Sevgili torunlarım,
Bizim ömrümüzden bir
hafta daha geride kaldı. 2023'e sadece üç hafta var. Sizler bir hafta daha
büyüdünüz. Yarın Pazartesi, çalışanlar mesailerine
dönecek. Okullar yeni bir haftaya açacak kapılarını. Haftalık koşturmaca
kaldığı yerden devam edecek. Sabah bir telaş
koştur koştur gidilecek, akşam
yorgun argın eve dönülecek. Bu döngü yarın, öbür hafta, gelecek ay, sonraki mevsimler
de böyle sürecek. Yıllar bir biri ardına tükenecek, yeni yeni yıllar alacak
yerlerini. Sizler her geçen yıl biraz daha serpilip büyüyeceksiniz, büyükler yaşlanacak.
Hayatın akışı
böyle. Gençler hızlı aksın zaman diye acele ederler. Bizlerse ağırlaşan
bedenlerimiz gibi zaman da yavaşladı mı acaba diye düşünürüz.
Ama bu bir yanılsamadır. Ne daha hızlı geçer ne de yavaşlar.
O bir nehir gibi okyanusa doğru akmaya, beraberinde
de hayatı sürüklemeye devam eder. İnsan ancak arkasına
baktığı zaman bu geçen günlerin, haftaların, ayların ve
yılların farkına varabiliyor. Siz geçen zaman içinde ne çabuk büyüdüğünüzü
anlayamazsınız. Bizlerse haftalar aylar geçtikçe size bakıp "nasıl da büyüdüler"
diye hayret eder, "ne ara geçti bu yıllar" diye hayıflanır
dururuz.
Geçen hafta bizim için
de yoğun geçti. Normalde her Salı akşamüstü
İncek mesaimiz var. Ama bu hafta izinliydik. Oğuzhan
dayı/amcanızı almaya gidecektik. Hafta sonu da bir misafirimiz olacaktı. O
yüzden salı günü gecesi otobüsle Burdur'a gittik. Otogara vardığımızda
daha saat 04.30'du. O saatte bir yere gidemeyeceğimiz için mecburen
sandalye banklar üstünde sabahı bekledik. Otogarda bizim gibi yemin merasimi
için gelenler de öyle. Nenneniz dayanamadı uzanıp uyumaya çalıştı.
Ben de başında nöbetçi kaldım. Bir garip kedicik de bana eşlik
etti. Sevdim, okşadım o da yanı başımda kıvrılıp mırıl
mırıl uyudu.
Sabah ezanından biraz
önce Esra da geldi. Birkaç simit aldım çay ocağından. Yakınımızdaki
otogar lokantasına geçtik. Çalışan kadın çayı demlemiş,
çorba da hazırdı. Biraz da orada vakit geçirdik. Sabah namazını otogar
mescidinde kıldım. Dışarsı yavaş yavaş
aydınlanıyordu. Ama yoğun bir sis tabakası yüzünden on metre ötesi
görülmüyordu. Saat sekize doğru bir taksi çevirip
askeriyeye gitmek istediğimizi söyledik. Otogar şehrin
epey dışındaymış. Şehir
içine doğru kışlaya 6-7 kilometre
gitmemiz gerekti.
Taksiciden aldığımız
bilgiye göre Burdur 100 bin civarında nüfusu olan küçük bir yermiş.
Yemin töreni dolayısıyla kışla kapısı oldukça
kalabalıktı. Gelenleri içeriye almaya başlamışlar.
Girişin hemen sağ tarafında bir
ziyaretçi salonu var. Ama insanlar oraya sığmamışlar.
Görevliler de kalabalığı kontrol etmeye çalışıyorlardı.
Hava soğuktu. Ayrıca yoğun sis burada da
kendini gösteriyordu. Saat 9'a doğru insanları tören
alanına doğru yönlendirdiler. Çam ağaçlarıyla dolu kışla
içinde 150 metre yürüdükten sonra tören alanına vardık. Üç tarafı tribün şeklinde
düzenlenmiş oturma yerlerini doldurduk.
Tören alanı bir buçuk
futbol sahası büyüklüğündeydi. 12 kadar masa dizini protokol tribününe
dikey şekilde yerleştirilmiş.
Üzerine bayrak ve silahlar konulmuş. Her birinin önünde de elinde bölük flamaları
tutan askerler var. En önde de bayraklı bir top, orta yerde de kürsü bulunuyor.
Hava oldukça soğuk, yerler nemli ve sisten etraf net görünmüyor.
Gelenler arasında çocuklu, hatta bebekli aileler de var. Neyse ki çay, su vb.
veren satıcı minibüsler koymuşlar dolayımıza. Saat
9,5 gibi bölüklerin marş söyleyen gür sesleri
yankılanmaya başladı yakınlarda. Önce komutanlar, bir tören bölüğü
ve iki tane de alay sancağı geldi. Sonra da bir
bir sisler arasından yürüyüş düzeninde bölükler
alana girip yerlerini aldılar.
Biz Oğuzhan'ı
görebilmek için arkada en uçtaki tribüne geçtik. Gerçekten de bölükleri yemin
için harekete geçtiğinde hem de yerlerine dönerken onu kısa süreli
görebildik. Bu arada komutanlar konuştu ama herkesin aklında
çocukları vardı. Ses düzeni de pekiyi değildi ne konuştuklarını
anlayamadım. Duygulu anlar yaşanıyordu. Önümüzdeki
askerler yeşil kamuflaj elbiseleri ve asker şapkalarıyla
hepsi birer ana kuzusuydular. İki sıra halinde yemin
edecekleri masa dizininin yanına geçip ellerini silahların ve bayrağın
üzerine koyarak yeminlerini gür sesle yaptılar.
Bu şekilde tören yaklaşık bir saat sürdü.
Ardından onlara 10-15 dakika aileleriyle görüşme izni verildi. Meydan
çil yavrusu gibi dört bir yana dağıldı, tel örgülerin
ardındaki aileleriyle buluştular. Bazı aileler
alana girdiler.
Nenneniz kalabalıktan
korktuğu için Oğuzhan bize nispeten
daha sakin bir nokta önermiş. Öyle de oldu, koşarak
geldi bize doğru. Sarılıştık, konuştuk,
hasret giderdik, fotoğraf çekindik. Tekrar toplandıklarında biz de
alanı terk etmeye başlamıştık. Şimdi
onlar birkaç saat eşyalarını teslim edecekler, terhis belgelerini
alacaklar ve şehir merkezinde uygun bir yerde buluşacaktık.
Kışla kapısından çıktığımızda şehrin
bütün taksicileri sanki oradalarmış gibi sıraya dizilmişlerdi.
Ama bu kez biz taksi tercih etmedik. Sis biraz dağılmış
etrafı görebilir hale gelmiştik. Şehir
merkezine doğru yürüdük.
Saat 11,5'a doğru
geliyordu. Şehir meydanında bir lokantaya girdik. Oğuzhan
gelinceye kadar karnımızı doyurduk ve onu bekledik. Yarım gibi Oğuzhan
da geldi, ona da yemek söyledik. Arabamız belediye otoparkındaydı. 2,5 gibi
Burdur'dan yola çıktık. Biz Oğuzhan'a soruyor, o biz
sormadan anlatıyordu. 25 gün bile onun için büyük bir tecrübeydi. Daha önce hiç
yatılı, yurt vb. hayatı olmamıştı. Her biri değişik,
türlü çeşit 26 kişinin birlikte yattığı
koğuşlarda uyumuştu.
Her gün tıraş olmuş, soğukta
talime çıkmıştı. Askerliğin kendine özgü
hallerini birebir yaşamıştı. Son 10 gün üşümekten
kaynaklı rahatsızlanmış, ilaç kullanmasına rağmen
öksürüğü kesilmemişti. Anlatacak çok şeyi
vardı, yol boyunca da anlattı durdu.
Bir sayfayı daha geride
bırakmış şimdi yeni bir heyecanla
karşı karşıyaydık. Cumartesi
Esra'nın ailesi misafirimiz olacaklardı. Ayrıca Ankara'da arkadaşlarıyla
görüşecek, nikâh yeri de araştıracaklardı. Perşembe
ve Cuma günleri hızlıca geçti. Akşam Elif, Aydın ve Yağız
okul çıkışı Gerede'den geldiler. Cumartesi saat 3 gibi de
misafirler bizdeydi. Görüşme güzel, samimi ve
sıcak bir havada geçti. Hemen her şeyi konuştuk.
Oğuzhan'la Esra'yı da dinledik. Kafamızda herhangi bir
soru işareti kalmadı.
Bundan sonraki adım; nişandı.
28 Ocakta İstanbul'da Fenerbahçe orduevi ile anlaşılmıştı.
Yemekliydi. İsteme de aynı gün aynı yerde olacaktı. Gençler nikâhın
da Haziran başında olmasını düşünüyorlardı. Ama İstanbul'da
mı Ankara'da mı olacağı belli değildi. Nişana
kadar onu da netleştirebileceklerini söylediler. Aile özel bir şey
istemiyorlardı, sadece gelin evden kınalı çıksın istediler. Bu bir kına gecesi şeklinde
değil de evde aile arasında olacaktı. Gençler ne
gerekiyorsa yapacak, biz de gücümüz nispetinde onlara destek olacaktık.
Sevgili torunlarım,
2023 yılı ailemiz için
oldukça önemli. Nazlı sen bu yıl ciddi bir karar vereceksin. “Tamam
mı devam mı?” diyeceksin göreceğiz. Dilerim bu kritik
yılı en doğru şekilde değerlendirirsin.
Seni seviyoruz ve senin için duacıyız. Yağız torunum sen de artık
ergenliğin eşiğindesin.
Davranışların bazen kontrolden çıkıyor. Senden beklemediğimiz
sululuklar, kaba saba hallerin inşallah çabuk geçer. Para
merakın, abur cubur yeme sorunun devam etmez. Okulda derslerinle, hocalarınla
ve arkadaşlarınla daha büyük sorunlar yaşamazsın.
Sen çok zeki ve akıllı bir çocuksun. Adın gibi yağız bir delikanlı
olacaksın. Bu geçici dönemi en kısa sürede atlatacağını
ve her konuda başarılı olacağına inanıyoruz. Seni
seviyoruz.
Bu hafta ikizleri
göremedik. Aldığımız haberler, fotoğraflar iyi oldukları
yönünde. İnşallah Salı günü siz
kuzucuklarımızı da sevebileceğiz. Selim Erdem ve İnci
Deniz 13 gün sonra 1,5 yaşlarını geride bırakmış
olacaklar. 2023'ün Haziranında da onların 2.nci yaş
gününü kutlayacağız. Muhtemelen o zaman Oğuzhan amcaları da
evlenmiş olacak. Düğünlerinde onların yeni
giysileriyle ortalıkta koşuşturmalarını
şimdiden hayal edebiliyorum. Ece Mercan ablaları bugün
bizdeydi. Oğuzhan amcasını İstanbul'a birlikte uğurladık.
Akşam babası gelip alıncaya kadar da birlikteydik. Pazara
gittik, alışveriş yaptık. Çok güzel
çiçek resimleri yaptın bize.
Biz Oğuzhan'ı
almaya gidince annene sormuşsun: "Anne hep
erkekler mi askere gidiyor?" "Evet" demiş
annen. "Bak o zaman anne, Selim'i her an askere çağırabilirler…Selim orada doymaz, evde iyice yemek yiyip
gitsin!" Okuyunca güldüm ve "Bunu yazmalıyım" dedim. Burada hem
zekâ hem de ablalık duyguları var. Biliyor musun sen çok akıllı ve güzel bir
kızsın. Bizim sana "prenses" dememiz sebepsiz değil.
Rabbim senin de bahtını açık etsin.
Tuna'yla hemen her gün
WhatsApptan görüşüyoruz. O dünyanın bir ucunda biz öbür ucunda. Annesinin
çalıştığı Tai okulunda bir sürü
arkadaşı var. Sanki uluslararası bir okul. İş
makinalarının boyutu her geçen gün onunla birlikte büyüyor. Sevimli bir çocuk.
Okulda da herkes onu seviyormuş. Ev komşuları
da her gün ona "Baby!" diye seslenerek hediyeler veriyormuş.
2023 yılının 29 Ekim cumhuriyet bayramında yani cumhuriyetimizin 100. yılında o
da 3 yaşını doldurmuş olacak. Oğuzhan
dayısının Hazirandaki düğününe gelebilirler mi
bilemiyorum. Onu şimdiden çok özledik.
Sibel Halk bankasından
girişimci kredisi ile muayenehanesine bir ultrason cihazı
alacak. Sosyal medyada alanıyla ilgili video yayınlarına başladı.
İnşallah günden güne işleri
daha iyiye gidiyor, gidecek. Cüneyt de maaşına ek eski kitap satışından
iyi kötü kazanıyor. Bu yıl belki de Çayyolu'nda yeni bir eve taşınacaklar.
Çünkü Ece'nin anaokulu, ikizlerin kreşi o tarafta. Hem
Sibel'in hem de Cüneyt'in işyeri de o güzergâhta.
Elifler iki hafta önce Aydın'ın Eski Avşarlar köyünde dede
mülkünün tapusunu aldılar. Evlerinin projesi çizildi, gelecek günlerde inşaata
hazırlanıyorlar. Belki de bahar gelmeden kabasını bitirmiş
olurlar. 2023 yılı onlar için de hayallerini gerçekleştirecekleri
bir yıl. İkisi de uzman öğretmen oldular. Yılbaşında
3600 gösterge de yürürlüğe girecek. Gerede'nin
soğuğu dışında
daha ne olsun.
Gördüğünüz
gibi 2023 yılı hem bizim için, hem çocuklarımız hem de sizler için önemli
görünüyor. En azından 2022'den daha iyi bir yıl olacağını
ümit ediyorum. İnşallah böyle uzun
metinleri okumaktan sıkılmazsınız. Çünkü büyüdüğünüzde bu satırları
okursanız bizim için ne kadar değerli olduğunuzu,
kalbimizin sizinle attığını ve dualarımızın
sizinle dolu olduğunu anlayabilirsiniz. Anlatacak, yazacak çok şey
var ama şimdilik bu kadar yeter. Haftaya devam ederiz.
Dedeniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder