Fetih
Bugün
İstanbul'un fethinin 565. yıl dönümü.
Altı
Nisan'dan 29 Mayıs'a Elliüç gün,
Şehit
Ruhları yükseldi Gök'lere her gün.
Ayasofya
İslam'ın Nur'u ile Nur'landı bugün,
Bizans
Türk'ün Bayrağı ile şereflendi o gün.
Çağlar
kapandı, Çağlar açıldı o Kutlu gün. (İshak Özlü)
Peygamberimizin “İstanbul mutlaka
fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan,
o ordu ne güzel ordudur” müjdesine nail olmak üzere pek çok islam ordusu Konstantinopolis önüne geldi.
Ancak Fetih "İmtisâl-i câhidû fillâh oluptur niyyetüm / Din-i İslâm'ın mücerred gayretidür gayretüm" diyen Fâtih Sultan Mehmed'e nasip oldu.
Ancak Fetih "İmtisâl-i câhidû fillâh oluptur niyyetüm / Din-i İslâm'ın mücerred gayretidür gayretüm" diyen Fâtih Sultan Mehmed'e nasip oldu.
Fetihle
ilgili pek çok ilginç hikaye vardır. Bu günün anısına bunlardan yalnızca
ikisini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sultan
II. Mehmet, Bizans'ın fethinden önce Boğaz'ın
güvenliğini sağlamak için Rumelihisarı'nı yaptırmaya karar vermişti.
Hisar'ın
inşaatına başlamadan önce Bizans imparatoru Konstantin
Dragazes'e bir elçi gönderdi. Amacı, nezaketen de olsa
imparatordan izin almaktı.

Elçisi aracılığıyla Sultan Mehmet'in isteğini öğrenen imparator, ona
söyle bir cevap gönderdi: "Padisahınızın kale
yaptırmak istediği toprakların sahibi Galatalılar'dır. Galatalılar ise bizim yönetimimizde değil, Avrupalılar'ın yönetimindedir. Biz, size izin versek bile Avrupalılar, bunu kesinlikle kabul
etmezler. Eğer onlardan gerekli izini almadan böyle bir
işe teşebbüs ederseniz Avrupalılar, bu yaptığınızı hoş karşılamayacaktır."
Bizans
imparatoru, Rumelihisarı'nın yapılmasından hoşnut değildi. Ama bunu doğrudan söylemiyordu. Avrupalılar'ın hoşnut olmayacağını
söyleyerek, bir şekilde onları tehdit aracı olarak
kullanıyordu.

"Maksadımız, komşuluk hakkından dolayı sizin izninizi almaktı. Söylediklerinize göre bu topraklar size ait değil. Sizin ise hisarın yapılması için rıza gösterdiğiniz anlaşılıyor.
Avrupalılar'ın hoşnut olup olmayacağına gelince; siz merak etmeyiniz, onlara gereken cevabı veririz. Bizim için önemli değil!...
Şimdi hemen gidip efendinize söyleyin. Karşısındaki padisah, öncekilere benzemez. İmparatorunuzun hayalleri, benim gücümün ulastığı yerlere bile varamaz.
Simdilik huzurumdan çıkıp gitmenize izin veriyorum. Bundan sonra yaptığım islere engel olmaya kalkışan olursa gereken cezayı görecektir!..."

İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmişti.
Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadır.
Hisarın
inşası tam dört ay içerisinde 31 Ağustos 1452'de tamamlanmıştır.
İstanbul
1453 yılına kadar dünyada klasik kuşatma savaşında
savunmaya en elverişli şehirlerden biriydi. 3 tarafı denizlerle çevrili bir
yarımada yeterli bir duvar sistemiyle korunuyor, düşmana tek bir cenahını açık
tutarak kendisini güzelce savunabiliyordu.
O tarihe
kadar 20 kez kuşatılmış 1208 yılı haricinde Enrico Dandolo’nun oyunları
sayesinde dostları Latin Haçlılara yalnız bir kere düşmüştü.
Herhangi
bir kuşatmada Cenevizliler tarafından da arada denizden yardım, erzak ve asker
alabiliyordu. Bizans imparatorları Rum Ateşi fırlatan gemileri sayesinde
Marmara Denizi’nde herhangi bir düşman donanmasına
terör estirip ikmal yollarını açık tutabiliyordu.
İkmal kesilse dahi daha önceki örneklere bakarak Bizans bir kuşatmaya aç kalmadan yıllarca karşı koyabilirdi.
İkmal kesilse dahi daha önceki örneklere bakarak Bizans bir kuşatmaya aç kalmadan yıllarca karşı koyabilirdi.
Daha once savaşlarda barut ve top kullanılmış da olsa bunu Osmanlılar kadar büyük bir şekilde deneyen olmamıştı.
Mühendisliğini
bizzat Fatih'in yaptığı Şahi adı verilen top 8 metre uzunluğundaydı. 75 cm çapındaki güllesi 544 kilo çekiyordu. Doldurulması da haliyle üç
saat sürdüğünden günde ancak beş altı kere ateşlenebiliyordu.
O kadar ağırdı ki yapımcısı Macar Urban bu topu kalıplara hiçbir öküz arabasının taşıyamayacağını hesaplayarak iki parça halinde döktürmüştü.
Böylece zamanına göre çok ileri bir vidalı sistemle birbirine eklenerek kullanılıyordu. Surlara isabet ettiği anda da o noktanın tamiri gece gündüz çalışan Bizans duvar ustalarıyla bir haftayı bulabiliyordu.

Bu topun daha az bilinen bir başka özelliği daha var.
İstanbul’un fethinden 354 yıl sonra, 1807 yılında Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye çalışan İngiliz gemilerine bir el ateş edip 22 kişiyi öldürmüş ve İngilizleri geri çekilmeye zorlamış bu top.
Son olarak yukarıda bir dörtlüğünü verdiğim İshak Özlü'nün fetih şiirinin tamamı ile bitirmek istiyorum yazımı:
İstanbul’un fethinden 354 yıl sonra, 1807 yılında Çanakkale Boğazı’nı zorla geçmeye çalışan İngiliz gemilerine bir el ateş edip 22 kişiyi öldürmüş ve İngilizleri geri çekilmeye zorlamış bu top.
Son olarak yukarıda bir dörtlüğünü verdiğim İshak Özlü'nün fetih şiirinin tamamı ile bitirmek istiyorum yazımı:
Şanlı Nebi müjdeledi, Kutlu günü,/ ''Konstantiniyye elbette Fethedilecektir.Onu,
Fetheden
Kumandan ne güzel Kumandan,Onu, / Fetheden
Asker ne güzel Askerdir''.diye.
Daha
Yirmibir yaşında, Murat Han oğlu,/ Hüma Hatun annesi.Bir Oguz boy'lu.
Allah
sevğilisinden müjdeli Yüce Hakan,/ Fatih Sultan
Yiğitlikte Hazreti Ali Soylu.
Askeri deha
ve cesaret Timsali Fatih,/ ''Benim
kudretimin yettiği yerlere sizin,
İmparatorunuzun
ümit ve emeli bile yetişemez'', / Sözleri ile Tarih yazan bir Cihan Hakan'ı.
Döktürdü Tunç'tan Top'ları ve Havan'ları, / Korku sardı,
Fatih'in niyetini duyanları.
Ateşli
Silahlar ile donattı Ordu'sunu,/ Karşı
konulmaz güç Fatih'in civanları.
Yüzaltmışbeşbin Şehit adayı, / Dörtyüz parça Donanma'da binlerce Levent.
Kuşattı
Bizans'ı Kara'dan ve Deniz'den,/ Beklerken
Konstantinos Ruh'lardan merhamet.
Gök Mavisi Gök'ler Atlas rengi, / Övülmüş
Asker'i Bedir Aslan'larının denği,
Tekbir
sesleri dalğa dalğa yükselirken,/ Haberci
Melek'ler izliyordu Cenği.
Tophane'den
Kara'ya tırmandı gemiler,/ Allah
indinde tebessümlü nebi'ler,
İslam
Peygamber'i doğrulandı bu sabah,/ Kasımpaşa'dan
Haliç'e indi gemiler.
Tunç'tan Şahi Top'ları Ateş kusuyor,/ Gizlenmiş
Şimşekler,Yıldırım'lar susuyor.
Seyyar
Kule'ler ilerledikçe Sur'lara doğru,/ Şehit
Ruh'ları Cennet Köşk'lerine doluyor.
Mazgal'lara
tırmanırken Fatih'in Askeri,/ Kaynar
Kazan'lar aratmıyordu Hayber'i.
Burç'lardan atılan Ok'lar,uçan Mızrak'lar,/ Güneş'i göstermedi Şehit'lerime,kucakladı Tanyeri.
Marmara'nın
serin su'larına sürdü At'ını,/ Bizans'la
kıyasladı genç yaşta Baht'ını,
''Ya Bizans
beni, ya ben Bizans'ı''/ Sözleri yankılanıp kapladı Cenk Sathını.
Edirnekapı-Topkapı
arası Mahşer yeri,/ Ulubatlı
Hasan'ım yanında otuz Nefer'i,
Hücum'a geçmiş elinde şanlı Sancağım,/ Dikiyor
Burç'lara Allah yolunda Ruh'ları seferi.
29
Mayıs 1453 Salı Fetih günü,/ Allahu
Ekber nida'ları kapladı yeri göğü.
Titredi Yedi
kat Toprağın Katman'ları,/ Tarih'ler
Kutlu Fetih diye yazdı bunu.
Gömülürken Ortaçağ Marmara'nın Su'larına,/ Yürüdü Fatih'im Yeniçağ'ın aydınlık yol'larına.
Yanında
hocaları, Akşemsettin, Molla Gürani,/ Molla
Hüsrev, ödendi
borçlar Şehit Ruh'larına.
Girdi
Topkapı'dan beyaz At üzerinde,/ Duyuldu
Tekbir sesleri Nebiin mezarında.
Dizilmiş
yollara Bizanslılar karşılıyor Fatih'i,/ Çiçek
sunan kız'ların sevinçleri yüzlerinde.
Altı
Nisan'dan 29 Mayıs'a Elliüç gün,/ Şehit
Ruhları yükseldi Gök'lere her gün.
Ayasofya
İslam'ın Nur'u ile Nur'landı bugün,/ Bizans
Türk'ün Bayrağı ile şereflendi o gün.
Çağlar
kapandı, Çağlar açıldı o Kutlu gün.
İshak Özlü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder