10 Mayıs 2024 Cuma

11 Mayıs 2024 Cumartesi TORUNLARIMA MEKTUPLAR....................ANILAR 11 Mayıs

Yılmaz YALÇIN
11 Mayıs 2013

Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları
4 Nisan 1953, Saat 02:15

Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı.

Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı.
Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı.
Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler.
Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi.
Ah Bir Ataş Ver
Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği

Yilmaz Yalcın
Yüreğimin sesi-II- albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

11 Mayıs 2019


Göklerin süsü kuş
Kalbimin eşi kuş
Ey şehrin kumaşı
Güvercinim, meleğim
Mabedler deseni kuş
İnsana kadim yoldaş
Eşine daim sırdaş
Güzellikte tek taş
Güvercinim, sevdiğim
Gönlümün özeli kuş
Unutmuşum…
Herkese ölüm var
Değil mi ?
Demek vuslat zamanı
Vakti saati gelmiş ki
Önüme düşüverdin
Zümrüt yeşili çimler
Kucaklamıştı seni
Çırpındın bir süre
Eşine katılmak için
Uçamadın ne çare
Kanatların açıktı
Gözlerin de öyle
Bir eş uçuşuyordu
Başında çaresizce
Dönüp duruyordu
Belki de
Olmalıydım yanında
Ne var ki
Aramızdaki duvar
Engeldi erişmeme
Ecelin elindeydin
Bakabildim öylece
Bir ara
Kaldırdın başını
Göğe doğru sessizce
Dua gibiydi o bakış
Ya da veda gibi eşine
Çıkmadı ağzından
Ne bir ses, ne bir nefes
Mecalsizdi her halin
Bıraktın kendini ardından
Yeşilin kollarına son kez
Eşin yine çırpındı
Başında ümitsizce
Döndü gitti feryatla
Ve bitti bir ömür
Uçtu gitti güvercin
Güvercinim,naifim
Bilir miydin acaba
Her can ölümlüymüş
Vakti gelince
Acısı tadılacakmış

11 Mayıs 2020 Pazartesi 12:30 CORONA GÜNLERİ..............................Anneler günü

Anneler günü

Bugün anneler günü. Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar gününü bu adla kutluyoruz. Kuşkusuz böyle bir gün bütün anneleri onurlandıran özel bir gün. Değişik günlerde de olsa hemen hemen bütün dünyada kutlanıyor. Anneler hatırlanıyor, aranıyor, ziyaret ediliyor ve kendilerine çeşitli hediyeler alınıyor.

Bizim tarihimizde, geleneğimizde olmayan bir kutlama. Sebebi basit; bizim kültürümüzde "anne" zaten çok önemli ve değerli. Onun hatırlanması, aranması ve ziyaret edilmesi için özel bir güne ihtiyacımız yok. Onu yılda bir güne indirgemek başlangıçta bize ters gelmiş olmalı. Bizim için anne aileden ayrı bir kişi değil. Büyük aile kültüründe zaten iç içe yaşanmış geçmişte. Bizde hediyeleşme de sünnettir, karşılıklıdır ve böyle günlerle sınırlı kalmaz.

Yine de tüketim ekonomisinin desteklediği, popüler kültürün yaşattığı günlerden birisi anneler günü. Yılbaşı, sevgililer günü, kadınlar günü, babalar günü gibi. sıradan kutlanan günlerden. Artık kimse nereden çıkmış, aslı nedir diye merak etmiyor. Hele hele annelerin sahiplendiği bir konuda aykırı düşünmek hiç mümkün mü?

Ancak köprülerin altından çok sular geçti. O artık kabullenmiş olduğumuz, kendimize uydurduğumuz hediye günlerimizden birisi. En çok da onu çiçekçiler, giysi, zinet ve hediyelik eşya satıcıları gözlüyor. Bu da çok normal, nihayetinde bu vesile biraz para kazanacaklar değil mi? Yanlış anlaşılmasın karşı olduğumdan değil, ben kelimeler gibi böyle şeylerin de aslını, kökenini merak ederim.  Anneleradanan bu özel gün nasıl ortaya çıktı, ne zamandır kutlanıyor biraz araştırdım.

Bu nevi günlerin kaynağı diğerleri gibi batı kültürü. Ama bu günün kökenleri taa antik yunan mitolojisine kadar dayanıyormuş. Meğerse mitolojiye göre pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verilen yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlamış. Antik Romalılar da ilkbahar festivallerini İsa'nın doğumundan 250 yıl öncesinden beri ana tanrıça Kibele onuruna kutluyorlarmış.

Bir de 1600’lerin İngiltere’sinde “Anneler Pazarı” kutlaması var. “Lent” adı verilen ve Paskalya’nın 40 gün öncesinden başlayan sürecin dördüncü pazarında kutlanılan “Anneler Pazarı” ile bütün İngiliz anneler onurlandırılırmış. O zamanlar yoksul İngilizler’in çoğu, varlıklı ailelerin yanında hizmetçilik yapmakta olduklarından ve çalıştıkları evler çoğunlukla kendi evlerinin çok uzağında kaldığından, işverenlerinin yanında yaşamasına izin verilirmiş. İşte bu “Anneler Pazarı”nda o hizmetçilere izin verilir, evlerine gidip günü annelerinin yanında geçirmeleri teşvik edilirmiş. “Anneler Pastası” denilen özel bir pasta da bu kutlamanın olmazsa olmazıymış.

Hristiyanlığın Avrupa’da yaygınlaşmasıyla kutlama biçim değiştirerek “Kilise Ana” gününe dönüşmüş. Kendilerine hayat veren ve kötülüklerden koruyan gücün “Kilise Ana” olduğuna inanıldığından zamanla kilise festivali ile “Anneler Pazarı” kutlamaları birbirine karışmış. Böylece Avrupa'daki insanlar, kiliseyle birlikte annelerine de şükranlarını sunar olmuşlar.

ABD’de ise Anneler Günü ilk defa 1872’de Julia Ward Howe tarafından, barışa adanan bir gün olarak önerilmiş. Bayan Howe her yıl Boston’da Anneler Günü kutlamaları organize etmiş. Derken 1907 yılında Philadelphia’da Ana Jarvis adında bir kadın, ulusal bir Anneler Günü için kampanya başlatmış. Bayan Jarvis, West Virginia eyaletinde annesinin bağlı olduğu kiliseyi, annesinin vefatının ikinci yıldönümü olan mayısın ikinci pazarında, Anneler Günü’nü kutlamaya ikna etmişBöylece ertesi yıl Anneler Günü, bütün Philadelphia’da kutlanmaya başlamış. 1908 yılında başlatılan bu uygulama 1914 yılında Kongre'nin onayıyla Amerika Birleşik Devletleri çapında genişlemiş.İşte bugün bütün dünyaya yayılmış bulunan "Anneler günü" nün hikayesi bu.

Neyse ne, ben de bütün annelerimizin bu gününü kutluyor, vefat etmiş olanlara da rahmetler diliyorum.

Yilmaz Yalcın
 profil resmini güncelledi.
11 Mayıs 2020

1973_Lise bitmiş daha üniversiteli olmamışım. Rahmetli annemle evimizin Bahçesinde




Yilmaz Yalcın
Ne düşünüyorum -III- albümüne 11 Mayıs 2022, 14:30 tarihli yeni bir fotoğraf ekledi.

11 Mayıs 2022


Zihinsel gezinmeler…(ı)

Uzun zamandır insan zihninin sınır tanımaz, kontrollü kontrolsüz gezinmelerini yazmak istiyordum. Bugüne nasipmiş. Elbette konunun bilimsel yönünü kastetmiyorum. -Belki bende bu süreçte işin o yönünü hem öğrenir hem yazarım.- Ama herbirimizin yaşamında şahit olduğu; bazen geleceğe dair hayal kurma, bazen geçmişin bir sinema şeridi gibi gözümüzün önünden akması, bazen planlarımıza eşlik eden yap bozlar, bazen de rüya şeklinde karşımıza çıkan zihinsel gezinmelerden söz edeceğim.
İnsan zihni o anlarda bir tür sinema filmi kurgucusu gibi çalışır. Çoğu zaman nerede başlayıp nerede biteceğini, nasıl bir gezinti yapacağımızı bilemeyiz. Bu durum sadece "Şimdi ne yapacağım, niçin, nasıl, ne zaman ve nerede yapacağım sorusunun cevabı için kontrollü bir şekilde gerçekleşir. O durumlarda bile bize sık sık sürprizlerle, "ya şöyle olursa?" sarsmalarıyla karşı karşıya getirmesi onun tabiatından geliyor.
Farz edin yürüyorsunuz, ya da bir araçtasınız; etrafınızda gördüğünüz her şey size o zihinsel gezinmeyi başlatabilir. Gördüğünüz bir insan yüzü, levha, çiçek ya da manzara zihninizde evrilir, çevrilir sürekli objeden objeye, konudan konuya atlar. Kendinize geldiğinizde bakarsınız ki hiç ummadığınız, çok alakasız bir şey üzerindedir. Arada zihninizde canlanan onca şeyi artık hatırlamazsınız bile. Aralarındaki bağlantının nedenini sorgulamak da mümkün değildir.
Bu hal bazı durumlarda çok rahatsız edicidir. Aslında o durumda, o halde olmayı, o şeyleri zihninizden geçirmeyi hiç düşünmez, istemezsiniz. Hatta hiç hoşlanmazsınız ama işte kendinizi en olmadık zamanda en olmadık şeyleri aklınızdan geçirirken buluvermişsinizdir. Eskiden meşhur olmuş bir yarışma sözcüğünü (Geçiniz!) ısrarla mırıldanır, o düşünceyi zihninizden kovalamaya çalışırsınız. O hallerde beyninizdeki yönetmen size rağmen, kendi bildiğini okumaktadır. İyi ki "Değiştir!" komutunu verebiliyoruz, iyi ki o yaramaz yönetmenin kurguladığı filmi seyretmemeyi başarabiliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder