El-Bâkî/Ahlak-ı Hasene duası
Şevval günlerinin 9.ncusundayız. Gün Cuma. Oruçlu olanlar bugün altıncı oruçlarını tutuyorlar, Allah kabul etsin. Cumamız da hayırlara vesile olsun inşallah.
Bu arada Corona günlerinin de 435.ncisini geride bıraktık. 1 Hazirana
kadar kontrollü-ihtiyatlı normalleşme dönemi içindeyiz. Dün Allaha şükür vakalar 10 binin altına (9.385) hasta sayısı da
binin altına (856) düştü. Aynı şekilde ağır hasta sayısı da iki bine (2.041)
gerilerken, vefat sayısı da ikiyüze (207) kadar düştü. Bunlar iyiye işaret.
İnşallah böyle devam eder.
Öte yandan üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz de
sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksanyedincisi "El-Bâkî" ile Peygamberimizden (asv) nakledilmiş bir “Ahlak-ı
Hasene duası" var.
EL-BÂKÎ: الباقي
Sözlükte “sebat ve devam etmek, kesintiye uğramadan geleceğe
doğru sürüp
gitmek”
anlamındaki bekā kökünden
türeyen
bir sıfatmış. Esmâ-i
hüsnâdan
biri olarak “gelecekte
varlığının sona ermesi düşünülemeyen” anlamına geliyor ki “Allah’tan başka her şeyin gelip
geçici
olduğu” mânasını
ifade eden fânînin
zıddı oluyor.
Kur’ân-ı Kerîm’de bâkī isminin ihtiva ettiği mâna, aynı kökten türeyen fiil ve ism-i tafdîl
sîgaları
ile Allah’a nisbet edilmiş (Tâhâ 20/73; er-Rahmân 55/27). Yine Allah’ın
isimlerinden olmak üzere
Kur’an’da
yer alan âhir ve samed kelimeleri
de (el-Hadîd
57/3; el-İhlâs
112/2) bâkīnin
mânasını
destekler nitelikte.
Allah’ın isim ve sıfatları başlangıçsız
(ezelî)
ve nihayetsiz (ebedî)
olma özelliği
taşıdığına göre
O’nun
hay ismi “ezelî
ve ebedî
bir hayatla diri”
anlamına gelir ve bu mânasıyla Allah’ın sonsuzluğunu vurgulamış olur. Nitekim
bir âyette
Cenâb-ı
Hak hay ismiyle
anıldıktan sonra ölümden
münezzeh
(lâyemût)
olmakla nitelendirilmiş (el-Furkān 25/58) ve bir bakıma bâkī
ismi tefsir edilmiş.
Hadislerde bâkī mânasını içeren ve özellikle Hz. Peygamber’in dua ve münâcâtlarında yer alan ifadeler mevcut; ayrıca aynı anlama
gelen dâim ismi
de Allah’a
nisbet edilmiş (bk. Beyhakī, s. 9-12). [1]
'O' varlığının sonu bulunmayan, Varlığı sürekli olup sonu
olmayan, ebedî olan, Mahlukat yok olduktan sonra varlığı devam eden,
zamandan münezzeh olan, varlığı sonsuza dek ebedî olan"
demek.
AHLAK-I HASENE DUÂSI:
Âişe (ran)’dan
nakledildiğine göre Resûlullah (sav)
şöyle dua edermiş:
"Allahümme ahsente halkî fe ehsin hulukî." [2]
"Allah’ım! Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlâkımı da güzelleştir."
[2] (İbn
Hanbel, el-Müsned I, 403)
El-Vâris/Başkasına muhtaç etme duası
Şevval günlerinin 10.ncusundayız. Bu arada Corona günlerinin de 436.ncısını geride bıraktık. Allaha şükür dün de vakalar 10 binin altındaydı (9.528) hasta sayısı da binin altında
800'lere (846) gerilemiş durumda. Aynı şekilde ağır hasta sayısı da iki binin
altına (1.977) düşerken, vefat sayısı 214 olarak gerçekleşti. İnşallah daha da
iner.
Öte yandan üç ayların başlangıcından bu yana devam ettirdiğimiz her gün bir "esma"yı anma geleneğimiz de
sona ermek üzere. Bugün sırada Esma ül Hüsna'nın doksanyedincisi "El-Vâris" ile Hz. Aliden (ra) rivayet edilmiş bir “Başkasına
muhtaç etme duası" var.
EL-VÂRİS: الوارث Sözlükte
“alışveriş
vb. bir akid bulunmadan bir mala sahip olmak, ölen kimsenin servetinden pay almak”
anlamındaki virs (virâset)
kökünden
türeyen vâris “ölünün
malını mülk
edinmeye hak kazanan kimse” demek.
Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “varlığının sonunun bulunmaması vasfıyla kâinatın
gerçek
sahibi” mânasına
geliyormuş. [1]
Kur’ân-ı
Kerîm’de
virâset
(verâset)
kavramı ondan fazla âyette
“vâris
olmak; vâris
kılmak” anlamında fiil kalıplarıyla Allah’a nisbet edildiği gibi iki âyette
vâris
ismi çoğul
sîgasıyla
(vârisîn,
vârisûn)
Allah’a
izâfe
edilmiş, bir âyette
O’nun
“vârislerin
en hayırlısı” (ahsenü’l-vârisîn)
olduğu belirtilmiş, iki yerde de göklerin ve yerin, bütün evrenin mirasının O’na ait bulunduğu vurgulanmış. [2] Bunun dışında çeşitli
âyetlerde
Cenâb-ı
Hakk’a kâinatın
mülkiyeti
nisbet edilmiş (bk. MELİK)
Vâris Tirmizî [3] ve
İbn Mâce’nin
[4] esmâ-i
hüsnâ
rivayetlerinde yer almış. [5]
Cenâb-ı Hakk’ın vâris ismi genellikle Mü’min sûresindeki âyetlerin (40/15-16) ışığı altında açıklanmış.
Ruhların ve cesetlerin, birbirinden çok farklı insanların bir araya geleceği ve gizli âşikâr
bütün
amellerin ortaya çıkacağı
gün
Allah tarafından, “Mülkiyet
ve hâkimiyet
bugün
kimindir?”
sorusu sorulacak, buna yine kendisi tarafından, “Kahhâr olan tek Allah’ındır” cevabı verilecek, o gün
O’nun
vâris
ismi ve sıfatı işlemini yerine getirecektir. [6]
Burada söz konusu edilen vâris ismi, “başkasının mülkiyetinde bulunan bir şeye kendisinden
sonra sahip olan” mânasına
gelmez. Mâlikü’l-mülk
olan Allah (Âl-i
İmrân
3/26) her zaman kâinatın
gerçek
sahibidir. Ancak yer küresi, üzerinde yaşayan insanlara, belki de başka gezegenlerde
yaşayan canlılara kendi mülkleri imiş gibi Allah tarafından verilmiştir ve bu
durum kıyametin kopmasına kadar devam edecektir.
Cenâb-ı Hak, ihtiyaç sahibi kimselere Allah rızası için
ödünç
verenleri kendisine ödünç
vermiş derecesine yükseltmesi
gibi (meselâ
bk. el-Bakara 2/245; el-Hadîd 57/11, 18) lutfunun eseri olarak insanları dünya
mülkünün
sahibi kılmış, kendisini de onlardan sonra vârisi diye nitelendirmiş.
Esmâ-i hüsnâ hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulunan Hattâbî vâris
ismini “yaratılmışların
hayatı son bulduktan sonra da varlığını sürdüren, elden ele dolaşan insan mülklerini
ölümlerinden
sonra asıl sahibi olarak geri alan” şeklinde yorumlamış. [7] Halîmî vârisi Allah’ı öven
sıfatlar arasında saymış; çünkü dünyadaki mülk sahiplerinin varlığı o mülklere bağlı iken Allah’ın varlığı
herhangi bir şeye bağlı değildir.
Kulun vâris isminden nasibi, Allah tarafından kendisine
lutfedilen mülkiyet
ve hâkimiyet
emanetine riayet edip adaletle ve cömertçe davranmak, bunun ebedî mutluluğunu sağlayacağı inancını
taşımaktır. Vâris
esmâ-i
hüsnâdan
âhir,
bâkī,
hay, kahhâr,
mâlikü’l-mülk
ve melik isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.[8]
'O' varlığı devam eden, varlığının sonu olmayan, bütün
servetlerin hakiki sahibi, Her şeyin asıl ve tek hakiki sahibi, tek vârisi,
mülkünü
imtihan edilmesi için belirli bir müddet
emaneten insanlara veren bütün
mülk
ve servetlerin asıl sahibi, kâinatta her
şeyin bir sonu olduğu halde kendisi bâkî olan ve bütün mülk ve servetin ezelî
ve ebedî sahibi olan"demek.
Başkasına muhtaç etme duası:
Hazreti Ali´den (r.a) rivayet edildiğine göre, bir borçlu köle kendisine gelip şöyle
dedi: "Ben azad olma karşılığı olarak ödeyeceğim borcumdan acziyete
düştüm; bana yardım et." Hazreti Ali: "Resûlullah'ın (sav) bana öğretmiş
olduğu bir duayı öğreteyim ki, senin üzerinde dağ kadar borç olsa dahi, Allah
onu sana ödetir. Şöyle söyle:
"Allahümmekfinî bihalâlike an haramike ve ağninî bifadlike ammen sivâke." [9]
"Allah’ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla zengin kılarak senden başkasına muhtaç etme."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder