Alman vakıfları
Geçen gün bir tv kanalı İstanbul'un Cihangir semtinde insanlarla ayak
üstü konuşuyordu. Biraz izledim.
Bir
vatandaş aynen şunları söyledi: "Burası Cihangir. Eskiden buraları Alman
vakıfları karıştırırdı. Gezi olaylarının arkasında hep onlar vardı. Şimdi
kontrol altındalar. Cihangir de eski cihangir değil artık. Biz her şeyin
farkındayız."
Görüyor
musunuz ? Vatandaş işi çözmüş. Bu vakıflar yıllardır ülkede cirit atmışlar, her
fırıldağı çevirmişler. Acaba Ankara neredeymiş bu güne kadar ?
Kamuoyu
bu vakıfları biraz Bergama köylülerinin direnişinden, biraz Hasankeyf'ten,
biraz da HES'lere olan itirazlardan biliyor. Son olarak 2002'de öldürülen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun çalışmalarından duymuştuk.

BND'nin Alman vakıfları üzerinden PKK ve birçok yıkıcı ve bölücü örgüt ve
derneklere finansal kaynak sağladığını dile getiriyordu.
Anlaşıldığı
kadar Alman NGO'larının Türkiye'deki ilk sıçrama noktası Beyrut merkezli Morgenlaendische Gesellschaft'a bağlı Orient
Institut'un İstanbul Şubesi ve Goethe Enstitüsü.
Türkiye'de faaliyet gösteren Alman vakıf ve enstitüleri, gerçekte
Alman İstihbarat Servisi BND'nin kontrolünde çalışan, tüm masrafları Federal
Bütçe'den karşılanan 'taşeron' NGO'lar.
Almanya'nın
en büyük partilerinden biri olan Hıristiyan Demokratik Birliği-CDU Konrad Adenauer Vakfı'na, Yeşiller ise Heinrich Böll Vakfı'na sahip.
Aynı
şekilde, Sosyal Demokrat Parti-SPD'nin Friedrich Ebert Vakfı, Hür Demokrat
Parti-FDP'nin Friedrich Naumann Vakfı da aynı statü içindeki vakıflar.
2008
yılı Ekim ayında TBMM olarak
Almanya'ya resmi bir ziyaret yapılmıştı. Heyette bir başkan vekili, idare
amiri, katip üye ve bazı milletvekilleri vardı. Biz meclis yönetici ve
uzmanları olarak heyete dahildik.
Berlin'de
Alman parlamentosunu ziyaret ettik, genel sekreter bize bir öğle yemeği verdi.
Alman parlamenterlerin bir komisyon toplantısına katıldık.
Sonraki günlerde
bazı sendika ve vakıflara götürdüler bizi. Götürdükleri vakıflardan biri Hristiyan Demokratların CDU Konrad Adenauer
Vakfı ile Sosyal Demokrat Partinin SPD Friedrich Ebert
Vakfı'ydı.
Gözlemim
şu oldu; Adamlar ülkemiz hakkında oldukça hazırlıklıydılar ve bizimle çok
ilgiliydiler.
Sorularımız oldu, bunları bizim kan damarlarımızdaymış gibi
ustalıkla cevaplandırdılar.
Çok da rahat ve kendilerinden emin görünüyorlardı.
O zaman bu vakıfların Türkiye'de eli kolu olduğuna kesinlikle emin olmuştum.
Devlet işi
çok garip. Haini, provokatörü, ajanı biliyorsun ama gereğini yapamıyorsun,
siyaset icabı el sıkışıyorsun. Üstelik birlikte yiyor içiyor, karşılıklı
iltifatlarda bulunuyorsun.
Dahası da var, bu 'kimin eli kimin cebinde oyunu'
büyük devlet olmanın da tabii icabı görülüyor. Bile bile bu virüsler seni
zehirliyor, altını oyuyor, sense mukabil bir şey yapacaksan kırk kere
düşünüyorsun.

Aradan
beş sene daha geçti. Ne olup da birkaç
ağacın sözde türk baharına dönüştürüldüğü üzerinde çok kafa yoruldu, çok
konuşuldu ve yazıldı.
Bugün artık biliyoruz ki bu kalkışmanın ardında bizim şer odakları dediğimiz güçler vardı. Onların yurt içindeki ortakları vardı. Bir türlü seçimle işbaşına gelemeyen ama fırsattan istifade etmek isteyen bazı partiler bu olayları kendi çıkarları için kullanmaya kalkışmışlardı. Protestocular sadece onların birer maşasıydılar o kadar.
Bugün artık biliyoruz ki bu kalkışmanın ardında bizim şer odakları dediğimiz güçler vardı. Onların yurt içindeki ortakları vardı. Bir türlü seçimle işbaşına gelemeyen ama fırsattan istifade etmek isteyen bazı partiler bu olayları kendi çıkarları için kullanmaya kalkışmışlardı. Protestocular sadece onların birer maşasıydılar o kadar.
Kuşkusuz
bugün maskesi düşen ve kontrol altına alınan yabancı vakıflar Almanya'nın
emperyal geçmişinin bir uzantısı. Bu güne kadar Türkiye'nin kendi yörüngesinde
kalması için üst aklın truva atları olarak son derece etkili oldular.
Cihangir'deki
durum hakikatse hükümetin bu odaklara karşı sessiz ama etkili bir tavır aldığı
anlaşılıyor. İnşallah öyledir. Belki de Almanya'nın son yıllarda bize karşı
huysuzluğu bu gibi tedbirlerden dolayıdır kimbilir. Ama onların bir başka
şekilde, başka yollardan ellerinden geleni yapacaklarını da unutmamalı.
Üstelik bu namert faaliyetler sadece Almanya cenahından gelmiyor. Bunun
İsrail'i var, ABD'si var, İngiltere'si Fransa'sı var. Ve daha bir sürü şer
kaynağı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder