19 Ağustos 2020 Çarşamba

19 Ağustos 2020 Çarşamba REİS Gazetesi/sayı175..............................Susurluk ilkeleri

2020 yılı başından bu yana “Susurluk için ne yapılabilir?” sorusu üzerinde düşünerek ve yazarak birlikte çıktığımız bir "Stratejik Plan” yapma yolculuğunu sürdürüyoruz. Amacımız 2023-2028 döneminden başlayarak 'en az beş yıllık orta vadeli, bölgesel mahiyette Stratejik bir alt plân” önerisi yapabilmek. Bu çalışmanın ilk aşaması “Neredeyiz?” sorusuydu. 25 hafta sürdü ve 25 yazı çıktı ortaya. Beş haftadır da “Nereye varmak istiyoruz?” aşaması ile ilgili olarak çalışıyoruz. Bu bölümde inşallah Susurluğun gelecek Misyonu ve Vizyon öngörüsü ile amaç ve hedeflerimiz ortaya çıkmış olacak. Ancak bunun için öncelikle yolumuza ışık ve rehber olacak “değer ve ilkeler" üzerinde bazı değerlendirmeler yapmamız gerekiyordu. İyi-kötü Susurluğun üzerinde bulunduğu bir kültür var ve bu zemin karakterini de oluşturan bazı değerlerle bezeli. Kuşkusuz bu değerler gelecekte de etkili ve geçerli olacaklar. Esasen yürütülecek faaliyetlerde de yol gösterici ana kurallar, yani temel ilkeler de bu değerlerle çok yakından ilişkili. Bu yazımızda işte o temel ilkeleri açıklamaya çalışacağız.  Yaptığımız değerlendirmeler, aldığımız katkı ve öneriler sonucu üzerinde çalıştığımız "Susurluk ilkeleri" konusunda 5 ana başlık ortaya çıktı: 1) Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, 2) İstikamet üzere olma, 3) Amaç Birliğine riayet, 4) Planlı değişim dönüşüm ve 5) Birlikte başarmak. Grubumuzdan bunların aleyhinde bir görüş çıkmadığı gibi, ilave edilecek bir öneri de gelmedi. Bazı detay önerilere ise zaten bu ana başlıklar altında yer verilmişti. Şimdi bu ana başlıkları birer birer açıklamaya çalışalım.

Susurluk ilkeleri

2020 yılı başından bu yana “Susurluk için ne yapılabilir?” sorusu üzerinde düşünerek ve yazarak birlikte çıktığımız bir "Stratejik Plan” yapma yolculuğunu sürdürüyoruz. Amacımız 2023-2028 döneminden başlayarak 'en az beş yıllık orta vadeli, bölgesel mahiyette Stratejik bir alt plân” önerisi yapabilmek. Bu çalışmanın ilk aşaması “Neredeyiz?” sorusuydu. 25 hafta sürdü ve 25 yazı çıktı ortaya. Beş haftadır da “Nereye varmak istiyoruz?” aşaması ile ilgili olarak çalışıyoruz. Bu bölümde inşallah Susurluğun gelecek Misyonu ve Vizyon öngörüsü ile amaç ve hedeflerimiz ortaya çıkmış olacak. 

Ancak bunun için öncelikle yolumuza ışık ve rehber olacak “değer ve ilkeler" üzerinde bazı değerlendirmeler yapmamız gerekiyordu. İyi-kötü Susurluğun üzerinde bulunduğu bir kültür var ve bu zemin karakterini de oluşturan bazı değerlerle bezeli. Kuşkusuz bu değerler gelecekte de etkili ve geçerli olacaklar. Esasen yürütülecek faaliyetlerde de yol gösterici ana kurallar, yani temel ilkeler de bu değerlerle çok yakından ilişkili. Bu yazımızda işte o temel ilkeleri açıklamaya çalışacağız.  Yaptığımız değerlendirmeler, aldığımız katkı ve öneriler sonucu üzerinde çalıştığımız "Susurluk ilkeleri" konusunda 5 ana başlık ortaya çıktı: 1) Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan, 2) İstikamet üzere olma, 3) Amaç Birliğine riayet, 4) Planlı değişim dönüşüm ve 5) Birlikte başarmak. Grubumuzdan bunların aleyhinde bir görüş çıkmadığı gibi, ilave edilecek bir öneri de gelmedi. Bazı detay önerilere ise zaten bu ana başlıklar altında yer verilmişti. Şimdi bu ana başlıkları birer birer açıklamaya çalışalım.

Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan!” birinci ilkemizdir. İnsan merkezli düşünmek, her konuda insanı öncelemek her şeyden önce insan olmamızın gereğidir. Dünyada her şey insan için, onun mutluluğu, refahı, güvenliği ve huzuru içindir. İnsana rağmen, insan olmaya aykırı düşen her eylem yanlıştır ve topluma da zarar verir. Zira her toplumun çimentosu kültür, yapıtaşları da değerleridir. Değerler insansız düşünülebilir mi? Ayrıca her gelişmenin temelinde de insan ve onun  girişim/teşebbüs ruhu vardır. Biz biliriz ki düşünmek ve düşündüğünü hayata geçirmek sadece insana lutfedilmiş bir özelliktir. Yine geleceği planlayabilme kabiliyeti de plana sadakat da ancak insandan beklenebilecek değerlerdir. Misâl; geleceğe odaklanmak; genel geçer günübirlik çıkarlardan uzak durmayı, bencilliği, kişisel beklentilerimizi aşabilmeyi ve kısa vadeli düşünmemeyi gerektiriyor. Bu insanla ilgili bir durum. Nihayetinde Susurluğun geleceği için çalıştığımızı ve vatanımızın her karışını sahiplenmek gibi bir sorumluluğumuz olduğunu unutmamalıyız. İyi biliriz ki vatan ve millet sevgisi diğer her şeyin üzerindedir. Geçmişte “Önce Vatan!” Susurluğun adeta bir simgesiydi. Yazı silinse de o değer artık Susurluklunun genlerine işlemiştir, oradan silinmez.  İnanıyoruz ki, bütün bu değerler gelecekte de Susurluğun beka meselesi olan yeni iş sahaları açılması ve gelişmesi konusunda ihtiyacımız olan bir tür dinamo işlevi görecektir. Bu nedenle “Önce insan, önce Susurluğun geleceği, Önce Vatan!” diyoruz ve Susurluğu her kesimiyle geleceği için topyekûn bir seferberliğe çağırıyoruz. 

İkinci ilkemiz “İstikamet üzere olmak” işte böyle bir seferberliğin, gelecek yolculuğunun ana yön levhası olacak inşallah. “Susurluk için ne yapılabilir?” sorusuyla başlayan, orta vadeli bir stratejik planla yola koyulan geleceğin inşasına özüne sözüne güvenilir, eylemlerinde dosdoğru insanlarla yürümekten daha doğal ne olabilir ki?  Şayet “insan”ı düşünce ve eylemlerimizin merkezi haline getirmişsek, ona kıymet kazandıran böylesi değerleri ihmal edemeyiz. Özellikle de bugünün dünyasında iyi örneklere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir gerçek. “Hak, hakikat, ahlâk, doğruluk, dürüstlük ve emniyet” böyle değerler. Doğal olarak bu değerlerin yaşandığı bir toplumun herkese güven vermesi beklenir. Nitekim yönetim bilimi açısından da kurumsal düzenlemelerde dört temel ilkeye odaklanılıyor: “Adillik, Şeffaflık, Hesap verebilirlik ve Sorumluluk.” Adalet kavramı sözlükte; insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet anlamlarına geliyor. Dini bir terim olarak da; hak yol üzere dosdoğru olmak, davranışlarda ölçülü olmak, insanlarla ilişkilerde hakkaniyete riayet etmek, insafı davranmak, haksızlık etmemek, haklıya hakkını vermek, düzeltmek, her şeyi yerli yerinde yapmak anlamlarına geliyor. Adaletin zıddı ise zulümdür. Şeffaflık; çalışmaların kamuoyu ile doğru, açık ve karşılaştırılabilir bilgi paylaşımı ile yürütülmesi demek. Hesap verebilirlik; yönetim performansının izlenebilmesi ve yöneticilerin her şekilde hesap verebilirliğinin temin edilmesi anlamına geliyor. Sorumluluk ise; gelecek için değer üretilirken topluma, onun kanun ve düzenlemelerine uyum gösterecek şekilde faaliyet gösterilmesini ifade etmekte.  “Amaç Birliğine riayet” önemli bir baş ilkemiz. Belli bir amaç için yola çıkan yolcuların ana yol üzerinde ihtilafa düşmeleri kadar yanlış bir şey olabilir mi?  Şayet ihtilaf, kafa karışıklığına sebep olan belirsizliklerden ortaya çıkıyorsa baştan tedbir almak en iyisidir. Sırf bu nedenle bile olsa hareketimizin amaçları açık seçik yazılmalı, bilinmeli, stratejik amaçlarla belli bir hiyerarşi içinde ve birbirleri ile uyum içinde olmalıdır. Misâl; Susurluğun kurumları var. Bunlardan bazıları resmi, bazıları özel bir kısmı da sivil toplum kuruluşları. Her birinin ayrı amaçlar peşine düşmesini anlayabilir misiniz? Hayır! Bu yüzden Susurluğun odaklandığı ana amaç ve vizyon diğerlerince de paylaşılmalı ki sonuç alınabilsin. “Hanya’ya Konya’ya” durumu sonuçta hiç kimseye yarar sağlamaz, aksine Susurluğa sadece patinaj yaptırıp zarar verir. İyilik amaç birliğindedir, ayrışıp enerjiyi dağıtmak kötülük olur. İşte bu sebeple Susurluk topyekûn iyilik ve hayırda yarışmak, kötülükten sakınmak hususunda özenli olmalıdır. Bu ilke, toplumda iyilik ve güzelliklerin yayılması, kötülük ve çirkinliklerin azalması için halâ en etkili yol.

İkinci ilkemiz “İstikamet üzere olmak” işte böyle bir seferberliğin, gelecek yolculuğunun ana yön levhası olacak inşallah. “Susurluk için ne yapılabilir?” sorusuyla başlayan, orta vadeli bir stratejik planla yola koyulan geleceğin inşasına özüne sözüne güvenilir, eylemlerinde dosdoğru insanlarla yürümekten daha doğal ne olabilir ki? Şayet “insan”ı düşünce ve eylemlerimizin merkezi haline getirmişsek, ona kıymet kazandıran böylesi değerleri ihmal edemeyiz. Özellikle de bugünün dünyasında iyi örneklere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir gerçek. “Hak, hakikat, ahlâk, doğruluk, dürüstlük ve emniyet” böyle değerler. Doğal olarak bu değerlerin yaşandığı bir toplumun herkese güven vermesi beklenir. Nitekim yönetim bilimi açısından da kurumsal düzenlemelerde dört temel ilkeye odaklanılıyor: “Adillik, Şeffaflık, Hesap verebilirlik ve Sorumluluk.” Adalet kavramı sözlükte; insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, eşit olmak, eşit tutmak, her şeye hakkını vermek, düzeltmek, mutedil olmak, her şeyi yerli yerinde yapmak, istikamet ve hakkaniyet anlamlarına geliyor. Dini bir terim olarak da; hak yol üzere dosdoğru olmak, davranışlarda ölçülü olmak, insanlarla ilişkilerde hakkaniyete riayet etmek, insafı davranmak, haksızlık etmemek, haklıya hakkını vermek, düzeltmek, her şeyi yerli yerinde yapmak anlamlarına geliyor. Adaletin zıddı ise zulümdür. Şeffaflık; çalışmaların kamuoyu ile doğru, açık ve karşılaştırılabilir bilgi paylaşımı ile yürütülmesi demek. Hesap verebilirlik; yönetim performansının izlenebilmesi ve yöneticilerin her şekilde hesap verebilirliğinin temin edilmesi anlamına geliyor. Sorumluluk ise; gelecek için değer üretilirken topluma, onun kanun ve düzenlemelerine uyum gösterecek şekilde faaliyet gösterilmesini ifade etmekte.

“Amaç Birliğine riayet” önemli bir baş ilkemiz. Belli bir amaç için yola çıkan yolcuların ana yol üzerinde ihtilafa düşmeleri kadar yanlış bir şey olabilir mi?  Şayet ihtilaf, kafa karışıklığına sebep olan belirsizliklerden ortaya çıkıyorsa baştan tedbir almak en iyisidir. Sırf bu nedenle bile olsa hareketimizin amaçları açık seçik yazılmalı, bilinmeli, stratejik amaçlarla belli bir hiyerarşi içinde ve birbirleri ile uyum içinde olmalıdır. Misâl; Susurluğun kurumları var. Bunlardan bazıları resmi, bazıları özel bir kısmı da sivil toplum kuruluşları. Her birinin ayrı amaçlar peşine düşmesini anlayabilir misiniz? 

Hayır! Bu yüzden Susurluğun odaklandığı ana amaç ve vizyon diğerlerince de paylaşılmalı ki sonuç alınabilsin. “Hanya’ya Konya’ya” durumu sonuçta hiç kimseye yarar sağlamaz, aksine Susurluğa sadece patinaj yaptırıp zarar verir. İyilik amaç birliğindedir, ayrışıp enerjiyi dağıtmak kötülük olur. İşte bu sebeple Susurluk topyekûn iyilik ve hayırda yarışmak, kötülükten sakınmak hususunda özenli olmalıdır. Bu ilke, toplumda iyilik ve güzelliklerin yayılması, kötülük ve çirkinliklerin azalması için halâ en etkili yol.

 “Planlı değişim dönüşüm” dördüncü temel ilkemizdir. Mademki en önemli sorunumuz; Susurluğun geleceği ve istikrarlı bir gelişme ile daha üst seviyelere ulaşabilmesidir. O halde bunu sadece şikâyet ederek ve konuşarak yapamayız. Ayaklarımızı güçlü yönlerimize ve fırsatlara basarak, değerlerimizi azık yaparak kendimize ilkeli bir Misyon biçebilmeli, görüş ve düşüncelerimizi gelecek vizyonumuza odaklayabilmeli, amaç ve hedeflerimizi belirleyerek orta vadeli bir stratejik planla harekete geçebilmeliyiz. Sonuçta gelişmek için değişmek, başka bir hale dönüşmek gerekebilir. Değişimin tehlikelerinden, dönüşümün sancılarından kurtulabilmek için en iyi çare bu süreci kendi kontrolümüzde yapabilmektir. Stratejik plan bize hangi noktalarda, nasıl ve nereye doğru evrileceğimizi baştan gösterir. Değerlerimiz ayaklarımızın sağlam basmasını temin edecek, temel ilkelerimiz de yoldaki trafik levhaları gibi bizi kural dışı hareket etmekten ve yoldan çıkmaktan koruyacaktır. Böylece, Susurluğun hayalimiz olan geleceğine yürüyebileceğiz. Bunu inşallah zaaf ve eksiklerimizi tamamlayarak, güçlü yönlerimizi daha da güçlü hale getirerek, çevreye duyarlılık içinde gelişerek yapacağız. Yürüyüşümüzde devamlılık, düzenlilik, denge ve uyuma dikkat edeceğiz. Plan kavramı zaten başlı başına belli bir düzen ve disiplin demektir. Herkes olması gereken çizgide, devamlı, dengeli ve uyum içinde olmalı ki o değişim ve dönüşüm yönetilebilsin.  

"Birlikte başarmak" son ve beşinci ilkemizdir. Şurası bir gerçek ki bu yolculuk ancak birlik ve beraberlik içinde İş bölümü yapılarak başarılabilir. Başarı için bireysel oyun bir işe yaramaz, takım ve birlik ruhu gerekir. Takım olmaksa iş disiplini ve birlikte çalışma becerisine bağlıdır. Bunun için önce bir iş ahlakı olmalı insanın. Enerjimiz ve kalplerimiz asla bölünüp parçalanmamalı. Herkesin geçmiş nesilleri suçlayıp artık “Bir şeyler yapılmalı!” dediği bir ortamda iyi kötü kendi takımını engelleyip bölmek izah edilemez. Herhangi bir tartışmaya mahal vermemek, takımın verimliliği ve etkinliğini artırmak üzere görevlerin, varılması öngörülen hedeflerin açık seçik belirlenmesi iyidir ve gereklidir; doğru. Yolculuk sürecinde yetki ve sorumluluklar arasında da belli bir denge bulunmalı, liyakate saygı duyulmalıdır, bu da tamam. Ancak kalıcı çözüm; çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini düşünmekten, halkımızı bütünüyle dikkate alarak, farklılıklarına rağmen bir ve beraberce aynı hedefe yöneltebilmekten geçiyor. Hangi fikirde olursak olalım, hangi partiyi tutuyor olursak olalım, bölünmeden parçalanmadan, ortak gücümüzün sinerjisinden yararlanarak Susurluğu 2023-2028 Vizyonuna odaklayabilmeliyiz. Elbette bu süreçte makul ölçülerde liderlik ve yönetimde bütünlük koordinasyon için faydalıdır. Fakat bütünlüğü bozmayacak şekilde farklı fikir ve katkılar da sağlıklı gelişme için bir o kadar ihtiyaçtır. "Düşünce ve inançlarımız engellenemez, saygıyı hak eder”, o halde başkalarının düşünce ve inançlarına da aynı saygıyı göstermemiz gerekir. “Geriye kalan her şey birlikte yapılabilir”. Zira karşı görüşlü kişilere saygı duyma ve her görüşe açık olmak kısır döngülere meydan vermez. Kaldı ki işleri danışarak yapmak İslâm'ın da temel ilkelerinden biri değil midir? Dini literatürde "Şûra" ve "müşavere”, günlük yaşamımızda ise "İstişare”olarak bilinen uygulamayı kastediyorum.  Bu yönteme ister demokratik deyin, ister danışma-görüşme olarak niteleyin istişareye riayet etmek yönetsel faaliyetlerin de baş ilkesidir.  Ancak, insanların güven içinde birlikte hareket edebilmesi ve katkı verebilmesi için her şeyden önce kendilerine iyi ve adil davranılması gerekir. Devamında o toplulukta kişilerin birbirine saygı, sevgi ve nezaket kuralları çerçevesinde davranması gelecektir. İşte herkesin arzu ettiği eşitlik ve hakkaniyet de budur zaten. Biz Allah’ın izniyle yürüyüşümüze devam ediyoruz. Ama bu yol ilkesiz yürünmez, ilkesizlik ise hiç olmaz. Okuyucularım arasında çok değerli yol arkadaşlarım olduğunu biliyorum. Diktiğimiz fidan eninde sonunda meyve verecektir, buna inanın. Biz göremesek de gelecekte gölgesinden yararlanacakları şimdiden hayal edebiliyorum.

yyalcin3@gmail.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder