Orjan’a bir ‘plan’ önerisi
Önceki yazılarımda Orjan’ın diğer komşularımızla birlikte A.Çetinkaya Mahallesi olmasının bizim için farklı bir gelecek anlamına geldiğini ve üzerinde düşünülmesi gerektiğini ifade etmiştim.
Kuşkusuz sembolik tarafları da olan bu
adımın bugünden yarına olmasa da yavaş yavaş on yıl içinde bölgeyi kendisine
göre şekillendireceğini anlamak lazım. Kaldı ki bölgemizdeki alt yapı
yatırımları tamamlandıkça ve beraberinde bölgeye gelen kamu hizmeti arttıkça
yanımızda yöremizde daha fazla yapılaşma göreceğimiz gün gibi açık.
Size
kendimizden bir misal vermek istiyorum. Deniz kirliliği yaklaşık 15 yıldır
üzerinde en fazla konuştuğumuz meselelerden. Görüyorsunuz ki şu anda çevre
derelerde ıslah çalışmaları yapılıyor. Bundan hepimiz mutlu olduk ve sevindik
değil mi? Peki, temiz bir deniz önümüzdeki yıllar için ne anlama gelecek hiç
düşündünüz mü? Orjan’a gelip ev almak isteyenler denizin “biraz kirli” olduğuna
dair konuşmalar sebebiyle vaz geçiyorlardı. Bu böyle devam eder mi dersiniz?
Hiç kuşkusuz hayır. Alım satım hızlanacak ve Orjan’ın üye yapısı daha da
karmaşıklaşacaktır.
Bazen
o “birazcık” deniz kirliliğinin bizi koruduğunu, tabiri caizse adeta mutena
halini koruyan bir nazar boncuğumuz olduğunu düşünürdüm. Çünkü burada ev sahibi
olmayı yatırım olarak gören, havuz vb. gibi her gelişme ile “biraz daha
değerlensin de satayım” diye bekleyen pek çok insan var çevremizde. Bana göre
ufak tefek kusurlarımız, eksiklerimiz bizi koruyordu. Doğal gazın gelmesi de müspet yanları kadar eninde sonunda böyle bir negatif etki de yapacak Orjan’a. Zira başımıza gelen Corona
musibeti bize orada yaşamanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu hatırlattı. Bir de
doğal gazlı orjan’ın ne kadar çekici olabileceğini düşününüz.
Muhtarlık
seçimi için gündeme gelen “kaydınızı Orjan’a aldırın” çağrısı, yarın belediye
seçimleri için de yapılacak. Hatta bundan sonra oraya yapılacak her hizmetin
öncelikle “ne kadar seçmeni var?” sorusuyla değerlendirileceğinden de hiç
şüpheniz olmasın. Dillendirdiğimiz, olmasını İstediğimiz her hizmetin sırf biz
istediğimiz yada şikayetimiz üzerine verileceğini düşünmemeliyiz. Burhaniye
Belediyesinin, Büyükşehirin, Edremit’in ve diğer belli başlı kamu kurumlarının
kendilerine göre karar dinamikleri ve programları var. Bir şeyin olabilmesi pek
çok faktörün karşılıklı uyumuyla mümkün.
Örneğin;
Baski’nin, DSİ’nin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bölgemizdeki faaliyetleri bizim
şikayetlerimizden ziyade daha makro planda körfezin kirliliğini azaltmaya ve
imarına yönelik. Zira bunun ardından bölgede kanalizasyon, arıtma tesisleri ve
su dağıtım şebekeleri gibi başka alt yapı projelerinin de gündemlerinde
olduğuna eminim. Kaldı ki doğalgaz
hatlarıyla ilgili çalışma da bir program çerçevesinde devam ediyor. Orta ve
uzun vadede burada bir yerleşim yoğunluğu olmayacaksa bu yatırımlar neden
yapılsın ki?
İşte
bütün bunlar Orjan’ı nasıl etkileyecek? Geleceğimizi nasıl şekillendirecek? Nereye
doğru gidiyoruz? Bütün bu sorulara cevap bulmadan yola çıkamayız. Kendi sorunlarımız
kadar, çevremizde olup bitenleri de düşünmek, Orjan’ın mahalleye dönüşen diğer
sitelerle birlikte geleceğini bugünden öngörebilmemiz gerekiyor. Her şeyden
önce bizim gibi kendi içinde bağımsız birer ada zannındaki diğer
kooperatiflerle birlikte artık “farklı bir şey” olacağımızı, hatta olduğumuzu kabul
etmemiz lazım.
Son
iki yıl içinde tartıştığımız konulara bir bakın. Sokak hayvanlarından, güvenlik
meselesine, hırsızlık olaylarından gittikçe kötüleşen komşuluk ilişkilerine, sık
sık yaşanan kanalizasyon sorunlarından su kaçaklarına, eski gazinodan yeni bir
alışveriş merkezi olup olmayacağına, su sıkıntısından elektrik kesintilerine,
deniz kirliliğinden 414’teki hizmet beklentilerine kadar daha pek çok sorun
gündemimizdeydi.
Ağaçlardan,
çiçeklerden, su deposunun görüntüsünden, yeşil alanlardan, orta refüjlerin
bakımından söz ettik bol bol. Bölgede meydana gelen çevre sorunlarına karşı
duyarlılıklar dile getirilip, protestolar yapıldı. Geçmişin nostaljik
görüntüleri paylaşıldı, Orjan’ın harika fotoğraf ve videoları beğenildi çokça. Ama
bunların hiçbirisi “kooperatif” olmayla ilgili değildi.
Hatta
kooperatif ismi bile gittikçe unutuluyor, basbayağı “site” deniyor Orjan için.
Bilinçli bir şey değil ama doğalı böyle olduğu için. Dikkat ederseniz bu ifade
yönetim tarafından bile kullanılıyor. “Yönetim” diye lehte veya aleyhte
konuştuğumuz tüzel kişilik bile nazarımızda bir kooperatif yönetim kurulu
olmaktan daha ziyade “site yönetimi” gibi. Şu anda kooperatif tüzüğünde yazılı
amaçtan daha başka bir şeyin peşindeyiz. İstediğimiz şey "Orjan’da daha iyi
yaşam; daha kaliteli, daha sağlıklı, daha güzel ve daha yaşanabilir bir Orjan."
Şimdi
bu güzel siteden yükselen beklentilere, üzerinde tartışmakta olduğumuz
meselelere ve her geçen gün daha fazla kamu hizmeti taleplerimize bakarsanız
aslında biz bir eşiği çoktan aşmış durumdayız. Kooperatif dönemi çoktan bitmiş,
bir siteymiş gibi devam ediyoruz. Adı konmamış bir değişim bu. Üstünü örterek,
kamufle ederek daha ne kadar sürdürebiliriz ki?
O
zaman soru şu? “Bu taleplerimiz gerçekleşebilecek
mi?” Peşinden şu sorular sökün ediyor tabi: Ne yapacağız, niçin yapacağız
da bu beklentilerimiz sağlanacak? Kim yapacak, ne zaman yapılacak? En önemlisi nasıl
yapılacak bu olması gerekenler?
Görünen
o ki; fiilen de yasal olarak da site yönetiminden başka seçeneğimiz yok. Bir
yandan site yönetimi oluşturulurken eş zamanlı olarak Kooperatifin de tasfiye
sürecine girmesi gerekiyor. Orjan’daki pek çok ortak varlığımız sebebiyle işletme
kooperatifi olarak varlığını sürdürmesi mümkün. Bunun için asıl yönetimi site
üst yönetimine bırakıp küçülmesi ve sadece ticari hizmetlere odaklanması gerekecek.
Bu nedenle geçen haftaki yazımda belirttiğim görüşümü bir kez daha
yineliyorum: “Şayet 2021 seçimli genel kuruluna hazırlanıldığı bir süreçte
Orjan’ın gidişatını daha iyiye doğru düzeltmek ve değiştirmek istiyorsak;
görünen meselelere ayırdığımız enerjiden çok daha fazlasını ana sorunlara,
köklü kararlara ve geleceğin Orjan’ının inşasına ayırmak zorundayız. Bu konuda benim yol
haritası önerim şu: Orjan’ın mevcut durum, misyon ve temel
ilkelerinden hareketle geleceğe dair bir vizyon oluşturulmalı, bu vizyona uygun
amaçlar ile bunlara ulaşmayı mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlenmelidir.”
Bu tarz bir
yaklaşım, her şeyden önce; “Neredeyiz?, Nereye ulaşmak istiyoruz?,
Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı nasıl
değerlendiririz?” şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap
arayarak şekillenebilir. Ardından adına ister seçim vaadleri deyin, ister
program ya da eylem planı. Sonuçta geleceğe yönelik bir plân ortaya
konulmasıyla da olgunlaşacak. İşte bu yüzden önümüzdeki genel kurul birilerinin
gidip birilerinin gelmesi için değil Orjan’ın geleceğini şekillendirecek böyle
bir planın oylaması için yapılmalıdır.
Etrafınıza bakın. Eski üyelerin gün geçtikçe azaldığını
göreceksiniz. Gerek satıp gittiklerinden, gerekse ecel gelip terki dünya
ettiklerinden. Yerleri boş kalmıyor tabi. Ya miras yoluyla evlatları, ya da
sattıkları yeni sahiplerince doluyor evler. Dün çocuk olanlar bugün ellerinde
kollarında bebeleriyle dolaşıyorlar Orjan’da. Geçmişi bilmiyorlar, kooperatif
niçin vardı, neden site yönetimine geçilmesi gerekiyor hemen anlamaları zor. Bu
bilenlerin üzerindeki yükü daha da ağırlaştırıyor. Nasıl bir Orjan bırakacağız
ardımızda?
Bu noktada şimdilik artık benim sözlerime nokta koymam gerekiyor. Biliyorum
bu görüşler size göre biraz farklı. Alıştığınız bildiğiniz “karagöz Hacivat”
oyununa hiç benzemiyor. Bazı yönlerden rahatsız edici olabilir. Ama hakikati bir
çocuğun çıkıp “kıral çıplak!” demesiyle mi anlayacaksınız? Bugün için duymayabilirsiniz, görmezden gelebilirsiniz, hatta içinizden öfkelenebilirsiniz de ancak
latinlerin dediği gibi “Que sera sera!” -olacak olan olacak- bundan kaçış yok.
Biz değilse çocuklarımız gelecekle yüzleşecek. Sonuç olarak değişim kaçınılmaz.
Şimdi başlarsak sürece dahil olmuş oluruz o kadar.
Bundan sonrası biraz daha teknik bir alan. Plan, proje, yasa,
tüzük, yönetim planı, genel kurul kararları, vizyon, misyon, amaç, strateji, hedef,
faaliyet, program vs. Elbette talep olursa yazarım. Dağarcığımdaki bilgi ve tecrübe
buna yeter. Şu ana kadar yazdıklarım sadece giriş mahiyetindeydi. Daha fazlası
için ilgi ve talep olması lazım. Malûm meseldir bilirsiniz: “Marifet iltifata
tabidir.” Hoşça kalın, sağlıkla kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder