3 Kasım 2020 Salı

04 Kasım 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı186...............................Nüfus ve sosyal hayat

Nüfus ve sosyal hayat

Şu anda “Nereye ulaşmak istiyoruz?” aşamasının son bölümündeyiz. Misyon bildirimimizi netleştirdik, Temel ilkelerimizi yazdık, değerlerimiz üzerinde durduk. Yeşilelma ile temsil edilen vizyonumuzu açıkladık. Amaçlarımızı, bunlarla ilgili bazı Stratejik Amaç ve Stratejilerimizi ortaya koyduk. Şimdi Güçlü-zayıf yanlarımız ile dış çevreden yönelmiş Fırsat ve tehditleri 12 başlık altında birer birer ele alacak ve ilintili bazı hedefleri belirlemeye çalışacağız. Esas itibariyle yöntemimiz şu sorulardan oluşuyor: ‘Güçlü yönlerimizi daha da güçlü hale getirmek, zayıf taraflarımızı güçlendirmek için hangi hedeflere yönelmemiz gerekir? Fırsatları değerlendirmek ve muhtemel tehditlerden sakınmak için kendimize ne gibi hedefler koyabiliriz? Bu hedefler bizim hangi Stratejilerimizle ilgili olacak? Hangi Stratejik Amaçlarla dolayısıyla da hangi Amaçlarla bağlantılı? Bu sorular bize açık ve net birçok hedef seçmemize yardımcı olacak. Aynı bağlamda bazı faaliyet ve projeleri de açığa çıkarmaya yarayacak. İşte şimdi Allah’ın izniyle bu hafta Susurluğun ‘GZFT.01-NÜFUS VE SOSYAL HAYAT’ konusuyla başlıyoruz.

Daha önceki çalışmamızda bu alandaki ilgili güçlü yönün; GY.01.1-Henüz çok yaşlanmamış bir nüfus’, zayıf yönümüz ise ‘ZY.0101-Giderek azalan nüfus’ olarak belirlenmişti. Karşı karşıya olduğumuz fırsat; Bölge dışından üzerimizde bir FRS.01.1-Göç baskısının olmaması’ avantajı, tehdit ise ülke çapında görülen ‘THD.01.1-Boşalan köyler’ gerçeğiydi. 2019 verilerine göre Susurluk nüfusunun %24,28’i yaşlı, %27,61’i genç ve %48,11’i ise orta yaşta. Orta vadede bu yaşlanma tablosu sıkıntı çıkarmaz, ancak yaşlı nüfus genç nüfusu geçmek üzere. Yaşayan dört kişiden biri genç, diğeri yaşlı, kalan ikisi de orta yaşta görünüyor. Bu avantajın gerek ekonomik gerekse sosyal açıdan değerli olduğu ortada. Tablonun 1-2-1 olması şu anda güçlü gibi görünen bu konunun uzun vadede zayıfa dönmesine sebep olabilir. Bu da hem sosyal hem de ekonomik anlamda ilave sorunlara neden olacaktır. Çok geç kalınmadan yaşlanma ve genç nüfus kaybı sorununa karşı önlem alınması gerektiğini düşünüyorum. Şayet ‘AMAÇ.1-BÖLGESİNDE YÜKSELEN, ÖNE ÇIKAN GELİŞMİŞ BİR SUSURLUK’ istiyorsak, bu mevzuyla alakalı ‘StrA.1.1-Sosyal ve ekonomik kalkınma’ olarak ifade ettiğimiz bir stratejik amacımız varsa, o zaman ‘Str.1.1.1-Güçlü yanları ve fırsatları kullanma’ stratejimizi de etkin bir şekilde kullanmalıyız. Bu durumda kaçınılmaz olarak karşımıza iki hedef çıkıyor. Öncelikle ve bir an önce ‘HDF.1.1.1.01-Orta yaşın deneyimlerinden daha etkin yararlanmak’ ve aşamalı olarak HDF.1.1.1.02-Genç nüfus oranını arttırmak’. 

Öte yandan gençlerin gitmesiyle giderek ‘Boşalan köyler’,‘Yaşlanma’ ve ‘Üretememe’ sorununa karşı ilçemizin konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirerek bazı çözümler bulması gerekiyor. Köyde yaşanabilir hayatların bir yolunu bulmalıyız. Bu noktada Büyük şehre bağlı mahalle olmanın avantajlarını kullanmak önemli bir fırsat. Böylece zorunlu alt yapıların oluşturulduğu, okullarının açıldığı, çiftçilik ve hayvancılık konularında desteklenen, ürünleri pazarlanabilen, sosyal hayatı canlı, alternatif turizme açık, yaşanabilir bir köy modeli mümkün. Gençleri köyde tutabilmenin çaresi de bulunmalı. Mesela Karaköy’de halen uygulanan eski bir gelenek bu konuda ufuk açıcı nitelikte. Yapılması gereken buna benzer çözümlere odaklanmak ve stratejik çıkış yolları bulabilmek. Acı gerçek şu: köylerde ziraat ve hayvancılık yapacak kimseler kalmıyor, gençler büyük şehirlerde karın tokluğuna çalışmayı köylerde kalıp tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya tercih ediyor. Ancak diğer yandan büyük şehirlere gitmiş insanlar da sürekli “Ben köyümü özledim” diyorlar. Okulları kapatılmış, sürekli modern araçların reklamı altında, şehir hayatının cazibe haline getirildiği bir zeminde gençleri köyde tutmak zor. Dahası altmışın üzerindeki yaşlı bir nüfusla köylerdeki üretim ve sosyal hayatı canlı tutmak hiç mümkün değil.  Zaten onlar da ya torun bakmaya çocuklarının yanına ya da satıp savıp ilk fırsatta şehirdeki doğalgazlı bir daireye iniyorlar. Bu gidişle köy ekmeği, köy yumurtası, taze sebze ve bağ meyvelerini hiç bulamayacağız. Tüketerek ilanihaye ayakta kalınamaz, eğer emeğiniz, ürününüz, hizmetiniz ve bir üretim kültürünüz yoksa var olamazsınız. Köylerimiz ve köylümüz bu ülkenin en stratejik varlıklarından. O noktadaki erozyonu önlemek bir tarım ve hayvancılık bölgesi olan Susurluk’ta hayati önem kazanıyor. Bu konuyla ilgili ‘StrA.1.3-Cazibe merkezi olma’ stratejik amacımıza hizmet edecek şekilde ‘Str.1.3.2-Konum, doğal kaynak ve çevre imkânlarını değerlendirme’ stratejisi düşünmüştük.  O halde tehdit altında gittikçe zayıflayan köylerin güçlendirilmesine yönelik şöyle bir hedef öngörülebilir: HDF.1.3.2.01-Altyapı, ekonomi ve sosyal alanlarda her köyde en az üç proje geliştirmek’. 

    Temel amaçlarımızdan birisi; ‘AMAÇ.2-KALKINMAYI BAŞARMIŞ ÜRETKEN BİR SUSURLUK’ Bunun hemen altında ‘StrA.2.1-Değerlere dayanmak’ şeklinde bir stratejik amacımız bulunuyor. Onun da altında ‘Str.2.4.2-Her alanda ilerleme sağlama’ stratejimiz var. Kalkınma dediğimiz zaman bu sürecin en başta üretimi arttırmakla paralel yürüyeceğini biliyoruz. Üretemeyenin kalkınamayacağını, kalkınma sürecine girilmezse üretimin arttırılamayacağını anlamak o kadar zor değil. Güçlü Nüfus ve sosyal hayat ta bu konularla yakından ilişkili. Neticede hepsi birbirine bağlı ve etkileşim içinde hususlar.  Gerek ekonomik, gerekse sosyal değerlerin üretimi, paylaşılması ve koruyup geliştirilmesi doğal olarak nüfusun canlılığı ve sosyal hayatın derinliğine bağlı. Yine her alanda ilerleme sağlamanın hem nüfusa hem de sosyal hayata yansımaları olacağı açık. Bu stratejilerin nüfus ve sosyal hayata olumlu yönde ivme kazandırması beklenir. O halde bu noktada nüfustaki gerilemenin durdurularak artış yönünde bir ilerleme sağlanması belli bir hedefle ifade edilebilir. Mevcut istatistiki verilere göre Nüfus artış hızı dalgalanmakla birlikte son on yılda %0’ın altında yani eksi görünüyor. 2008’de -%0,46, 2013’de -%0,37, 2018’de -%0,26 ve 2019’da da -%0,91 imiş. Sorunu anlamak için Bandırma ilçesindeki nüfus artışının binde 12,25 olduğunu belirtmek gerek. Bu durumda daha güçlü olmak için nüfus artışı için plan döneminde önce yeniden 43 binin üzerine, daha sonra da aşamalı olarak 100 bine çıkacak şekilde bir hedef öngörülebilir: HDF.2.4.2.01-İlçe nüfusunun aşamalı olarak 100 bine çıkacağını öngörmek’.
               Göçer Yörüklerle birlikte, yoğun Balkan ve Kafkas göçmenlerine de yurt olan bölgemizin kültürel çeşitliliği oldukça dikkat çekici. Zira ilçemizde yerli manavlardan, muhacir ve romanlara kadar geniş bir kültürel dokunun izleri bulunuyor. Bu açıdan ’Keşfedilmeye hazır zengin sosyo-kültürel yapı ve değerler’söz konusu. Çok sayıda camimiz geçmişten gelen güçlü manevi yapımızı temsil ediyor. Yaşanmışlıkları olan zengin bir sosyal hayat birikimimiz var. Belki biraz üzeri küllenmiş o kadar. Biraz üflense altındaki kor meydana çıkacak. Mesela Susurluk halkı için kahve kültürü, düğünler, çay bahçesi ve şehir parkına gitmek önemlidir. Kahvelerden kütüphaneli cafe türü ‘Kıraathane’ işletmelerine, parktan ‘Millet bahçesi’ne dönüşüm gençleri memnun edeceği gibi aileleri de mutlu edecektir. Bunun için de yeni iş sahaları, büyüme ve ekonomik güçlenme gerekiyor. Giderek gelişecek böyle bir zeminde yeniden güçlü değerler, gelenekler, zengin bir folklor ve eğlence alışkanlıkları yeşerecektir. Kaldı ki şayet her şey yolunda giderse 2-3 sene içinde Susurluk bir Üniversite kampüsüne kavuşabilir. Bu gelişmenin de hem ekonomik hem de sosyal bir fırsat olarak değerlendirilmemesi için hiçbir sebep yok. Böylece şehir merkezimiz önemli sayılabilecek bir öğrenci kitlesine ev sahipliği yapacak. Hiç kuşkusuz genç bir kitle Susurluk için hem bir gençlik aşısı, hem de sosyoekonomik canlılık anlamına gelecek. Zira dışardan gelen bu gençlerin barınma, yeme içme, eğlenme ve sosyokültürel ihtiyaçları karşılanmak zorunda. Örneğin o zaman bu ilçede sinema da olacak, kütüphane de. Yeşil alanlar da olacak, spor tesisleri de. Susurluk zaman zaman konserlerin verildiği, tiyatro eserlerinin oynandığı bir yer olacak. Bu konuda geleceğe yönelik olarak ‘AMAÇ.3-İYİ İNSANLARIN YAŞANABİLİR ŞEHRİ YEŞİL SUSURLUK’ ve ‘StrA.3.3-Yeşil ve yaşanabilir bir Susurluk’ Stratejik Amacımız var. Bu istikamette ‘Str.3.3.1-İnsanların sağlık, huzur ve refah içinde; mutlu, huzurlu ve umutlu olması’ stratejisi izleyecek olursak amacımıza ulaşabiliriz.  O halde şöyle birkaç hedef konulmalı önümüze: HDF.3.3.1.01-Sosyo-kültürel yapı ve değerlerimiz üzerinde araştırma yaptırılması’ ve HDF.3.3.1.02-İnsanımız ihtiyacı yaşam merkezlerinin çoğaltılması’.Başka bazı yerler için tehdit olabilen ama bizim için şu anda karşı karşıya olduğumuz fırsat; Bölge dışından üzerimizde bir ‘FRS.01.1-Göç baskısının olmaması’ avantajı. Böyle bir gerçekliğin bizde olmaması ya da hissedilmeyecek ölçüde az yaşanması şimdilik Susurluk için bir artı durumunda. Ancak gençlerin gitmesiyle ‘Köylerin boşalıyor’ olması ve giderek ‘Artan yaşlı nüfus’ trendi ise bizi farklı bir tehditle karşı karşıya bırakıyor. Köyden kente inme ülkemizde son yarım yüzyıldır süregelen bir vakıa. Öte yandan işsizlik, yüksek tahsil ve daha iyi bir hayat arzusu vb. sebeplerle dışarıya çıkan gençlerimizle birlikte yalnız kalan yaşlıların köyü terk ederek şehre inmesi neticesinde ilçede farklı bir göç yaşanıyor. Bu durum aynı zamanda sosyal dokumuzu da yıldan yıla zayıflatıp kötüleştirmekte. Huzur içerisinde yaşanabilen, çevreye duyarlı iyi insanlar şehri olma stratejisi planlı bir büyüme ve yerleşim gerektiriyor.
            Bugünden örnekleri görüldüğü gibi gelecekte de mevcut ve artan istihdam imkânları dışardan ilçemize işgücü gelmesini dayatacaktır. Ancak göç başka bazı olumsuzlukları da beraberinde getirir. Bize has değerlerimizi ve huzurumuzu koruyarak gelişmek istiyorsak ‘Str.3.3.2- Huzur içerisinde yaşanabilen, çevreye duyarlı iyi insanlar şehri olma’ stratejimizi uygulamamız gerekir. O nedenle geleceğe yönelik şöyle bir hedef koyabiliriz: ‘HDF.3.3.2.01-Muhtemel göçleri nüfusun %10’u ile sınırlı tutmak’.
        Üretkenlik, kalkınma, güçlü sosyal hayat; çocuk ve gençle mümkün. İyiliğin bu şirin yurt köşesinde bitmemesini istiyorsak onun bu günün orta yaşlı ve yaşlı insanlarıyla ölüp gitmesine de seyirci kalamayız. O sebeple insan odaklı düşünmeye çözümler üretmeye mecburuz. ‘Str.3.3.3-İnsan odaklılık, gençlerini ve çocuklarını önemseme’ stratejimiz bunun için. Mesela: ‘HDF.3.3.3.01-Uygun köy ilkokullarının açılması’, ‘HDF.3.3.3.02-Gençlerin iş garantisi ile Susurluk’ta okuması ve kalması’ ve ‘HDF.3.3.3.03-Sivil toplum örgütlerine katılımı arttırma gibi hedefler böyle çözümleri sağlayabilir.

Susurluk’ta kilometre kare başına 36,6 kişi yaşıyor. Karşılaştırmak için bu yoğunluğun Türkiye ortalamasının 104, Balıkesir ili ortalamasının da 84 kişi olduğunu not edelim. Bu durum bir yandan beldemizin Bandırma, Gönen, Karacabey ve M.K.Paşa gibi ilçelerle karşılaştırıldığında ‘nispeten daha bakir’ olduğunu gösterirken, ‘sürekli kan kaybettiği’ yönünde olumsuz bazı ikaz işaretleri anlamına da geliyor.  Beldemizin nispeten daha bakir olması belki orta vadede bir avantaj sağlayabilir. Daha ‘el değmemiş, kapağı açılmamış bir Susurluk’ tan söz ediyor olabiliriz. Sahip olduğumuz değerler, el değmemiş bir doğa, yatırımlara uygun arazilerimiz, henüz değerlendirilememiş potansiyellerimiz var. Bir taraftan da sanayi, lojistik, jeotermal, güneş, rüzgâr ve biyoenerji ile alternatif Turizm konularında daha yolun başında olduğumuz bir noktadayız. O halde bundan sonrası için akıllıca değerlendirebileceğimiz pek çok seçim şansımız var demektir. Böylece belki bu güne kadar arada-derede kalmış olmamızı ‘güçlü’ bir avantaja da dönüştürebiliriz. O halde ‘Str.3.3.4-Yaşam kalitesini yükseltme ve çevre duyarlılığı’ stratejisi çerçevesinde ‘HDF.3.3.4.01-Gençlerin üretime teşviki, yaşlıların korunup kollanması’ yaşam kalitemizin iyileştirilmesine katkıda bulunabilir.  Ancak elimizdeki nimetin kadrini unutmamak ve yeşil bir Susurluk için çevreye karşı duyarlı olmak kaydıyla.

yyalcin3@gmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder