. Gün Cuma. Oruçlu olanlar bugün altıncı oruçlarını tutuyorlar, Allah kabul etsin. Cumamız da hayırlara vesile olsun inşallah. 

Bu arada Corona günlerinin de 435.ncisini geride bıraktık. 1 Hazirana kadar kontrollü-ihtiyatlı normalleşme dönemi içindeyiz. Dün Allaha şükür vakalar 10 binin altına (9.385) hasta sayısı da binin altına (856) düştü. Aynı şekilde ağır hasta sayısı da iki bine (2.041) gerilerken, vefat sayısı da ikiyüze (207) kadar düştü. Bunlar iyiye işaret. İnşallah böyle devam eder.

Öte yandan üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz de sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksanyedincisi "El-Bâkî" ile Peygamberimizden (asv) nakledilmiş bir “Ahlak-ı Hasene duası" var.

EL-BÂKÎ: الباقي  Sözlükte sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe doğru sürüp gitmek anlamındaki bekā kökünden türeyen bir sıfatmış. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak gelecekte varlığının sona ermesi düşünülemeyen anlamına geliyor ki “Allah’tan başka her şeyin gelip geçici olduğu” mânasını ifade eden fânînin zıddı oluyor.

Kur’ân-ı Kerîmde bâkī isminin ihtiva ettiği mâna, aynı kökten türeyen fiil ve ism-i tafdîl sîgaları ile Allah’a nisbet edilmiş (Tâhâ 20/73; er-Rahmân 55/27). Yine Allahın isimlerinden olmak üzere Kuranda yer alan âhir ve samed kelimeleri de (el-Hadîd 57/3; el-İhlâs 112/2) bâkīnin mânasını destekler nitelikte.

Allah’ın isim ve sıfatları başlangıçsız (ezelî) ve nihayetsiz (ebedî) olma özelliği taşıdığına göre Onun hay ismi ezelî ve ebedî bir hayatla diri anlamına gelir ve bu mânasıyla Allah’ın sonsuzluğunu vurgulamış olur. Nitekim bir âyette Cenâb-ı Hak hay ismiyle anıldıktan sonra ölümden münezzeh (lâyemût) olmakla nitelendirilmiş (el-Furkān 25/58) ve bir bakıma bâkī ismi tefsir edilmiş.

Hadislerde bâkī mânasını içeren ve özellikle Hz. Peygamberin dua ve münâcâtlarında yer alan ifadeler mevcut; ayrıca aynı anlama gelen dâim ismi de Allaha nisbet edilmiş (bk. Beyhakī, s. 9-12). [1]

'O' varlığının sonu bulunmayan, Varlığı sürekli olup sonu olmayan, ebedî olan, Mahlukat yok olduktan sonra varlığı devam eden, zamandan münezzeh olan, varlığı sonsuza dek ebedî olan" demek.

AHLAK-I HASENE DUÂSI:

Âişe (ran)’dan nakledildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle dua edermiş:


"Allah
ümme ahsente halkî fe ehsin hulukî." [2]

"Allah’ım! Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlâkımı da güzelleştir."


[2] (İbn Hanbel, el-Müsned I, 403)

El-Vâris/Başkasına muhtaç etme duası 

Şevval günlerinin 10.ncusundayız. Bu arada Corona günlerinin de 436.ncısını geride bıraktık. Allaha şükür dün de vakalar 10 binin altındaydı (9.528) hasta sayısı da binin altında 800'lere (846) gerilemiş durumda. Aynı şekilde ağır hasta sayısı da iki binin altına (1.977) düşerken, vefat sayısı 214 olarak gerçekleşti. İnşallah daha da iner.

Öte yandan üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz de sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksanyedincisi "El-Vâris" ile Hz. Aliden (ra) rivayet edilmiş bir “Başkasına muhtaç etme duası" var.

EL-VÂRİS: الوارث Sözlükte alışveriş vb. bir akid bulunmadan bir mala sahip olmak, ölen kimsenin servetinden pay almak anlamındaki virs (virâset) kökünden türeyen vâris “ölünün malını mülk edinmeye hak kazanan kimse demek.

Esmâ-i hüsnâdan biri olarak varlığının sonunun bulunmaması vasfıyla kâinatın gerçek sahibi mânasına geliyormuş. [1] Kur’ân-ı Kerîmde virâset (verâset) kavramı ondan fazla âyette vâris olmak; vâris kılmak” anlamında fiil kalıplarıyla Allah’a nisbet edildiği gibi iki âyette vâris ismi çoğul sîgasıyla (vârisîn, vârisûn) Allaha izâfe edilmiş, bir âyette Onun vârislerin en hayırlısı” (ahsenü’l-vârisîn) olduğu belirtilmiş, iki yerde de göklerin ve yerin, bütün evrenin mirasının O’na ait bulunduğu vurgulanmış. [2] Bunun dışında çeşitli âyetlerde Cenâb-ı Hakk’a kâinatın mülkiyeti nisbet edilmiş (bk. MELİK)

Vâris Tirmizî [3] ve İbn Mâcenin [4] esmâ-i hüsnâ rivayetlerinde yer almış. [5]

Cenâb-ı Hakk’ın vâris ismi genellikle Mü’min sûresindeki âyetlerin (40/15-16) ışığı altında açıklanmış. Ruhların ve cesetlerin, birbirinden çok farklı insanların bir araya geleceği ve gizli âşikâr bütün amellerin ortaya çıkacağı gün Allah tarafından, “Mülkiyet ve hâkimiyet bugün kimindir? sorusu sorulacak, buna yine kendisi tarafından, “Kahhâr olan tek Allahındır” cevabı verilecek, o gün Onun vâris ismi ve sıfatı işlemini yerine getirecektir. [6]

Burada söz konusu edilen vâris ismi, başkasının mülkiyetinde bulunan bir şeye kendisinden sonra sahip olan” mânasına gelmez. Mâlikü’l-mülk olan Allah (Âl-i İmrân 3/26) her zaman kâinatın gerçek sahibidir. Ancak yer küresi, üzerinde yaşayan insanlara, belki de başka gezegenlerde yaşayan canlılara kendi mülkleri imiş gibi Allah tarafından verilmiştir ve bu durum kıyametin kopmasına kadar devam edecektir.

Cenâb-ı Hak, ihtiyaç sahibi kimselere Allah rızası için ödünç verenleri kendisine ödünç vermiş derecesine yükseltmesi gibi (meselâ bk. el-Bakara 2/245; el-Hadîd 57/11, 18) lutfunun eseri olarak insanları dünya mülkünün sahibi kılmış, kendisini de onlardan sonra vârisi diye nitelendirmiş.

Esmâ-i hüsnâ hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulunan Hattâbî vâris ismini yaratılmışların hayatı son bulduktan sonra da varlığını sürdüren, elden ele dolaşan insan mülklerini ölümlerinden sonra asıl sahibi olarak geri alan” şeklinde yorumlamış. [7] Halîmî vârisi Allah’ı öven sıfatlar arasında saymış; çünkü dünyadaki mülk sahiplerinin varlığı o mülklere bağlı iken Allah’ın varlığı herhangi bir şeye bağlı değildir.

Kulun vâris isminden nasibi, Allah tarafından kendisine lutfedilen mülkiyet ve hâkimiyet emanetine riayet edip adaletle ve cömertçe davranmak, bunun ebedî mutluluğunu sağlayacağı inancını taşımaktır. Vâris esmâ-i hüsnâdan âhir, bâkī, hay, kahhâr, mâlikü’l-mülk ve melik isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.[8]

'O' varlığı devam eden, varlığının sonu olmayan, bütün servetlerin hakiki sahibi, Her şeyin asıl ve tek hakiki sahibi, tek vârisi, mülkünü imtihan edilmesi için belirli bir müddet emaneten insanlara veren bütün mülk ve servetlerin asıl sahibi, kâinatta her şeyin bir sonu olduğu halde kendisi bâkî olan ve bütün mülk ve servetin ezelî ve ebedî sahibi olan"demek.

Başkasına muhtaç etme duası:

Hazreti Ali´den (r.a) rivayet edildiğine göre, bir borçlu köle kendisine gelip şöyle dedi: "Ben azad olma karşılığı olarak ödeyeceğim borcumdan acziyete düştüm; bana yardım et." Hazreti Ali: "Resûlullah'ın (sav) bana öğretmiş olduğu bir duayı öğreteyim ki, senin üzerinde dağ kadar borç olsa dahi, Allah onu sana ödetir. Şöyle söyle:


"Allah
ümmekfinî bihalâlike an haramike ve ağninî bifadlike ammen sivâke." [9]

"Allah’ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla zengin kılarak senden başkasına muhtaç etme."


[1] (Lisânü’l-ʿArab, “vrs̱” md.; Kāmus Tercümesi, I, 693-694)

[2] (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “vrs̱” md.)

[3] (“Daʿavât”, 82)

[4] (“Duʿâʾ”, 10)

[5] (ayrıca bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “vrs̱” md.)

[6] (Elmalılı, V, 4150-4151)

[7] (Şeʾnü’d-duʿâʾ, s. 96)

[9] (Tirmizî, Deavât, 110)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder