Ankara’nın
sisi pusu / Çöker her sabah / Gri bir tül gibi / İner, kalkmaz korkusu
Derler
ki / Yağmurlu günün kuytusu / Puslu sabah uykusu / Ağırlaşır gözlerim / Beynimde
döner burgu / Gün doğmaz mı sorusu
Kurtlar
pusu severmiş / Ben değilim bilemem / Görmeliyim önümü / Sıkar göğsümü hepten /
Sokağın kirli örtüsü
Öğle
gibi açılacak / Dağılacak bilirim / Amma insanız işte / Kalkmayacak sanırım
Ankara
her gün değişir / Halden hale dönüşür / Sisin pusun içinden / Binbir hile dökülür
Yine
de hayır vardır / Her günün sabahında / Buzlu camlar kazınır / Umutla yola
çıkılır
Ankara’nın pusu işte / Soğuk olur kışı
böyle / Havası gibi serttir / Gündemleri bile öyle
Bu şiiri bugün yazdım. Sise pusa şiir mi yazılırmış demeyin. Etkilenmişim
demek ki. Özellikle de yılın bu zamanında sürekli tekrarlanırsa. Demek ki
sonbaharda üstüme çöken hüzün hala dağılmamış. Bir kar yağsa havamız değişecek,
kış gibi kışlara hasretiz. Sis pus insan ruhunun böyle zamanlarda yaşadığı
melankoliyi daha da arttırıyor. Ama kıştan bahara geçtiğimiz gibi içinde
umutlar da saklı. Tıpkı Ankara’da yaşayanların haber bültenlerinde “kötü
haberler” kadar “iyi haberlere” de alışkın oldukları gibi.
Sis genelde bilinen bir hava olayı. Ama pus diye de bir şey var. Ankara'da
yaşayanlar orta Anadolu'nun karasal ikliminde sık sık pus uyarısıyla
karşılaşırlar. Pus, görüş mesafesini çok azaltmayan bir tür hafif sis
demekmiş. Atmosferdeki çok küçük su damlacıklarından oluşuyormuş. Havada
asılı duran çok küçük ama kirli, sıvı su damlacıkları. Sis ile pus arasındaki
tek fark görüş mesafesi. Görüş mesafesi 1 km'den az ise sis, eşit veya fazla
ise pus kabul ediliyormuş. Damlacık sayısı çoksa, ileriyi görmemiz o kadar
zor oluyor işte.
Sisin oluşması için rüzgârsız, bulutsuz ve uzun geceler ideal. Bu nedenle
yüksek basınç merkezlerinin hakim olduğu kasımdan mart ayına kadar sisli hava çokça
görülüyor. Özellikle de Ankara’da. Bu günlerde yer yüzeyi geceleri ışınım
kaybıyla soğuduğundan yüzeye temas eden havada yoğuşan su buharı havadaki
kirleticilerle birlikte smog denilen kirli ama çok küçük damlacıklara
dönüşüyor. Güneş ortaya çıkınca sis de yok olmaya başlıyor. Ancak
kirleticiler sisi oluşturan damlaların buharlaşmasını zorlaştırdığı için pus
şehrin üzerinde kalabiliyor.
Çok eskiden başrolünü Hz. Musa'yı canlandıran Charlton Heston'ın
oynadığı 1959 yapımı "The Ten Commandments" (On emir) filmini
seyretmiştim. O filmde Hz. Musa ile Mısır Firavunu arasında geçen olaylar
anlatılırken bir sahne hala hatırımda. Hz. Musa'yı dinlemeyen Firavun ülkesine
mucize şeklinde bazı musibetler arız olur. Bunlardan bir tanesi de Mısır
başkentinde havada dolaşan, kapıdan pencereden en ufak aralıktan
girip evlerde ölümlere yol açan duman benzeri bir sis-pus'tur. Neden
bilmem geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız corona virüsü de aynen o sahnedeki
musibete benzetmiştim.
Dünyada sislerin en ölümcülü Aralık 1952’de Londra’da meydana gelmiş. 5
Aralık’ta rüzgârın dinmesiyle sis oluşmaya başlamış ve bundan sonraki üç gün
boyunca da yoğunlaşmış. Görüş mesafesi birkaç metreye inmiş ve trafik tamamen
durmuş. Halk, soğukla mücadele etmek için gerekenden, daha çok evlerini
ısıtınca daha çok kömür tozu ve sülfür dioksit havayı zehirlemiş. Bu durumda
Londra'lılar ağızlarında maskelerle, kaldırım boyunca binaların duvarlarına
dayanarak yollarını bulup işlerine gidebilmişler. Bu sis ve hava kirliliği
yüzünden yalnız Londra bölgesinde 12 bin kişi ölmüş. Ben duymamıştım.
Bilmediğim başka şeyler de varmış. Çoğumuz farkında olmasak da ülkemizde
sis ve dumanın oluşturduğu “smog” denilen zehirli karışım KOAH, astım, alerjik
rinit gibi solumun yolu hastalıklarında patlamalara neden oluyor. Sonuç olarak
insanlar sağlığını kaybedip tedavi olmak için de çok daha fazla para
harcıyor. Bu nedenle, böyle günlerde birçok ülkede “Hava Kalitesi Endeksi”
belli bir değere ulaşınca halka “smog uyarısı” yapılıyormuş. Demek ki sis, pus
deyip geçmemek lazım. Özellikle Ankara’nın siyasi gelgitlerini, durduk yere
kararan bozaran havalarını, anaforlarını, sonra güneş açar gibi durulup
ısınmasını manâlandırmam hiç de boşa değil düşünürseniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder