22 Kasım 2021 Pazartesi

22 Kasım 2021 23:30 Pazartesi CORONA GÜNLERİ..............................Zorlu mücadele

Zorlu mücadele

Bugün 15 Kasım 2021 Pazartesi. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden de 699 gün geçti. Coronavirüs salgını ülkemizde de 620.ncü gününde. Zor günler yaşıyoruz. Salgın devam ediyor, ekonomik sıkıntılar var. Merkez bankası faizleri düşürdü, döviz kurları yükseldi, enflasyon canavarı uykusundan uyandı. 

 

Kışa girerken yeni bir 5.nci dalganın etkisi olanca ağırlığıyla hissediliyor. Bu yüzden ülkeler peş peşe yeni tedbirler alıyorlar. Virüs konusundaki gelişmeleri takip edebilmek bile zor. Aşıların 4-6 ayda etkisini kaybettiği, 3.ncü, 4.ncü hatırlatma dozlarına ihtiyaç olduğu artık ayan beyan anlaşıldı. Ayrıca önümüzdeki yıllarda Covidin aynen diğer gripler gibi devam edeceği de konuşuluyor. Grip aşısı gibi yılda bir kez de onun için aşı olacakmışız. Bu arada virüsten göz göre göre hastalanan, ölen ama şehir meydanlarını birbirine katan aşı karşıtlarını ne yapacağız bilmem.

 

Aşıdan sonra corona ilacı ile ilgili çalışmalar da hız kazandı. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir çok ülke bu konuda çalışıyor. Pfizer Molnupiravir adlı ilacın hastalığı önlemede etkili olduğunu açıkladı. Ama aynı aşıda olduğu gibi ilaçta da yoğun bir rekabet yaşanıyor. İddialar havada uçuşmakta. Mesela Covid olanlara verilen Favicovir ilacının etkin maddesi Favipiravirin aslında ne bir faydası ne de zararı olmadığı ileri sürülmüş. Bakansa erken ve orta vadede etkili olduğunu, hastalara verilmeye devam edeceklerini söylüyor.

 

Bu yüzden bütün bu hengame arasında tüm Türkiye’nin gözü bugün Beştepe’de gerçekleştirilen Kabine Toplantısındaydı. Gerçekleştirilen toplantı 3 saat 15 dakika sürerken, toplantının ardından ulusa sesleniş konuşması yapan Başkan Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu. Aşağıda bu konuya ilişkin bir özetleme yaptım.

 

Yine aşağıda Susurluk için "Bir stratejik plan önerisi" adlı çalışmanın hikayesini anlatmaya da devam ediyorum. II. Bölüm geçen yılın bu aylarındaki zor günleri konu alıyor. 

 

Kabine toplantısından sonra daha ziyade ekonomiye dönük mesajlar veren Başkan Erdoğan, “Ülkemizi denklemin dışına itmek için kur ve faiz üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz. Biz aynı oyunu terör örgütleri ile mücadelemizde gördük, karşı atağımızı yaptık ve başardık. Aynı oyunları darbe girişiminde gördük, milletimizle beraber direndik ve başardık. Güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden anlımızın akıyla çıktık. Milletimizi bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkaracağız” demiş.

 

Enflasyona karşı kimi ülkelerin bu noktada faiz artırdığını, kiminin döviz çıkması kullandığını, kimimin enflasyon hedeflemesine gittiğini belirten Erdoğan, "Bugüne kadar tüm ülkelerde geçerli tek bir enflasyonla mücadele yöntemi görülmemiştir. Geçmişte enflasyon sorunu bulunmayan ülkelerin ortak özelliği ise cari açık vermemeleridir. Cari açığı olup da enflasyon yaşamayan ABD gibi ülkelerin avantajı ise paralarının rezerv para olmasıdır" diye konuşmuş.

 

Erdoğan, dünyada bir süredir yaşanan ve salgın süreci ile hızlanan gelişmelerin ekonomik işleyişin klasik iktisat teorileri ile açıklanamayacak yeni bir seviyeye evrildiğine işaret ederek:

 

"Karşımızdaki bu tablo bizi bir tercihe zorlamıştır. Ya ülkemizde eskiden beri hakim olan anlayışı sürdürerek yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan vazgeçecektik ya da kendi önceliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihi bir mücadeleyi göze alacaktık. Her zamanki gibi biz mücadeleyi tercih ettik. Türkiye, belki de tarihinde ilk defa kendi ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir ekonomi politikası izleme fırsatı elde etmiştir” ifadesini kullanmış.

 

Yine salgının yeni dalgalar ve yeni bilinmezliklerle dünyadaki etkisini sürdürdüğüne işaret eden Erdoğan, “Türkiye'nin sağlık hizmetlerinden aşağıya kadar her konuda salgınla mücadelede oldukça iyi bir yerde olduğunu” söylemiş.

 

Okullarda eğitim ve öğretimin sürdüğünü, iş yerlerinin çalıştığını, vatandaşların günlük hayatlarına herhangi bir sınırlamaya tabi tutmadan devam ettiğini dile getiren Erdoğan, “sahip olunan bu imkanlara devam edebilmek için tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini” vurgulamış.

 

Bugünlerde etrafa baktığımızda hayatın olağan akışı içinde, hiçbir şey yokmuş gibi devam ettiğini görebiliriz. Yüzlerdeki maskeler olmasa neredeyse salgının bittiğini düşüneceğiz. Belki de bu yüzden Başkan Erdoğan: "Avrupa'da kısmi kapatmaların gündeme geldiği bir dönemde sadece biraz daha dikkatli ve özenli davranmaya ihtiyaç bulunduğunu belirterek aşı olmayanların veya aşısı eksik olanların sağlık kuruluşlarına başvurmalarını" tavsiye etmiş.

 

Oysa ki Tüm dünyada corona vakaları toplamda 258 milyonu (258.112.126) geçmiş durumda. Haftalık vaka sayısı (258.112.126-254.306.450) 3.805.676 görünüyor. Halbuki bu rakam geçen hafta 3.108.182 idi.  Fark (3.805.676-3.108.182) 697.494 olmuş, yani haftalık vakalarda (697.494/3.108.182) %22,44 artış söz konusu. Yine, bir günlük ortalama (3.805.676/7) 543.668 olarak gerçekleşmiş. Bu durumda geçen haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında da (543.668-444.026) 99.642 kadar bir yükselme görülmüş bulunuyor.

 

Corona vakaları bizde de toplamda 8,5 milyonu (8.596.410) geçmiş durumda. Vakalar bir önceki haftaya göre (8.596.410-8.432.018) 164.392 artmış. Geçen hafta bu rakam 172.515 idi. Fark, (164.392-172.515) - 8.123 olmuş. Yani haftalık vakalarda (8.123/172.515) %4,71 azalış görülüyor. Haftalık vakaların bir günlük ortalaması ise (164.392/7) 23.485 seviyesinde. Oysa yine geçen hafta bu rakam 24.645 idi. Bu durumda geçen haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında (23.485-24.645) - 1.160 kadar bir azalma var. 4,71% azalış, geçen haftanın 5,3% azalışına göre %0,59 daha düşük bir azalma.

 

Dünyada ölümler de iki haftadır artık 5 milyonun (5.171.739) üstünde. Bir hafta içinde (5.171.739-5.118.913) 52.826 can kaybı yaşanmış. Halbuki bu rakam geçen hafta 44.908 idi.  Fark (52.826-44.908) 7.918 olmuş. Yani haftalık can kayıplarında (7.918/44.908) da %17,63 artış söz konusu. Geçen hafta ortalama can kaybı 7.041 idi, bu hafta ise bu rakam (52.826/7) 7.547'ye çıkmış görünüyor. Aradaki fark (7.547-7.041) 506 seviyesinde.

 

Türkiye'deki vefatlar üç haftadır 70 binin üstünde. 22 Kasım itibariyle de maalesef 75.235 oldu.  Buna göre bir hafta içinde (75.235-73.746) 1.489 vefat gerçekleşmiş. Bu geçen haftaya göre (1.489-1.432=) 57 daha fazla vefat, (1.489/73.746) %2,02 artış anlamına geliyor. Bir başka açıdan günlük ortalama (1.489/7) 213 vefat anlamına geliyor. Halbuki geçen hafta bu sayı 205 idi. Her ne kadar geçen haftaya göre günlük ortalama ölüm sayılarında (213-205) 8 kadar bir artış az gibi görünse de her canın kaybı bizim için önemli. Maalesef hala her gün bir uçak dolusu insan kaybetmeye devam ediyoruz.

 

Ancak 22 Kasım itibariyle iyileşenlerin toplamı 8.120.882'ye ulaşmış durumda. Bu da toplam vakaların 94,47%'i demek. Geçen Pazartesi günü bu oran 93,86% idi. Yine çok küçük de olsa (94,47-93,86) %0,61 artış var. Bu hafta da geçen iki haftanın umut verici gelişmesinin devam ettiğini görüyoruz. Yani günlük iyileşmeler yeni vakaların hep üstünde gerçekleşiyor. Ortalama olarak her gün 23.485 yeni vakaya karşılık 29.524 kişi iyileşmekte.

 

Ülkemizdeki vakalarda ve vefat sayılarında gözlenen yatay seyir, hiç kuşku yok ki aşı uygulamasının sonucu. Aşılama oranlarında yavaş da olsa artış sürüyor. Bir hafta önce 15 Kasım itibariyle  en az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,01%  ve 2. doz ortalaması ise 80,08% olmuştu. Yine o gün itibariyle 1.(55.867.039), 2. (49.707.889) ve 3.(11.685.335) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamı da 118.559.680'e yükselmiş durumdaydı.

 

Bugün 22 Kasım itibariyle 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,33% seviyesindeyken 2. doz ortalaması da 80,70% olmuş. Ayrıca 1.(56.067.208), 2. (50.093.635) ve 3.(11.935.075) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamda 119.473.872'ye ulaşmış durumda.

 

Bu verilere göre; her gün ortalama (119.473.872-118.559.680=914.192/7=130.599 doz aşılama yapıldığı ve bir haftada (914.192/118.559.680) binde 7,7 kadar bir artış gerçekleştiği anlaşılıyor. Ancak bir başka açıdan da aynı veriler geçen haftaya göre günlük ortalamada (130.599-142.480) -11.881 kadar bir azalma, yani (11.881/142.480) %8,34 bir azalış olduğunu gösteriyor. 

 

BİR ÖNERİ HİKAYESİ (II)

 

“Susurluk için ne yapabiliriz?” sorusuyla başlayan ve “Bir Stratejik Plan Önerisi” olarak şekillenen çalışmamız Rabbime hamd olsun ki bitmiş bulunuyor. İki yıldır devam eden bu süreçle; ‘Neredeyiz?, Nereye ulaşmak istiyoruz?, Ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve Başarımızı nasıl değerlendiririz?’ şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap aradık.

 

Neticede ortaya çıkan vizyon öngörümüz Susurluğun 2023-28 döneminde yükselmesini arzu ettiğimiz seviyeyi, strateji ve hedeflerse o noktaya nasıl ulaşabileceğimizi gösterecekti. Böylece, '2023-28 dönemi beş yıllık orta vadeli, Bölgesel bir stratejik alt plân'  önerimiz tamamlanmış, halen bulunulan nokta ile ulaşılmak istenen durum arasındaki yol tarif edilmiş olacaktı.

 

12 Şubatta ‘Stratejik Plan’, 19 Şubatta ‘Bölgesel planlar’, 26 Şubatta ‘5n 1k formülü’ ve 4 Martta ‘Anlamadan olmaz’ başlıklı yazılarım Susurluk REİS gazetesinde peş peşe çıktılar. Böylece ‘Susurluk için 2023-28 dönemine odaklanmış, daha sonrası için de güncellenebilen orta vadeli bir stratejik plân yapılmalıdır’ önerimizin temelleri atılmış, plan çalışması yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştı. Nitekim Coronanın ülkemizde başladığı gün, yani 11 Martta stratejik plan çalışmasının ilk aşaması olan ‘Neredeyiz?’ sorusuna girmiş olduk.

 

Böylece 11 Martta ‘Çakırdikenleri’, 25 Martta ‘Ziraat Fakültesi’, 1 Nisanda ‘Bakir olmanın gücü’ yayınlandılar. Ardından 8 Nisandan 15 Temmuza kadar WhatSapp grubumuzla birlikte tam 15 hafta boyunca Güçlü/zayıf yönler, Fırsat/tehditler üzerinde tarama çalışması yapıldı. 

 

Bu aşama ‘Durum (SWOT) analizi’ denilen bir yöntemdi. Böylece Stratejik plan önerimizin ilk aşamasında Susurluğun güçlü ve zayıf yanları ile karşılaşabileceğimiz fırsat ve tehditler değerlendirilerek Durum Analizimiz (GZFT)   tamamlanmış oldu.   Ortaya çıkan tablo artık üzerinde konuşulabilecek bir panorama çizmiş, aynı zamanda ‘Neredeyiz?’ sorusunun cevabı da listelenmişti. 

 

İlk aşamada Susurluğun sahip olduğu güçlü ve zayıf yönler ile karşı karşıya olunan fırsat ve tehditler 12 adet sektör/alan bağlamında değerlendirilmişti. Bunlar: ’GY.01-NÜFUS VE SOSYAL HAYAT, GY.02-KONUM, GY.03-KALKINMA VE TEŞVİKLER,  GY.04-ULAŞIM, GY.05-LOJİSTİK, GY.06-ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR, GY.07-TURİZM, GY.08-SANAYİ, GY.09-TARIM VE HAYVANCILIK, GY.10-SAĞLIK, GY.11-EĞİTİM ve SPOR, GY.12- KENTLEŞME VE ÇEVRE’  başlıklarını taşıyordu. Bu şekilde toplam 46 adet GÜÇLÜ YÖN, 42 adet FIRSAT, 44 adet ZAYIF YÖN ve 40 adet de TEHDİT belirlenmiş oldu.

 

Şayet bu çalışmanın başlangıcını 22 Ocak 2020'deki "Sıla-i Rahim" yazımızdan başlatacak olursak I. Aşama 15 Temmuzdaki "Güçlü ve Zayıf yanlar(X)" ile tam 6 ay sürmüştü. Bu konudaki yazılarım 26 hafta boyunca gazeteden, ayrıca yzyorum.blogspot.com" adlı sitemde "Gazete yazıları" başlığı altında yayınlanmıştı.

 

Ardından 22 Temmuzda ‘Nereye varmak istiyoruz?’ başlığıyla yayınlanan yazım Stratejik Plan önerimizin ‘Nereye ulaşmak istiyoruz?’ başlıklı ikinci aşamasını başlatmıştı. Bu aşama da 17 Şubata kadar tam 31 hafta, yani 8 ay sürdü.

 

Sonuçta bu süreçte öncelikle; DEĞERLER (8), İLKELER (5), MİSYON (1) ve VİZYON (1) önerimiz ortaya çıktı. Vizyonumuzu ‘YEŞİLELMA’ logosuyla sembolleştirdik. Buna dayanarak 3 TEMEL AMAÇ, 10 adet STRATEJİK AMAÇ ve 17 adet de izlenecek STRATEJİ belirlenmiş oldu.

 

21 Ekim 2020 tarihli gazetede yayınlanan "Yeşilelma yolu" başlıklı yazımda bu kavramları bir bütünlük içinde özetlemiş olduk. Ardından 28 Ekimde "Hedeflere doğru" yazımla durum analizi çalışmamızda ortaya çıkan başlıca sektör/alanlarına göre değerlendirmelere geçmiştik.

 

Bu çalışmada yöntemimiz vizyonumuzun üçayağı temel amaçlar, stratejik amaçlar ve uygulanacak stratejiler çerçevesinde güçlü yönlerimizi daha da güçlendirecek, zayıf yönlerimizi telafi edecek, fırsatlardan yararlandıracak ve tehditlerden koruyacak HEDEFLER öngörebilmekti.

 

60 kişilik WhatsApp grubumuzda Hakan Beytur en aktif katkıyı veren arkadaşımız oldu. Kasım ayına kadar da, Hüseyin İçöz, Fahrettin Şener, Şafak Mut, Şükrü Gür ve Yüksel Akış'tan oldukça yararlandım. Çalışmamıza Serdar Ramazan Topraktepe, Murat Savut, Metin Ayer, Murat Taşdemir, Yücel Kılıç, Sedat Recep Ural, Nuri Erdim ve Erhan Kaya'nın destek verdiğini görüyordum. Dua edenler de çoktu. Ancak büyük çoğunluk sessizdi.

 

4 Kasım 2020'de önemli bir hamleyle Kent Konseyi başkanı Luiz Erpınar ekibiyle birlikte, TSOB'dan da İlker Kurt ve Yücel sarı grubumuza dahil oldular. Bu arada hareketimizden haberdar olan Susurluk Kaymakamı 11 Kasımda emekli oldu ve 13 Aralıkta da yeni bir kaymakamın atandığını öğrendik. Bu sıralar grup olarak Belediye Başkanına, kaymakama, Siyasi partilere, TSOB ve Kent Konseyine bir dizi ziyaret yapılması gereğini konuşuyorduk.

 

Bu arada 16 aralıkta bir süre önce ilçe başkanlığını devreden Fahrettin Şener Kardeş gezetesinde yazdığı yazıyı grupta paylaştı. Bu yeteneğini nedense bize katkı vererek göstermemişti. 18 aralıkta Belediye başkanıyla telefonla görüştüm. Kendisine bir grup arkadaşın kendisini ziyaret edeceğini haber verdim.

 

20 aralıkta gruptan ayrı olarak Fahrettin Şener ve İlker Kurt'un kaymakama hayırlı olsun ziyareti yaptıklarını öğrendik. Fahrettin Şener'in gruptan ayrı hareketi, bizimle daha önce mutabık olduğumuz bilgileri paylaşmaması üzerine 21 Aralıkta gruptan çıkarılmasına neden oldu. Bu durum aralarında İlker Kurt, Yücel Sarı ve diğer birkaç kişinin de gruptan ayrılmasına yol açtı.

 

Aynı gün Hakan Beytur bizi temsilen Belediye Başkanını ziyaret etti. Ancak görüldü ki sayın başkan bizi takip edip okumuyor, ilave olarak da hemen uygulanacak "hap projeler" bekliyordu. Zaten Stratejik Plan yaklaşımına ne kadar uzak olduğu "Neden 2023-28?" sorusuyla anlaşılmıştı.

 

Takip eden birkaç gün içinde yine Hakan Beytur tarafından Esnaf örgütü, Susurluk Ateşi derneği ve Ak parti ilçesi de ziyaret edilip gelinen nokta izah edildi. Kaymakamla görüşülmek üzere bir dosya hazırlandı. Ancak 23 Aralıkta Kent konseyinin de kaymakamla görüştüklerini öğrendik. 24 Aralıkta Yücel Kılıç gruptan ayrıldı. Zaten yeterince verim alamadığımız WhatsApp grubu artık teklemeye başlamıştı.

 

Mecburen bir alternatif platform ve duyurma gereği anlamında Murat Taşdemirin kurduğu Hüseyin İçöz'ün yöneticilik yaptığı "Susurluklular" face grubundan yararlanmayı düşündüm. Bu sırada Hakan Beytur 4 Ocak saat 11.30'da kaymakamla görüşme randevusu almıştı. Ancak sadece Murat Savut'la gidebildiler. Raporu verdiler ama görüşme pek umut verici değildi.

 

7 Ocakta Kent konseyi başkanı Luis Erpınar ve ekibi de gruptan ayrıldı. Son olarak 11 Ocakta Murat Taşdemir de gruptan ayrılınca artık bu WhatsApp grubundan bir yarar çıkmayacağı anlaşılmış oldu. Kısa bir duyuru yaparak artık WhatsApp kullanmayabileceğimi, isteyenlerin de ayrılabileceğini duyurdum. Bu arada Tarım ve hayvancılık hedefleri üzerinde çalışıyordum ve artık geri kalan yolu yalnız yürüyecektim.

 

Nihayet, 17 Şubat 2021 de "KENTLEŞME VE ÇEVRE" hedefleriyle birlikte II.Aşama da sona ermiş oldu. Böylece: Nüfus Ve Sosyal Hayat İçin 11, Konum için 9, Kalkınma Ve Teşvikler için 19, Ulaşım için 9, Lojistik için 9, Enerji Ve Doğal Kaynaklar için 18, Turizm için 25, Sanayi için 32, Tarım Ve Hayvancılık için 86, Sağlık için 12, Eğitim Ve Spor için 18 Ve Son Olarak Kentleşme Ve Çevre’ için de 30 olmak üzere TOPLAM 278 HEDEF ortaya çıkmıştı.

 

(Devam edecek)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder