28 Nisan 2014 Pazartesi

150 29 Nisan 2014 Salı 08:17 NE DÜŞÜNÜYORUM ?.........................Müjdeler olsun ! 

Müjdeler olsun !


Bizi onbir ayın sultanı Ramazana ulaştıracak ışıklı bir iklime girdik. Sevabı bol, fırsatı çok, bereket dolu üç aylar geldi. Hepimize müjdeler olsun !

Şu facebook her açtığımda “Ne düşünüyorsun ?” diye soruyor. Davet edici, işvekar. 

Ben de düşünüyorum işte. Tüketim çağının ürünü, yeni “merkantl” [1] örnekleriyle karşı karşıya olduğumuzu mesela. Bu davetin adeta bizdeki pazarcının “Gel vatandaş, gel !” çağrısına benzediğini. Harlı bir fırın gibi “Beni besle, odun atmaya devam et. Varlığım buna bağlı” dediğini. Yakıtının da genellikle fotoğraflar olduğunu.

Gerçek şu ki, iletişimin bu tür dijital malzeme ile ve paylaşım şekline dönüştüğü bir zaman dilimi yaşıyoruz. Bu nevi haberleşme eskinin mektuplaşmalarını, muhabbetlerini hatta telefon görüşmelerini bitirdi. Şimdi insanlar bilgisayarları başına geçip her gün kendi magazin sayfalarını yayınlayabiliyorlar. Durum böyle olunca da bizim sevimli “Ne var ne yok ?” sözcüklerimizin hiçbir anlamı kalmadı gibi.
 
Çok çok eskiden dumanla, davulla, güvercinle mesajlaşan insanoğlu zaman tünelinde mors alfabesiyle ya da bayrak kullanarak Semaphore [2] sistemi gibi çok değişik haberleşme yöntemleri kullandı. Telgraf, telsiz, teleks ve telefon araçlarıyla iletişim kurdu. Ama telefon telgrafı, Fax teleksi, e-mail de mektubu sonlandırdı.

Şimdi bilgi çağının doruğunda yaşıyoruz. Gelişen elektronikle birlikte bilgisayar kullanımı yaygınlaştı. İnternet devrimi ve cep telefonu dalgasıyla yeni bir dijital iletişim türü ortaya çıktı. Şimdi SMS’ler, e-postalar, sohpet odaları, twitter, facebook ve instagram var. Daha da neler göreceğiz kim bilir. 

Her neyse. Biz zamanın getirdiği bu haberleşme imkanlarını da kullanarak “Emr-i bi'l ma'rûf” [3] yapmaya devam edelim. Zamanın getirdiği her türlü yozlaşmaya karşı dik duralım. İnsan olmamızın gereği “Okumayı ve düşünmeyi” bırakmayalım diyorum. Mesela yaşadığımız günleri düşünelim sırasında. Geleneğin ötesinde anlamlarını yeniden hatırlayıp “idrak” edelim. Böylece inşallah onlarda gizli manevi fırsatları da kaçırıp ıskalamamış oluruz.

İşte bu yıl 30 Nisan Çarşamba günü üç ayların ilki olan Receb-i şerîfin de ilk günü. Kamerî ayların yedincisi Recep ayı ile başlayan, Şaban ayı ile devam eden ve onbir ayın Sultanı Ramazan ile tamamlanan bu mübarek iklim hayırlara vesile olsun inşallah.

Ümid ve dua ederiz ki Müslümanlar hiç değilse eski araplar kadar bu ayların kadim manasına saygı göstersinler. 

Çünkü, Recep ayı aynı zamanda haram aylar denilen dört kamerî ayın da sonuncusu. Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce, Muharrem ve Recep ayları Hz. İbrahim’den beri muhterem kabul edilmiş ve savaşmak haram [4] sayılmış. İslam dini de tevhidî gelenekte var olan bu iyi ve güzel uygulamaya [5] dokunmamışken, Kur`ân ancak, düşman tarafından taarruz edilmesi halinde, savaşa müsaade [6] etmişken bugün İslam dünyasının haline bir bakınız. Ne içler acısı, ne yürek yakan, ne gönül burkan manzaralar bunlar?

Dileriz ki bu mübarek günler-aylar artık islam dünyasında akan kanın durmasına vesile olur. Biz de bu kutlu barışa şahid oluruz.

Zira, bugünden itibâren, manevi yoğunluğu olan bir iklime girmiş durumdayız. İnsanımızın "Üç Aylar" [7] diye andığı bu ayların islam inancında çok özel bir yeri var. Bunlardan birincisi olan Receb, Alahü teâlânın ayı; ikincisi olan Şa'ban, Peygamber Efendimizin (S.A.V) ayı; Ramazân-ı şerîf de ümmet-i Muhammed'in ayı olarak biliniyor.

Üç aylar bu anlamda, arınma, bağışlanma ve ibâdette yoğunlaşma ayları. Ramazan ayı zaten başlı başına manevi bir atmosfer. İslâm'ın beş temel esasından biri olan oruçlarımızı o ayda tutuyoruz. Bu yüzden, Ramazan ayına onbir ayın sultânı deniliyor. Sonunda da mü’minlere bayram etme imkanı verilmiş.

Üç ayların içinde, çok sayıda mübârek gün ve gece var. Örneğin kandil gecelerinden dördü [8] bu aylarda. "Mübarek" sıfatı zaten bereketli, hayırlı, faydası bol, feyizli anlamına geliyor. Kültürümüzde “kandil” sıfatıyla anılan, kıymet ve hürmet gösterilen geceler bunlar.

Bu mübarek zaman durakları vesilesiyle birbirimizi tebrîk ediyor, aile büyüklerimizi, eşimizi dostumuzu, akraba ve komşularımızı arayıp soruyor, dualarını alıyoruz. Şimdilerde herkesin elinde envaî çeşit cep telefonu ve mesaj imkânı var. Kaldı ki e-posta, facebook, twitter ve benzeri sanal alemde bile en fazla iletişim yoğunluğu yine böyle gün ve gecelerde yaşanıyor.

Kandil olduğunu ilkin o mesajlardan öğreniyoruz. Hepimiz bu gecelerde hiç değilse bir kandil simidi alıp arkadaşlarımıza dağıtmış, evimize götürmüşüzdür. Evlerde de pişiler, kurabiyeler, hayırlar yapılır o gün. Çocuklar tabak tabak taşır konu komşuya bunları. Hem de hiçbir ayrım yapmadan.

Yetîmler, fakîrler, garîpler hatırlanır, çocuklar sevindirilir akşam karanlığında. Minarelerin, şerefelerindeki lambalar hiç sönmez sabaha kadar. Güzel sesli salâlar okunur, bu çağrıyla hep birlikte camilere gidilir. Çoluk çocuk, genç, yaşlı o gece camilerde kılınan namazların, getirilen selat-ü selâmların, duâların huşûsu gerçekten bir başkadır. Bir başkadır kandiller, arefe ve bayram geceleri.

İşte bu ışıklı zaman duraklarından biri de Recep ayının ilk cuma gecesi, yani 1 Mayıs Perşembe gününü 2 Mayıs Cuma gününe bağlayan gece mübarek Regâip kandili.

Regâib, arapça bir kelime. “Reğa-be” kökünden geliyormuş. “Reğa-be”, kelimesi de, anlam olarak herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demekmiş. İşte Regâib, çok bağış ve bol ihsân anlamına gelen "rağîbe" kelimesinin de çoğulu oluyor.

O yüzden inanılır ki, bu gecede Allah müminlere rahmet ve mağfiretini bolca verir. Beklenir ki bu gece mü’minlere, ragibetlerde (ihsanlar, ikramlarda) bulunulur, bu geceye hürmet edenler affedilir. İnşallah bu gece yapılan dualar kabul olur. Namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere sayısız sevap verilir.

Bu geceye özel bir ibadet türü yok. Ancak, diğerleri gibi bu mübarek gecenin de; tevbe, dua, namaz Kur'ân okuma, zikir, salavat vb. ibadetlerle değerlendirilmesi tavsiye ediliyor. Örneğin; Perşembe günü oruç tutup, gecesini ibadetle geçirmek; hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmak, Kur’ân-ı Kerîm okumak, zikir ve tövbe istiğfar etmek gibi bilinen şeyler bunlar.

Bazı mekânlar diğerlerinden nasıl daha kutsalsa, bazı insanlar emsâlinden nasıl daha değerliyse, bazı zamanlar da benzerlerine nazaran çok daha mübârek görülmüş. İşte Regâip kandili de, mübarek üç ayların başlangıcını işaretleyen kutlu bir zaman durağı.

Rabbim üç aylarımızı hayırlı, Regaip kandilimizi mübarek kılsın.

----------------------------------------------
[1] Merkantilizm orta çağın sonları ile sanayi devrimi arasında kalan Dönemdir (1500-1800).Avrupa’ya özgüdür, orada doğmuş ve gelişmiştir. Döneme damgasını vuran iktisadi faaliyet türü “ticaret”tir. Ticaretteki artış geçimlik tarımı yıktı ve piyasaya yönelik üretim yapmasına yol açtı. Bu dönemim kapitalist sınıfını sanayiciler, büyük tüccarlar ve bankacılar oluşturmaktadır.
[2] Semafor (Semaphore) gemiler arasında görsel olarak haberleşmeye yarayan bir sistemdir. Telsizin icat edilmesi ile birlikte kullanımında büyük ölçüde azalma görülmesine rağmen, günümüzde sadece askeri alanda kullanılmaktadır. Amerika ve Japonya Deniz Kuvvetleri'nin resmi haberleşme sistemidir. Dağcılıkta da, konuşarak haberleşmenin zor olduğu yerlerde, semafor kullanılmaktadır.
[3] Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker "İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek" anlamına gelen Kur'an kökenli bir Arapça ifadedir. İnsanlara iyiliği göstermek ve kötülükten sakındırmak manasında bir deyiş gibi günlük yaşamda da kullanılmaktadır.
[4] Zira, bunların ilk üçü hac ayı, dördüncüsü umre ayı. Bu aylar, haram ay ilan edilerek insanlar, barış içerisinde yaşamaya alıştırılmış, hac ve umre için Mekke`ye gelen insanların güvenle gelip dönmeleri sağlanmıştı. Bu güven ortamı insanların hac ibadetini rahatça yapabilmelerini sağladığı gibi aynı zamanda Mekke ve çevresinde oturanların geçimlerinin de sigortasıydı. Araplar haram aylar girdiği zaman bir saygı işareti olarak savaştan ve her türlü saldırıdan kaçınırlarmış.
[5] Aslı Hz. İbrahim(a. s. )`e dayanan temel amacından uzaklaştırılmış olsa da bu aylarda savaşmamak gibi güzel uygulamaları İslam dini sürdürmüş, bu aylarda kendilerine savaş açılmadığı sürece Müslümanlar müşriklerle savaşa girmemişlerdir. Kur`an-ı Kerim`de “Haram Aylara saygı gösterilmesi emredilmektedir. (Maide, 5: 2; 97)
[6] Kur'ân-ı Kerim'de haram ayları ile ilgili âyette şöyle buyurulmaktadır: "Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü (hürmetli) haram aylardır. İşte bu dosdoğru nizamdır. Öyleyse o aylar içinde (Allah'ın koyduğu yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin; sizinle topyekun savaşan müşriklerle siz de topyekün savaşın. Ve bilin ki Allâh, sakınanlarla beraberdir." (Tevbe, 9/36)
[7] "Recebü'l-ferd", "Şa'bânü'l-muazzam" ve "Ramazânü'l-mübârek"
[8]  Recep ayının ilk Cuma gecesi (1 Mayıs Perşembe) Regâib, 27. gecesi (25 Mayıs Pazar) Miraç, Şabân ayının 15. gecesi (12 Haziran Perşembe) Berat, Ramazan ayının 27. gecesi (23 Temmuz Çarşamba) ise Kadir gecesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder