Şimdi
Bayram zamanı
Bayram;
toplu sevinç, mutluluk ve ortak kutlama vesilesi kabul edilen belirli zamanlar
için kullanılan bir terim. İşte onbir ayın sultanı
Ramazan ayında tutulan oruçların bitimi de böyle bir bayram ödülüyle
taçlandırılmış.
Artık hicri
takvime göre onuncu ay olan Şevval ayının ilk günlerindeyiz. Havai fişek şöleni
gibi rengarenk, ışıltılı ve sevinçli bir zaman durağına geldik. Bir aylık
oruçtan sonra fıtır sadakalarıyla lezzetlenen bu üç gün biz müslümanlara bayram
olarak verilmiş.
Zaten
Arapçada da "Iyd-ül Fitr" kelime anlamıyla oruç açma bayramı anlamına geliyor. Yani ramazanın bitimi ile birlikte yapılan ilk kahvaltıyı ifade ediyor.
İslam
dünyasında Ramazan Bayramı, kural olarak şevval
hilalini görmekle başlıyor. Havanın
bulutlu olması durumunda Ramazan otuz gün tutuluyor. Ancak, örneğin Ramazan'ın yirmi dokuzunda hilal görünürse, ertesi
gün Şevval'in biri kabul ediliyor [1] ve bayram yapılıyor.
Bayramdan
bir önceki gün, yani Ramazanın son gününe de arefe deniyor. Asıl arefe hicrî kâmerî Zilhicce ayının 9. günü, yani Kurban Bayramı'ndan
önceki gün. Ancak zamanla Ramazan
Bayramından bir önceki gün için de kullanılır olmuş.
Kelime
olarak belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya
ona yakın gün için kullanılıyor. Lügatte
ise “tanıma” manasında yer alıyor. Arapça
"arafat" (irfan, bilme) sözcüğünden Türkçeye geçmiş. Arapça orjinalinin etkisiyle de arefe şeklinde kullanıldığı anlaşılıyor.
Ramazan
Bayramı, Hicret'in ikinci yılından sonra bizzat peygamber efendimiz Hz. Muhammed (sav) zamanında kutlanmaya başlanmış.
Resulullah Medine'ye hicret ettiği zaman Medinelilerin eğlenip neşelendiği iki
bayramları varmış. Hz. Peygamber (sav) Medinelilere özgü
olan, cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine bütün müslümanların sevinip
eğleneceği iki İslâm bayramını onlara haber vermiş.[2]
Yani bu
bayramla ilgili tüm uygulama Resulullaha dayanıyor. Hicri takvim bir ay takvimi olarak güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün daha kısa. Bu nedenle Ramazan Bayramı her sene bir önceki seneden 11-12
gün daha erken kutlanıyor. Yıl içinde dolaşıp yaklaşık olarak her 33 senede bir
de aynı günlere tekabül ediyor.
Ramazan bayramı Malezya ve
Singapur'da 'Hari Raya Aidil Fitri', Endonezya'da 'Idul Fitri' veya 'Lebaran',
Bangladeş'te ise 'Shemai Eid' olarak da anılıyormuş.
Bu günler, bir aylık oruçtan sonra yeme-içmenin ve her
türlü helal nimetten yararlanmanın mübah olduğu günler. O kadar ki, Ramazan
bayramının ilk gününde oruç tutmak haram.
Ayrıca, Vâcib olan fıtır sadakası vermek,
bayram namazı kılmak gibi kendine özgü bazı ibadetleri de içeriyor. Müslümanlar zekat görevlerini genellikle bu
bayramda yerine getiriyorlar.
Bu günler
Müslümanların eğlenip birbirlerini ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri, çocukların, fakirlerin ve kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği bir
bayram. İslâmî kardeşliğin toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı sevinç
günleri.
Zil çalan çocuklara şeker dağıtıldığı, el öpenlere harçlık verildiği,
akraba eş ve dost ziyaretlerinin bolca yapıldığı, birlik ve beraberliğin en
güzel şekilde yaşandığı günler Ramazan Bayramları.
Ramazan
Bayramı'nın ilk günü camilerde topluca
bayram namazı kılınıyor. Okunan hutbe dinleniyor. Ölüler anılıyor. Bu arada fakirler de unutulmuyor tabi, gereken yardımlar yapılıyor.
Bayram
boyunca müslümanlar eş, dost, akraba ziyaretleriyle birbirlerinin bayramını
kutluyorlar. Dargınlar barışıyor, dostluklar pekişiyor. Çünkü, küs olanların bayram sebebiyle barışması ülkemizde de önemli bir gelenek.
Bayramda
bakımlı ve temiz olmak adetten. Herkes çok özenli oluyor, en yeni kıyafetlerini giymeye çalışıyorlar.
Çocuklara ailelerin bütçesi elverdiğince yeni kıyafetler alınıyor. Çocuklar sevinçle o yeni ve güzel bayramlıkları giyiyorlar.
Bayramda
özelllikle çocuklar sevindiriliyor, hediye ve harçlıkları veriliyor. Büyüklerin ellerini öpmek bahane oluyor bu güzel gelenekte. Bazı yerlerde hala yaşatılan bir gelenek olarak çocuklar ufak
gruplar halinde kapı kapı dolaşarak şekerleme topluyorlar.
Ramazan
bayramı ailelerin bir araya gelmesine de vesile oluyor. Bir anlamda ailenin önemi bir kez daha
vurgulanıyor bu bayramda. Ailelerin genç bireyleri daha yaşlı olanları ziyaret ediyorlar, elleri
öpülüyor.
Bu
ziyaretler esnasında genellikle kolonya, tatlı, çikolata ve şekerlemeler ikram ediliyor. Özellikle Baklava en yaygın ve sevilen tatlılardan.
Geleneğimizde
bayram temizliği olmazsa olmazlardan. Bayram öncesi her evde temizlikler yapılmaya,
camlar kapılar silinmeye başlar. Evler adeta köşe bucak
temizlenir. Evin erkekleri mutlaka berbere gider. Herkes bayram ziyaretlerine traşlı temiz pak gitmek üzere hazırlanır.
Misafire
ikram etmek için çarşıdan pazardan ikramlık şeker ve çikolatalar alınır. Bütçe neye elveriyorsa bayramlık alışverişler yapılır. Özellikle eve
ziyarete gelmesi beklenen torun, yeğen, kuzenler için
hediyeler alınır. Bayramlık yeni ve temiz kıyafetler hazırlanır.
Evde
yapılan tatlılar, özellikle de tepsi tepsi baklavalar hanımların
vazgeçilmezidir. Tatlı yapılamıyorsa
hazır tatlı alınır, ama her evde mutlaka misafire ikram
etmek için bir tatlı bulunur.
Arife
günü ya da bayram günlerinden biri-genellikle
bayram sabahı namazdan sonra- mezarlık ziyareti için
ayrılır. Ziyaret eden aile büyüklerinin mezarları temizlenir, çiçekleri sulanır, kurda kuşa su bırakılır, dualar
okunur.
Ramazan Bayramı boyunca Müslümanlar gerek ziyaretlerde gerekse haberleşme
vasıtalarını kullanarak birbirlerinin Bayramını kutlarlar. Dünya çapında en
yaygın kullanılan kutlama ifadesi "Îd mubarek" miş. Bu ifadenin Türkiye'deki
karşılığı ise "Bayramınız mübarek olsun" oluyor. Güneydoğu Asya'da ise
"Selamat Hari Raya" ve "Selamat Idul Fitri" yaygın kutlama
cümlelerindenmiş.
Ramazan
Bayramını, aynı inancın sevinç ve neşesinde bizi
birleştiren ilâhî bir armağan olarak görebiliriz. Bu bir sevinç günü. Kadir
gecesiyle Kur’an nüzulüne tanık olmanın neşesi. Onun ışığıyla beşeriyetten
insanlığa yükselmenin onuruyla buluşmak oluyor.
Ramazanla
yaşadığımız manevi değişimin, rahmetle kuşatılmanın, mağfiretle arınmanın,
cehennemden kurtuluşa ermenin müjdesidir bayram.
Cennet muştularının esintisiyle kalp ikliminde huzura ermektir. Bir
zafer günüdür. Bir aylık nefsî mücadeleden muzaffer çıkmaktır.
Bu
bayram bilhassa barışın, esenliğin, yani İslam'ın bayramıdır.
Bu
bayram, topluluk halinde Rabbimize verdiğimiz misakımızı hatırlamanın,
zaaflarımıza karşı durmanın, yani imsakın bayramıdır.
Bu
bayram, bizi kendimize yabancılaştıran şeylere direnmenin, yani fıtrata dönmenin bayramıdır.
Bu
bayram, dua ile nimetlerin ikrama dönüştüğü bir mükafat , yani iftarın bayramıdır.
Bu
bayram, yokluğu, açlığı
ve susuzluğu hissederek paylaşmanın, yani ikramın bayramıdır.
Bu
bayram, yardımlaşmanın, dayanışmanın, karşılıksız vermenin, yani infakın
bayramıdır.
Bu
bayram, mallarımızı da başkalarının hakkından arındırmanın, yani zekâtın bayramıdır.
Bu
bayram hayatımızın şükrünün,
yani fitrenin bayramıdır.
Bu
bayram, hiç
kimsenin bir diğerinden üstün olmadığının farkına varıldığı, yani tevhidin
bayramıdır.
Ama,
Ramazan bayramı günümüzde aynı zamanda bir hüzün günüdür de. Filistin’de, Gazze’de,
Kudüs’te, Suriye’de, Irak’da, Doğu Türkistan’da Myanmar’da ve daha birçok
değişik İslam Beldelerinde... İftarda bir yudum su içemeden şehadet şerbetini
içenlerin, sahurda oruca niyet edemeden hanesi başına göçenlerin, masumların,
mazlumların kanıyla kızıla boyanan gecelerin getirdiği bir hüzünlü bayram.
Bir
gül bahçesine girercesine kara toprağın bağrına defnedilen biçare bedenlerin,
hizipçilik, mezhepçilik, asabiyetçilik taassubuyla birbirine kurşun yağdırıp,
uhuvvet ve kardeşliği katledenlerin, dostların bağrına ateş düşürüp düşmanın
yüzünü güldüren kör cahil Müslümanların yüreklere saldığı hüzünlü bir bayram.
Yine de bu bayramı bir fırsat gününe dönüştürmek
elimizde.
Anne baba duası almak, onların gönlünü
yapıp cennete açılan kapıdan girmek için.
Sılayı rahme tutunarak, uzak düşülen
akrabalıkları, unutulmuş dostlukları, yitirilmiş kardeşlikleri yeniden ihya
etmek için. Kimsesizlere kimse, çaresizlere çare, gariplere hemhal, mazlumlara
yoldaş, yalnızlara arkadaş olmak için.
Tatil yapma yerinel, ahbâb u yârânın
gönlünü yapmak için.
Hayatın çilesini birlikte omuzladığımız
eşlerimizi sevindirmek, evlerin canlı bayramları olan çocuklarımızı bayram
coşkusuyla tanıştırmak için.
Hastane köşelerinde şifa bekleyenlerin
gönüllerini almak için.
Yüreklerimizdeki ağır yüklere,
dargınlıklara son vermek, kırgınlıkları tamir etmek, kardeşliğimizi
pekiştirmek, dostluklarımızı güçlendirmek için.
İşte fırsat !
Bu bayrama onca
oruçlu günden, iftar ve sahurdan geçerek geldik. İşte sonunda neşenin,
sevincin, huzurun eşiğindeyiz. Susuzluk ve açlıkla sınandığımız uzun
gündüzlerin sonunda selamet ve esenlik sabahına ulaştık.
Şimdi Bayram yapma
zamanı. O sevinci ve coşkuyu içimizde hissedelim! Hatta onun müjdesini
gönüllerden gönüllere, evlerden evlere, şehirlerden şehirlere, ülkelerden
ülkelere taşıyalım!

Sevincimiz, yeni sevinçlerin toprağı
olsun, bizden bayram neşesi bekleyenlere ikram olsun!
Huzurumuz dünyanın dört bir yanındaki
huzursuz insanlara saadet versin
Mutluluğumuz dünyanın dört bir yanındaki
acılara teselli olsun.
Fıtratımıza dönüşümüz, tüm insanlığa umut
ateşi saçsın.
Dualarımız savaşlara, acılara, yoksulluk,
açlık ve susuzluğa imdad olsun
Direncimiz zalimlere set olsun, kan dökme,
insanların ve insanlığımızın öldürülmesi bitsin, insanlık selamet bulsun.
İyilik ışığımız karanlıkları aydınlatsın,
kibir, nefret, kin, düşmanlık, bencillik, ayrımcılık, zulüm son bulsun.
Sevgimiz müslüman coğrafyasında merhamet,
adalet, barış ve hoşgörüyle dalga dalga çoğalsın
Onurumuz yükselsin, kimse üzülmesin,
incinmesin, ezilmesin, insanlık yeniden dirilsin
Bugün
bayram, hem de çifte bayram…Cuma günü ve Ramazan bayramı, Bayramımız...
Bayramımız mübarek olsun!
Bayramımız mübarek olsun!
Mutlu, umutlu, sevgi dolu nice bayramlara..
----------------------------------------
[1] Sünen-i Ebû Dâvud, 3/306
[2] "Allahu Teâlâ size, kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan bayramı ile Kurban bayramını hediye etti" (Sünen-i Ebû Dâvud, Salat, 239).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder