3 Ocak 2014 Cuma

116 03 Ocak 2014 Cuma 17;02 İŞ DOKTORU....................................Korkularla yüzleşmek

Korkularla yüzleşmek

İnsanların oldukça garip, tuhaf korkuları var. Bilim adamları bunların 90 tanesini tespit etmiş. Böylece uzun bir korku listesi çıkmış ortaya.

Yürüme ya da ayakta durma korkusu (Ambulofobi), sayılardan korkma (Aritmofobi), kitaplardan korkma (Bibliofobi), Zamanın geçmesinden ya da zamanın kendisinden korkma (Kronofobi) bunlardan birkaçı.

Mesela (Eleuterofobi) özgürlük korkusu oldukça ilginç. Kendinizi kapana kısılmış hissediyorsunuz ve bu hoşunuza gidiyor !.. Çok tuhaf değil mi ? Bu fobiye yakalanan insanlar özgürlüğün; daha fazla seçenek, yapılacak daha fazla iş, yaşayacak daha uzun bir hayat anlamına geldiğini düşünerek korkarlarmış.
Bir de şu korkuya bakınız. “Hippopotomonstroseskippedaliofobi”, yani uzun kelime korkusu. Adı bile korkuyu haklı kılıyor baksanıza.

Lakanofobi; sebze korkusu,  Lekofobi; beyaz renk korkusu, Linonofobi; ip ve  iplerden oluşan şeyler korkusu, Logofobi; kelime korkusu, Melanofobi; siyah renk korkusu, Melofobi; müzik korkusu, Metrofobi; şiir korkusu, Mnemofobi; hafıza korkusu, Mottefobi; böcek korkusu, Nebulafobi; sis korkusu, Nephofobi; bulut korkusu, Nomatofobi; isim korkusu, Oktafobi; sekiz sayısı korkusu…Liste böyle uzayıp gidiyor.

İş hayatını, çalışma ortamlarını etkileyen korkular da var tabi ki. Bunlardan bazıları bilgiden ve yeni olan şeylerden korkma şeklinde görülüyormuş. Epistemefobi korkusu olanlar bilgiden çekiniyorlarmış mesela. Gnosiofobikler yeni şeyler öğrenmekten korkarlarmış.

Ideofobikler özellikle yeni düşüncelerden, Neofobik ve Kainofobikler  ise sadece yeni bilgiden değil, karşılarına çıkabilecek herhangi/ tüm yeni şeylerden korkarlarmış.
Düşünmenin kendisinden (Phronemofobi) de korkulabiliyormuş. Tıpkı fikir korkusu gibi. Bu korku da bir şeylere çözüm getirmek için düşünmekten duyulan korkuymuş.

Çalışılan çevreden, verilen görevi yapamamaktan, topluluk içinde konuşamamaktan ya da diğer çalışanlarla sosyalleşememekten korkuyorsanız; siz genel olarak çalışmaktan korkan bir Ergasiofobik olabilirsiniz.
İş yaşamında bazıları da yazı yazma korkusu içinde olabiliyorlarmış. Grafofobik; iyi yazma yeteneğinden şüphe eden ve bu konuda başarısızlığa uğrayacağından korkan insanlara denirmiş.

Birlikte çalıştığınız bazı yöneticilerin kararsızlıklarını, karar vermeden durumu idare etmeye çalıştıklarını mutlaka görmüşsünüzdür. İşte bu karar verme korkusu (Deciofobi) aslında çok da sıra dışı bir korku değil. Bu tür korkuları olan kimseler, verdikleri kararların sonuçlarından çekindikleri için karar vermekten kaçınmaktaymışlar.
Son olarak bazı yöneticilerin masalarının neredeyse kendileri görünmeyecek kadar tepeleme kağıt, dosya vb. yığılı olduğu dikkatinizden kaçmamıştır.

Bazı makam masalarında ise tersine adeta kağıt cinsinden hiç bir şey bulunmaz, tertemizdir. Aslında bu birbirine zıt iki karakter de kâğıt müptelası ya da korkusu içindeymişler.

Bu hastalığa papyrofobya, kâğıttan ve kâğıtla ilgili her tür (dosya, kitap, yazı vs.) şeylere bağımlı/korkanlara da papyrofobik deniyormuş.

Bu korkulara bizim ülkemize ve insanımıza özgü korkular da ilave edilebilir.

Örneğin; haksızlıktan, adaletsizlikten korkmak; amirinden, arkadaşından korkmak; iş sahipleri ve vatandaştan korkmak; eşinden, komşusundan korkmak; trafikten, hastaneden korkmak; ebeveyninden, öğretmeninden korkmak; aldatılmaktan, ihanetten korkmak; öcüden, dış güçlerden korkmak gibi.

Korku duygusu, bir tehdit algısı ile tetiklenen rahatsız edici ve olumsuz bir his olarak tanımlanıyor. Algılanan tehdit karşısında, insan aklı ve vücudu yaşamsal bir “kavga” veriyor ve “kaçma” tepkisi gösteriyormuş.

Bazı psikologlar korkunun temel ya da doğuştan gelen küçük duygu dizilerinden birisi olduğunu ileri sürmüşler. Bu dizi aynı zamanda sevinç, üzüntü ve öfke gibi duyguları da içermekteymiş. Şayet korku, belirli türde duygusal bir durum veya dış tehdit oluşmadan meydana gelirse, bu takdirde sorun artık anksiyete [1] olarak nitelendirilmeliymiş.
Her korku bir hastalık demek değil tabi ki. Bunların çoğu yaşamın doğal parçaları, kişiliklerin rengi ve uzantısı haller. Herkes bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çeşitli korkulara kapılabilir. Bu anlamda korku evrensel bir duygu.

Neticede insan da bir makina değil. -Hoş makinalar da arızalanır ya.- Elbet insan ruhunun ve bedeninin de arızaları olabiliyor.

Bunlar da aynen onlar gibi bazen fabrikasyon hataları, çokça da yanlış kullanım ya da zorlanmalar sebebiyle ortaya çıkıyorlar. Ancak ciddi şekilde psikosomatik [2] alanla ilgili olanlar da yok değil.

Talebeyken öğretmenler odasına, müdür odasına girmeye korkardım. Bir gün kapı önünde kalakaldım. Ne girebiliyor, ne de geri dönebiliyordum. Bu korkumu yenmeliydim ama nasıl ? Öfkelenmişim, sağ elimle sol bileğimi kaldırıp kapıya vurdurdum. İçerden kalın bir "Gir !" sesi geldi. Artık kaçamazdım, çaresiz kapıyı açıp girdim.

İçerde babacan bir müdür yardımcısı vardı, hiç te korkulacak bir durum olmadı, işimi gördüm ve çıktım. Dışarda durdum, gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. Ama gözlerimi açtığımda artık gülüyordum, çünkü başarmıştım. O gün bu gündür korkularımın üstüne gitmeyi o olayla hatırlarım. Her zaman işe yaradı.

Korkuların çoğu ruhumuzdaki gölgelerin, karanlıkların eseri. İnanç, azim ve başarının aydınlığı karşısında kaybolup gidiyorlar. Önemli olan bu tip arızaların farkında olabilmek. Gerektiğinde de bunlarla yüzleşmekten, üzerine gitmekten kaçınmamak.


[1] Anksiyete veya endişe, canlılarca deneyimlenen kaygı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Canlıların dış ortama uyum çabasında koruyucu bir tepkidir. Denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksattığında Anksiyete bozuklukları olarak incelenir. Anksiyete psikiyatride bir grup hastalığın genel adıdır.
[2] Psikosomatik',psikolojik kökenli olan fiziksel hastalıklara verilen genel addır. Ruh anlamına gelen "psyche" ile beden anlamına gelen "soma" kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Psikolojik sıkıntılar ve duygular özellikle içe dönük insanlarda vücudu etkilemeye başlar. Kişi davranışlarını ve hareketlerini kısmen kontrol edemez ve organlarında bazı rahatsızlıklar görülebilir. Kişinin muhakkak bir doktora görünüp ilaç tedavisine başlaması gerekir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder