Nihayetinde Cuma
günü diğer günlerden bir gün. Neden önemli ? Diğerlerinden ne farkı var ? Her
Cuma tebrikleşecek, dua edecek, bayram gibi temizlenip giyinecek ne var ? O gün
neden her zamankinden daha fazla camileri dolduruyoruz ? Vakit namazı kılamayanlar
bile neden o gün Cuma namazı kılarlar ? Cuma günü okunan hutbelerin özelliği nedir, onu dinlemenin farz olmasının sebebi nedir ?
Cuma günü hakkında
düşünme fırsatımız oldu mu acaba ? Kimisi için tebrikleşecek bir gün. Bir
başkası için kazası olmayan bir namaz. Perşembeden oruç tutulacak, ya da
ölmüşlere kur'an okunacak, Cuma saatinde makbul dua edilecek bir gün.
Vel hasıl herkese göre değişebilen, ancak farklılığı, özelliği, mübarekliği geleneksel olarak kabul edilen bir gün Cuma. Her şeyi bilinçli yapmak, inandıklarımızın bilincinde olmak ve yapıp ettiklerimizi bilerek yapmak en iyisi, en güzeli elbette. Ancak geleneksel alışkanlıklarımız Cuma gününün gerçekten farkına varmamızı perdeliyor. Bilsek, anlasak daha da seveceğiz, daha bir anlayacağız cumanın neden haftanın bayramı sayıldığını.
Vel hasıl herkese göre değişebilen, ancak farklılığı, özelliği, mübarekliği geleneksel olarak kabul edilen bir gün Cuma. Her şeyi bilinçli yapmak, inandıklarımızın bilincinde olmak ve yapıp ettiklerimizi bilerek yapmak en iyisi, en güzeli elbette. Ancak geleneksel alışkanlıklarımız Cuma gününün gerçekten farkına varmamızı perdeliyor. Bilsek, anlasak daha da seveceğiz, daha bir anlayacağız cumanın neden haftanın bayramı sayıldığını.
Meselâ,
her şeyden önce Cuma günü ile ilgili müstakil bir sure var. Cum'a suresi Medine devrinde, muhtemelen
hicretin birinci yılında nâzil olmuş. Âyet sayısı on
bir. Adını, cuma namazı için ezan
okunduğunda camiye gitmeyi emreden 9. âyetinden almış:"Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun
ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır."
(cum'a suresi, 62 / 9) Hemen onu takip eden ayette de: "Cuma namazı kılınınca yeryüzüne dağılın ve
Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa
eresiniz"(Cum'a sûresi, 62 / 10 ) buyruluyor.
Anlaşıldığı üzere Cuma günü ve Cuma namazı için çok açık bir davet var. Bu
davete elbette icabet edilecektir.
Sûrenin nüzûl sebebini,
11. âyette yer alan, “Onlar bir ticaret ya da bir oyun ve eğlence gördükleri
zaman ona akın ettiler ve seni ayakta bıraktılar” ifadesinde buluyoruz. Hz.
Peygamber (sav) bir cuma günü
hutbe okurken dışarıdan gürültüler ve davul sesleri duyuldu. Zira, o günün
geleneklerine göre kervanların gelişi davul çalınarak ilân edilirdi. Bunun
üzerine birçok sahâbî mescidi terkedip sesin geldiği tarafa doğru gittiler. Bu
durum mescidde on iki kişiyle kalan Hz. Peygamber’i çok üzdü. Ancak, söz konusu
kervan Şam tarafından geliyordu ve zahire ve yiyecek taşıyordu. Medinede ise o
yıl büyük bir kıtlık hüküm sürmekteydi.
Anlaşıldığına göre söz konusu sûrenin gelişine kadar ashap arasında cami ve cemaat âdâbıyla ilgili
bir disiplin henüz teşekkül etmemişti. Sûrenin konusu, peygamber göndermenin ilâhî hikmet ve faydaları,
vahyin yol gösterici etkinliği ve cuma namazıyla ilgili özel hükümlerden
ibaretti. Dilimizde cuma şeklinde telaffuz edilen “cum‘a”
(cumu‘a, cuma‘a) kelimesi, “toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen “cem‘”
kökünden türetilmiş bir isim. İslâm’dan önce ‘arûbe”
diye anılan bu günün cum‘a adını almasının sebebi bir toplantı günü olması
özelliğinden.
Bu yüzden olsa gerek Anadolu'da eskiden her camide cuma kılınmaz insanlar merkezi belde, kasaba ve şehirlere gelerek cuma kılarlarmış.
Cuma
namazının evveliyatı ise hicret öncesine uzanıyor. Peygamberliğin 12. yılında (m. 621) bir
önceki yıl hac mevsimi sırasında yapılan Akabe Biatı’nın ardından Resûl-i Ekrem
Medineliler’e İslâm dini hakkında bilgi vermesi ve Kur’an öğretmesi için Mus‘ab
b. Umeyr’i görevli göndermişti.Ertesi yıl yapılan İkinci Akabe Biatı’nda kendi
aile çevrelerindeki İslâmî gelişmeleri takiple görevli on iki kabile
sorumlusuna başkan (nakîbü’nnukabâ) seçilen Es‘ad b. Zürâre’nin Medine
yakınlarında cuma namazı kıldırdığı biliniyor. Bazı rivayetlerde Mus‘ab b.
Umeyr’in de bu dönemde Medine’de cuma namazı kıldırdığı belirtiliyor.
Hz.
Peygamber’in ilk defa cuma namazı kıldırması ise hicret esnasında olmuş. Şöyle
ki, Resûlullah Medine’ye bir saat mesafede bulunan Kuba’ya varınca orada
konaklamış ve pazartesiden perşembeye kadar ashabı ile beraber çalışarak
İslâm’ın ilk mescidini inşa etmişler.
Cuma günü buradan hareket edip Medine yakınlarında Rânûnâ vadisine ulaştığında buradaki Sâlim b. Avf kabilesine misafir olmuş ve o sırada cuma vakti girdiğinden anılan vadideki namazgâhta cuma namazını kıldırmış. Günümüzde, bu yerde inşa edilmiş ve Mescid-i Cum‘a adıyla anılan küçük bir cami bulunuyor. O tarihten sonra toplu cuma ibadeti düzenli bir farz olarak ifa edilmekle beraber yukardaki sure ve aytlerle âyetlerle bu ibadetin önemi pekiştirilmiş ve bu olaydan hareketle hem Cuma namazının cemaat olarak yerine getirilmesi gereği hem de bu sırada dikkat edilecek bazı hususlar vahyedilmiş.
Cuma günü buradan hareket edip Medine yakınlarında Rânûnâ vadisine ulaştığında buradaki Sâlim b. Avf kabilesine misafir olmuş ve o sırada cuma vakti girdiğinden anılan vadideki namazgâhta cuma namazını kıldırmış. Günümüzde, bu yerde inşa edilmiş ve Mescid-i Cum‘a adıyla anılan küçük bir cami bulunuyor. O tarihten sonra toplu cuma ibadeti düzenli bir farz olarak ifa edilmekle beraber yukardaki sure ve aytlerle âyetlerle bu ibadetin önemi pekiştirilmiş ve bu olaydan hareketle hem Cuma namazının cemaat olarak yerine getirilmesi gereği hem de bu sırada dikkat edilecek bazı hususlar vahyedilmiş.
Bu
günün önemi ve faziletiyle ilgili de birçok hadis bulunuyor.
Bunlardan en önemlisi: “Güneşin
doğduğu günlerin en faziletlisi/en üstünü Cuma günüdür. Çünkü Adem o günde
yaratılmış, o günde cennete yerleştirilmiş ve o günde cennetten çıkarılmıştır.”
(Müslim, 854; İbn Kesir, 1/2328) Demek ki Cuma günü, insanlığın ilk yaratıldığı, cennete yerleştirildiği ve yeryüzü
halifesi olduğu gün olduğundan insanlar için bir bayram günü sayılmış.
Çeşitli
hadislerden anlaşıldığına göre Cuma, haftalık ibadet günü olarak daha önce
Yahudi ve Hristiyanlar için tayin ve takdir edilmiş. Fakat onlar bu konuda
ihtilâfa düşerek Yahudiler cumartesiyi, Hristiyanlar pazarı haftalık toplantı
ve ibadet günü olarak benimsemişler. Allah da Cuma gününü Müslümanlara nasip
etmiş. (Müslim, Cuma, 19-23) Böylece
İslâm’da haftalık toplu ibadet günü olarak cuma seçilmiş, bu günün bir bayram
olduğu birçok rivayette açıkça belirtilmiş. (Beyhaki, Sünen, 3/243; İbn Kayyim,
Zadu’l-mead, 1/369) İslâm
dünyasının her tarafından müslümanların bir araya geldiği en büyük toplu ibadet
olan hac, arefe gününün cumaya rastlaması halinde “hacc-ı ekber” (büyük hac)
olarak anılmakta.
Başka
bir hadiste de bu günde yapılan duaların kabul edileceği bir anın (icâbet
saati) bulunduğu haber verilmiş. İcâbet saatinin zevalden itibaren namazın başlamasına, imamın minbere
çıkmasından namazın başlamasına veya bitimine ya da ezandan itibaren namazın
eda edilmesine kadar devam ettiği, ayrıca fecir ile güneşin doğuşu, ikindi
namazı ile güneşin batışı arasında olduğu şeklinde çeşitli görüşler var. Şüphesiz esmâ-i hüsnâ arasında ism-i a‘zamın,
ramazanın son on günü içinde Kadir gecesinin gizli tutulması gibi icâbet
saatinin de insanlara gizli tutulmasının hikmetleri var.
Böylece gün boyunca inananların Allah’a yönelmeleri istenmiş olabilir.
Başka
hadislerde Cuma günü gerekli temizliği yaptıktan sonra
camiye gidip hutbe dinleyen ve namazı kılan kimsenin o gün ile daha önceki cuma
arasında işlemiş olduğu günahların affedileceği belirtilmiş (Buhârî, Cuma, 6,
19), bu günü önemsemeden üç cuma namazını terk eden kimsenin kalbinin
mühürleneceği bildirilmiş. (Ebû Dâvûd, Salât, 204)
Bütün bu özelliklerinden dolayı gerek fert gerekse toplum olarak
Müslümanlar açısından büyük önem taşıyan Cuma gününde farz olan cuma namazından
başka şu hususların yapılması da sünnet kabul edilmiş: Boy
abdesti almak, bıyıkları kısaltmak, tırnak kesme gibi
bedenî temizlikleri yapmak, misvak veya fırça ile dişleri temizlemek, güzel
elbise giymek, güzel koku sürünmek, camiye erkenden gitmek, Kehf sûresini
okumak, camileri temizleyip kokulandırmak, sabah namazında Secde ve Dehr
sûrelerini, cuma namazında ise Cum‘a ve Münâfikūn veya A‘lâ ve Gāşiye
sûrelerini okumak, çokça dua ve zikir yapmak gibi.
Demek Cuma gününü
değerlendirmek, Cuma namazını topluca kılmak, hutbe dinlemek ve o güne ilişkin
bazı sünnetlere riayet etmek gibi alışkanlıklarımız temelsiz değil. Yalnızca
herkes baktığı açıdan ve yararlanabildiği kadar görebiliyor. Bu da bizim
göreceli hallerimizden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder