Adil Ekonomik Düzen
27 Şubat 2011’de vefat eden Erbakan yakın siyasi tarihimize olduğu kadar ekonomi ve düşünce hayatımıza da damgasını vuran büyük bir liderdi. Özellikle altmışlı, 70’li yılların gençliği üzerinde büyük tesirleri olmuş, itilen kakılan, azınlık sayılan Anadolu insanını kitleler halinde iktidara taşımıştır.
Kendisi bir uçak motorları profesörü olan, Türkiye’de ilk yerli milli pancar motor fabrikasını kuran, bir kaç lisana vakıf, dünyayı tanıyan inancını bilen yılmaz bir mücadele adamıydı. Milyonlar da onu bu yüzden “Mücahid Erbakan” diye tanıyıp bildiler.
Kişiliği üzerinde İslam dininin büyük tesiri olan Erbakan, Nakşibendi olması hasebiyle de siyasi ve ekonomik düşüncelerini “Milli görüş” ideolojisi olarak pratiğe dökmüştü. Elimdeki kitap bu bağlamda “Adil Ekonomik Düzen” başlığıyla 1991 yılında basılmış. Muhtemelen o zamanki Refah Partisinin seçime yönelik broşürlerinden. Ama 96 sayfalık bu yayın hem siyaset hem de ekonomi dünyasında büyük yankılar uyandırmış, üzerinde bilimsel onlarca yayın yapılmış bir tez vasfı taşıyor. “Adil Düzen” söyleminin Refah partisini iktidara taşıyan rüzgârlardan biri olduğu rahatça söylenebilir.
28 Şubat darbesinin haksız, hukuksuz ve hadsiz müdahalesi sonucu Başbakanlığı sonlanan merhum Erbakan, 15 sene süren onca çile ve badireden sonra yine o meş’um günün bir gün evvelinde hakka kavuşmuştu. Bu yazıyı aslında o günlerde yazmayı düşünmüştüm ama hem 28 Şubat hem de onun ölüm yıl dönümünün yoğun paylaşımına kurban olsun da istemedim. Bu güne nasipmiş. 1000 yıl sürecek denen 28 Şubat tarihin çöp kutusuna gitti ama Erbakan bugün kendisinin en karşıtları tarafından bile saygı ile anılıyor. Erbakan’a ait onlarca kitap arasından Adil Ekonomik Düzen’i seçip yazmam bana göre çok anlamlı. Bizim neslimiz üzerinde hakkı pek büyüktü, Rabbim rahmet eylesin.
Türk siyasi tarihinde ekonomik ve siyasal söylemleri açısından önemli bir kişilik olan Necmettin Erbakan, ideolojisini İslam dinini referans alarak şekillendirmiş bir dava adamı. Milli görüş hareketiyle siyaset sahnesine giren Erbakan, Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Saadet Partisiyle Türk siyasetinde yer edinmişti.
Bağımsızlar hareketi ile siyaset sahnesine girdi. 1960-80 arası Türkiye ekonomisinde etkili olan kalkınma planları ve ithal ikameci sanayileşme modelinin etkisiyle sanayileşme söylemini kullandı ve ülkenin kalkınmasını Ağır Sanayi’ye, Ufki Devletçilik anlayışına ve Bölgesel Kalkınma Şirketlerine dayandırdı. Milli kaynaklara dayanan korumacı bir görünüme sahipti.
Erbakan’ın sanayileşme düşüncesi ithal ikameci Sanayileşme Stratejisi ve Kalkınma teorileriyle benzerlik arz ediyor. Devletçilik anlayışı ise, İslam ekonomisinde devlete biçilen rolle aynı görüşleri yansıtmakta. Bölgesel Kalkınma Şirketleri ise faizsiz bir sistem üzerine kurulu kar ortaklığı sistemine dayanıyor.
1980 sonrası Türkiye ekonomisinin serbest piyasaya dayalı bir sisteme geçmesiyle Erbakan ekonomik söylemini Adil Düzen sloganı üzerine kurdu. Adil Düzen, aynı zamanda siyasi, dini, sosyal ve ekonomik olarak geniş bir sistemi içinde barındırıyordu.
AED, üretim ve kar ortaklığı üzerine kurulu bir sistem. Erbakan’ın 1980 öncesi ekonomik söylemlerinin bir nevi devamı olan AED, genel ve temel esasları itibariyle İslam ilkeleriyle uyumlu. İslami hassasiyetlerle hazırlanmış olan AED, Erbakan’ın kapitalizm ve sosyalizme karsı alternatif bir ekonomi teorisi. Ayrıca AED, üretime önem vermesi ve tek vergi prensibini tercih etmesi nedeniyle arz yanlı iktisat sistemine benziyor.
Türkiye ekonomisinin 1980 sonrası serbest piyasa rejimini benimsemesi dönemin partilerini, seçimlerde serbest piyasa kavramlarını kullanmaya itmişti. Bu partilerden biri olan Refah Partisi de seçim beyannamelerinde Adil Düzen sloganını kullandı. Adil Düzen, siyasi, ekonomik, dini ve sosyal olmak üzere topyekûn bir idari düzen olarak tanımlanmıştı. Adil Ekonomik Düzen, Erbakan tarafından gerçek serbest piyasa düzeni olarak ifade ediliyordu.
RP’nin seçim sloganı Adil Ekonomik Düzen’i diğer partilerin propagandalarından ayıran en önemli özellik, AED’nin İslami hassasiyetler göz önünde bulundurularak hazırlanmasıydı.
Nitekim İslam ekonomisi, ortaklığı teşvik eden ve İslam kaideleri üzerine kurulu bir sistem. AED, 31 temel esasa dayandırılmış. Bu 31 temel esasın 3 tanesi genel esaslar olmak üzere, 7 tanesi parayla, 7 tanesi krediyle, 7 tanesi vergiyle, 7 tanesi de sosyal güvenlikle açıklanmış. AED’de devlete biçilen rol ile İslam ekonomik sisteminde devletin görevleri örtüşüyor.
İslam sisteminde devlet, serbest piyasayı koruyan, gerektiği yerde müdahale eden ve toplumun eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik ihtiyaçlarını gideren bir görev üstlenirken, AED de aynı misyonu paylaşmakta. Bunları AED’nin genel esaslarında görmek mümkün. AED’nin para ile ilgili ilkeleri, piyasa sistemi ve fiyatlar meselesi İslam ekonomisiyle benzerlik arz ediyor.
Şöyle ki AED, faizi reddedip, teorisini faizsiz bir yapı üzerine kurmaya odaklanıyor. Ayrıca parayı mala endeksleyerek, mal=para prensibini ön plana çıkarmış. AED’de para, malı temsil eder ve para bir mal olarak kabul edilmez. Dolayısıyla sistem faize yer vermeyen, parayı piyasadaki mala ve üretime endeksleyen bir finans yapısı oluşturma gayreti içerisine girmiş. Zira faizi şiddetle yasaklayan İslam, parayı malın değer ölçüsü olarak kabul ediyor.
İslam sisteminde para, piyasadaki mal ve üretim karşılığında olmalıdır. AED ile İslam Ekonomisinde bu konudaki en önemli fark, AED’de paranın kâğıt olarak temsil edilmesi, İslam ekonomisinde ise paranın ağırlıklı olarak gümüş ve altın üzerine endekslenmesi ve bu madenler tarafından temsil edilmesi. Çünkü kâğıt paranın olduğu bir sistemde enflasyonist bir durum anlık oluşabilir. Ancak madenlerin geç üretilmesi ve piyasaya geç çıkması anlık bir enflasyonist durum meydana getirmez. Bu açı itibariyle İslam sistemi ile AED arasında bir farklılık olduğu söylenebilir.
Ancak AED’nin mala karşılık kâğıt para piyasaya çıkarması da İslam sistemine aykırı bir durum teşkil etmiyor. AED’nin ekonomiyi canlandıracak ve üzerinde en önemli meselesi kedileşme. AED, faizsiz bir kedileşme ve finans döngüsünü benimsemekte. Kredileşmede faiz noktasında hassasiyet gösteren sistemde, hakkı müktesep kredisi, emek kredisi, selem senedi kredisi, ödenmiş vergi karşılığı kredi, yatırım karşılığı kredi ve rehin kredisi önemli finans kaynakları. Bu finans kaynaklarının teorisini incelediğimizde İslam’a aykırı bir durumun gözükmemesi önemli bir mesele. Ayrıca Hakkı müktesep karşılığı kredisi ile İslam ekonomisinde karz-ı hasen uygulamasının tam örtüştüğünü ve AED’deki selem senedi ile İslam tarihinde uygulamaya sokulan selem senedinin aynı olduğunu söylemek de mümkün.
Bu konuda şöyle diyor Erbakan:
“Adil Düzen’de faiz olmaz. Çünkü faiz, haksızlıktır, zulümdür. Üretmeyenlerin üretenlerin elinden faiz miktarı kadar mali zorla almalarıdır. Kapitalist Düzen’de faiz nedir? Mali üretiyorsunuz, toplumun faydasına arz ediyorsunuz. Buna karşılık üretiminize eşdeğer tüketme hakkinizi gösteren senedinizi yani paranızı alıyorsunuz. Kapitalist Düzen’de bu parayı bir bankaya koyuyorsunuz. Bir yıl sonra faizinin ilavesi ile beraber bu para size iade ediliyor. Siz bu bir yılda yeni bir üretim yapmadınız. Buna mukabil size üretim yapmadan ilave bir tüketim hakki veriliyor. Kapitalist Düzen bu tüketim hakkini nereden veriyor? Ya açıktan para basarak veriyor. Bu takdirde bu herkesin hakkini alıp size vermek demektir. Çünkü açıktan basılan para arz-talep kaidesine göre mevcut malların fiyatlarını yükseltir. Veyahut da başka bir üretenin hakkini alıp size vermektedir. Bu da o kimsenin yani üretenin, yani emekçinin, yani fakir fukaranın hakkini alıp, getirip size vermek demektir. Her ikisi de haksızlıktır ve zulümdür. Bunun için faiz yiyen insan, fakir fukaranın gözyaşını içen, etini ve kanını yiyen insan gibidir. Kan içen bir vampir durumundadır. Saadeti başkalarının ıstırabında arayan insan durumundadır.”
AED’nin vergi ile ilgili görüşlerinin de İslam ekonomisiyle bağdaştığını söyleyebiliriz. Şöyle ki, AED’nin vergide üretimi esas alması ve verginin ayni olarak da verilebileceğini söylemesi İslam sisteminde zekât müessesini anımsatıyor. İslam’da helal olmak koşuluyla her türlü gelir üzerinden devletin vergi almasına cevaz verilmiş. İslam sisteminde devletin en büyük gelir kaynağı zekâttır. Fakat zekât dışında da devletin vergi vb. uygulamalarla (haksız olmamak kaydıyla) gelir elde etme yetkisi söz konusudur. Dolayısıyla AED’nin üretim üzerinden tek vergi prensibiyle gelir elde etmesi ve üretime katkı sağlaması koşuluyla iş girişimlerinde ortak rolüne bürünmesi (kar ortağı) İslam sistemiyle uyum sağlamakta. Yani İslam’a aykırı bir durum söz konusu değil.
Buradaki en önemli mesele AED’nin gelirini zekât üzerinden değil zekât müessesesine benzeyen bir sistemle elde etmesi. AED’nin son esaslarını oluşturan sosyal güvenlik ve sigorta meselesi tartışılan bir husus. Nitekim İslam düşünürleri bu hususla ilgili ihtilaf halindeler. Sosyal güvenlik konuları olan eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetleri noktasında benzer görüşler ortaya koyan İslam düşünürleri, sigorta konusunda farklı görüşler paylaşmışlar.
Bu sebeple Adil Ekonomik Düzen ile ilgili bilimsel çalışmalarda en çok onun İslam Ekonomisi yönüne dikkat çekiliyor. Adil Ekonomik Düzen'in kurallarının büyük bir çoğunlukla İslam Ekonomisinin esaslarına uygun olduğunu ifade etmekteler. Hayrettin Karaman ise (1990) Adil Ekonomik Düzen'in İslam Ekonomisi olmadığı fakat İslam Ekonomisini temel alan bir beşeri sistem olduğu kanaatine sahip olduğunu söylüyor.
Sonuç olarak AED ile İslam’ın ekonomik anlayışını karşılaştırdığımızda AED’nin İslami hassasiyetler çerçevesinde hazırlandığını söylemek mümkün. Bazı farklılıklar sebebiyle tam anlamıyla İslam ekonomisidir diyemeyiz. Çünkü İslam ekonomisi alanında da farklı görüşler var.
Yukarıda belirttiğimiz gibi İslam ekonomisinde bazı meselelerde İslam düşünürleri aynı görüşü paylaşırken, bazı konularda farklı görüşü paylaşıyorlar. AED’nin de bir İslam ekonomisi olmadığı ama İslam ilkelerini dikkate alan bir sistem olduğu ortak bir görüş. [1]
[1] İrfan Ersin, Cengizhan Yıldırım, AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, 2015, Cilt 15, Sayı 1 Kaynak <https://www.researchgate.net/publication/322096366_ISLAM_EKONOMISI_CERCEVESINDE_NECMETTIN_ERBAKAN'IN_ADIL_DUZEN_SOYLEMI>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder