Zorlu mücadele
Bugün 15
Kasım 2021 Pazartesi. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de
699 gün geçti. Coronavirüs salgını ülkemizde de 620.ncü gününde.
Zor günler yaşıyoruz. Salgın devam ediyor, ekonomik sıkıntılar var. Merkez
bankası faizleri düşürdü, döviz kurları yükseldi, enflasyon canavarı uykusundan
uyandı.
Kışa girerken yeni bir 5.nci
dalganın etkisi olanca ağırlığıyla hissediliyor. Bu yüzden
ülkeler peş peşe yeni tedbirler alıyorlar. Virüs konusundaki gelişmeleri takip
edebilmek bile zor. Aşıların 4-6 ayda etkisini kaybettiği, 3.ncü, 4.ncü
hatırlatma dozlarına ihtiyaç olduğu artık ayan beyan anlaşıldı. Ayrıca
önümüzdeki yıllarda Covidin aynen diğer gripler gibi devam edeceği de
konuşuluyor. Grip aşısı gibi yılda bir kez de onun için aşı olacakmışız. Bu
arada virüsten göz göre göre hastalanan, ölen ama şehir meydanlarını birbirine
katan aşı karşıtlarını ne yapacağız bilmem.
Aşıdan sonra corona
ilacı ile ilgili çalışmalar da hız kazandı. Aralarında
Türkiye'nin de bulunduğu bir çok ülke bu konuda çalışıyor. Pfizer Molnupiravir
adlı ilacın hastalığı önlemede etkili olduğunu açıkladı. Ama aynı aşıda olduğu
gibi ilaçta da yoğun bir rekabet yaşanıyor. İddialar havada uçuşmakta. Mesela
Covid olanlara verilen Favicovir ilacının etkin maddesi Favipiravirin aslında
ne bir faydası ne de zararı olmadığı ileri sürülmüş. Bakansa erken ve orta
vadede etkili olduğunu, hastalara verilmeye devam edeceklerini söylüyor.
Bu yüzden bütün bu hengame arasında tüm Türkiye’nin gözü bugün Beştepe’de gerçekleştirilen Kabine
Toplantısındaydı. Gerçekleştirilen toplantı 3 saat 15 dakika sürerken, toplantının
ardından ulusa sesleniş konuşması yapan Başkan Erdoğan önemli açıklamalarda
bulundu. Aşağıda bu konuya ilişkin bir özetleme yaptım.
Yine aşağıda Susurluk
için "Bir stratejik plan önerisi" adlı çalışmanın hikayesini
anlatmaya da devam ediyorum. II. Bölüm geçen yılın bu aylarındaki zor günleri
konu alıyor.
Kabine toplantısından
sonra daha ziyade ekonomiye dönük mesajlar veren Başkan Erdoğan, “Ülkemizi
denklemin dışına itmek için kur ve faiz üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz.
Biz aynı oyunu terör örgütleri ile mücadelemizde gördük, karşı atağımızı yaptık
ve başardık. Aynı oyunları darbe girişiminde gördük, milletimizle beraber
direndik ve başardık. Güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden
anlımızın akıyla çıktık. Milletimizi bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle
çıkaracağız” demiş.
Enflasyona karşı kimi
ülkelerin bu noktada faiz artırdığını, kiminin döviz çıkması kullandığını,
kimimin enflasyon hedeflemesine gittiğini belirten Erdoğan, "Bugüne
kadar tüm ülkelerde geçerli tek bir enflasyonla mücadele yöntemi görülmemiştir.
Geçmişte enflasyon sorunu bulunmayan ülkelerin ortak özelliği ise cari açık
vermemeleridir. Cari açığı olup da enflasyon yaşamayan ABD gibi ülkelerin
avantajı ise paralarının rezerv para olmasıdır" diye konuşmuş.
Erdoğan, dünyada bir
süredir yaşanan ve salgın süreci ile hızlanan gelişmelerin ekonomik işleyişin
klasik iktisat teorileri ile açıklanamayacak yeni bir seviyeye evrildiğine
işaret ederek:
"Karşımızdaki bu
tablo bizi bir tercihe zorlamıştır. Ya ülkemizde eskiden beri hakim olan
anlayışı sürdürerek yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan vazgeçecektik
ya da kendi önceliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihi bir mücadeleyi
göze alacaktık. Her zamanki gibi biz mücadeleyi tercih ettik. Türkiye, belki de
tarihinde ilk defa kendi ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir ekonomi
politikası izleme fırsatı elde etmiştir” ifadesini kullanmış.
Yine salgının yeni
dalgalar ve yeni bilinmezliklerle dünyadaki etkisini sürdürdüğüne işaret eden
Erdoğan, “Türkiye'nin sağlık hizmetlerinden aşağıya kadar her konuda
salgınla mücadelede oldukça iyi bir yerde olduğunu” söylemiş.
Okullarda eğitim ve
öğretimin sürdüğünü, iş yerlerinin çalıştığını, vatandaşların günlük
hayatlarına herhangi bir sınırlamaya tabi tutmadan devam ettiğini dile getiren
Erdoğan, “sahip olunan bu imkanlara devam edebilmek için tedbirin elden
bırakılmaması gerektiğini” vurgulamış.
Bugünlerde etrafa
baktığımızda hayatın olağan akışı içinde, hiçbir şey yokmuş gibi devam
ettiğini görebiliriz. Yüzlerdeki maskeler olmasa neredeyse salgının bittiğini
düşüneceğiz. Belki de bu yüzden Başkan Erdoğan: "Avrupa'da
kısmi kapatmaların gündeme geldiği bir dönemde sadece biraz daha dikkatli ve
özenli davranmaya ihtiyaç bulunduğunu belirterek aşı olmayanların veya aşısı
eksik olanların sağlık kuruluşlarına başvurmalarını" tavsiye
etmiş.
Oysa ki Tüm dünyada
corona vakaları toplamda 258 milyonu (258.112.126) geçmiş durumda. Haftalık
vaka sayısı (258.112.126-254.306.450) 3.805.676 görünüyor. Halbuki bu rakam geçen
hafta 3.108.182 idi. Fark (3.805.676-3.108.182) 697.494 olmuş, yani
haftalık vakalarda (697.494/3.108.182) %22,44 artış söz konusu. Yine, bir
günlük ortalama (3.805.676/7) 543.668 olarak gerçekleşmiş. Bu durumda geçen
haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında da (543.668-444.026) 99.642
kadar bir yükselme görülmüş bulunuyor.
Corona vakaları bizde de
toplamda 8,5 milyonu (8.596.410) geçmiş durumda. Vakalar bir önceki haftaya
göre (8.596.410-8.432.018) 164.392 artmış. Geçen hafta bu rakam 172.515 idi.
Fark, (164.392-172.515) - 8.123 olmuş. Yani haftalık vakalarda (8.123/172.515)
%4,71 azalış görülüyor. Haftalık vakaların bir günlük ortalaması ise
(164.392/7) 23.485 seviyesinde. Oysa yine geçen hafta bu rakam 24.645 idi. Bu
durumda geçen haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında (23.485-24.645)
- 1.160 kadar bir azalma var. 4,71% azalış, geçen haftanın 5,3% azalışına göre
%0,59 daha düşük bir azalma.
Dünyada ölümler de iki
haftadır artık 5 milyonun (5.171.739) üstünde. Bir hafta içinde (5.171.739-5.118.913)
52.826 can kaybı yaşanmış. Halbuki bu rakam geçen hafta 44.908
idi. Fark (52.826-44.908) 7.918 olmuş. Yani haftalık can
kayıplarında (7.918/44.908) da %17,63 artış söz konusu. Geçen hafta ortalama
can kaybı 7.041 idi, bu hafta ise bu rakam (52.826/7) 7.547'ye çıkmış
görünüyor. Aradaki fark (7.547-7.041) 506 seviyesinde.
Türkiye'deki vefatlar üç
haftadır 70 binin üstünde. 22 Kasım itibariyle de maalesef 75.235
oldu. Buna göre bir hafta içinde (75.235-73.746) 1.489 vefat
gerçekleşmiş. Bu geçen haftaya göre (1.489-1.432=) 57 daha fazla vefat,
(1.489/73.746) %2,02 artış anlamına geliyor. Bir başka açıdan günlük ortalama
(1.489/7) 213 vefat anlamına geliyor. Halbuki geçen hafta bu sayı 205 idi.
Her ne kadar geçen haftaya göre günlük ortalama ölüm sayılarında (213-205) 8
kadar bir artış az gibi görünse de her canın kaybı bizim için önemli. Maalesef
hala her gün bir uçak dolusu insan kaybetmeye devam ediyoruz.
Ancak 22 Kasım
itibariyle iyileşenlerin toplamı 8.120.882'ye ulaşmış durumda. Bu da toplam
vakaların 94,47%'i demek. Geçen Pazartesi günü bu oran 93,86% idi. Yine çok
küçük de olsa (94,47-93,86) %0,61 artış var. Bu hafta da geçen iki haftanın
umut verici gelişmesinin devam ettiğini görüyoruz. Yani günlük iyileşmeler yeni
vakaların hep üstünde gerçekleşiyor. Ortalama olarak her gün 23.485 yeni vakaya
karşılık 29.524 kişi iyileşmekte.
Ülkemizdeki vakalarda ve
vefat sayılarında gözlenen yatay seyir, hiç kuşku yok ki aşı uygulamasının
sonucu. Aşılama oranlarında yavaş da olsa artış sürüyor. Bir hafta önce 15
Kasım itibariyle en az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,01% ve
2. doz ortalaması ise 80,08% olmuştu. Yine o gün itibariyle
1.(55.867.039), 2. (49.707.889) ve 3.(11.685.335) doz aşısını yaptıran vatandaş
sayısı toplamı da 118.559.680'e yükselmiş durumdaydı.
Bugün 22 Kasım
itibariyle 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,33% seviyesindeyken 2. doz
ortalaması da 80,70% olmuş. Ayrıca 1.(56.067.208), 2. (50.093.635) ve
3.(11.935.075) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamda 119.473.872'ye
ulaşmış durumda.
Bu verilere göre; her
gün ortalama (119.473.872-118.559.680=914.192/7=130.599 doz aşılama
yapıldığı ve bir haftada (914.192/118.559.680) binde 7,7 kadar bir artış
gerçekleştiği anlaşılıyor. Ancak bir başka açıdan da aynı veriler geçen haftaya
göre günlük ortalamada (130.599-142.480) -11.881 kadar bir azalma, yani
(11.881/142.480) %8,34 bir azalış olduğunu gösteriyor.
BİR ÖNERİ HİKAYESİ (II)
“Susurluk için ne
yapabiliriz?” sorusuyla başlayan ve “Bir Stratejik Plan Önerisi” olarak
şekillenen çalışmamız Rabbime hamd olsun ki bitmiş bulunuyor. İki yıldır devam
eden bu süreçle; ‘Neredeyiz?, Nereye ulaşmak istiyoruz?, Ulaşmak istediğimiz
noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı nasıl değerlendiririz?’ şeklinde ifade
edilebilecek dört temel soruya cevap aradık.
Neticede ortaya çıkan
vizyon öngörümüz Susurluğun 2023-28 döneminde yükselmesini arzu ettiğimiz
seviyeyi, strateji ve hedeflerse o noktaya nasıl ulaşabileceğimizi
gösterecekti. Böylece, '2023-28 dönemi beş yıllık orta vadeli, Bölgesel bir
stratejik alt plân' önerimiz tamamlanmış, halen bulunulan nokta ile
ulaşılmak istenen durum arasındaki yol tarif edilmiş olacaktı.
12 Şubatta ‘Stratejik
Plan’, 19 Şubatta ‘Bölgesel planlar’, 26 Şubatta ‘5n 1k formülü’ ve 4 Martta
‘Anlamadan olmaz’ başlıklı yazılarım Susurluk REİS gazetesinde peş peşe
çıktılar. Böylece ‘Susurluk için 2023-28 dönemine odaklanmış, daha sonrası
için de güncellenebilen orta vadeli bir stratejik plân
yapılmalıdır’ önerimizin temelleri atılmış, plan çalışması yavaş yavaş
şekillenmeye başlamıştı. Nitekim Coronanın ülkemizde başladığı gün, yani 11
Martta stratejik plan çalışmasının ilk aşaması
olan ‘Neredeyiz?’ sorusuna girmiş olduk.
Böylece 11 Martta
‘Çakırdikenleri’, 25 Martta ‘Ziraat Fakültesi’, 1 Nisanda ‘Bakir olmanın gücü’
yayınlandılar. Ardından 8 Nisandan 15 Temmuza kadar WhatSapp grubumuzla
birlikte tam 15 hafta boyunca Güçlü/zayıf yönler, Fırsat/tehditler üzerinde
tarama çalışması yapıldı.
Bu aşama ‘Durum (SWOT)
analizi’ denilen bir yöntemdi. Böylece Stratejik plan önerimizin ilk
aşamasında Susurluğun güçlü ve zayıf yanları ile karşılaşabileceğimiz fırsat ve
tehditler değerlendirilerek Durum Analizimiz (GZFT) tamamlanmış
oldu. Ortaya çıkan tablo artık üzerinde konuşulabilecek bir
panorama çizmiş, aynı zamanda ‘Neredeyiz?’ sorusunun cevabı da
listelenmişti.
İlk aşamada Susurluğun
sahip olduğu güçlü ve zayıf yönler ile karşı karşıya olunan fırsat ve tehditler
12 adet sektör/alan bağlamında değerlendirilmişti. Bunlar: ’GY.01-NÜFUS VE SOSYAL HAYAT, GY.02-KONUM,
GY.03-KALKINMA VE TEŞVİKLER, GY.04-ULAŞIM, GY.05-LOJİSTİK,
GY.06-ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR, GY.07-TURİZM, GY.08-SANAYİ, GY.09-TARIM VE
HAYVANCILIK, GY.10-SAĞLIK, GY.11-EĞİTİM ve SPOR, GY.12- KENTLEŞME VE
ÇEVRE’ başlıklarını
taşıyordu. Bu şekilde toplam 46 adet GÜÇLÜ YÖN, 42 adet FIRSAT, 44
adet ZAYIF YÖN ve 40 adet de TEHDİT belirlenmiş oldu.
Şayet bu çalışmanın
başlangıcını 22 Ocak 2020'deki "Sıla-i Rahim" yazımızdan başlatacak
olursak I. Aşama 15 Temmuzdaki "Güçlü ve Zayıf yanlar(X)" ile tam 6
ay sürmüştü. Bu konudaki yazılarım 26 hafta boyunca gazeteden, ayrıca
yzyorum.blogspot.com" adlı sitemde "Gazete yazıları" başlığı
altında yayınlanmıştı.
Ardından 22
Temmuzda ‘Nereye varmak istiyoruz?’ başlığıyla yayınlanan
yazım Stratejik Plan önerimizin ‘Nereye ulaşmak
istiyoruz?’ başlıklı ikinci aşamasını başlatmıştı. Bu aşama da 17 Şubata
kadar tam 31 hafta, yani 8 ay sürdü.
Sonuçta bu süreçte
öncelikle; DEĞERLER (8), İLKELER (5), MİSYON (1)
ve VİZYON (1) önerimiz ortaya çıktı.
Vizyonumuzu ‘YEŞİLELMA’ logosuyla sembolleştirdik. Buna dayanarak
3 TEMEL AMAÇ, 10 adet STRATEJİK AMAÇ ve 17 adet de
izlenecek STRATEJİ belirlenmiş oldu.
21 Ekim 2020 tarihli
gazetede yayınlanan "Yeşilelma yolu" başlıklı yazımda bu kavramları
bir bütünlük içinde özetlemiş olduk. Ardından 28 Ekimde "Hedeflere
doğru" yazımla durum analizi çalışmamızda ortaya çıkan başlıca
sektör/alanlarına göre değerlendirmelere geçmiştik.
Bu çalışmada yöntemimiz
vizyonumuzun üçayağı temel amaçlar, stratejik amaçlar ve uygulanacak
stratejiler çerçevesinde güçlü yönlerimizi daha da güçlendirecek, zayıf
yönlerimizi telafi edecek, fırsatlardan yararlandıracak ve tehditlerden
koruyacak HEDEFLER öngörebilmekti.
60 kişilik WhatsApp
grubumuzda Hakan Beytur en aktif katkıyı veren arkadaşımız oldu. Kasım ayına
kadar da, Hüseyin İçöz, Fahrettin Şener, Şafak Mut, Şükrü Gür ve Yüksel
Akış'tan oldukça yararlandım. Çalışmamıza Serdar Ramazan Topraktepe, Murat
Savut, Metin Ayer, Murat Taşdemir, Yücel Kılıç, Sedat Recep Ural, Nuri Erdim ve
Erhan Kaya'nın destek verdiğini görüyordum. Dua edenler de çoktu. Ancak büyük
çoğunluk sessizdi.
4 Kasım 2020'de önemli
bir hamleyle Kent Konseyi başkanı Luiz Erpınar ekibiyle birlikte, TSOB'dan da
İlker Kurt ve Yücel sarı grubumuza dahil oldular. Bu arada hareketimizden
haberdar olan Susurluk Kaymakamı 11 Kasımda emekli oldu ve 13 Aralıkta da yeni
bir kaymakamın atandığını öğrendik. Bu sıralar grup olarak Belediye Başkanına,
kaymakama, Siyasi partilere, TSOB ve Kent Konseyine bir dizi ziyaret yapılması
gereğini konuşuyorduk.
Bu arada 16 aralıkta bir
süre önce ilçe başkanlığını devreden Fahrettin Şener Kardeş gezetesinde yazdığı
yazıyı grupta paylaştı. Bu yeteneğini nedense bize katkı vererek göstermemişti.
18 aralıkta Belediye başkanıyla telefonla görüştüm. Kendisine bir grup
arkadaşın kendisini ziyaret edeceğini haber verdim.
20 aralıkta gruptan ayrı
olarak Fahrettin Şener ve İlker Kurt'un kaymakama hayırlı olsun ziyareti
yaptıklarını öğrendik. Fahrettin Şener'in gruptan ayrı hareketi, bizimle daha
önce mutabık olduğumuz bilgileri paylaşmaması üzerine 21 Aralıkta gruptan
çıkarılmasına neden oldu. Bu durum aralarında İlker Kurt, Yücel Sarı ve diğer
birkaç kişinin de gruptan ayrılmasına yol açtı.
Aynı gün Hakan Beytur
bizi temsilen Belediye Başkanını ziyaret etti. Ancak görüldü ki sayın başkan
bizi takip edip okumuyor, ilave olarak da hemen uygulanacak "hap
projeler" bekliyordu. Zaten Stratejik Plan yaklaşımına ne kadar uzak
olduğu "Neden 2023-28?" sorusuyla anlaşılmıştı.
Takip eden birkaç gün
içinde yine Hakan Beytur tarafından Esnaf örgütü, Susurluk Ateşi derneği ve Ak
parti ilçesi de ziyaret edilip gelinen nokta izah edildi. Kaymakamla görüşülmek
üzere bir dosya hazırlandı. Ancak 23 Aralıkta Kent konseyinin de kaymakamla
görüştüklerini öğrendik. 24 Aralıkta Yücel Kılıç gruptan ayrıldı. Zaten
yeterince verim alamadığımız WhatsApp grubu artık teklemeye başlamıştı.
Mecburen bir alternatif
platform ve duyurma gereği anlamında Murat Taşdemirin kurduğu Hüseyin İçöz'ün
yöneticilik yaptığı "Susurluklular" face grubundan yararlanmayı
düşündüm. Bu sırada Hakan Beytur 4 Ocak saat 11.30'da kaymakamla görüşme
randevusu almıştı. Ancak sadece Murat Savut'la gidebildiler. Raporu verdiler ama
görüşme pek umut verici değildi.
7 Ocakta Kent konseyi
başkanı Luis Erpınar ve ekibi de gruptan ayrıldı. Son olarak 11 Ocakta Murat
Taşdemir de gruptan ayrılınca artık bu WhatsApp grubundan bir yarar çıkmayacağı
anlaşılmış oldu. Kısa bir duyuru yaparak artık WhatsApp kullanmayabileceğimi,
isteyenlerin de ayrılabileceğini duyurdum. Bu arada Tarım ve hayvancılık
hedefleri üzerinde çalışıyordum ve artık geri kalan yolu yalnız yürüyecektim.
Nihayet, 17 Şubat 2021
de "KENTLEŞME VE ÇEVRE" hedefleriyle birlikte II.Aşama da sona ermiş
oldu. Böylece: Nüfus Ve Sosyal Hayat İçin 11, Konum için 9, Kalkınma Ve
Teşvikler için 19, Ulaşım için 9, Lojistik için 9, Enerji Ve Doğal Kaynaklar
için 18, Turizm için 25, Sanayi için 32, Tarım Ve Hayvancılık için 86, Sağlık
için 12, Eğitim Ve Spor için 18 Ve Son Olarak Kentleşme Ve Çevre’ için de 30
olmak üzere TOPLAM 278 HEDEF ortaya çıkmıştı.
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder