20 Aralık 2013 Cuma

109 20 Aralık 2013 Cuma 23:30 ESKİMEYEN KELİMELER.................Küfür, Fitne, Nifak, Fesat

Küfür

Küfür; sövme, sövmek için söylenen söz, sövgüdür. İnkâr, reddetmek, yok saymak, görmezlikten gelmek gibi anlamlara gelir. Örneğin İslam'ın inanç esaslarını reddeden kişiye kâfir denir.

Küfürü, kötü söz söylemek olarak biliriz. Halbuki, küfür Kurani bir kavramdır ve örtmek [1]anlamındadır.

Kötü söz, küfürün bir aracıdır. İnsan, yalan yanlış konuşarak hakikate küfür etmiş yani üzerini örtmüş olur.

Buradaki incelik örtüdür. Batıl olan herşey örtüdür. Hakikat ise hep oradadır, yok edilemez. Batıl örtüsü kaldırılır, silinip atılır ama hakikat ışığı sönmez. Karanlık nasıl aydınlığı örtemiyor, yok edemiyor ama aydınlık gelince karanlık yok oluyorsa, bu da böyledir. Karanlık, nasıl aydınlığın az olma durumu ise, batıl da hakikati haykıranların az olma durumunda ortaya çıkan geçici bir durumdur.

Demek ki, küfür etmek sadece kötü söz söylemek değildir. Ancak 'Kafir' kelimesinin de aynı kökten türediğini, kafir kelimesinin küfür [2] eden, hakikatı örten anlamında olduğunu düşünürsek “küfür etmenin”, “küfürlü konuşmanın ve yazmanın” vahametini görmek lazımdır.

Fitne

Fitne; Karışıklık, kargaşa demek. Fitne fücur; Fitne çıkaran kimse, fitneci, ara bozucu anlamındadır.

Fitne, ilk önce imtihan, deneme ve sınama anlamında kullanılmış, daha sonra kapsamı genişlemiştir. Kur’an-ı Kerîm’de altmış kadar ayette bu kelime ve türevleri çeşitli anlamlarda [3] kullanılır. 

Örneğin; Azgınlık, sapıklık, azap, fikir karışıklığı, ayrılık, bir şeye tutkunluk, günah, küfür, rüsvaylık, göz alıcı güzellik, mal ve evlat gibi.

Hz. Peygamber’in fitne mefhumunu tefsir eden sözleri, [4]hadis kaynaklarının “Kitâbü’l-fiten” kısımlârında yeralmıştır.

Hayatın fitnesi” dünyaya aldanmak, arzuları meşrû olmayan şekilde kullanmak, cehâletin arkasında koşmak ve ölüm sırasında imtihana [5] tabi tutulmaktır.

Bir kimsenin ailesi yüzünden fitnesi,[6] onlardan dolayı meşrû olmayan işler yapması, sözler söylemesi; malı yüzünden fitnesi, haram yoldan kazanıp, meşrû olmayan yerlere sarfetmesi; çocukları yüzünden fitnesi, onlara olan aşırı düşkünlüğü sebebiyle birçok hayır işlerine fırsat bulamaması, onların geçimi için haram yoldan kazanç sağlamaya kalkışması; komşusu yüzünden fitnesi ise, iyi ve varlıklı olan komşusuna karşı kıskançlık duymasıdır.

Sonuç olarak İslâm’da kişinin fitne ve fesattan uzak, temiz bir hayat sürmesi, mânevî olgunluğa [7]ulaştıracak amellere sarılması amaçlanmıştır.

Nifâk

Nifak; geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuktur. İslam inancına göre; Mümin gözüküp, iman ettiğini dili ile belirtip, kalben inanmamaktır. Bu anlamda nifak; içi başka dışı başka olmak, yani ikiyüzlü yaşamaktır.

Dinen bir küfür çeşidi olan nifak, dışarıdan mümin ve Müslüman görünmekle beraber kalben Allah'ı, İslam peygamberlerini ve imanın diğer esaslarını kabullenmemek, inanmamak mânâsına gelir. 

Bu hal içinde olan kimseye münafık denir ve kalben inanmadan, sadece görünüşte inanmış, inanıyor gözüken kişilere söylenir.

Ancak, münafık kişi münafıklığını ve küfrünü beyan etmedikçe ona bir Müslüman gibi davranmak zorunluluğu vardır.

Bir de ahlaki açıdan münafık [8] vardır. Bunlar, diliyle Müslüman olduğunu söylese ve hatta bunda samimi olsa bile, ameli ve ahlakı ile, yani yaptığı işler ve karakteriyle müslümana benzemeyen, İslamın temel ilkelerine ters düşen bir huy ve gidişatta olanlardır.

Fesat

Sözlükte  fesat; bozukluk, hile, kargaşalık haline verilen isimdir. Bunları yapan, karıştırıcı, arabozucu ya da herhangi bir konuda iyimser olmayan, kötü yorumlayan kişilere de fesat denir

İslam bilginleri yeryüzünde fesat çıkarmanın “insanlar arasında Allah’a isyan” anlamında olduğunu söylerler. Zira Allah’ın insanlara emir ve tavsiyeleri daima hayır ve iyi olan, adil ve doğru olan şeylerdir. 

Elbette bunlara aykırı olan her şey bu yüce emirleri ve insanlığı hayra sevk eden değerleri, bozup ifsat edeceği için barış ve huzur ortamını ortadan kaldırarak toplum düzenini ve insanın istikametini bozar. İnsanlar arasında adalet ve hakkaniyet kalkar, zulüm ve haksızlık yayılır, kan dökülür, anarşi ve terör yeryüzüne hâkim olur. İşte fesat da budur. Bu nedenle Kur’ân-ı Kerimde “fesat” kelimesi “bozgunculuk, anarşi ve istikrarsızlık” anlamında geçmiştir.

Buna göre, önceden düzgün ve salih olan bir şeyin bu vasıflarını kaybederek değişmesi ve bozulması fesat [9] olarak tanımlanır. Fesat sulh, salah ve ıslahın zıddıdır. Sulh, barış ve salah iyi olma halidir.

Fesat, ıslah edeyim derken daha da fena yapmak ve bozmak [10] anlamına gelen bir deyimdir. Genellikle cahil, aptal ve kötü niyetliler iyi olanı yapıyoruz, ıslah ediyoruz derken ifsat ederler. Ahmaklık alameti “iyiyi yapıyorum derken kötüyü yapmak” “kaş yapayım derken göz çıkarmaktır.” Cahil olanlar bilmeden iyi yapıyoruz derken kötüyü yaparlar.  Bu nedenle “her kötülük [11] iyi niyetten çıkar” “her kötülüğün [12] anası cahillik ve saflıktır” denilmiştir.

İnsanın girdiği yerde ise her türlü adaletsizlik ve kirlilik ortaya çıkmaktadır ki bu insanın fesadını anlatmak [13] için yeterlidir. Fesadın çoğu da idarecilerden ve çıkardığı buyruk ve yasalardan kaynaklanır. Zira bir kişinin fesadı belli bir çevreye tesir eder; ama çıkarılan bir buyruk ve yasa tüm milleti fesada [14] sürükler.

O yüzden yeryüzünde huzuru bozan fesatçılara karşı muslihlerin, yani ıslah edicilerin de birbirlerine yardım etmeleri [15] gerekir.

Kaynak: DİB ve Muhtelif
------------------------
[1] Ali Şeriati, Terimler Sözlüğü kitabında şöyle açıklıyor: Örneğin, çiftçi tohumu eker ve ardından üzerini toprakla örter. İnsanların kalbinde de hakikat vardır; ama bu hakikatin üzeri mutlak bir cehaletten, garezden, çıkarcılıktan ya da bilgisizlikten oluşan kara bir perdeyle örtülü olduğundan, buna küfür denir.
[2] Bazı mezhepler imanı kalbin tasdiki olarak tarif ederken, bazısı buna dilin ikrârı ve/veya âmeli de eklemiştir. Buna göre imanın tarifinde yer alan herhangi bir şartı, bölümü inkâr etmek veya inancın gerektirdiği amelleri yerine getirmemek küfür olarak tanımlanır.
[3] Değişik anlamlar için şu ayetleri örnek verebiliriz: “Fitneden sakının. Çünkü o, içinizden, sadece zulmedenlere dokunmakla kalmaz (onun musîbeti) günâhsızlara da dokunur” (el-Enfâl, 8/25).  “Yeryüzün de hiçbir fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer kötülükten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını çok iyi görür.” (el-Enfâl, 8/39) “Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi, siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür” (el-Bakara, 2/191). “Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın” (el-Mâide, 5/49). “Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve arzularına göre açıklamak niyetiyle müteşâbih ayetlere uyarlar” (el-Bakara, 2/7). “Bilin ki, sizin için mallarınız ve evlatlarınız ancak bir imtihandır” (el-Enfâl, 8/28).
[4] Hz. Âişe (r.anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre Resulullah (s.a.s.) namazın sonunda şöyle dua ederdi: “Allah’ım, kabir azabından, Mesih, Deccal’in fitnesinden, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Allâh’ım, hayatın ve ölümün fitnesinden, günâh ve borçtan da sana sığınırım”. Bir kimse “Borçtan dolayı çok sığınmanızın sebebi nedir?” diye sorunca; “İnsan borçlanınca konuşur ve yalan söyler. Söz verir ve sözünde duramaz” cevabını verdi (Buhâri, Vudû, 37,Ezân, 149, Cenâiz, 86-88, Cihad, 25, Deavât, 38, 39, 44-46; Müslim, Mesâcid, 128, 130, 132, Zikr, 49, Cenâiz, 86).
[5] Ölümün fitnesi; ölen kimseye görevli meleklerce sorulan, “rabbin kimdir?” sorusuna, şeytanın, bu kimsenin karşısına geçip; “Şüphesiz rabbin benim” diyerek onu yanıltmaya çalışmasıdır (Tirmizî).
[6] Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, II, 469
[7] Bu konuda Hz. Peygamber’in müslümanı tarif eden şu hadisi bize ışık tutmaktadır. “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir” (Buhârî, İman, 4, 5, Rikâk, 36; Müslim, İman, 64, 65; Ebû Dâvûd, Cihad, 2; Tirmizî, Kıyâme, 52).
[8] Peygamber Efendimiz (sav)in şu hadisi bu gerçeği güzel ifade eder: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, vadettiğinde sözünden döner, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete ihanet eder."(Tirmîzî, Îman, 14)
[9] Peygamberimiz (sav) hadislerinde fesadın “Bir şeyin bozulması ve istikametten ayrılması” (Tirmizi, Fiten, 13, 27; Ebu Davud, Cihad, 24) “Fitne ve huzursuzluk çıkarmak” (Buhari, Fiten, 21; Hudud, 31) “İki kişinin arasındaki dostluk ve sevgiyi ortadan kaldırmak ve aralarını ayırmak ve birbirine düşürmek” (Darimî, Rikak, 7; Tirmizi, Kıyame, 56) “İbadetleri bozmak” (Buhari, Ezan, 58; Vudu, 69; Salat, 15) anlamlarında olduğunu ifade etmiştir.
[10] “yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiği zaman onlar bizler ıslah edicileriz derler.” (Bakara, 2:11)
[11] Münafıklar ise kasıtlı olarak insanlara kötü olan ve sonucu kötüye çıkan iyi şeyleri tavsiye ederek ve yaptırarak fesada sebep olurlar.
[12] Şeytan ise hiçbir zaman insana bu kötüdür bunun için yapın demez; bilakis başında iyi gibi gözüken ve sonunda kötü olan şeyleri akıllarında uygun bir şekilde onlara fısıldayarak, bazen de faydalı diyerek yaptırır.
[13] Nitekim yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İnsanların kendi elleriyle yaptıkları şeyler yüzünde karada ve denizde fesat ortaya çıktı” (Rum, 30:41) ayeti bunu veciz bir şekilde ifade etmektedir.
[14] Yüce Allah bu hususu “İnanmayanları idareye geçirdiğimiz zaman onlar hemen ekini ve nesli helak etmeye ve yeryüzünde fesat çıkarmaya koşarlar. Allah bozguncuları ve müfsitleri sevmez.” (Bakara, 2:205) “bir beldeye girdikleri zaman o beldeyi perişan eder, harap ederler ve beldede bulunan izzetlileri zelil ederler” (Neml, 27: 34) ayetleri ile bize haber vermektedir.
[15] Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İnkârcılar birbirlerinin yardımcılarıdır. Siz ıslah edici mü’minler olarak birbirinize yardımcı olmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur” (Enfal, 8:73) buyurarak salihlerin ve iyilerin de birbirlerine yardımcı olmalarını istemektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder