Şaşırtıcı gerçekler
Orjan'ın ilk adının "SINIRLI SORUMLU ORMAN VE JANDARMA MENSUPLARI SAHİL ARSA, TURİZM VE YAPI KOOPERATİFİ" olduğunu biliyor muydunuz? Ama 1978'deki ilk broşürleri "OR_JAN YAPI KOOPERATİFİ" logosuyla yayınlanmıştı. O günlerde brüt 400 m2 arsa metresi 120 TL'den 48 bin lira bedelle üye alımı yapılıyordu. Broşürde "Mensuplarımızın çoğunluğunu, Orman Bakanlığı personeli, subaylar, öğretmenler ile bunların yakınları oluşturmaktadır" cümlesi vardı. O broşürü hala saklarım.
1163
sayılı kanunda yapılan değişiklik sebebiyle "Kooperatifler ve üst
kuruluşlarının ünvanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer
verilmesi yasaklandığından" 11.genel kurulda kooperatifimizin ismi
"SINIRLI SORUMLU ORJAN TURİZM VE KONUT YAPI KOOPERATİFİ" olarak değiştirildi.
Böylece 1989 yılında hem "ORMAN VE JANDARMA MENSUPLARI" ifadesi, hem
de "SAHİL ARSA" sözcükleri ünvanımızdan çıkarılmış oldu.
Ancak,
sakladığın ilk broşürde geçen şu ifadeye özellikle dikkatinizi çekmek isterim: "Amacımız, yurdun çeşitli yörelerinde
oturan müstakbel ortaklarımızı, Ege kıyılarının en güzel ve seçkin manzaralı,
turistik yönden en gelişmiş yerinde arsa ve konut sahibi yapmaktır." Yine aynı broşürün son kısmında "ORJAN
arazisinin imar parselasyonu tamamlandıktan sonra ortaklarımıza tapuları derhal
takdim olunacaktır" cümlesi yer alıyordu.
1986'da
yapılan 8.nci Genel Kurul sonrası basılıp dağıtılan kitapçıkta ise şu bilgi
verilmiş: "24.11.1981 tarihinde
Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca 2.KONUT ALANI TURİSTİK TATİL KÖYÜ olarak
işlem görmüş, tasdik edilmiştir. Buna göre özellikle, TURİZME TATİL KÖYÜ olarak
hizmet verecek, yani turizm mevsiminde konutlarımızı turizmin emrine tahsisi
etmek veya kendimizle birlikte evimizin bir bölümünün turiste tahsisi edilmesi,
arazimizin önündeki "OTEL-MOTEL" VE "PLAJ TESİSLERİ" ve ona
uygun "TİCARET MERKEZLERİ" İLE TURİSTLERE HİZMET VERMEK VE
ORTAKLARIMIZIN yaz aylarındaki tatil ihtiyaçlarının bu tatil köyünde
edinecekleri 2.konutlarda geçirmek amaçlanmıştır."
Ancak
aynı kitapçıkta "Gerek genel kurullarda ve gerekse ortaklarımızla
yaptığımız görüşmelerde ve fikir alışverişlerimizde genelde çoğu dar gelirli
siz ortaklarımıza o yörenin kısa turizm mevsiminden yararlanma ve kendisi
dışında turizme hizmet etmek ve bu kanaldan gelir sağlamak amacıyla böylesine bir
yatırıma girmek istemediği anlaşılmıştır. Böyle bir yöne girmediği sürece de
Turizm kredisinden yararlanma şansımızın olmadığı ve olamayacağı
araştırmalarımızdan anlaşılmış bulunmaktadır" ifadeleri geçiyor.
Bu
nedenle ortakların kısıtlı imkanlarla "her mevsim kalabileceği bir ev
sahibi olmak" ve "bir an önce yuvasına kavuşma kararlılığı
içerisinde olduğunun anlaşıldığı" anlatılmış. Kooperatif böylece en
azından zihinsel açıdan keskin bir viraja girmek zorunda kalmış gibi görünüyor.
Belki
de bu yüzden, o günkü yönetim “İMAR PLANI
DEĞİŞİKLİĞİ ile hem TURİZM imkanlarından
hem de TOPLU KONUT KREDİLERİNDEN ve
BELEDİYE YARDIMLARINDAN istifade etme amacına yönelinmesi gerektiğini”
söylese de 36 senedir bu anlamda ciddi bir imar planı değişikliği olmadı/yapılamadı.
En azından TURİZM konusu o günden bu yana ciddi bir şekilde gündemimize
girmedi/giremedi. Orjan kamuoyu da bu meseleyi “TATİLCİ” ve “YAZLIK SAHİBİ
OLMAK” olarak algıladı ve öyle de bu günlere geldik.
Oysa ki daha 1982 yılında Belediye ve Tapu
Müdürlüğü nezdinde arazinin ifrazı yapılarak; 1) Konut Alanları 499.176
M2 2) İmar Harici Alanlar İçin 2.508 M2
3) Turistik Konaklama İçin 13.581
M2 ve 4) Günübirlik
Tesisler İçin 10.642 M2 olmak üzere 4 adet tapu
alınmıştı. İşte halen KOOPERATİFİN ELİNDE bulunan tapular bunlar.
Eskiler
hatırlayacaklardır 4.10.1986 tarihinde Orjan'da sembolik bir "ORTAKLARA
TAPU DAĞITIM TÖRENİ" düzenlenmişti. Böylece kooperatifin sahip olduğu 499.176
M2'lik 1 nolu Konut Alanları
tapusu kağıt üzerinde 1803 ortağa bölünerek her parseli 276,86m2 olan şu andaki
tapularımız verildi. ANLAŞILACAĞI GİBİ BU BİR TÜR HİSSELİ TAPU. Çünkü
bölüştürülen o konut alanı içinde caddeler, sokaklar, kaldırımlar, parklar ve
yeşil alanlar da var.
Neticede
TURİZM kelimesi sadece ünvanımızda ve algımızda kaldı. Geçenlerde resmi web
sitesinin açılması vesilesiyle herkes gibi ben de sevinmiştim. Yayınlanan
yerleşim planında gördüğüm eksikliği iletmek istedim, ancak talep/şikayet
modülü çalışmıyordu. Bunun üzerine sayın başkanı telefonla aradım. Durumu haber
verdim ve anlaştığımız üzere talebimi e-posta ile kendilerine ilettim. Ancak
iki haftadır ne güncelleme yapıldı, ne de bana bir geri dönüş oldu.
Halbuki
maksadım şuydu; yerleşim planına alınan 4 tapu işlensin ve son imar durumumuz
görülebilsin. Böylece arazimiz dışındaki yerimizi görelim, arazimiz içindeki
farklı işlevsellikteki bölgeleri de ayırd edebilelim. Özellikle “TURİSTİK
KONAKLAMA” İçin ayrılan
13.581 M2 alan ile “GÜNÜBIRLIK TESISLER” adıyla belirtilen 10.642
M2’lik yerlerin son şekli açıklığa kavuşsun istedim. Bu hem ileri geri
yapılan bazı spekülasyonları önler, hem de yönetimin açıklık taahhüdüne uygun olur diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz
konutlarımız bitip, İSKAN RAPORU ALARAK içine girdiğimiz halde AMAÇLANAN İMAR
PLANI DEĞİŞİKLİĞİ YAPILMADIĞI İÇİN, ortakları ferdi mülkiyete geçirecek GERÇEK
TAPULAR VERİLMEDİ/VERİLEMEDİ. Bu mesele bence kooperatifimizin en önde gelen,
en ağırlıklı ama nedense en fazla üzerinde durulmayan konusu. Şaşırtıcı değil
mi?
Tabi
ki bu meselenin sonuçları da oldu/oluyor da. Kooperatifin 20 yıl olan süresinin
önce 40 yıla, sonra da 60 yıla çıkarılması bunlardan biri. Dolayısıyla
Kooperatifin amacı sona ermiş olmasına rağmen bir türlü tasfiye/ya da
değişiklik sürecine girmemesi/girememesi bu yüzden.
2017
yılında Bakanlığa yazılan "işletme kooperatifine geçme" talebi ve bu
talebin "ÖNCELİKLE FERDİ MÜLKİYETE GEÇMELİSİNİZ!" cevabı ayrı bir
yazı konusu olacak kadar önemli. Zaten bu red cevabı üzerine konuyla ilgili
hiçbir hazırlığı olmayan yönetimin üçüncü uzatma, yani kooperatifin süresinin
60 yıla çıkarılmasından başka çaresi kalmamıştı.
Neticede
634 sayılı Kat mülkiyeti kanunu uyarınca SİTE YÖNETİMİNE GEÇMEMİŞ/GEÇEMEMİŞ
olmamız da aynı sebepten. Fiilen oturduğumuz 131 m2'lik konut alanımız için
276,86m2 üzerinden senelerdir iki katı fazla vergi veriyoruz. İşte bunlar
bildiğimizi sandığımız, ancak bildiğimizi de unuttuğumuz çarpıcı gerçekler.
Şimdi
varsa yoksa "Kanalizasyon ihalesi" üzerinde tartışılıyor. Biliyor
muydunuz ki, 1985'te yapılan ilk ihale de aynı şekilde tartışılmıştı. Hatta
8.nci genel kurulda yönetim bu yüzden İBRA EDİLMEDİ. Sonra ne oldu? Gelen yönetim işi bir alt
komisyona havale etti. O da herhangi bir usulsüzlük bulamadı ve geçmiş yönetim
böylece aklanmış oldu. Ama bizim kooperatif geçmişimizde bir iki ibra edilmeme
olayı var ki, bu da onlardan biri. Sonunda aklanmış bile olsalar ibra edilmemek
bir yönetim için oldukça ağır bir sonuç. Kimse böyle bir duruma düşmek istemez.
Öte
yandan o günlere şahit olan bizler biliyorduk ki "BETON BÜZLERLE
YAPILAN" o günün şartlarında oldukça cesur ve ileri bir sistemin çok çok
20-30 yıllık bir ekonomik-teknik ömrü vardı. Her şeyden önce fosseptik
ilkelliğini ortadan kaldırmış, zamanına göre modern bir projeydi. Elbette o
günlerde PLASTİK BORULARLA KANALİZASYON İNŞAASI ÜLKEMİZDE HENÜZ GELİŞMEMİŞTİ. Bütün alt yapılarda beton büzler
kullanılıyordu. Her şeye rağmen bizim gibi taban suyu yüksek bir arazide beton
büzlerin 36 yıl dayanması bile oldukça şaşırtıcı. Muhtemelen pek çok noktada
çürümüş büzler nedeniyle kanal atıklarımızın toprak içinde kendine yol açarak
aktığı düşünülüyor.
Şimdi
bu konuya yoğun bir şekilde muhalefet edenler önce dönüp genel kurul öncesinde
neden hazırlıksız olduklarını düşünmeliler. Ya da şöyle diyelim; şayet onlar
seçilmiş olsalardı Genel Kurul kararına rağmen Kanalizasyon ihalesini
yapmayacaklar mıydı? Yürüyen bir süreci askıya almanın, bir iki sene daha
ötelemenin sorumluluğuna katlanabilecekler miydi?
Bazıları
neredeyse ihale dosyasını komple isteyecek kadar aşırıya gidiyor. Bilindiği
üzere bu süreçler tümüyle teknik, mali ve hukuki ayrıntılar içerir. Ehli
olmayan kişilerin bölük pörçük bilgilerden çıkaracağı sonuçlar da büyük
ihtimalle yanlış olacaktır. Sabretmekte, yeni yönetime zaman tanımakta fayda
var. Yetkilerini kullansınlar ve görevlerini eksiksiz yapsınlar. Neticede
onların da yaptıkları işlerden dolayı sorumlulukları var. Denetim kurulunun da
öyle. Sonuçta doğru da olsa yanlış ta olsa genel kurulda karşımıza gelecekler.
İbra edilmeme satırı onlar için de geçerli.
Ben
bu noktada, hele de mevcut ekonomik şartlarda, yönetimin başarılı olup projeyi
aksamadan tamamlamasını dilemekten başka bir seçenek görmüyorum. Kuşkusuz onlar
da çok iyi hesap etmedikleri bir emrivaki ile karşılaştılar. Ancak yönetim yeri
tereddüt ve kararsızlık kaldırmaz. Halk tabiriyle şimdi "UMDUKLARI İLE
DEĞİL BULDUKLARI" ile karşı karşıyalar ve başarmak zorundalar. Üstelik
yönetim ve denetimde şeffaf olmayı, danışmayı, paylaşmayı ve birlikte yönetmeyi
kendileri vaad etmemiş miydi? Sabır ve olgunluk bize, gereğini yapmak da onlara
düşer.
Dipsiz
kuyularda cedelleşmektense tartışmaların sağlıklı bir düzeyde olabilmesine
katkıda bulunmak isterim. Bu yüzden önümüzdeki hafta Kooperatif mevzuatımızın
"bildiğimizi sandığımız ama bildiklerimizi de unuttuğumuz GÖREV, YETKİ VE
SORUMLULUKLAR" bahsine ışık tutmaya çalışacağım. Neticede eleştiri de bir
hak ama usulünce yapılırsa faydalı olur. Usul de mümkün olduğu kadar yasal zeminlerde
yapılırsa bir kıymet ifade eder. Böyle olmazsa yazılıp çizilenler en hafif
tabiriyle "nadan'lık" olur ve ne yazık ki onulmaz yaralara yol açar. Haftaya
görüşmek üzere hoşça kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder