Geçtiğimiz perşembe günü açıklanan 'yeni normal'
kararı toplumda çok
geniş yankı buldu. Zira hemen hemen her kesime dokunan şeyler vardı içinde. 65 yaş üstü büyüklerimiz için değişen bir şey olmadı.
Onlar için yasak devam ediyor. Bu
yüzden belki de en tepkili
ve sitemkâr olanlar onlar. Dışarıya çıkma izni verilen pazar günü içinde mutlu değiller. Hafta
içi bir gün olsa daha memnun olacaklar gibi. 20 yaşın 18'e düşürülmesi kısmen olumlu oldu. Tabi
beklentiler daha fazlaydı, ama kontrollü gidildiği belli.
Açık söylemek gerekirse 1 Haziran kararı çoğu kimse
için sürpriz oldu. Galiba büyük çoğunluk kendini 15 Hazirana alıştırmıştı.
Birden bütün hesaplar karıştı. Şehirler arası gidecekler bir telaş yolculuk
hesapları içinde buldular kendilerini. Memurların işbaşı yapmaları, kreşlerin
açılma kararı da bir çok aile için paniğe sebep oldu. Bu karar işe gitme
telaşının, kreş koşturmacasının yeniden başlayacağı anlamına geliyordu.
Kreşleri henüz belli olmayan ya da hazırlıklarını tamamlamamış olanlar ne
yapacaktı? Coronadan tedirgin olanlar küçükleri güvenle kreşe verip
vermeyeceklerinden emin değillerdi. Ama kendileri işe gittiğinde çocuklar ne
olacaktı? Velhasıl henüz hazır olmadıkları bir durumla birdenbire burun buruna
geldiler.
Pazartesi günü yani bu gün şehirlerarası yollarda bir
yoğunluk olacağı açık. Memleketlerine, yazlıklarına ve evlerine gitmek için bu
günü bekleyenler heyecanlı bir telaş içine girdiler. Belki gittikleri yerde de
kısıtlamalar olacağını, çoklukla evlerden çıkamayacaklarını düşünmek bile
istemiyor olabilirler. Birinin şöyle dediğini okudum: "sahilde
dolaşamazsam, denize giremezsem, gezemezsem niye gidiyorum ki?" Yine de
iki aydan fazladır evde kalmanın gerginliği var üzerlerinde. Değişiklik olur beklentisi,
belki herşey daha iyi olur umudu var herkeste.
Okulların Eylülde açılacağı haberi çocuklar için müjde
gibi. Ama evde çocuklarla bunalan aileleri için, hele de öğretmenler için aynı
şeyi söylemek biraz zor. Yine de tatil planlarını hemen güncellemeye başladılar
bile. Lokantalar, kafeler, çay bahçeleri için bu karar neredeyse çıkmayacak
gibi görünüyordu. Hepsi işletmelerini yeni döneme hazırlama telaşı içindeler.
Onların da derdi maişet tabi ki. Allah hayırlı işler, bereketli kazançlar
versin. Yeni normal düzenin türlü çeşit icatlarıyla karşılaşacağız onların
sayesinde. Her mekan oturma yerleri, dezenfeksiyon ve klima sistemlerini kendi
imkanlarına göre ayarlayacak. Gülümseten sahnelere hazır olun.
Bir de işin kimsenin duymak istemediği tarafları var
elbette. Bilim insanları "ben olsam tatile gitmem" diyorsa, devlet
yetkilileri "hiçbir şey olmamış gibi bir normal yok, abartırsanız daha
sert tedbirler gelir" ikazı yapıyorlarsa durum o kadar da pembe değil.
Anlaşılan bu yaz iki arada bir derede geçecek.
Yeni normalin ikinci gününde Körfeze
gidiyoruz. Bir taraftan da corona günlerinin bu aşamasında neler görüp yaşayacağız diye düşünüyorum. Hiç bir gün bir evvelinkisiyle aynı
olmaz, dönemler için de aynı şeyi söylemek mümkün. O yüzden farklılıkları kısa sürede hayatımıza bir
şekilde monte edeceğimizden kuşkum yok. Ancak bilinen bir şarkıyı "Neler
geldi, neler geçti
hayatımdan/Hiçbirisi...." şeklinde biraz değiştirerek söylüyorum galiba.
Yeni dönemin ilk farkı gözümüzün kulağımızın sürekli
değişen karar ve tedbirlerde olması. Sağlık bakanımızın güncel tablolarının
abonesi olduk milletçe. Tabi uyarılarını da eksik etmiyor sürekli. Başarımızın
milletçe tedbirlere uymakta olduğunu hatırlatıyor.
Her pazartesi kabine toplantısından ne kararlar
çıkacak diye merakla Cumhurbaşkanımızın konuşmasını bekliyoruz. Hemen peşinden
İçişleri bakanımızın genelge ve tebliğlerine de alıştık.
Bu dönemde bir de 'rehberler' le tanışacağız. Sağlık
bakanlığından kurum, kuruluş ve işletmelere gönderilen rehberler oralarda
geçerli kural ve tedbirleri açıklıyor. Yanımız yöremiz duyuru, kural ve
ikazlarla dolu olacak. Kamu spotları ve afişlerde olacak gözümüz kulağımız.
Geçtiğimiz dönemde en çok duyduğumuz sözcük "Evde
kal Türkiye" idi. Yeni dönemin sloganı ise "Kontrollü
normalleşme" olacak belli ki. TV reklamları bile corona günlerine uyum
sağlamış durumda. Hepsi elbirlik: "biraz daha sabır, rehavete
kapılmayalım, maske, sosyal mesafe ve temizlik" diyecekler.
Evet 2, 5 aydır evlerden çıkmadık. Evde kal! dendi,
biz de kaldık. Kaldık kalmasına da orada da sorunlar yaşanmadı değil.
Yürüyemedik, hava alamadık, gezemedik, sevdiklerimizle bir araya gelemedik
doğru. Sinirlerimiz gerildi, evde bazen tatsızlıklar yaşandı. Üstüne üstlük
ücretsiz izin ya da işsizliklerle ezildik. Ekmek teknelerimiz kapandı
alışmadığımız sıkıntılarla başetmek zorunda kaldık.
Yeni dönemle birlikte hepimizin aklında şu üç şey var:
"ne zaman bitecek bu kabus, yaralarımızı sarabilecek miyiz ve ikinci dalga
filan diyorlar olur mu ki?" Maske takalım iyi de çok kötü kokuyor, uzun
süre dayanılmaz. Temizlik tamam onda sorun olmaz ama çarşıda, pazarda,
otobüste, dolmuşta sosyal mesafe hiç kolay değil.
Yeni normal korku ve paniğin yerine risk ve
belirsizlik bulutları getirdi. Normale dönmek istedikçe yollar
çetrefilleşecek,uzayacak ve kıvrılacak. Birdenbire bahardan yaza geçmiş gibi
aniden bittiğini duyacağız. Bu kadar alıştıktan sonra belki de bir süre
kendimizi eksikli gibi hissedeceğiz. Hani bazen "bende birşey eksik ama
ne?" deriz ya işte öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder