15 Aralık 2021 Çarşamba

15 Aralık 2021 Çarşamba 14:30 ORJAN POSTASI..................................Şaşırtıcı gerçekler

Şaşırtıcı gerçekler

Orjan'ın ilk adının "SINIRLI SORUMLU ORMAN VE JANDARMA MENSUPLARI SAHİL ARSA, TURİZM VE YAPI KOOPERATİFİ" olduğunu biliyor muydunuz? Ama 1978'deki ilk broşürleri "OR_JAN YAPI KOOPERATİFİ" logosuyla yayınlanmıştı. O günlerde brüt 400 m2 arsa metresi 120 TL'den 48 bin lira bedelle üye alımı yapılıyordu.  Broşürde "Mensuplarımızın çoğunluğunu, Orman Bakanlığı personeli, subaylar, öğretmenler ile bunların yakınları oluşturmaktadır" cümlesi vardı. O broşürü hala saklarım.

 

1163 sayılı kanunda yapılan değişiklik sebebiyle "Kooperatifler ve üst kuruluşlarının ünvanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilmesi yasaklandığından" 11.genel kurulda kooperatifimizin ismi "SINIRLI SORUMLU ORJAN TURİZM VE KONUT YAPI KOOPERATİFİ" olarak değiştirildi. Böylece 1989 yılında hem "ORMAN VE JANDARMA MENSUPLARI" ifadesi, hem de "SAHİL ARSA" sözcükleri ünvanımızdan çıkarılmış oldu.

 

Ancak, sakladığın ilk broşürde geçen şu ifadeye özellikle dikkatinizi çekmek isterim: "Amacımız, yurdun çeşitli yörelerinde oturan müstakbel ortaklarımızı, Ege kıyılarının en güzel ve seçkin manzaralı, turistik yönden en gelişmiş yerinde arsa ve konut sahibi yapmaktır."  Yine aynı broşürün son kısmında "ORJAN arazisinin imar parselasyonu tamamlandıktan sonra ortaklarımıza tapuları derhal takdim olunacaktır" cümlesi yer alıyordu.

 

1986'da yapılan 8.nci Genel Kurul sonrası basılıp dağıtılan kitapçıkta ise şu bilgi verilmiş: "24.11.1981 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca 2.KONUT ALANI TURİSTİK TATİL KÖYÜ olarak işlem görmüş, tasdik edilmiştir. Buna göre özellikle, TURİZME TATİL KÖYÜ olarak hizmet verecek, yani turizm mevsiminde konutlarımızı turizmin emrine tahsisi etmek veya kendimizle birlikte evimizin bir bölümünün turiste tahsisi edilmesi, arazimizin önündeki "OTEL-MOTEL" VE "PLAJ TESİSLERİ" ve ona uygun "TİCARET MERKEZLERİ" İLE TURİSTLERE HİZMET VERMEK VE ORTAKLARIMIZIN yaz aylarındaki tatil ihtiyaçlarının bu tatil köyünde edinecekleri 2.konutlarda geçirmek amaçlanmıştır."

 

Ancak aynı kitapçıkta "Gerek genel kurullarda ve gerekse ortaklarımızla yaptığımız görüşmelerde ve fikir alışverişlerimizde genelde çoğu dar gelirli siz ortaklarımıza o yörenin kısa turizm mevsiminden yararlanma ve kendisi dışında turizme hizmet etmek ve bu kanaldan gelir sağlamak amacıyla böylesine bir yatırıma girmek istemediği anlaşılmıştır. Böyle bir yöne girmediği sürece de Turizm kredisinden yararlanma şansımızın olmadığı ve olamayacağı araştırmalarımızdan anlaşılmış bulunmaktadır" ifadeleri geçiyor.

 

Bu nedenle ortakların kısıtlı imkanlarla "her mevsim kalabileceği bir ev sahibi olmak" ve "bir an önce yuvasına kavuşma kararlılığı içerisinde olduğunun anlaşıldığı" anlatılmış. Kooperatif böylece en azından zihinsel açıdan keskin bir viraja girmek zorunda kalmış gibi görünüyor.

 

Belki de bu yüzden, o günkü yönetim “İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ  ile hem TURİZM imkanlarından hem  de TOPLU KONUT KREDİLERİNDEN ve BELEDİYE YARDIMLARINDAN istifade etme amacına yönelinmesi gerektiğini” söylese de 36 senedir bu anlamda ciddi bir imar planı değişikliği olmadı/yapılamadı. En azından TURİZM konusu o günden bu yana ciddi bir şekilde gündemimize girmedi/giremedi. Orjan kamuoyu da bu meseleyi “TATİLCİ” ve “YAZLIK SAHİBİ OLMAK” olarak algıladı ve öyle de bu günlere geldik.


Oysa ki daha 1982 yılında Belediye ve Tapu Müdürlüğü nezdinde arazinin ifrazı yapılarak; 1) Konut Alanları 499.176 M2  2) İmar Harici Alanlar İçin  2.508 M2 3) Turistik Konaklama İçin  13.581 M2 ve 4) Günübirlik Tesisler İçin 10.642 M2 olmak üzere 4 adet tapu alınmıştı. İşte halen KOOPERATİFİN ELİNDE bulunan tapular bunlar.  

 

Eskiler hatırlayacaklardır 4.10.1986 tarihinde Orjan'da sembolik bir "ORTAKLARA TAPU DAĞITIM TÖRENİ" düzenlenmişti. Böylece kooperatifin sahip olduğu 499.176 M2'lik 1 nolu Konut Alanları tapusu kağıt üzerinde 1803 ortağa bölünerek her parseli 276,86m2 olan şu andaki tapularımız verildi. ANLAŞILACAĞI GİBİ BU BİR TÜR HİSSELİ TAPU. Çünkü bölüştürülen o konut alanı içinde caddeler, sokaklar, kaldırımlar, parklar ve yeşil alanlar da var.

 

Neticede TURİZM kelimesi sadece ünvanımızda ve algımızda kaldı. Geçenlerde resmi web sitesinin açılması vesilesiyle herkes gibi ben de sevinmiştim. Yayınlanan yerleşim planında gördüğüm eksikliği iletmek istedim, ancak talep/şikayet modülü çalışmıyordu. Bunun üzerine sayın başkanı telefonla aradım. Durumu haber verdim ve anlaştığımız üzere talebimi e-posta ile kendilerine ilettim. Ancak iki haftadır ne güncelleme yapıldı, ne de bana bir geri dönüş oldu.

 

Halbuki maksadım şuydu; yerleşim planına alınan 4 tapu işlensin ve son imar durumumuz görülebilsin. Böylece arazimiz dışındaki yerimizi görelim, arazimiz içindeki farklı işlevsellikteki bölgeleri de ayırd edebilelim. Özellikle “TURİSTİK KONAKLAMA” İçin  ayrılan 13.581 M2 alan ile “GÜNÜBIRLIK TESISLER” adıyla belirtilen 10.642 M2’lik yerlerin son şekli açıklığa kavuşsun istedim. Bu hem ileri geri yapılan bazı spekülasyonları önler, hem de yönetimin açıklık taahhüdüne uygun olur diye düşünüyorum.

 

Biliyorsunuz konutlarımız bitip, İSKAN RAPORU ALARAK içine girdiğimiz halde AMAÇLANAN İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ YAPILMADIĞI İÇİN, ortakları ferdi mülkiyete geçirecek GERÇEK TAPULAR VERİLMEDİ/VERİLEMEDİ. Bu mesele bence kooperatifimizin en önde gelen, en ağırlıklı ama nedense en fazla üzerinde durulmayan konusu. Şaşırtıcı değil mi?

 

Tabi ki bu meselenin sonuçları da oldu/oluyor da. Kooperatifin 20 yıl olan süresinin önce 40 yıla, sonra da 60 yıla çıkarılması bunlardan biri. Dolayısıyla Kooperatifin amacı sona ermiş olmasına rağmen bir türlü tasfiye/ya da değişiklik sürecine girmemesi/girememesi bu yüzden.

 

2017 yılında Bakanlığa yazılan "işletme kooperatifine geçme" talebi ve bu talebin "ÖNCELİKLE FERDİ MÜLKİYETE GEÇMELİSİNİZ!" cevabı ayrı bir yazı konusu olacak kadar önemli. Zaten bu red cevabı üzerine konuyla ilgili hiçbir hazırlığı olmayan yönetimin üçüncü uzatma, yani kooperatifin süresinin 60 yıla çıkarılmasından başka çaresi kalmamıştı.

 

Neticede 634 sayılı Kat mülkiyeti kanunu uyarınca SİTE YÖNETİMİNE GEÇMEMİŞ/GEÇEMEMİŞ olmamız da aynı sebepten. Fiilen oturduğumuz 131 m2'lik konut alanımız için 276,86m2 üzerinden senelerdir iki katı fazla vergi veriyoruz. İşte bunlar bildiğimizi sandığımız, ancak bildiğimizi de unuttuğumuz çarpıcı gerçekler.

 

Şimdi varsa yoksa "Kanalizasyon ihalesi" üzerinde tartışılıyor. Biliyor muydunuz ki, 1985'te yapılan ilk ihale de aynı şekilde tartışılmıştı. Hatta 8.nci genel kurulda yönetim bu yüzden İBRA EDİLMEDİ.  Sonra ne oldu? Gelen yönetim işi bir alt komisyona havale etti. O da herhangi bir usulsüzlük bulamadı ve geçmiş yönetim böylece aklanmış oldu. Ama bizim kooperatif geçmişimizde bir iki ibra edilmeme olayı var ki, bu da onlardan biri. Sonunda aklanmış bile olsalar ibra edilmemek bir yönetim için oldukça ağır bir sonuç. Kimse böyle bir duruma düşmek istemez.

 

Öte yandan o günlere şahit olan bizler biliyorduk ki "BETON BÜZLERLE YAPILAN" o günün şartlarında oldukça cesur ve ileri bir sistemin çok çok 20-30 yıllık bir ekonomik-teknik ömrü vardı. Her şeyden önce fosseptik ilkelliğini ortadan kaldırmış, zamanına göre modern bir projeydi. Elbette o günlerde PLASTİK BORULARLA KANALİZASYON İNŞAASI ÜLKEMİZDE HENÜZ GELİŞMEMİŞTİ. Bütün alt yapılarda beton büzler kullanılıyordu. Her şeye rağmen bizim gibi taban suyu yüksek bir arazide beton büzlerin 36 yıl dayanması bile oldukça şaşırtıcı. Muhtemelen pek çok noktada çürümüş büzler nedeniyle kanal atıklarımızın toprak içinde kendine yol açarak aktığı düşünülüyor.

 

Şimdi bu konuya yoğun bir şekilde muhalefet edenler önce dönüp genel kurul öncesinde neden hazırlıksız olduklarını düşünmeliler. Ya da şöyle diyelim; şayet onlar seçilmiş olsalardı Genel Kurul kararına rağmen Kanalizasyon ihalesini yapmayacaklar mıydı? Yürüyen bir süreci askıya almanın, bir iki sene daha ötelemenin sorumluluğuna katlanabilecekler miydi?

 

Bazıları neredeyse ihale dosyasını komple isteyecek kadar aşırıya gidiyor. Bilindiği üzere bu süreçler tümüyle teknik, mali ve hukuki ayrıntılar içerir. Ehli olmayan kişilerin bölük pörçük bilgilerden çıkaracağı sonuçlar da büyük ihtimalle yanlış olacaktır. Sabretmekte, yeni yönetime zaman tanımakta fayda var. Yetkilerini kullansınlar ve görevlerini eksiksiz yapsınlar. Neticede onların da yaptıkları işlerden dolayı sorumlulukları var. Denetim kurulunun da öyle. Sonuçta doğru da olsa yanlış ta olsa genel kurulda karşımıza gelecekler. İbra edilmeme satırı onlar için de geçerli.

 

Ben bu noktada, hele de mevcut ekonomik şartlarda, yönetimin başarılı olup projeyi aksamadan tamamlamasını dilemekten başka bir seçenek görmüyorum. Kuşkusuz onlar da çok iyi hesap etmedikleri bir emrivaki ile karşılaştılar. Ancak yönetim yeri tereddüt ve kararsızlık kaldırmaz. Halk tabiriyle şimdi "UMDUKLARI İLE DEĞİL BULDUKLARI" ile karşı karşıyalar ve başarmak zorundalar. Üstelik yönetim ve denetimde şeffaf olmayı, danışmayı, paylaşmayı ve birlikte yönetmeyi kendileri vaad etmemiş miydi? Sabır ve olgunluk bize, gereğini yapmak da onlara düşer.

 

Dipsiz kuyularda cedelleşmektense tartışmaların sağlıklı bir düzeyde olabilmesine katkıda bulunmak isterim. Bu yüzden önümüzdeki hafta Kooperatif mevzuatımızın "bildiğimizi sandığımız ama bildiklerimizi de unuttuğumuz GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLAR" bahsine ışık tutmaya çalışacağım. Neticede eleştiri de bir hak ama usulünce yapılırsa faydalı olur. Usul de mümkün olduğu kadar yasal zeminlerde yapılırsa bir kıymet ifade eder. Böyle olmazsa yazılıp çizilenler en hafif tabiriyle "nadan'lık" olur ve ne yazık ki onulmaz yaralara yol açar. Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder