29 Mayıs 2019 Çarşamba

29 Mayıs 2019 Çarşamba 00:30 GÜLÜMSETEN KELİMELER...............Mütekâit,Çok oturgaçlı götürgeç,Cımgışmak

Mütekâit belirli bir süre çalışıp belli bir yaşa geldikten sonra kanunlar gereği işinden ayrılarak kendisine aylık bağlanmış olan kimse, yani emekli anlamında eski bir kelime.

Mütekâit arapça kökenli bir kelimeymiş. Kendileri Arapça 'oturdu' anlamındaki ḳaˁada fiilinin tefāˁul vezni faili oluyor. 

Garip ama oturmak ya da karşılıklı oturmak fiilinden geliyor. Mütekâit kelimesi oradan türetilmiş bir sıfat. 'ḳˁd' kökünden gelen 'ḳāˁidat' ise 'taban, temel, esas, ilke' sözcüğünden alıntıymış. Arapça 'ḳaˁada' yani oturdu fiilinden türetilmiş.

Bizde olmuş 'emekli'.Tekaüd olan yani emekli olan, aktif hayattan çekilen, tekâüt eden kimse anlamında. Buna göre emeklilik, emekliye ayrılma 'takaüdlük' oluyor, emekliler, emekliye ayrılmış olanlara ise osmanlıca yazılışı ile 'mütekaidîn' deniyor.  

Çok oturgaçlı götürgeç
Kelimelerin de insanlar gibi bir yaşam çizgisi var. Şimdi gülümsetiyor ama eski dilde gayet yaygın kullanılıyordu. İlk başta karşılık olarak uydurulan emekli kelimesi de tebessüm ettiriyordu herhalde. Ancak mütekâit kelimesi son 50 yıl içinde kullanılan güncel türkçede bu uydurulmuş emekli kelimesi karşısında yenik düşmüş, yani tekaüd olarak aktif hayattan kenara çekilmiş bir kelime.

TDK'nun hiçbir sözlüğünde yer almamasına rağmen 'otobüs' karşılığı uydurulmuş bir kelime 'çok oturgaçlı götürgeç'. Kim uydurduysa yabancı kelimeleri türkçeleştirme çabasıyla ortaya çıkmış garip ve bir o kadar da komik bir sözcük. Çıktığı yıllarda kullanımda olan burunlu otobüsler çoktan çürüdü bitti, fakat çok oturgaçlı götürgeç komik haliyle hala hatırlanıyor.


Muhtemelen 1970'li yıllarda TDK'nun gülünç türetimler yapmasıyla dalga geçmek için başlayan bir akım sırasında ortaya çıkmış olmalı. Ama bu türetimlerin kimler tarafından yapıldığı da açıkça bilinmiyor.

Garip olan bu tür saçma sapan uyduruk kelimelerin kamuoyunda TDK'nun sözlüğünden daha hızlı bir şekilde yayılması ve yıllar boyu bunların TDK tarafından türetildiğinin sanılması. Belki bugün bile öyle olduğu yaygın bir kanaattir.

Sonunda TDK Başkanı çıkıp "oturgaçlı götürgeç, ulusal düttürü, gökkonutsal avrat" gibi gülünç karşılıklar önermediklerini açıklamak zorunda kaldı. Anlaşıldığına göre böyle pekçok önerinin değerlendirildiği, ancak sadece kendi yayınlarında ve sözlüklerinde yer alanların TDK üretimi olduğu ifade edilmiş.  

Bu tür sözcükler, bol yinelenen ekler ve uzun tamlamalar biçiminde yapıldığından kamuoyunda gülünç bulunup unutulmadılar. Bu arada olan dilimizdeki geç-gaç ekine oldu tabi. Kimse bir daha bu eklerle türetmelere teşebbüs edemedi.

Bu tür korsan kelimeler sadece 'Çok oturgaçlı götürgeç'le sınırlı değil. TDK'nın türettiği sanılan gülümseten kelimelerden bazıları şöyle:

Tren: Alttan ittirmeli üstten tüttürmeli çok oturgaçlı getirgeçli götürgeç, Yumurta: Tavuksal fırtlangıç, İstiklâl Marşı: Ulusal düttürü, Hostes: Gök konutsal avrat, Uçak : Gökkonut, Restaurant: Sosyal Otlangaç, Fren: Durdurgaç, Fotoğraf makinesi: Şekil çeken, Minibüs: Kaptıkaçtı, Zil : Zırlangaç, Problem : Zorlangaç, Flüt : Öttürgeç, Ütü : Alttan püskürtmeli düzelteç, Gitar: Çok telli çalgaç.

Taallukât kökeni Arapça bir kelime. 'Taalluk'; ilgisi olma, ilgisi bulunma, ilgi, ilinti, bağlılık, münasebet, alakalı oluş ve ait olma demekmiş. 'Taalluk etmek' de ilgili bulunmak, ilgili olmak, ilgilendirmek ve ilişkin olmak anlamında fiil hali.


Dilimizde alakalılar, ilgili olanlar, akraba ve yakınlar kasdedilerek 'akraba-i taallûkat' şeklinde bir deyim olmuş. Geniş manası hısım akraba, yakın uzak bütün akrabalar, aile çevresi, hısım ve yakınlar demek. Cümbür cemaat yani.

Bir başka deyişle 'sülale' yani bir kimsenin soyu sopu, ailesi, hısım akrabası anlamında bir kavram. Osmanlıca-Türkçe Sözlükte var. 'Hısım-akrabayı oluşturan üyeler, sülale' şeklinde.  O zaman taallukât geçmiş soyu sopu da içine alan çok daha renkli ve geniş bir mana kazanıyor.

Cımgışmak Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğüne göre 'çımkışmak' tan geliyormuş.  Uyuşmak, ürpermek, Vücudun bir yeri ağrımak, sızlamak, Kaşınmak, Boğaz gıcıklanmak gibi tıbbi karşılıkları var. Halk dilinde genelde vücutta el, kol, ayak ve bacaklar başta olmak üzere bir bölgenin uyuşması sonucu ortaya çıkan hafif sancı için kullanılıyor.

Üşüme, korku, tiksinme gibi herhangi bir nedenle tüyler diken diken olup derinin nokta nokta kabarmasıyla birlikte ansızın titreme ve ürperme hali. Gelendost -Isparta-Yakaköy, Burdur Yeşilova ve köyleri, Aydın-Bozdoğan-Eymir,
İzmir-Torbalı -Tepeköy, Manisa-Alaşehir, Konya-Ermenek -Karaman, Adana-Kozan, Mersin-Mut-Gözne, İçel-Anamur, Muğla-Milas -Fethiye'de yaygın.

Vücudun bir yeri ağrımak, sızlamak anlamındaki kullanım ise Burdur ve köyleri, Denizli-Acıpayam-Tekkeköy, İçel-Anamur-Mut, Muğla-Bodrum'da görülmüş.

İki farklı kullanım alanı daha var. Biri; Sıvı maddelerin sıçramasıyla ilgili. "Üzerime kan çımgıştı" cümlesinde olduğu gibi. Mersin-İçel-Civanyaylağı'nda kullanılıyormuş. Diğeri; ilk yağmur damlalarının düşmesi hali. Sözgelimi "Yağmur çımkıştı, biz yola çıktık".

İlgisi olduğunu düşündüğüm bir başka şekli 'Kımcışmak' Bolu-Düzce ve Balıkesir-Susurluk'ta kullanılıyor. Ama daha çok karımcalanmak anlamında. Tıbbi olarak uyuşma ve karıncalanma hissi duysal sinirlerin hasarlanması yada aşırı uyarılması sonucu oluşuyormuş.


Her insan bazı hallerde geçici uyuşmalardan yakınır. Bu durum genellikle vücut sinirlerinin ezilmesi ile sonuçlanan uzun süre aynı pozisyonda durma, kol üzerine ters bir şekilde yatma, kol veya bacağı bir yere çarpma gibi durumlar sonucunda ortaya çıkıyor.

Cımgışmak ya da kımcışmak insanı gülümseten kelimelerden. Siz siz olun çok fazla tv karşısında oturmayın bir yerleriniz cımgışabilir ya da kımcışabilir.  :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder