15 Mayıs 2020 Cuma

15 Mayıs 2020 Cuma 13:30 CORONA GÜNLERİ...................................Corona, ramazan ve dua

Corona ve ramazan

Coronanın ülkemize girişinin üzerinden iki ay geçti. Son yirmi gününü ramazanla birlikte yaşadık. Her ikisi öyle birbirine karıştı ki, corona mı ramazanı sınav haline getirdi yoksa ramazan mı coronaya oruç tutturdu kestirmek zor. Her hâl-u kârda iyi ki ramazan var, iyi ki oruç ve sabır ayındayız diye düşünüyorum.

Ramazanın sabır, direnç ve düşünce iklimi corona musibetine karşı mücadelemize destek oluyor. Manevi bir koruyucu elbise, maske, ya da eldiven gibi virüsün cirit attığı bu alacakaranlık tünelinde bizi yalnız bırakmıyor, koruyor.

Sabretmemizin, direnmemizin mükafatını inşallah bayramla birlikte alacağımız müjdeleniyor bize. Bir yanda gittikçe harareti düşen salgın, öbür yanda rahmet ve mağfiret günleri. Ölümün kol gezdiği bir dünyada bizi sarıp sarmalayan ramazan adlı bir merhamet ve bağışlanma iklimi. Elbet bu yan yana gelişte gören göz, hisseden kalpler için ne hikmetler var.

Şimdi ramazanın son on gününe, azaptan kurtuluş düzlüğüne çıktık. İçinde bin aydan daha hayırlı Kadir gecesinin olduğu final kısmına. İnanırız ve ümit ederiz ki müminler oruçla kazandıklarını, iftarla heba etmezler. İnşallah corona virüse karşı kazandıklarını da öyle heba etmeyecekler. Oruç bize bu gayreti tahkim etti sağlamlaştırdı. Corona vesilesiyle bir kere daha musibetlere karşı direnmeyi öğrendik. Böylesine sinsi düşmanlara karşı maddi manevi bağışıklığımız güçlendi. Bu az bir kazanç değil.
Dua ve corona

Corona günlerinde 'dua'yı da yeniden keşfettik galiba. Ramazan ayı içindeyiz ya doğal olarak tümden dua halindeyiz. Orucumuz dua, namazımız dua, Kur'an okurken ve dini sohpet dinlerken de hep dua üstüne düşündüklerimiz. Corona virüsü nedeniyle camiler kapalı ama minarelerden dua ve salavatlar yükseliyor. Neden? Çünkü inancımıza göre kime dua etmek nasib edilmişse, kendisine  karşılık verilecek. Allah Kur'ân'da, 'Bana dua edin, size icabet/kabul edeyim. Duânıza cevap/karşılık vereyim' buyuruyor.“(Mü’min Suresi 60. Ayet) Dua halinin zıddı kibir ve büyüklenme. Oysa insanoğlunun karşı karşıya olduğu gerçekler ise kendini bilmeyi ve haddi aşmamayı işaret ediyor. Dua etmeyen ve duaya sığınmayan insanın akıl sağlığından zoru olmalı.

ABD'de yayınlanan ünlü haber dergisi Newsweek,"Yaradan ve Sağlık: Din İyi Bir İlaç mı? Bilim Neden İnanmaya Başlıyor?" başlığı altında dinin iyileştirici etkisini kapak konusu yapmış. Yaradan inancının insanın moralini yükseltip hastalıktan daha kolay kurtulmasını sağladığına değinilen makalede, bilimin de inançlı insanların hastalıkları daha kolay ve çabuk atlattığına inanmaya başladığı ifade ediliyor. Newsweek'in anketine göre, insanların %72'si dua ederek hastalıktan daha çabuk kurtulduklarına, duanın iyileşmeyi kolaylaştırdığına inandıklarını beyan etmişler.

Michigan Üniversitesi'nin araştırmasına göre, dindarlarda depresyon ve stres daha az görülürken, Duke Üniversitesi'nin anjiyo operasyonu geçiren 750 hasta üzerinde yaptığı araştırmada da 'duanın iyileştirici gücü' bilimsel olarak kanıtlanmış. Üç yıl süren bu çalışmada kardiyaloglar dünyanın çeşitli yerlerinden, aralarında Amerika’da yaşayan Müslümanların, Nepalli Budist rahiplerin ve Manchester’li Hıristiyanların oluşturduğu 26 ayrı grubu incelemişler ve birbirlerinden haberdar olmadığı halde dua eden hastaların daha hızlı iyileştiğini kanıtlamışlar.  Ayrıca dua okuyan kalp hastalarının, ameliyattan sonraki birkaç yıl içinde ölüm oranlarının yüzde 30 daha az olduğu tespit edilmiş. St Luke's Hastanesinde tedavi gören kalp hastalarından, 466 tanesine din adamları dua okumuş, sonuç olarak kendileri için dua okunan hastaların %11 oranında daha çabuk iyileştiği ve rahatsızlık belirtilerinin azaldığı görülmüş.

San Francisco Hastanesi'nde 393 kalp hastası üzerinde yapılan başka araştırmada, 150 hasta için düzenli olarak dua edilmiş, tanımadıkları kişilerin kendilerine dua ettiği bu hastaların, ilaç tedavisine daha çabuk cevap verdikleri ortaya çıkmış. Harvard'lı bilim adamı Dr. Herbert Benson da dua eden kişilerin beyin Emar’larını çekerek vücudun ve beynin dua ederken değiştiğini ortaya koymuş. "Yaptığımız beyin taramalarında, düzenli şekilde ibadet eden kişilerin, diğerlerine nazaran daha düşük tansiyona sahip olduklarını, daha az gerilim içinde olduklarını görebiliyoruz" diyen Benson’ın bulgularına göre, dua ya da ibadet esnasında vücut fonksiyonları rahatlıyor ve beyin büyüyormuş. Bu bağlamda duaların stresi gideren, bedeni sakinleştiren ve iyileşmeyi hızlandıran bir etkisi var. Bu şekilde inanmanın hastalıkların yüzde 90'ında iyileştirici etkisi olduğu ortaya konmuş. Chicago’daki Rush Üniversitesi’nin araştırmasına göre, düzenli dua edenlerdeki erken ölüm oranının, dua etmeyenlere göre yüzde 25 daha az olduğu tespit edilmiş. Dua eden kalp hastalarının ameliyattan sonraki birkaç yıl içindeki ölüm oranlarının, etmeyenlere nazaran yüzde 30 daha az olduğu ortaya cıkmış.

Amerikan Bilimler Akademisi için 212 araştırmayı inceleyen bilim adamları, bu araştırmaların yüzde 75'inde inanmanın insan sağlığı üzerinde pozitif etkilerinin tespit edildiğine dikkat çekmişler. Araştırmalar, ayrıca, inanmanın sadece depresyon gibi psikolojik sorunlara karşı değil, yüksek tansiyon, kalp hastalığı gibi bedensel sorunlara karşı da koruyucu olduğunu, hayat kalitesini yükselttiğini gösteriyormuş. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü NIH'den psikolog Micheal E. Mc.Cullough'un araştırması da,125 bini aşkın kişiyi kapsıyor. Daha önce bu konuda yapılmış araştırmaları topluca analiz eden araştırmacı, inanan insanların daha uzun ve daha sağlıklı bir ömür geçirdiklerini kesin bir dille ifade etmiş. İçinde Müslümanların da olduğu bu araştırmaların toplam sonucu, düzenli olarak namaz kılan ya da kiliseye giden ve dinî cemaatlere dahil olan kimselerin ömürlerinin yüzde 29 daha uzun olduklarını gösteriyormuş.

Kişinin ümit sevgi bağışlama yaratıcının ona yardım edeceği onun ellerine kendini bırakma ona güvenme yalnız ona inanma yalnız ondan yardım isteme duyguları iyileşme beklentisini artırıyor. Artan iyileşme beklentisi beyinde serotonin, noradrenalin, nöropeptid gibi ruh halini düzenleyen salgıları artırıyor. Bu salgılar limbik sistem hipotalamus, hipofiz ve hormonal sistem ve kemik iliği yoluyla savunma sistemini kuvvetlendiriyor. Böylece organizmamız kendi kendine yardım ve tamir işlevini başlatıyormuş.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarında “dua” ya vurgu yapıyor ya. Hemen birilerinde başlıyor dini bilimle çatıştırma gayreti. Her şeye muhalefet etmenin, her şeyi eleştirmenin de ötesine geçerek sürekli kışkırtıcı çatışma ortamları harlatanlar nasıl bir ruh hali içindeler acaba? Bunlar sadece bize özgü değiller. ABD Başkanı Trump'ın Corona nedeniyle bilim insanları ile yaptığı bir basın  toplantısında yöneltilen soru da aynen bizimkilerin kumaşından: "Pandemi nedeniyle duaya başvurarak bilimi inkar etmiş olmuyor musunuz? Dua ederek virüsle nasıl baş edeceksiniz?" Bu soruya Trump değil yanındaki bilim kadınlarından birisi şöyle cevap veriyor: "İşte dua edildiği için bilim var ve salgına karşı onunla mücadele ediyoruz." Şu cevaptaki isabete bakınız. Dua ile mücadeleyi, din ile bilimi karşıymış gibi gösterenlere en tesirli cevap yine bir bilim insanından geliyor.

Şayet bizim ülkemizde de yapıldığı gibi: Bilimin gerektirdiği her türlü tedbir alınırsa, bilim insanlarının önerilerine uyulursa, bilimsel yöntemlerle çalışılırsa, bilimin rehberliğinde davranılırsa...Ve tüm bunları yaparken dua da edilirse “Bilim” ve “dua” neden bir çelişki olsun ki? Aksine onlar birbirinin karşıtı ya da düşmanı değil, birbirlerinin doğal bir parçası olurlar. Bu kadar basit. Her mevzuda din-bilim kavgası alevlendirmeye çalışanlar nasıl iflah olmaz bir hastalığın taşıyıcısı durumundalar acaba?

Hazreti Peygamber Aleyhisselâm bakınız ne demiş: "Herhangi bir kul, koltuğunun altı görülecek şekilde ellerini kaldırır ve Allah'dan bir dilekte bulunursa; acele etmediği takdirde kesinlikle duasına icâbet edilir." Acele nasıl olur yâ Rasûlullah? demişler. O da "Dua ettim, ettim; kabul olmadı der (de vazgeçer)…" demiş. İşte size çağlar üstü bir öğüt. Demek acele etmemek, hele de asla umutsuzluğa düşüp isyan etmemek gerek. Hem ne biliyorsun ki; belki zamanı var, belki bir başka şekilde hayırlısı verildi onu da göremiyorsun. Vazgeçmemek, ısrar ele etmek ayıplanmıyor ki. Aksine "Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm…".(Bakara Suresi 186. Ayet) denmiş. Belki de bizzat dua hali acele sonuç almaktan çok daha faydalı. Baksanıza dünya bile corona vesilesiyle duanın gücünü yeniden keşfediyor. Hem bilimsel yöntemlerle.

İnşallah biz zaten doğru yoldayız. Dua iyi günde de kötü günde de, namazımızda da iftarımızda da bizim yar ve yardımcımızdır. Görülmeyen gücümüz kuvvetimizdir. Şimdi de minarelerimizden yükselen ve her gün eşlik ettiğimiz dua metniyle bitirelim yazımızı:

"Bütün dünyayı kuşatan salgın hastalık karşısında bizlere inâyetini lütfeyle Allah’ım. Gazabından rızana, azabından affına sığınıyoruz. Bizleri muhafaza eyle Allah’ım! Şu anda huzurunda ellerini açarak âmin diyen kardeşlerimizi, iki cihanda aziz eyle Allah’ım! Her daim mağdurların, mazlumların, gariplerin yanında yer almış; çaresizlere kucak açmış necip milletimizden rahmetini esirgeme Allah’ım! İlâhi Ya Rabbi! Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza kolaylıklar nasib eyle Allah’ım! Ya Rabbi! Devletimizi, milletimizi, İslam beldelerini ve bütün insanlığı her türlü afetlerden, musibetlerden, kötülüklerden, salgın hastalıklardan muhafaza eyle Allah’ım!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder