16 Ocak 2024 Salı

16Ocak 2024 Salı ; TORUNLARIMA MEKTUPLAR.......................ANILAR; 16 Ocak

 

Gün batımı/Gün doğumu duyguları
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.


16 Ocak 2017 


Güneş çekildi demin,

Doğdu bir renk akşamı.
Bu, bütün günlerimin,
İçime denk akşamı.
Akşamı duya duya,
Sular yattı uykuya;
Kızıllık çöktü suya,
Sandım bir cenk akşamı...

Akşam / Necip Fazıl Kısakürek
------------------------------
Fotoğraf: 16 Temmuz 2010 saat 20:28 Ayvalık Paşa limanında Gün Batımı

Gazete yazıları II
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

16 Ocak 2019

Sıra sende olacak

Sevgili adayım,

Herkesin bir siyasi görüşü olabilir. Bu görüşler siyasi akımlardan, ideolojilerden, tarihten, ekonomiden, felsefeden ve dini inanç gibi pek çok kaynaktan beslenirler. Toplum içinde kitapla, sanatla ve iletişim kanalları yoluyla yayılır, çoğalır, taraftar bulurlar. Siyasi fikirlerin temel özelliği devlet ve ülke yönetimiyle ilgili olmasıdır. Bu iddia dolayısıyla da demokrasilerde seçimlere odaklanmış politik faaliyetler olarak karşımıza çıkarlar. Her siyasi görüş sahibi mutlak bir politik eylem içinde değildir ama politika içinde olanlar kesinlikle siyasi amaçları olan kişilerdir. Ancak, her politik eylem içinde bulunan da siyasi olmaz.

Zira siyasi olmak için politik bir süreçten geçip seçilmek gerekir. Mazbatasını alıp ülke idaresinde artık bir rol sahibi olan kişi, nihayetinde siyasi bir kişiliğe ulaşır. Siyasiler görevleri icabı düşüncelerini kamusal alanda hayata geçirmek üzere politikalar geliştirirler. Toplum nezdinde güçlü kalmak ve yeniden seçilmek için politik faaliyetlere muhtaçtırlar. İçinde oldukları örgütleriyle birlikte politika yapar ve konuşurlar. Örneğin mahalli idarelerde görev almak üzere aday olanlar başlangıçta politik bir kisve taşırlar. İster muhtar, ister meclis üyesi, ister belediye başkanlığı için mücadele ediyor olsunlar siyasetin onlar için belirlemiş olduğu politik kulvarda yarışmaktadırlar. Elbette siyasi görüşleri vardır ve doğal olarak siyasilerle de etkileşim içindedirler. Adayların seçilme sürecinde izledikleri yol, uyguladıkları strateji ve taktikler de tamamen politik bir faaliyettir.

Politikalar neticede siyasetin uygulama biçimleridir. Bir yanıyla parti çalışmaları, teşkilatlanma, seçim kampanyaları ve propagandalar da bu kapsamdadır. Öte yandan siyasetin ulusal bazda yasal mekanizmalar eşliğinde takip ettiği uygulamalar,  ekonomik ve sosyal paketler, projeler de onun politikalarını oluşturmaktadır. Bunu hem kendileri, hem emrindeki kamu kurum ve görevlileri, hem de dayandıkları politik teşkilatlanmalar vasıtasıyla icra eder ve savunurlar. Bu alanda siyaset ve politika birbiriyle içli dışlıdır. Birbirlerinden etkilenir, yine birbirlerinden güç alırlar. Siyaset bir fikirse, politika eylemdir. Siyaset bir akılsa, politika o aklın dile, ele ve ayağa yansıyan biçimidir. Bu anlamda adeta bir paranın, bir madalyonun iki yüzü gibidir bu kavramlar.

Tabi ki göreve talip olanların iddia sahibi oldukları kamu görevleri için bazı politik öngörüleri, çözümleri, amaçları, hedefleri, strateji ve projeleri vardır. Topluma yansıyan vizyon,  ilke, amaç ve hedefleri seçilebilmek üzerine tasarımlanmıştır. Ancak bunlar, seçmen nezdinde bir karşılık görüp ne kadar oya dönüşüyorsa o kadar kıymet ifade ederler. Neticede öngörülen projeler ancak seçildikleri takdirde uygulanabilecektir. Bir başka deyişle seçmenlerin oyu karşılığı bunların hayata geçirilmesine söz verilmiş olmaktadır.  Seçildiklerinde, bir yanıyla siyasi bir yanıyla kamu görevlisi olacaklarından o vaadler artık onlar için bir yol haritasına dönüşür. Zira artık kendilerinden beklentileri karşılamak zorunda olan bir görev ve yetki sahibi olmuşlardır.

Hz.Yusuf aleyhisselamı bilirsiniz. Hani o daha küçücük bir çocukken kardeşleri tarafından kıskanılıp kuyuya atılmıştı da oradan geçen bir tüccar tarafından çıkarılıp köle olarak mısıra götürülmüştü.  Kur'an, Yusuf’un Mısır hükümdarından talebini bize şöyle beyan ediyor: “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Benim onu çok iyi koruyup kollayacağıma, bu konudaki bilgi birikimime güvenebilirsiniz. Çünkü iyi korurum, iyi bilirim." İşte o Yusuf’un Allah ecrini zayi etmemiş, şanı ve şerefiyle onu zindanlardan çıkarıp, devlet içinde iktidar ve yetki sahibi yapmıştır. Böylece Yusuf Mısır’da talip olduğu sağlam bir iktidar zeminine yerleştirilmiş, bu iktidar gücüyle Allah için, ülkesi için gerekeni yapabilsin istenmiştir.

Çünkü o yetki sahibi bir yönetici olarak ülkede hem adalet, hem de tevhid üzere yeni bir yönetim gerçekleştirmek istiyordu. Ancak o günün şartlarında mısır ülkesi için birinci derecede önemli olan şey gelecek kıtlık yılları için tedbir almaktı. Nihayetinde Allah bu sorun üzerinden onu, ilmini açığa vurmak, çözüm fikrini adeta bir proje ve program halinde hükümdara sunmak suretiyle zindandan kurtarıp yüksek yetkilerle mısır ülkesine hazineler nazırı yapmıştır. Dikkat edilirse "Beni bütün hazinelerin başına getir" diyen Hz. Yusuf, aslında sadece bir makam istememiştir. Ne yapacağını açıklamış ve bunun için özellikle tam yetki talebinde bulunmuştur. İşte bu yüzden bizim kültürümüzde Yusuf'un talebi misal gösterilerek, bir insanın kendi kabiliyetini açığa vurmak suretiyle kâfirden bile yöneticilik alması caiz görülmüştür. Ancak bunun şartı; adalete riayet etmek, görevin gerektirdiği hususları hakkiyle ifa edeceğine güvenmek ve o işin ehli olmaktır. Demek ki ihlas, ehliyet ve liyakati, talip olduğu hizmetle ilgili projeleri olması kaydıyla siyasi görevler istenebiliyor.

Ama işte sadece talip olmak, hatta seçilmek yetmiyor. Adayın daha sonrası için öncelikle iyi bir stratejik planı olmalı. Bu da, örgütün/kurumun iç ve dış çevresindeki değişimi tümüyle dikkate alarak misyonun ne şekilde gerçekleşeceğini gösteren bir yol haritası içermeli. Bu anlamda amaca ve hedeflere ulaşabilmek, hizmetlerde etkinlik, etkililik, kalite ve sürekli gelişimi sağlayabilmek için bazı somut proje ve faaliyetler gerektiriyor. Ancak, unutulmamalıdır ki başlangıçta öngörülen projeler listesi hiçbir zaman işlerin nasıl yapılacağını söylemez. Hatta strateji veya planlar da kendi başına bir anlam ifade etmezler. İyi çalışılmamış, temeli sağlam olmayan ve detaylandırılmamış projeler süslü bir yalan olmaktan öteye geçemezler. Daha da önemlisi projelerin ne olduğu ve ne kazandıracağı kadar nasıl uygulanacağı da önemlidir. Yani maslahat.

Ahmet Şerif İzgören bu alanda çalışmaları olan iyi bir kişisel gelişim uzmanıdır. Bir dönem Bursa’da kendisiyle dostluğum, iş arkadaşlığım oldu. "Avucunuzdaki Kelebek" adında çok güzel bir kitabı vardır. Başarı dahil herşeyin insana bağlı olduğunu anlatır. Size oradan bir hikaye: "On yaşındaki bir Japon çocuğun en büyük hedefi dünyaca ünlü bir dövüşçü olmakmış. Ancak beklenmedik bir trafik kazası sol kolunu tam omuz hizasından alıp götürmüş. Ama gene de ailesi oyalansın diye, onu Japonya’nın en ünlü hocalarından birinin yanına vermiş. Hoca, çocuğa tek kolla ve sadece sağ kolla yapılabilecek bir hareket öğretmiş. Çocuk tek bir hareket için senelerce çalışmış. Artık o hareketi dünyada en iyi yapan kişiymiş. Başka bir hareketi öğrenmek istediğinde hep ‘sen sadece bu hareketi bileceksin, bu harekete çalışacaksın ve bu hareketi dünyada en iyi yapan olacaksın o sana yeter’… cevabını alıyormuş. Hoca, günün birinde öğrenciyi bir turnuvaya yazdırmış. Oğlan korku içinde. Tek kol, tek hareketle turnuvaya nasıl katılacak ? Uzun lafın kısası çocuk önüne çıkan dev gibi rakipleri perişan edip turnuvayı kazanmış. Kucağında kupası evine dönerken dayanamamış ve hocaya sormuş: ‘Hocam ben bunların hepsini nasıl yendim ?’ Hoca gülümsemiş: ‘Evladım senin zaferinin üç sırrı vardı: Birincisi, aklına bir hedef koydun. İkincisi, en zor hareketlerden birini mükemmel öğrendin. Üçüncüsü de senin bu öğrendiğin ve yaptığın harekete karşı bir tek savunma hamlesi vardı, o da; hareketi yapanın, yani senin sol kolunu tutmak !”

Sevgili adayım. Öyle ya da böyle, inşallah elbet sonunda muradına nail olup seçileceksin. Ama cicim günleri çabuk geçer, şaşırmamalısın. O zaman sıra sende olacak. Bir davan, ufkun, projen yoksa işin zor olur. İnsanlar sözlerini tutmanı bekler. Yapamadığın her iş, havada kalan her proje ilmek ilmek boğazını sıkar. Vurdumduymaz davranıp, ‘dün dündü bugün bugündür’ deyip vaziyeti idare ile günleri yılları tüketmek kolay görünebilir. Ancak, beldene, şehrine ülkene çok büyük zararın olur. Belki kameralardan, insanların dilinden, kapındaki, peşindeki insanlardan kaçabilirsin ama kendinden kaçamazsın. Her aynaya baktığında burnun daha fazla uzamış olacak. Zira söylediğin her yalan başka yalanları üretmiş, nihayetinde kendini çirkin politikanın içinde dönüp duruyorken görüyor olacaksın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder