Zihinsel gezinmeler…(ı)
11 Mayıs 2022 Çarşamba, 14:00
Uzun zamandır insan zihninin sınır tanımaz, kontrollü
kontrolsüz gezinmelerini yazmak istiyordum. Bugüne nasipmiş. Elbette konunun bilimsel
yönünü kastetmiyorum. -Belki bende bu süreçte işin o yönünü hem öğrenir hem
yazarım.- Ama herbirimizin yaşamında şahit olduğu; bazen geleceğe dair hayal
kurma, bazen geçmişin bir sinema şeridi gibi gözümüzün önünden akması, bazen planlarımıza eşlik eden yap bozlar,
bazen de rüya şeklinde karşımıza çıkan zihinsel gezinmelerden söz
edeceğim.
İnsan zihni o anlarda bir tür sinema filmi kurgucusu gibi
çalışır. Çoğu zaman nerede başlayıp nerede biteceğini, nasıl bir gezinti
yapacağımızı bilemeyiz. Bu durum sadece "Şimdi ne yapacağım, niçin, nasıl,
ne zaman ve nerede yapacağım sorusunun cevabı için kontrollü bir şekilde
gerçekleşir. O durumlarda bile bize sık sık sürprizlerle, "ya şöyle olursa?"
sarsmalarıyla karşı karşıya getirmesi onun tabiatından geliyor.
Farz edin yürüyorsunuz, ya da bir araçtasınız; etrafınızda
gördüğünüz her şey size o zihinsel gezinmeyi başlatabilir. Gördüğünüz bir insan
yüzü, levha, çiçek ya da manzara zihninizde evrilir, çevrilir sürekli objeden
objeye, konudan konuya atlar. Kendinize geldiğinizde bakarsınız ki hiç
ummadığınız, çok alakasız bir şey üzerindedir. Arada zihninizde canlanan onca
şeyi artık hatırlamazsınız bile. Aralarındaki bağlantının nedenini sorgulamak
da mümkün değildir.
Bu hal bazı durumlarda çok rahatsız edicidir. Aslında o
durumda, o halde olmayı, o şeyleri zihninizden geçirmeyi hiç düşünmez,
istemezsiniz. Hatta hiç hoşlanmazsınız ama işte kendinizi en olmadık zamanda en
olmadık şeyleri aklınızdan geçirirken buluvermişsinizdir. Eskiden meşhur olmuş
bir yarışma sözcüğünü (Geçiniz!) ısrarla mırıldanır, o düşünceyi zihninizden
kovalamaya çalışırsınız. O hallerde beyninizdeki yönetmen size rağmen, kendi
bildiğini okumaktadır. İyi ki "Değiştir!" komutunu verebiliyoruz, iyi
ki o yaramaz yönetmenin kurguladığı filmi seyretmemeyi başarabiliyoruz.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7781964521821192&set=a.7781949711822673>
12 Mayıs 2022 Perşembe, 23:30
Zihnin
sık sık geriye dönüp adeta playback yapması en çok yaşadığımız hallerden. Şimdiki
hal içinde geçmişi didikleriz. Sorguladığımız, işe yarar bir şeyler aradığımız
ya da hatalarımızı aklamaya çalıştığımız durumlardır bunlar. Hani kamera
görüntülerinin yeniden yeniden izlenmesi, futbol maçlarındaki offsayt mı değil
mi tekrarları gibi.
O
anları yeniden yaşama çabası tadı damakta kalan anılar içindir. Çoğu zaman da
ıskaladığımız lezzetleri hatırlamak, kaçırdığımız ayrıntıları görebilmek için.
Ancak gözlerimiz açık, bedenimiz tümüyle şu an içindeyken geçmişte gezinmek bu
defa da yaşadığımız anı pas geçer. Ne yazık ki bu da ironik bir hakikattir.
Kendimizle
hesaplaşma da zihnimizin arka planında böyle geri dönüşlerle yapılabilir ancak.
Şahidi, bileni, duyanı olmayan bir sorgulamadır bu. Savcı da bizizdir, avukat
da hakim de. İtirafnamemiz zihnimizde yazılır, yakamızdaki suç yaftamızı bizden
başka kimse görmez. Sonuçta ibra olabiliyorsak ne mutlu. Değilse vicdan polisi
sık sık hatırlatır kabahatlerimizi.
Kuşkusuz
yaşadıklarımızı gözden geçirip hatalarımızı görmek, bir kez daha aynı yanlışlara
düşmekten koruyabilir. Bunun içinde zihnimiz aynı yöntemi kullanır; playback.
İki dakika önce yaşanmış şeyleri, konuştuklarımızı, yaptıklarımızı gözden
geçirir bizim için. Geçmiş olayları birer video gibi seyrettirir bize. Varsa
kusur ve günahlarımızı aşikar eder bize. Yalanlamanın, kıvırmanın anlamı
yoktur. Orada herşey ayan beyandır, neyse odur. Başkası bilmez o çepelleri,
çapakları.
Zihinsel
gezinmeler aklımızın arka planında uyumaz, zaptedilmez, sürekli hareket halinde
bir nehir gibidir. Belki akışı bir tür elektrik arkına ya da frekans
dalgalarına da benzetilebilir. Pek çok bakımdan bir resmin şekillenmesini
sağlayan serbest çizgiler gibidir. Hiç bir çizgi son değildir ama herbiri
sonunda o resmin ortaya çıkmasını sağlar.
Gerçekle,
zihinsel olarak sanal alemlerde gezinmenin çakıştığı noktalarda biz anı; görür,
anlar ve idrak ederiz. Yoksa konuşuruz ama zihnimiz orda değildir, dinleriz ama
duyamayız, bakarız ama göremeyiz. Yüzümüz donmuş, gözlerimiz dalıp gitmiştir.
Birinin: "Alooo! Nerlerdesin yine? Dalıp gittin" ikazı ile ancak
uyanırız.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7788580221159622&set=a.7781949711822673>
Zihinsel gezinmeler…(3)
15 Mayıs 2022 Pazar, 05:30
Dün gece
bir müddet uyuyamadım. Zihnime üşüşen onca şey arasında bir o yana bir bu yana döndüm
durdum. Birinden çıkıp diğerine dalan düşünce kuyuları birbiri ardı sıra
beynimi deliyorlardı sanki. Bir taraftan nasıl olup ta bütün bu düşüncelerin
neden bu akşam, bu saatte, uykumu heder ederek böylesine zalimce
yoğunlaşabildiklerine şaşırıp duruyordum. Sinirleniyordum da. Ne yapsam
zihnimde dönüp duran bu kalabalık bir türlü sona ermiyordu.
Geç
saatte yemek yememiş, kahve içmemiş, uyku açan bir şey kullanmamıştım. Peki
neden böyle olmuştum? Sık olmayan ama olduğunda kafamın içini her biri birer
burgu gibi böylesine oyan anaforlardan hep korkmuşumdur. Ama arada bir de olsa
oluyor işte.
Muhtemelen
bir hayli geç uyumuşum. Sabah namazına uyandığımda bu kez salim kafayla o
saatleri yeniden düşündüm. Aklıma takılan, zihnimde evrilip çevrilen konuları
hatırlamaya çalıştım. Gerçekten de çok önemli şeyler değildiler. Geçtiğimiz
günlerin olağan hadiseleri irdelenip duruyor, önümüzdeki günlerin doğal akışı
kurgulanmaya çalışılıyordu.
Ortaya
çıkan senaryolar sanki kurgu montaj masasındaki film parçaları gibi birbirine
eklenip kendilerini bir daha bir daha adeta zorla seyrettiriyorlardı. Bir tür
yap boz gibi tamamlandıkça bozuluyor, kendimi yeniden yaparken buluyordum. İşin
ilginç yanı hiç birini uykum bahasına özellikle istiyor değildim. Sahnesi,
zamanı, konusu ve öznesi ben olan bir tüluat tiyatrosu bana rağmen yorulup
uyuyana kadar yine bana seyrettirilmişti.
Sonunda
bir sorunu çözmüş müydüm: Hayır! Geleceği şekillendirebilmiş miydim: Hayır!
Geçmişi sorgulayıp hata ve kusur mu aramıştım: Hayır! Hoşuma giden, beni
yücelten anıları mı yaşamıştım: Hayır! Bütün o saatler yarın için yeni kararlar
almaya mı yaramıştı: Ona da hayır!
Uykumu kaçırmıştı: Evet. O dakikalar bir tür işkenceydi: Evet. Bana
rağmen bana dayatılmış uykumun içine etmişti: Evet.
Bu hal
adına "düşünme" dediğimiz normal bir odaklanmaya benzemiyordu.
İsteyerek, bizzat kendi irademle bir mesele üzerinde aklım, zihnim ve kalbimle
konsantre olmak gibi hiç değildi. Gündüz uyanıkken, yürürken, dinlenirken,
çalışırken, müzik dinlerken yaşadığım o bildik zihinsel gezinmelerden de çok
farklıydı. Gözlerimi kapatmış uyumak isterken uyuyamıyor, düşünce kepenklerimi
indirmişken onların böyle coşmasına da mani olamıyordum.
Sonunda
şu kanaate vardım ki, bu olay da bir nevi zihinsel boşalma. Zihnimde gayri
ihtiyari birikmiş bir enerji birikiminin bu güne, bu geceye denk gelmiş
deşarjıydı. Ne oldukları çok önemli değildi, en önemli meseleler değillerdi bu
doğru. Ama, herhalde artık bardaktan taşan şeylerdi. Olmasından korktuğum, ama
kaçamadığım, sonra da hiç o kadar anlamlı gelmeyen bir feyezan haliydi. Serbest
düşüncelerin sınırlandırılamadığı, önlenemediği başına buyruk bir zihinsel
gezinmeydi.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7799827643368213&set=a.7781949711822673>
17 Mayıs 2022 Salı, 06:00
Düşünürken;
beynimizde çok kanaldan beslenen, çok farklı araçları kullanan, çok renkli ve hareketli
bir kurgu merkezinin çalışmaya başladığını hissederiz. Aklımız, bedenimiz,
duyularımız işin içindedir. Hatta zaman zaman kalbimiz de dahil olur sürece. Bu
süreç bilerek isteyerek başlar, ama neredeyse yedi aleme girip çıkan, bazen
bizim bile hayret ettiğimiz modellemelerle ilerleyen seyirlik bir gelişim
gösterir. Sonuçta ortaya çıkan fikirler 7 farklı renkten süt beyaz fikirler
çıkaran newton çarkına benzer.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliğinin "düşünme kabiliyeti" olduğunu herkes bilir ve söyler. Peki "Düşünme dediğimiz şey nedir? Nasıl gerçekleşiyor? Düşünme biçimleri neler?" bunları hiç düşünür müyüz? Aslında bu soruların kökeni insanın varlığı kadar eski. Meselâ felsefe dediğimiz bilim dalı gibi bazı alanlar bu soruların üzerine inşa edilmiş. Bu eylemi verimli bir şekilde gerçekleştirebilen insanlar, felsefede daha derin görebilen bireyler olarak tanımlanıyorlar.
Kuşkusuz
onun var oluşundan yararlanıyoruz, yaşamımız için olmazsa olmaz bir aktivite. Ancak anlaşıldığı kadar nasıl gerçekleştiği konusu henüz tam olarak aydınlatılmış değil. Bilim
insanları nın bir kısmı düşünce adı verilen kavramı, beyindeki
hücrelere ulaşan elektro-kimyasal sinyallere verilen biyo-kimyasal tepkilerin
tümü olarak açıklamaya çalışmışlar. Yani düşündüğümüz herhangi bir şey, tamamen bunun için özelleşen hücrelerin meydana
getirdiği beyinsel tepkimelerden oluşuyormuş.
Bu
olgunun beynimizle ilgisi olduğu kesin, ama başka yetilerimizle de ilgisi
olmalı. Çünkü ortada "Düşünme,
fikir üretme ile sonuçlanan zihinsel süreçtir" şeklinde bir tanım
daha var. Düşünce bu manada, zihnimizde modellemeler yoluyla fikir üreten, onları belirli bir amaca ve sonuca doğru yönlendiren plan ve arzulara bağlı bir uğraş. Fikirlerin çabaya
dönüşmesini sağlıyor. Elbette ki kelimelere,
bilmeye, sezgiye ve bilince başvuruyor. İdea ve imgeleme gibi kavram ve süreçleri kullanıyor.
"Zihin" sözlükte insanda anlayış, kavrayış, algılama yetisi olarak tanımlanmış. Yaşantıları, öğrenilenleri, bunların geçmişle olan bağlantılarını bilinçli olarak kafada saklama gücü yani bellek olarak da biliniyor. Bu bağlamda zihnî faaliyetleri düşünce eylemiyle bir tutmak da pekala mümkün. Bu yüzden ben düşünme eylemini bir tür zihinsel gezme sayıyorum. Ama daldan dala atlayan, uçan, koşan, yüzen, halden hale girebilen çok yetenekli bir gezenti bu. İsteğe uygun sonuç veren, akla dayalı yürüyen ve bazen de kalbi dikkate alan kontrollü bir seyyah.
Ancak
beden ve onun bir parçası olan
beyin elle tutulur, gözle görülür bir şeyken "zihin" tamamen kişiye
özel, gizli, içsel ve
öznel bir varlık. Beynin varlığı ile faaliyetleri dışa açık ve objektif olarak
incelenebiliyor. Oysa zihin öyle değil. Herhangi birinin bedeni ile beyni, başkaları
tarafından gözlenebilir; oysa zihne ve
yaptıklarına ancak ona sahip olan kişi tanık olabiliyor. Bu olgu da zihni objektif olarak değerlendirebilmeyi zorlaştırmakta.
Bu yüzden
bilim insanları henüz zihnin ne
nörobiyolojisini ne de fiziğini bütünüyle inceleyemediklerini
söylüyorlar. Belki de zihnin tanımı ve duyusal imgelerin zihinde nasıl
kurulduğunu açıklamak için kuantum düzeyinde çok farklı açıklamalar gerekebilecek.
Kaynak <https://www.facebook.com/photo/?fbid=7809503155733995&set=a.7781949711822673>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder