Bir iyi, İki kötü
Bugün 24 Kasım öğretmenler günü. Hepimiz için
hatırlanmaya değer, anlamlı bir gün. Tabi öncelikle öğretmenler için özel. Halen
dünyaları onlarla dolu olan sevgili öğrenciler için de öyle. Çoktan mezun
olmuş, iş güç sahibi insanlar her 24 Kasımda aniden hatırlarlar onu. Ya
çocukları nedeniyle ya da kendi öğrencilikleri akıllarına düştüğü için.
Hatta emekli olup eleğini duvara asmış olanlar bile
geçmiş zamanlara saygı adına kutlarlar bu günü. Herkes için farklı ama herkes
için anlamlı bir gündür 24 Kasım. İyi bir gündür, senede bir de olsa güzeldir
işte. Böylece herkes bir günlüğüne de olsa mutlu olur.
Ancak bu gün aynı zamanda corona belasının bir kez daha zirveleri
vurduğu bir gün. Bugün 7.381 kişide daha virüs tespit edildi. 161 kişi vefat
etti. Ağır hasta sayımız da maalesef 4.543'e ulaştı. Dün 6.713
kişinin hastalandığı, 153 kişi vefat ettiği ve ağır hasta sayımızın da maalesef
4.409 olduğu bir gündü. Bir evvelsi gün pozitif çıkan 6.017 kişiydi, 139 kişi de
vefat etmişti. Ağır hasta sayımız ise 4.217 idi.
21 Kasımda vaka sayısı 5.532 olmuştu. 135 kişinin
vefat ettiğini öğrenmiştik. Ağır hasta sayısı ise 4.121'e yükselmişti. Ondan
önceki 20 Kasımda 5.103 kişide virüs görülmüş, 141 kişi vefat etmişti. Ağır
hasta sayımız da 3.990 olmuştu. Görülüyor ki son hafta her gün bütün zamanların
rekorları üst üste kırılıyor. Zira en son 7 ay önce 11 Nisanda 5.138 vaka ile
ilk zirve görülmüş, 19 Nisanda da 127 kişi ile en yüksek ölüm gerçekleşmişti.
O günlerde bir yandan garip bir ramazan ayı yaşıyor, öbür yandan da bugünkünden çok daha radikal tedbirler arasındaydık. "Hayat eve sığar" diyordu birileri. Seyahat edemiyor, katı sokağa çıkma yasaklarına uyuyorduk. Umudumuz ramazan bayramında iki bayramı birden kutlayabilmekti. Öyle de oldu aslında Mayısın sonlarında hem vaka sayıları hem de ölümler oldukça azalmıştı. Vaka sayısı 2 Haziranda 786’ya, 14 Haziranda da ölümler 15’e kadar düşmüştü.
Normalleşme ile birlikte umutlar da genleşti, davranışlarımız da. Her yönden sıkıldığımız bir dönemi tamamen geride bırakmış gibi davrandık. Bu rehavet virüsün işine yaradı ve kısa zamanda tüm Anadolu coğrafyasına yayılıverdi. İşte Ağustostan, hatta kurban bayramından bu yana üzerimize büyüyen dalgalar halinde gelen Coronavirüs belası böyle canavarlaştı. Bir şey yokmuş gibi bayramlaştık, her şey normalmiş gibi taziyelerde bulunduk, asker uğurladık ve düğün yaptık. Büyük şehirlerden beldelere köylere mahallelere ulaştırdık virüsü el birlik.
Böylece bayramlar, tatil seyahatleri, ziyaretler, nişan ve düğünlerle geçen üç ay geçirdik. Bu süreçte corona da bizi rahat bıraktı diyebilirim. Günlük vakalar 1.000 civarında, ölümler de 20 dolayında seyrediyordu.Ne zaman ki Eylül ayıyla birlikte tatil bitti, herkes yeniden büyük şehirlere aktı. O zaman sanki virüs de harekete geçti yeniden. Vakalar Ekimde 1500'lerden önce 2.000'lere sonra da daha yukarılara yöneldi. Ölümler de önce 70'leri buldu, sonra 100'ü aştı ardından da 150'lere 160'lara dayandı.
Corona günleri sanki bir iyi iki kötü haberle sürekli dalgalanıyor. Şu anda ilkini geride bırakan bir zirvenin tepesindeyiz. Dilerim bu durum önümüzdeki günlerin en kötüsü olur. Fakat sayılar daha da yükselecek, daha da kötü günler göreceğiz gibi bir his var içimde. Üstelik bu duygu aşı haberlerinin yoğunlaştığı bir zamanda hissediliyor.
Aşı çalışmalarının sonuna gelindiği yolundaki bir kaç koldan gelen müjdeler madalyonun iyi tarafı. Ama yeniden alınmakta olan zecri tedbirler, artan rakamlar, aşı olunsa bile salgının önünün ancak yazın kesilebileceği yönündeki uyarılar da madalyonun gölgeli tarafı. Bir iki gibi bir ölçü hiç de adil değil. "Dayan Türkiye, dayan insanlık! Bu iş dalgalanmadan durulmayacak."
İniş çıkış sarmalı
Ekim ayından bu yana çok iniş çıkışlı bir dönem geçirdik. Corona bu günlerde yeniden kabardı. Karadeniz'de keşfedilen doğalgaz rezervine 85 milyar metreküp daha bu sırada eklendi. Ama İzmir depremi de aynı dönemde geldi.
Ardından da büyük ihtimal teröristlerin sabotajıyla bazı yerlerde peş peşe orman yangınları oldu. Ama yine bu dönemde 1000’in üzerinde terörist etkisiz hale getirildi.
Kasım ayı başında ABD’nin başkanlık seçimleri vardı. Şu sıralar Trump yenilgisini hazmetmeye çalışırken Biden de kabinesini açıklamaya hazırlanıyor. Üzülelim mi sevinelim mi bilemedik. Bizim için al birini vur ötekine durumu. İşte tam da bu sırada Azerbaycan 30 yıldır işgal altındaki Karabağ topraklarını Ermenistan’ın elinden kurtardı.İşte buna özümüzden sevindik.
Tam da o ara ne olduysa Ekonomi yönetiminde birdenbire bazı değişiklikler oldu. Merkez
bankası başkanı görevden alındı yerine eski Bakan Naci Ağbal atandı. Berat
Albayrak’ın istifası kabul edildi yerine Lütfi Elvan getirildi. İlginç bir şekilde Döviz ve altın
fiyatları geriledi borsa yükseldi.
Bir güzel haber de Tarım Orman Bakanlığından geldi. Bakanlık verilerine göre bu yıl ekim ayı itibarıyla yaklaşık 256 bin
hektarda arazi toplulaştırma tescili yapılmış. Böylece toplamda 4,48 milyon
hektar alanda toplulaştırma tescili bitirilmiş oluyor. Yıl sonu itibarıyla 541
bin hektarlık bölgede daha arazi toplulaştırma tescil çalışmasının tamamlanması
hedefleniyormuş. Ülkemiz için bu diğerleri arasında gölgede kalan güzel haberlerden.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunulan rapora göre, yaklaşık 28 milyon hektar tarım alanının bulunduğu Türkiye’de, verimliliği artırıcı tedbirlerin başında arazi toplulaştırması ve sulaması geliyor. Bakanlık da arazi toplulaştırma çalışmalarına büyük önem veriyor. Bu kapsamda 8,2 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları yürütülüyor. Şu ana kadar da 4.48 milyon hektar alanda tescil işlemleri gerçekleştirilmiş durumda. Bu da sevindirici bir haber.
Ne var ki yine bu dönemde İzmir'de 30 Ekim saat 14.51'de meydana gelen 6.9
büyüklüğündeki deprem hepimizi epey korkuttu.115 kişinin ölümüne 1000'in üzerinde yaralanmaya neden olan depremden sonra başlatılan hasar tespit çalışmalarında yaklaşık 110 bin yapı
incelendi. Ağır hasarlı, acil yıkılacak ve yıkık durumda olan 506 bina, 4 bin
239 bağımsız bölüm tespit edilirken, 5 bin 119 binanın az hasarlı, 511’inin de
orta hasarlı olduğu belirlenmiş oldu. Onlarca bina boşaltılarak yıkıldı. Büyük geçmiş oldun, hayra vesile olur inşallah.
Hayat devam ediyor. Bir başka iyi haber ihracat rakamlarında. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre; ekim ayında ihracat geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5,6’lık artışla 17 milyar 333 milyon dolara ulaşmış. Yani Pandemi bile, Türkiye'nin ihracatındaki yükselişi durduramamış görünüyor. Hem de 1 milyar 620 milyon dolar ile en çok ihracat gerçekleştirilen ülke Doğu Akdenizde gemimize hukuksuz baskın yapan Almanya olmuş.
17 milyar 333 milyon dolarlık ekim ayı ihracatı,
ilk 10 ayın en yüksek ihracat rakamı ve Cumhuriyet tarihinin aylık ihracat
rekoru olarak literatüre girerken, e-ihracat faaliyetlerinin hız kazanmasıyla da 742 firma, ekim ayında 114
milyon 158 bin dolarlık ihracat gerçekleştirmiş. Toplamda ise 42 bin 559 firma,
208 ülkeye Türk ürünleri göndermişler. Ne güzel haber!
Fakat şu corona musibeti izin vermiyor ki sevinelim. Covid-19 ülkemizde olduğundan çok daha fazlasıyla Avrupa'da, Amerikada dünyanın diğer ülkelerinde dolu dizgin gidiyor. Bir çok ülke yeniden daha radikal tedbirler almaya başladı. Tüm dünyada günlük vaka sayıları ekim ayının başından beri 300 binden 650 binlere kadar çıktı. Ölümler de 5.000’lerden günlük 10.000’lerin üstüne fırladı.
Ülkemizde de her gün bir öncekinden daha vaka ve ölüm sayısı duyar olduk. Bugün 25 Kasım itibariyle son 24 saatte 164 bin 547 Kovid-19 testi yapıldı, 6 bin 814 kişiye hastalık tanısı konuldu ve 168 kişi hayatını kaybetti. Halen 4.641 kişi ağır hasta durumda. Bugün Bilim Kurulu toplantısından sonra Sağlık Bakanı yeni açıklamalar yaptı. Anlaşılan ülke olarak zor günlere hazırlanıyoruz.
Karamsar kavadan sıyrılıp güzel gelişmelere odaklanmak istiyorum. Mesela ülkemizde özelleştirme uygulamalarının başlamasından bu yılın ekim ayı sonuna kadar toplam 70,4 milyar dolarlık satış-devir uygulaması gerçekleştirilmiş. Bu özelleştirme uygulamalarıyla başta petrokimya, demir-çelik, petrol rafinerisi, alkol-tütün ve elektrik dağıtımı olmak üzere birçok sektörden devlet tamamen çekilirken, elektrik üretim, telekomünikasyon, bankacılık-sigortacılık, hava taşımacılığı, liman işletmeciliği gibi sektörlerde ise payını azaltmış durumda.
Son aylarda döviz kurlarında corona gibi hızlı bir yükselme gözleniyordu. Merkez Bankası Başkanının görevden alınması ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın
görevden affının kabul edilmesinden sonra yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın açıklamalarıyla birlikte Dolar ve altın fiyatları sert bir düşüş yaşadı. ABD
seçimlerinin ve aşı haberlerinin bu düşüşte etkili olduğu söyleniyor. Yani ölümü göstererek sıtmaya razı ediliyoruz gibi.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir hamle daha yaptı. Bazı reform hazırlıkları olduğunu ve yeni bir istikrar, büyüme ve istihdam odaklı seferberlik başlattıklarını açıkladı. Vatandaşlardan, bireysel tasarruflarında milli paralarına güvenmelerini ve tercihlerini Türk Lirası'ndan yana kullanmalarını isteyen Erdoğan; "Ekonomide sıkıntılarımız elbette var ama karşımızdaki göstergeler de umut verici" şeklinde konuştu. İlaveten sayın Cumhurbaşkanımız, "Enflasyonu en kısa sürede tek haneye indireceğiz" de dedi. Bunlar da corona günlerinde duymak istediğimiz güzel haberlerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder