İyilik ve kötülük(6)
Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker (الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر) sözcüğünü çok duymuşsunuzdur. "İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek" anlamına gelen ve Kur'an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde [1] geçen bu ifade, adeta bir deyiş gibi günlük yaşamımızda da sıkça kullanılmaktadır.
Kur'an
temelli olan “emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i anil münker” insanlara iyiliği
emretmek ve kötülükten sakındırmak anlamındadır.
Bu bahisle ilgili
olarak İslam hukûkunda
eş anlamlı olarak kullanılan örf ve âdet
terimlerini de hatırlamak gerekir. Zira, Kur'an ve Sünnette, aklın ve dinin
güzel gördüğü iyilik ve ihsan manasında "marûf" şeklinde geçiyor.
Nitekim, "Sizden,
hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.
İşte kurtuluşa erenler onlardır" ayetinde geçen "emr-i bil marûf" bu şekilde "iyilik yapma" anlamında.
"Şüphesiz Allah,
adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık
ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." [2]
Kur'an-ı Kerim geçmiş
peygamberleri (Nuh'u, İbrahim'i, İshak'ı, Yakubu, Dâvud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u,
İlyas'ı, Yûsuf'u,
Mûsâ'yı ve Hârûn'u) anarken, onlara evlat ve zürriyet armağan ettiğinden ve
hepsini hidayete erdirdiğinden bahsediyor. [3] "Olgunluk
çağına erişince O'na hikmet ve ilim verdik." [4] ve onlara "Sonradan
gelenler arasında güzel bir ad
bıraktık." [5]
Hemen ardından "İşte
biz, iyi davrananları ve İyilik yapanları böyle mükafatlandırırız"
diyerek onları ve eriştikleri nimeti bütün insanlar için misal gösteriyor.
"İşte
yarışanlar, bunun için yarışsınlar" diyor Kur'an. Yani, "emr-i
bil marûf" ta. Hayra çağırmada, iyiliği emretmede ve kötülükten men
etmede. İnsanlar içinde mutlaka "iyilik yapma" da yarışan bir
topluluk bulunması isteniyor. Onlar kurtuluşa erenler oluyorlar, çünkü, "İyilerin
yazısı "İlliyyûn"da
kaydedilmektedir.
İlliyyûn hakkında da bilgi veriliyor Kur’anda; "İlliyyûn"un ne olduğunu sen ne bileceksin. O yazılmış bir kitaptır.
Ona, Allah'a yakın olanlar şâhit olur. Dosdoğru Kur'an'ı getiren ile onu tasdik
edenler var ya, işte onlar Allah'a karşı gelmekten sakınanlardır. Şüphesiz
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan
kimselerdi."
Hemen arkasından bir
müjde geliyor; "Bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir
mükafat hazırlamıştır." Bu müjde; "içinizden iyilik yapan,
adaklarını yerine getiren, kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkan,
sabreden, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yediren, biz size sırf
Allah rızası için yediriyoruz diyen. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür
beklemiyoruz. Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından
dolayı) Rabbimizden korkarız." diyen İyiler için veriliyor.
İyiler için vaad
edilen şey Naîm cenneti. Kur’anda açıkça Allah'a karşı gelmekten sakınanlar
için, yapmakta oldukları şeylere karşılık Naîm cenneti va'dediliyor; "Şüphesiz,
iyiler Naîm cennetindedirler. Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini
görürsün. Onlar için Rableri katında diledikleri her sey vardır."
Ayetlerin devamında
“bu şeyler” de ayrıntılı olarak anlatılıyor.
"Koltuklar
üzerinde, (etrafı) seyrederler. İşledikleri kötülükleri örtmek ve onlara
yaptıklarının en güzeli ile karşılık vermek için Rablerinin kendilerine verdiği
şeyleri alarak cennetlerde gölgeler içinde, pınar başlarında ve canlarının
çektiği meyveler içerisindedirler. Katkısı kâfur olan içecekler dolu bir
kadehten içerler. Bir pınar ki Allah'ın kulları ondan içer, onu (istedikleri
şekilde) fışkırtıp akıtırlar. Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve
yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir. Sabretmelerine karşılık da
onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükafatlandırır."
"Orada koltuklar
üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, ne
de dondurucu soğuk. Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri
(kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır.
"Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir. Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) O içeceğin katkısı tesnimdir. "
"Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir. Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler. Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) O içeceğin katkısı tesnimdir. "
"Çevrelerinde,
gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak
hizmetçiler dolaşır. Orada, görünce (sonsuz)nimetler ve büyük bir mülk
(hükümranlık) görürsün. Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler
vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek
içirecektir."
Nihayet "Onlara
şöyle denecektir:" deniliyor "Şüphesiz bu sizin için bir
mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür. Afiyetle yiyin için." [6]
Ne güzel bir sonuç, ne
harika bir ödül ! Keşke insanlar anlayabilselerdi, keşke bu öğütlere uyup bu
müjdelere inanabilselerdi. Keşke bu nimete bütün insanlar kavuşabilselerdi.
Biz yine de sözü Kur'andan bir dua ile bitirelim; “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da
iyilik-güzellik ver, ahirette de iyilik-güzellik ver…” [7] Sen lütufkârsın, istediğini verensin. Bizi kötülükten ve
cehennem azabından koru. Amin.
------------------------[1] Âl-i İmrân suresi, 104. ayet, Tevbe Suresi, 71. ve 112. ayetler, Hûd suresi, 116. ayet
[2] Nahl Suresi, 90. Ayet
[3] En'âm Suresi, 84. Ayet
[4] Yûsuf Suresi, 22. Kasas Suresi, 14. Ayetler
[5] Sâffât Suresi, 78-79-80, 103, 105, 108-109-110, 119-120-121,129-130-131.Ayetler
[6] İnsân Suresi, 5-22. İnfitâr Suresi, 13. Mutaffifîn Suresi, 18-27. Zümer Suresi, 33-35. Zâriyât Suresi, 15. Mürselât Suresi, 41-44. Ayetler
[7] Bakara, 2/201
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder