Kasım da bitti gitti
Bugün 06 Aralık 2021 Pazartesi. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden 713 gün geçti. Coronavirüs salgını ülkemizde de 634.ncü gününde. Elbette bu salgın hepimizin hayatını derinden etkiledi. Pek çok şeyi değiştirdi. Bu değişimlerden biri de aşının bulunmasıyla önlemlerin hemen gevşeyivermesi oldu. Oysa ki, hayat kalitelerimiz için, sevdiklerimiz için aşıya verdiğimiz önem kadar, tıpkı, ilk günlerdeki gibi tedbirlere önem vermeli ve dikkatli olmalıyız.
İşte
kasım ayı da bitti gitti. Bir aydan kısa süre sonra 2021 de tarih olacak. Şu
anda kış şartları içindeyiz. Bulunduğumuz mevsim şartlarından hepimizin
çıkarması gereken sonuçlar var. Kapalı yerlerde kalabalık ortamlarda uzun süre
bulunmaktan kaçınmalı, kapalı ortamları sık sık havalandırmalı ve temizliğe
dikkat etmeliyiz.
Sağlık
Bakanımız 1 Aralıkta yaptığı paylaşımda bize şu bilgiyi vererek uyarmayı sürdürüyor:
“Virüsler, gribe yol açan Influenza’daki
gibi, zamanla değişime uğrar. Bizim verdiğimiz mücadeleye ve değişen şartlara
karşı virüs de hayatta kalma mücadelesi veriyor. Covid-19’da yeni varyantlardan
endişe duyulabilir, fakat salgının sonunun zayıf varyantlarla geleceğini
unutmayın."
Dünyada
corona vakaları toplamda 267 milyona (266.915.820) dayanmış durumda. Haftalık
vaka sayısı (266.915.820-262.082.865) 4.832.955 görünüyor. Halbuki bu rakam
geçen hafta 3.970.739 idi. Fark (4.832.955-3.970.739) 862.216 olmuş,
yani haftalık vakalarda (862.216/3.970.739) %21,71 artış söz konusu. Yine, bir
günlük ortalama (4.832.955/7) 690.422 olarak gerçekleşmiş. Bu durumda geçen
haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında da (690.422-567.248) 123.174
kadar bir yükselme görülüyor.
Corona
vakaları bizde de toplamda 8,9 milyonu (8.921.150) geçmiş durumda. Vakalar bir
önceki haftaya göre (8.921.150-8.770.372) 150.778 artmış
(150.778/8.770.372=%1,72). Geçen hafta
bu rakam 173.962 idi. Fark, (150.778 -173.962) - 23.184 olmuş. Yani haftalık
vakalarda (-23.184/173.962) %13,33 azalış görülüyor. Haftalık vakaların bir
günlük ortalaması ise (150.778/7) 21.540 seviyesinde. Oysa yine geçen hafta bu
rakam 24852 idi. Bu durumda geçen haftaya nazaran günlük ortalama vaka
sayılarında (21.540-24852) -3312 kadar bir azalış olmuş. (-3312/24.852) %13,33
azalış, geçen haftanın %5,82% artışına göre (13,33+5,82) %19,15 düşme anlamına
geliyor.
Dünyada
ölümler de iki haftadır artık 5,2 milyonun (5.281.883) üstünde. Bir hafta
içinde (5.281.883-5.221.223) 60.660 can kaybı yaşanmış. Halbuki bu rakam geçen
hafta 49.484 idi. Fark (60.660-49.484) 11.176 olmuş. Yani haftalık
can kayıplarında (11.176/49.484) %22,59'lik bir artış söz konusu. Geçen hafta
ortalama can kaybı 7.069 idi, bu hafta ise bu rakam (60.660/7) 8.665'e çıkmış
görünüyor. Aradaki fark (8.665-7.069) 1.596 olmuş.
Türkiye'deki
vefatlarsa iki haftadır artık 75 binin üstünde. 6 Aralık itibariyle de maalesef
78.017 oldu. Buna göre bir hafta içinde (78.017-76.635) 1.382 vefat
gerçekleşmiş. Bu geçen haftaya göre (1.382-1.400) -18 daha az vefat demek.
Haftalık artış (1.382/76.635) %1,8 oysa geçen haftanın artışı %1,82 idi. Fark
(1,80-1,82) artışın %0,02 azaldığı anlamına geliyor. Bir başka açıdan günlük
ortalama gerçekleşen vefat (1.382/7) 197 geçen hafta 200 idi. Bu durumda geçen
haftaya göre günlük ortalama ölüm sayısında (200-197) 3 kadar bir azalış olmuş.
Elbette her can kaybı bizim için önemli ama nihayet 200'lerin altındayız. Ancak
maalesef hala ortalama her gün bir uçak dolusu insan kaybetmeye devam ediyoruz.
Ancak
06 Aralık itibariyle iyileşenlerin toplamı 8.462.323'ye ulaşmış durumda. Bu da
toplam vakaların 94,86% 'ı demek. Geçen Pazartesi günü bu oran 94,66% idi.
Demek ki yine çok küçük de olsa (94,86-94,66) %0,20 artış var. Bu hafta da
geçen iki haftanın umut verici gelişmesinin devam ettiğini görüyoruz. Yani
günlük iyileşmeler yeni vakaların hep üstünde gerçekleşiyor. Son haftayı esas
alırsak ortalama olarak her gün 21.540 yeni vakaya karşılık 22.920 kişi
iyileşmiş.
Dünyadaki
haftalık vaka artışı %21,71 iken ülkemizde son bir haftada aksine %13,33 bir
azalış görülüyor. Vefatlarda ise haftalık artış oranları %22,59 ve %1,8 gözüküyor. Yani hem vakalarda
hem de vefatlarda artışlar noktasında dünya ortalamasının epey altında bulunuyoruz.
Bu
hafta hastaneye başvurup test yaptıran her yüz kişiden 6,1'i pozitif çıkmış.
Geçen hafta bu rakam 6,9, bir önceki hafta 6,6 idi. Üç hafta önce de 15 kasımda
7, 8 Kasımda 7,9 kişi olmuştu. Bu
veriler de gösteriyor ki son bir ayda pozitif vaka oranında bir düşme eğilimi
var. Ülkemizdeki vakalarda ve vefat sayılarında gözlenen düşme eğilimli yatay
seyir, hiç kuşku yok ki aşı uygulamasının sonucu.
Bir
hafta önce 29 Kasım itibariyle en az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus
90,59% ve 2. doz ortalaması ise 81,21%
olmuştu. Yine o gün itibariyle 1.(56.232.602), 2. (50.409.060) ve
3.(12.164.789) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamda 120.261.629'ye
yükselmiş durumdaydı.
Bugün
ise 06 Aralık itibariyle 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,86%
seviyesindeyken 2. doz ortalaması da 81,68% olmuş. Ayrıca 1.(56.398.458), 2.
(50.698.978) ve 3.(12.408.439) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamda
121.042.428'ye ulaşmış durumda.
Bu
verilere göre; her gün ortalama (121.042.428-120.261.629=780.799/7)
111.543 doz aşılama yapıldığı ve bir haftada (780.799/120.261.629) ancak binde
6,5 kadar bir artış gerçekleştiği anlaşılıyor. Ancak bir başka açıdan da aynı
veriler geçen haftaya göre günlük ortalamada (111.543-112.537) -994 kadar bir
azalma, yani (-994/112.537) binde 8,8 bir azalış olduğunu gösteriyor. Buradan
son haftalardaki aşılama uygulamasının oldukça yavaş ilerlediğini
söyleyebiliriz.
Baksanıza
bu işin en tepesindeki adam, Bakan Koca bile, "Türkiye'nin herhangi bir
yerinde bir doz aşı yapıldığında bundan hepimiz mutluluk duyuyorduk.
Aşılanmanın, toplumun tüm bireylerine karşı da görevimiz olduğunun
farkındaydık. Şimdi ciddi artışların olmaması üzüntü verici. 30 ilde 2. doz
oranı %75'in altında. aşı önemini koruyor." demiş.
Başka
söze ne hacet.
BİR ÖNERİ HİKAYESİ (IV)
II.nci aşamada belirlenen
hedeflerin ‘nasıl?’ yerine getirileceği önemli ve ağır bir çalışma
gerektiriyordu. Yani III.ncü aşama olan;’ulaşmak ıstediğimiz yere nasıl
varabiliriz?’ bölümü nasıl ve kim tarafından yapılacağını da içerecek şekilde
‘nasıl yapacağız?’ sorusunun cevaplandırılması ekseninde ortaya konulacaktı.
Nitekim Susurluk için “Bir
stratejik plan önerisinin” “Gitmek istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz ?”
sorusu üzerindeki çalışma bittiğinde tarih 20 Ekim 2021’i gösteriyordu. “Özet
değerlendirme” başlıklı yazım buraya kadar gelen aşama ve sonuçları özetlemek
için yazılmıştı.
Allaha hamd olsun ki II. Aşamada
öngörülen Stratejik amaç ve hedeflere ulaşmak için kullanılacak yöntem, yol
haritası ve faaliyetler ortaya çıkmıştı. Belirlenen strateji ve projeler
uygulamada işin “nasıl?”ını şekillendirecekti.
Stratejik plân çalışmasının son
aşaması, yani “Başarımızı nasıl takip eder ve değerlendiririz?” sorusu
üzerindeki çalışma ise 27 Ekim 2021 günü “İzleme” başlığı ile açıldı. Üç
haftalık bir üçleme olarak; “İzleme”, “değerlendirme” ve “güncelleme” yazıları
ile tamamlandı.
Zira değişimi yönetirken sürecin
nasıl yürüdüğüne dair bilgilerin derlenmesi, alınan sonuçların belirlenmiş
vizyon, ilkeler, amaçlar ve hedeflerle ne ölçüde uyumlu olduğunun takibi
gerecekti. Kısaca ortaya çıkan performansın değerlendirilmesi diyebileceğimiz
bir safha bu. Ki buradan elde edilecek sonuçlarla plânın gözden geçirilmesi ve
gereğinde bazı kısımlarının güncellenmesi mümkün olabilsin.
İki yıl önce daha en başında ‘Stratejik
Plân’ başlıklı bir yazımızla önerdiğimiz planlama seçeneğinin ne olup
ne olmadığını açıklamıştık. Neticede ‘Susurluk için ne yapılabilir?’ sorusuna
cevap bulmak adına ‘Bir Stratejik Plan önerisi’ ortaya koymaya çalışacaktık.
Elbette ‘bir değişim plânının olması, gerçekleştirilmesi için asla yeterli değildi. Bu nedenle, önerimizin uygulanabilir bir stratejik plân olmasına özen göstermek durumundaydık. Mevcut durum, misyon ve temel ilkelerden hareketle geleceğe dair bir vizyon oluşturulması, bu vizyona uygun amaçlar ile bunlara ulaşmayı mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlenmesi, ölçülebilir kriterler geliştirerek performansın izleme ve değerlendirilmesi gerekiyordu.
Sonuçta bu ‘stratejik yönetim’ yaklaşımıyla önerimizin temel kavramları; misyon, değerler, ilkeler, vizyon ve stratejik amaçları belirlenmişti. Ancak bir stratejik planın uygulanabilirliği ve ömrü onun esnek olmasına da bağlı. Bu nedenle planın temel kavramları olan misyon, değerler, ilkeler, vizyon ve stratejik amaçlar da süreç içinde izlenmeli, değerlendirmeli ve güncellenebilmeliydi.
Peki, bu nasıl olacaktı? İcabında uygulamanın izlenmesi sürecinde düzeltilmesi ve yenilenmesi gerektiği düşünülen temel kavramlar da değerlendirilerek güncelleme işlemine tabi tutulabilmeliydi. Bu şekilde planın ana çatısı dahil tüm ayrıntıları gerektiğinde güncellenerek uygulamanın sürdürülebilirliği sağlanmış olacaktı.
Ancak, bu tarz bir yönetim çalışmasına en geniş katılım sağlanmalı, değişik taraf ve seviyelerden insanlar sürece dahil edilmeliydi. Çünkü bu tür bir çalışma, her şeyden önce katılımcı ve esnek bir yönetim yaklaşımına ihtiyaç gösteriyordu. Böylece plânın sahiplenilmesi ve harekete geçilmesi kolay olabilirdi. Ortak akıl böyle bir ortamda bir bütün olarak kendisini tanıma, çıkış yolunu ve başarıyı paylaşma fırsatı bulabilirdi. Bu sürecin bir yan ürünü olarak yaşanan birlikte olma hali, güçlü iletişim ve motivasyon da ilerde yaşanabilecek birçok olumsuzluğa geçit vermeyecekti.
İşte iki yıldır devam eden bu süreç; ‘neredeyiz?, nereye ulaşmak istiyoruz?, ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve başarımızı nasıl değerlendiririz?’ şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap arayarak gelişmiş ve hamdolsun artık sonuçlanmış vaziyette. Neticede ortaya çıkan vizyon öngörümüz susurluğun 2023-28 döneminde yükselmesini arzu ettiğimiz seviyeyi, strateji ve hedeflerse o noktaya nasıl ulaşabileceğimizi gösteriyor.
Son üç hafta boyunca da stratejik plan uygulamasının ‘nasıl izleneceği, nasıl değerlendirileceği ve nasıl güncelleneceğini’ de ortaya koyup 10 Kasım 2021 günlü yazımızla beraber '2023-28 dönemi beş yıllık orta vadeli, bölgesel bir stratejik alt plân' önerimizi tamamlamıştık. Böylece stratejik plân çalışmasının ıv.ncü ve son aşamasında; ‘başarımızı nasıl takip eder ve değerlendiririz?’ sorusu da açıklığa kavuşmuştu.
Böylece değişimi yönetirken sürecin nasıl yürüdüğüne dair bilgilerin derlenmesi, alınan sonuçların belirlenmiş vizyon, ilkeler, amaçlar ve hedeflerle ne ölçüde uyumlu olduğunun takibi mümkün olabilecekti. Ayrıca, hedeflenen sonuçların nasıl ve ne ölçüde gerçekleştiğinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve güncellenmesi stratejik planın daha uzun vadede etkin bir şekilde uygulanmasını mümkün kılacak önemde bir konuydu.
Ancak, ‘izleme, değerlendirme ve güncelleme’ yapılabilmesi için elbette ki öncelikle önerimizin resmi bir belgeye dönüşmesi, ardından da gelecek için aynı vizyona inanmak, belirlenmiş stratejileri bilinçli bir şekilde uygulamak gerekiyordu.
(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder