Ne var ne yok?
Bu deyim
bizde ciddi bir cevap beklenmeyen ani karşılaşma durumlarında duyuluyor. Meselâ:
“Ne var ne yok bilader?”, “iyilik, senden n’aber?”, “Ne olsun? Aynı beyaa!” türünden
bir diyalog çeşidi.
Bugünlerde “Ne var ne yok?”
sorusuna genellikle “N’olsun işte? Corona morona felan…Allah hayırlısını etsin”
cevabı veriliyor. Karşısındaki de “Öyle,
öyle. Sağlık olsun, inşallah bir an evvel biter de kurtuluruz” şeklinde
tamamlıyor konuşmayı. Selamlaşıp gidiyorlar; sahne bu.
Madem mizahla başladık öyle
sürdürelim. Kuşkusuz insanlar arası diyalog türleri kişiden kişiye, yöreden
yöreye, erkekten kadına değişebiliyor. Coronanın üzerimizdeki baskısını,
hayatımıza karabasan gibi çöküşünü herkes kendine göre şikayetlenebiliyor. Özellikle
de konuşma ihtiyacı duyan ama biraraya gelemeyen kadınlarda olumsuz etkileri
daha fazla.
Örneğin “Ne var ne yok?” sorusu
bugünlerde bir hemcinsi tarafından ev hanımı arkadaşına sorulsa büyük ihtimalle
şöyle bir cevap alabilir: “Ay hayatım! Bu corana da aynı kaynana gibi!..Yok
ağzını açma!..Dışarı çıkma!..Akşam sekizden önce evde ol!..Yok akrabalarına
gitme!..Misafir çağırma!..Oğlumdan iki metre uzakta dur!..Tövbe Tövbe!..”
Bugün
itibariyle tüm dünyada vaka sayısı artık 90 milyona (87.197.387) doğru koşuyor.
Ölenler de 2milyona (1.883.914) yaklaştı. Ölüm oranı hala %2,2 seviyesinin
biraz altında. Yani hastalanan her 10.000 kişiden 216’sı ölmüş. 7,8 Milyar
dünya nüfusuna göre ise her 1 milyon kişi başına vaka sayısı 11.214, ölüm
sayısı ise 242 olarak hesaplanıyor.
Yıl başından 5 Ocağa kadar son beş günlük trende bakarsak günlük vaka sayıları: 478.575, 630.501, 746.110, 593.883, 542.399 olmuş. Dalgalı bir seyir var. Genel baktığımızda Kasım ayından bu yana 440 bin ile 880 bin arasında ortalama 600 binin biraz altında yatay bir doğrultuda gittiğini söyleyebiliriz. Henüz belirgin bir azalma yok.
Ölümlere bakacak olursak aynı dönemde son dört günlük
vefat sayıları; 9.998, 10.955, 12.820, 8.101 olmuş. Burada da aynı dalgalı seyri
görüyoruz. Genel baktığımızda Kasım ayından bu yana 7 bin ile 14 bin arasında
ortalama 10 binin biraz altında yatay bir doğrultuda gittiğini söyleyebiliriz.
Henüz burada da belirgin bir düşüş görülmüyor.
Ülke olarak
ise artık Corona günlerinin 10 ayını (302.nci gün) geride bırakmış durumdayız. Bugün
itibariyle ülkemizde de artış hızı azalmakla birlikte 2,5 milyona (2.283.931) doğru
gidiyor. 22 binden (22.070) fazla kişi vefat etti. Ölüm oranı %0,09 olarak
gerçekleşti. Yani hastalanan her 10.000 kişiden 97’si öldü. 83 Milyon
nüfusumuza göre ise her 1 milyon kişi başına vaka sayısı 27.466, ölüm sayısı
ise 265 olarak hesaplanıyor.
Yıl başından 6 Ocağa kadar son altı günlük trende bakarsak günlük vaka sayıları: 12.203, 11.180, 9.877, 13.695, 14.494, 13.680 olmuş. 15 Aralıktan bu yana 32 binlerden bu noktalara inmişiz. Genel baktığımızda azalma çok bariz. Aktif hasta sayıları; 1.908, 1.713, 1.515, 1.508, 1.477, 1.458 görünüyor, burada da düşüş belirgin.
Ölümler de aynı dönemde 212, 202, 193, 197, 194 ve 191 olmuş. Tablonun 23 Aralıktaki en yüksek
rakam 259’dan 190’lara inmiş olması sevindirici. İnşallah ağır hasta sayılarının
da; 3.891,3.764, 3.612, 3.522, 3.410, 3.303 olarak düşüyor olması ölümleri de
azaltacak.
Corona kelimeleri
Pandemi yaşamımıza girdi gireli ne çok şeyi değiştirdi. Bir yıldan beri bütün dünya bir değişim içinde. Sağlık sistemleri bocaladı, hala da altından kalkılabilmiş değil. Ekonomiler sallandı, henüz bir toparlanma yok. Çalışma biçimlerimiz değişti, evden çalışma bir daha çıkmamacasına hayatımıza girdi.
Siyasetin ilk gündemi
oldu, uzun bir süre daha ilk üç sırada olacağa benziyor. Eğitim uzaktan yapılır
oldu, eba’lı, zoom’lu, tabletli bir süreç içindeyiz. Sosyal hayat baştan ayağa etkilendi,
günlerimiz eskiyi özlemekle geçiyor.
Bir şeyi
daha etkiledi bu corona günleri: iletişim şekillerimizi. Video konferanslı
toplantılardan, whatsapptan görüntülü görüşmelere, klasik özel mesajlaşmalardan
çevrimiçi grup iletişimine kadar pek çok şeyi şu anda doğal olarak yapıyoruz.
Corona salgın süreci kullandığımız kelimelere de yansımış durumda. Meselâ; “Zoom-room”
evin video konferanslara ayrılmış köşesi demek oluyor. “Morona”kelimesini
duyarsanız “corona morona” tekerlemesi sanmayınız. Kendisi koronavirüs salgını
nedeniyle veya sırasında aptalca davranan kişi için kullanılıyor.
Çok kısa
bir süre içinde, virüsü anlaşılır kılmak için yeni yeni kelimeler, kavramlarla
tanıştık. Corona, yeni tip koronavirüsü,
Covid-19, TMM: Temizlik-Maske-Mesafe, Evde kalmak, sosyal mesafe, karantina, izolasyon,
entübe olmak gibi daha bir sürü şey. Bu yeni kavram ve kelime dağarcığı,
birdenbire günlük hayatımızın bir parçası oldu. Salgınla gelen değişiklikleri
anlamamıza, uyum göstermemize yardımcı oldular.
Temelde Covid-19’a
gösterdiğimiz doğal tepki; bu kelimeler yoluyla teselli bulmaya dönüştü. Zira
kullandığımız dil bizi iyileştirmese bile, sorunlarla baş etmemize yardımcı oluyor.
Medya, siyasiler, uzmanlar uyarı ve önerilerini aktarıyor, bizler de onların baskın
rolüne bazen direnerek ama çoğunlukla da itaat ederek ayak uydurmuş oluyoruz
işte.
Şu anda
kullandığımız kelimelerin çoğu aslında daha eski. Örneğin, ilk olarak 1957'de
kullanılan sosyal mesafe, başlangıçta fiziksel bir terimden ziyade bir tutumu
ifade ediyormuş. Bir yabancılaşma ya da kendini sosyal olarak başkalarından
uzaklaştırmak için başvurulan bir tutum. Halbuki şimdilerde bunu virüsten korunmak
için kendimizle başkaları arasında fiziksel bir mesafe olarak anlıyoruz.
“Work from
home” (Evden çalışma) kavramı da 1995 yılına dayanıyormuş. Bu kavram çoğumuz
için bir yaşam biçimi haline gelmeden önce çok az kişi tarafından biliniyordu. “Kişisel
Koruyucu Donanım” da neredeyse 1977'den kalma. Ancak daha önce yalnızca sağlık görevlileri
ile sınırlıydı. “İzolasyon” 1800'lerde kendilerini politik ve ekonomik olarak
dünyanın geri kalanından ayırmayı tercih eden ülkeler için kullanılıyormuş.
Salgın ve
pandemi her ikisi de 17. yüzyılda ortaya çıkmış kelimeler. Kara veba ilk olarak
1600'lerin başında kullanılmış. Kara veba ile eşanlamlı olan Kara Ölüm ise
şaşırtıcı bir şekilde, 1755'e kadar kullanılmamış. Ortadoğu ve Asya’da çok
eskiden beri bilinmekte olan kendi kendini karantinaya alma olayı Avrupada ancak
İngiltere’de Eyam köyü sakinlerinin, 1665-1666 yıllarındaki veba salgını
sırasında, karantina kararı alarak, altı ay boyunca kendilerini izole etmesi
ile gerçekleşmiş.
Koronavirüsün ilk olarak 1960’larda keşfedildiğini biliyor muydunuz? Şaşırmayınız. 1968'de Nature gazetesinde ilk kez tanımlanmış. Ancak 2020'den önce, bu terimi bilim insanlarının dışında pek az insan duymuştu.
Koronavirüs
ile ilgili olarak kullanılan kelimeler değişen bağlamlara, algılara ve
endişelere dair bizlere ipuçları veriyor. Koronavirüs terminolojisinde tıbbi
söylemden küresel söyleme doğru bir geçiş mevcut. Genellikle mizahi amaçlarla
yaratılan bu dilsel oyun kısmen de olsa insanları korona günlerinde
birbirlerine yakınlaştıracak ve hatta süreçle başa çıkmalarına bir nebze de
olsa katkı sağlayacak.(*)
--------------------------
(*)Yasemin
Giritli Inceoğlu, BİA Haber Merkezi, 07 Ekim 2020,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder