EL-Kahhâr/Fîl suresi
Bugün üç ayların 18.ncisi, Corona günlerinin de 355.ncisi. İnşallah üç aylar boyunca her gün bir “esma”yı anarak ve namazda okunan kısa zammı sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi süreci değerlendirmeye devam ediyorum.
Sırada Esma ül Hüsna’nın
onsekizincisi olan “El- Kahhâr” esması var. Yine namazda KIYAM
halinde KIRAAT edilen, okunan zammı surelerden Mushaf sırasına göre 105.ncisi
olan “Fîl" sûresiyle ilerliyoruz.
EL-KAHHÂR: القهّار Sözlükte
“yenmek, üstün gelmek, zor kullanarak istediğini yapmak” anlamındaki kahr
kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olup “yenilmeyen, yegâne kudret ve
tasarruf sahibi” demekmiş. Dilciler ve âlimlerin hemen hepsi kahr kavramının
temel mânasını “boyun eğdirip üstün gelmek” (tezlîl ve galebe) olarak
belirlemişler. Fahreddin er-Râzî, bu kavrama “zor kullanmak ve mecrasından
çıkarmak suretiyle bir şeye boyun eğdirmek” anlamını verdikten sonra bunun
zât-ı ilâhiyyeye nisbet edildiği takdirde iki şekilde düşünülebileceğini
söylemiş: Başkasını ilâhî iradenin dışında iş yapmaktan alıkoymak ve kendi
iradesince hareket etmekten kişiyi men etmek (Levâmiʿu’l-beyyinât, s. 229).
Kur’ân-ı Kerîm’in altı âyetinde (vâhid ismiyle birlikte elvâhidülkahhâr şeklinde) kahhâr, iki yerde kāhir ismi Allah’a, bir âyette de kāhir sıfatı insanlara izâfe edilmiş. (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḳhr” md.). Allah’a nisbet edilen kahhâr isimlerinin hepsi vâhid isminden hemen sonra yer almış. Bunların dördü şirk anlayışını eleştirip tevhid inancını pekiştiren bir bağlamda zikredilmiş (Yûsuf 12/39; er-Ra‘d 13/16; Sâd 38/65; ez-Zümer 39/4), iki âyet de kıyametin kopmasını tasvir eden âyetler sırasında yer almış (İbrâhîm 14/48; el-Mü’min 40/16). Doksan dokuz isim listesinde bulunmayan kāhir ismi ise tabiat varlıkları içinde müstesna bir yer tutan insan türü üzerindeki ilâhî nimet, kudret ve tasarrufu ifade eden âyetler içinde zikrediliyor (el-En‘âm 6/18, 61). Kahhâr esmâ-i hüsnâ listesinin Tirmizî rivayetinde (“Daʿavât”, 82), kāhir ise İbn Mâce rivayetinde (“Duʿâʾ”, 10) yer almış.[1]
Kahhâr, Allah’ın ziyâdesiyle kahredici, yok edici yüce bir varlık olduğu anlamına geliyor. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti olamaz. Ama serbest irâdeleriyle O’nun karşısına çıkma cüretini gösterenlere de lâyık oldukları cezâları tam olarak verecektir. Allah’ın kayıtsız üstünlüğüne sınır koyacak hiçbir varlık yoktur. Her şeye, her istediğini yapacak sûrette, gâlip ve hâkimdir.
'O' her şeye her istediğini yapacak surette galip ve hakim olan, Allah düşmanlarını şiddetli bir şekilde kahrederek zalimleri yerle bir eden, herşeye galip gelen, güç sahibi, kudretinin karşısında bütün herşeyi aciz bırakan" anlamına geliyor.
Fîl Sûresi: 5 âyet. Mushaftaki sıralamada yüz beşinci, nüzul sırasına göre on dokuzuncu sûredir. Kâfirûn suresinden sonra, Felak suresinden önce Mekke’de inmiş. Sûre, fillerle donanmış ordusuylaKâ’be’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin helâk edilişinden bahsettiği için 1. ayette geçen fîl kelimesinden bu adı almış.
Bu sûrenin indiği sıralarda, müşriklerin Resûlullah (s.a.s.)’e olan muhalefet ve düşmanlıkları çok şiddetlenmişti. Onun dâvasını engelleyebilmek için türlü türlü yollara başvuruyor, çeşitli hile ve planlar tertipliyorlardı. Cenâb-ı Hak bu dehşetli hâdiseyi hatırlatarak, pek büyük fitneleri, hîleleri, tuzakları hârikulâde bir surette bozup dağıtan eşsiz kudretinin bir misalini vermekte. Resûlullah (s.a.s.)’in doğduğu sene Kâbe’yi yıkmak için hücum etmiş olan Fil ordusunun nasıl perişan edildiği anlatılıyor. Böylece Allah Teâlâ’nın Rasûlü’ne olan yardım ve himâyesinin, Kâbe’ye yardımından daha üstün ve daha mükemmel olacağına işaret edilmiş oluyor. Dolayısıyla Hakk’ın Habîbi Peygamberimiz (s.a.s.)’e sinsi planlar hazırlamak isteyenlerin hilelerinin kendi başlarına geçeceği açık ve net olarak bildiriliyor. Böylelikle bir taraftan Allah Resûlü (s.a.s.) ve mü’minler teselli edilirken, bir taraftan da Allah Teâlâ’nın kudretine karşı hiçbir mal ve mülkün, hile ve tuzağın hükmünün geçmeyeceği anlatılıyor.
“Elemtera keyfe fe’ale Rabbuke bi-ashâbi’l-fîl. Elem yec’al keydehum fî tadlîl.Ve ersele ’aleyhim tayran ebâbîl. Termîhim bi-hıcâratin min siccîl. Fece’alehum ke’asfin me’kûl."
"Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları haline getirdi.”[2]
"Rabbin filin yanındakilere neyi nasıl yaptı görmedin mi? Onların planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar yağdıran sürü sürü kuşlar salmadı mı? Sonuçta Allah onları yenilip ezilmiş ekine çevirdi."[3]
"Rabb'inin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? Rabb'in onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine saldığı sürü sürü kuşlar, pişmiş çamurdan taşları onlara atmadılar mı? Böylece onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi kırıp geçirmedi mi?"[4]
----------------------------------------
KABİNE TOPLANTISINDAN YENİ CORONA KARARLARI
TOPLANTI SONRASI CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN,
HERKESİN MERAK ETTİĞİ KARARLARI AÇIKLADI: 'YENİ KONTROLLÜ NORMALLEŞME SÜRECİNİ
BAŞLATIYORUZ'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kademeli normalleşme çerçevesinde uygulamaya geçen “yerinde karar” döneminin ilk kabine toplantısına başkanlık etti. Beştepe’de saat 15:55'te başlayan toplantıda, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri konusunda kabineye kapsamlı bir sunum yaptı. Koca, mutasyonlu virüsün hangi illerde ne durumda olduğunu, illerdeki vaka tablosunu, alınabilecek tedbirleri ve esnetme önerilerini kabine üyelerine anlattı. Renk sırasıyla normalleşme başlıyor.
DÜŞÜK RİSKLİ İLLER (MAVİ): Uşak,
Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Hakkari, Siirt, Batman, Diyarbakır, Bitlis, Van,
Bingöl, Muş, Ağrı, Iğdır...
ORTA RİSKLİ İLLER (SARI): Bursa, Manisa, Aydın, Denizli, Isparta, Afyonkarahisar, Eskişehir, Ankara, Çankırı, Karabük, Bartın, Kastamonu, Çorum, Yozgat, Kırşehir, Nevşehir, Adana, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Sivas, Elazığ, Tunceli, Erzincan, Bayburt, Erzurum, Kars...
YÜKSEK RİSKLİ İLLER (TURUNCU): İstanbul, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale, İzmir, Muğla, Antalya, Bilecik, Kütahya, Düzce, Bolu, Zonguldak, Kırıkkale, Karaman, Mersin, Niğde, Kayseri, Kilis, Artvin, Ardahan, Yalova, Kocaeli
ÇOK YÜKSEK RİSKLİ İLLER (KIRMIZI): Edirne, Balıkesir, Burdur, Sakarya, Sinop, Samsun, Amasya, Tokat, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Rize, Konya, Aksaray, Osmaniye, Adıyaman.
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasında şunları söyledi:
Salgınla mücadele stratejimizi sürekli güncelliyoruz. Bugün itibariyle yeni kontrollü normalleşme sürecini başlatıyoruz. Şu hususların altını çizmek istiyorum; Tedbirlerin sıkılaştırılması da gevşetilmesi de salgının seyriyle alakalıdır. Türkiye pek çok devlete nazaran büyük bir ülke olduğu için adımlarımızı kademeli şekilde atmamız gerekiyor. 100 bin nüfusa düşen vaka sayısı başta olmak üzere illerimizi sınıflandırdı. 81 vilayetimiz, düşük riskli mavi, orta riskli sarı, yüksek riski turuncu ve çok yüksek renkli kırmızı olarak renklere ayrıldı. Her hafta illere göre yeniden düzenlenecek. Salgının her bir ilimizdeki iyileşme veya kötüleşmeye göre karar verilecek.
Aksi bir durumda yani salgın artış eğilimine girdiği yerde kısıtlamalar genişletilebilecek. Her ilimiz salgın tedbirlerinin orada ne düzeyde uygulanacağını kendileri belirleyecek."
- Hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması, düşük ve orta riskli illerde tamamen kalkarken yüksek ve çok yüksek illerde bir müddet daha pazar günü devam edecek.
- Ülkemizin tamamında süren akşam 21:00 ile sabah 5 arasındaki sokağa çıkma sınırlaması ise sürecek.
- Okullar Türkiye genelindeki tüm okul öncesi eğitim kurumlarında ilkokullarda 8. ve 12. sınıflarda eğitim öğretime açılacaktır.
- Düşük ve orta riskli illerde ilaveten ortaokullar ve liseler dahil diğer kademelerde de eğitime başlanacaktır. Yüksek ve çok yüksek illerimizde ise genel uygulamanın dışında sadece liselerdeki yüz yüze sınavlar yapılacaktır.
- Sokağa çıkma saatleri sınırlı olan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı grubundaki vatandaşlarımızla ilgili düzenleme, düşük ve orta riskli illerimizde kaldırılırken, yüksek ve çok yüksek riskli sınıftaki illerde ise sokağa çıkma süresi artırılacaktır.
- Restoran, lokanta, kafeterya, tatlıcı pastane kıraathane gibi yerler çok yüksek riskli iller dışında Türkiye genelinde faaliyetlerini sabah 07:00 ile akşam 19.00 saatleri arasında yüzde 50 kapasiteye ile sürdürebileceklerdir.
- Halı saha, yüzme havuzu vb tesisler düşük ve orta riskli illerimizde sabah 9 ve akşam 19 arasında faaliyet gösterebileceklerdir.
- Kamunun çalışma saatleri tüm Türkiye'de normale döndürülecek, ihtiyaç halinde valilikler farklı düzenlemeler yapabilecektir.
- Nikah ve nikah merasimi şeklindeki düğünler, düşük ve orta riskli illerimizde 100 kişiyi, yüksek ve çok riskli bölgelerde 50 kişiyi geçmemek ve 1 saati aşmamak kaydıyla yapılabilecek.
OKULLARDA YENİ DÖNEM BAŞLADI:
- Düşük ve orta riskli olarak tanımlanan
illerde, tüm okul öncesi eğitim kurumlarında, ilkokullarda, ortaokullarda ve
liselerde yüz yüze eğitim gerçekleştirilecek. Bu illerde yüz yüze eğitime, okul
öncesi eğitim kurumlarında tam zamanlı, ilkokullarda seyreltilmiş sınıflarda
haftada 2 gün, ortaokul 5, 6, 7. sınıflarda seyreltilmiş gruplar halinde
haftada 2 gün, ortaokul 8. sınıflarda seyreltilmiş gruplar halinde haftada
12-22 saat, lise hazırlık 9. 10. 11. sınıflarda seyreltilmiş gruplar halinde
haftada 2 gün, lise 12. sınıflarda seyreltilmiş gruplar halinde haftada 16-24
saat olacak şekilde başlanacak.
- Yüksek ve çok yüksek riskli olarak
tanımlanan illerdeki yüz yüze eğitime geçiş süreci ise okul öncesi eğitim
kurumlarında tam zamanlı, ilkokullarda seyreltilmiş gruplar halinde haftada 2
gün, 8. sınıflarda seyreltilmiş gruplar halinde haftada 12-22 saat, 12.
sınıflarda seyreltilmiş gruplar halinde haftada 16-24 saat olarak başlanacak.
- Liselerdeki sınavlar, 8 Mart Pazartesi
gününden itibaren tüm illerde salgın tedbirleri çerçevesinde yüz yüze
gerçekleştirilecek.
- Köy ve seyrek nüfuslu yerleşim
yerlerindeki eğitim kurumlarında mevcut kararlar uygulanmaya devam edecek.
- Tüm kademelerde yüz yüze eğitimden sonra
kalan ders saatleri uzaktan eğitim yoluyla tamamlanacak.
- Yüz yüze eğitime katılım, bütün illerde veli rızasına bağlı gerçekleştirilecek.
[2]
Kaynak
<https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/fil-suresi-105/ayet-1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[4] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 155
EL-Vehhâb/Kureyş
Bugün üç ayların 19.ncusu, Corona
günlerinin de 356.ncısı. İnşallah üç aylar boyunca her gün bir “esma”yı
anarak ve namazda okunan kısa zammı sure, dua ve zikirleri öğrenerek bu manevi
süreci değerlendirmeye devam ediyorum.
Sırada Esma ül Hüsna’nın
ondokuzuncusu “El-Vehhâb” var. Yine namazda KIYAM halinde
KIRAAT edilen, okunan zammı surelerden Mushaf sırasına göre 106.ncı olan “Kureyş" sûresiyle
ilerliyoruz.
EL-VEHHÂB: الوهّاب Sözlükte “karşılıksız vermek, bağışlamak,
daha çok vermek” anlamındaki vehb (hibe) kökünden türemiş mübalağalı bir
sıfatmış. Esmâ-i hüsnâdan biri olarak “karşılık beklemeden bol bol veren” demek
(İbnü’l-Esîr, s. 980).
Vehb kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi beş yerde
geçmekte, bunların üçünde vehhâb şeklinde zikredilmekteymiş (Âl-i İmrân 3/8;
Sâd 38/9, 35). Fiil kalıplarında olanlardan biri insana, biri Cebrâil’e (veya
onun vasıtasıyla Allah’a), diğerleri Cenâb-ı Hakk’a nisbet edilmiş, yedi
âyette, “Rabbim, rabbimiz lutfet, bağışla” (heb lî, heb lenâ) anlamında
geçmekteymiş (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “vhb” md.). İki yerde Allah’ın
dilediğine kız evlâdı, dilediğine erkek çocuk verdiği ifade edilmekte,
diğerlerinde O’nun peygamberlere yönelik lutufları anlatılmaktaymış. Vehhâb
ismi Tirmizî ve İbn Mâce’nin esmâ-i hüsnâ listelerinde yer almakta (“Daʿavât”, 82; “Duʿâʾ”, 10). [1]
'O' çok fazla ihsan eden, Rahmeti gereği lütfu bol
bağışı çok olan, Çok fazla ihsan eden, çok fazla bağışlayan, hak sâhibi
olmadıkları halde karşılıksız bolca veren, karşılıksız olarak çok hîbe eden,
nimetlerinin ardı arkası kesilmeyen, inanan inanmayan ayırımı yapmaksızın bütün
kullarına nimetlerini daima bol bol çeşit çeşit veren ve hayırlı işlerde
başarıya ulaştırandır' manasına geliyor.
KUREYŞ SÛRESİ: 4 âyet. Sûre
adını 1. âyette geçen “Kureyş” kelimesinden almış. Kureyş, Hz. Peygamberin
mensup olduğu kabilenin adı. “Li-îlâfi Kureyşin” adıyla da anılıyor. (bk.
Buhârî, “Tefsîr”, 106; İbn Kesîr, VIII, 512) Mushaftaki sıralamada yüz altıncı,
nüzul sırasına göre yirmi dokuzuncu sûre. Tîn sûresinden sonra, Karia
sûresinden önce Mekke’de nüzul olmuş. Sûrede Kureyş’e Câhiliye döneminde
verilen ticarî imtiyazlardan, emniyet, istikrar, zenginlik vb. nimetlerden
bahsedilmekte, nimetlere şükür ve Allah’a kulluk etmenin önemine dikkat
çekilmekte.
Kureyş, Mekke’de Kur’ân-ı Kerîm’e ilk muhatap olan
kimseler. Aralarından Peygamberimiz (s.a.s.) gibi bir insanın çıkmış olması
aslında onlar için en büyük bir şerefti. Resûl-i Ekrem (s.a.s.), “Sen, önce
yakın akrabanı uyar!” (Şuarâ 26/214) âyeti nâzil olunca ilk defa önce kendi
akrabaları olmak üzere bu kabileyi İslâm’a davet etmişti. Fakat bir kısmı iman
etmekle birlikte, çoğu Efendimiz (a.s.)’ın davetini reddettiler, ona
inanmadılar. Hatta neticesi kanlı savaşlara varan çok şiddetli bir mücâdeleye
giriştiler. Bu mücâdele Mekke’nin fethine kadar sürdü. Mekke’nin fethiyle
birlikte Kureyş’in düşmanlığı da tamamen ortadan kalktı.
İşte Cenâb-ı Hak bu sûreyi indirip, Kureyş’e olan
büyük ihsanlarını hatırlatarak, risâletin henüz ilk zamanlarında onları şirki
terk edip yalnız kendine kulluğa davet ediyor.
"Li îlâfi kurayş. Îlâfihim rihlete’ş-şitâi ve’s-sayf. Felya’budû Rabbe hâze’l-beyt. Ellezî et’amehum min cû’ın ve âmenehum min havf."
"Kureyş'i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın
(Yemen'e) ve yazın (Şam'a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için,
Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin
kılan bu evin (Kâbe'nin) Rabbine kulluk etsin." [2]
"Kureyş’in güvenliğini, onların kış ve yaz
yolculuklarında güvenliğini sağlamak için (Allah lutuflarda bulundu). Onlar da
kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve her çeşit korkudan emin kılan şu
evin rabbine kulluk etsinler."[3]
"Kureyş itibarları; özellikle onları itibarlı kılması; kış ve yaz seyahatleriyle kendilerini açlıktan/açlığa maruz kalmaktan kurtarıp doyurması ve korkudan emin kılması sebebiyle şu Ev'in sahibine boyun eğip kulluk etmelidir."[4]
[2]
Kaynak <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/kevser-suresi-108/ayet-1/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1>
[4] Beyânu’l-Hak, Prof.Dr.Zeki Duman, 1.cilt sayfa 219
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder