
20 temmuz Barış harekatı üzerinden 46
yıl geçti. Harekat, 20 Temmuz 1974 tarihinde Garanti Anlaşması'nın III.
maddesine dayanarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bakanlar kurulu kararı ve Türk
Silahlı Kuvvetleri'ncegerçekleştirilmişti.
Bülent Ecevit'in Başbakanlığındaki hükümet bir CHP-MSP
koalisyonuydu ve Necmeddin Erbakan da Başbakan yardımcısıydı. O günlerde Kıbrıs'ta ilhak amaçlı bir darbe yapılmıştı ve adadaki Türk varlığının uğradığı baskı ve
zulmün sona erdirilmesi gerekiyordu.
ABD ve İngiltere ile yapılan diplomatik görüşmelerden
netice alınamayınca 18 Temmuz günü Türk heyeti Ankara'ya geri dönmüştü. Ecevit
yokken Başbakanlığa vekalet eden Necmeddin Erbakan bu arada zaten askerleri
ikna etmiş durumdaydı. 19 Temmuz günü Kıbrıs'taki durum Genelkurmay
Başkanlığı'ndaki komutanlarla son kez görüşülmüş, ardından Bakanlar Kurulu oy
birliği ile Kıbrıs'a askeri müdahale kararı almıştı.Türk askerini harekete geçiren işte bu karar oldu.
Harekatı
başlatan süreç Kıbrıs'ta eli kanlı Samson tarafından yapılan darbenin
Lefkoşa'daki Türk Büyükelçiliği tarafından şifreli
mesajla Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı'na iletilmesiyle başlamıştı. Bu sırada 1960
yılında imzalanan Kıbrıs Cumhuriyeti Garanti Antlaşması'nın garantör ülkesi
olan Türkiye, bir diğer garantör ülke olan İngiltere ile ortak bir operasyon
gerçekleştirmek için durumu görüşüyordu. İngiltere'nin destek vermemesi halinde Türkiye tek başına askeri
operasyon gerçekleştirme niyetini 16
Temmuz 1974'te Dış İşleri Bakanlığı, ABD ve İngiltere Büyükelçilikleri'ne
bildirmişti. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, muhalefet partileri
liderleri ile durumu görüşmüş ve
bir gün sonra müzakereler için Londra'ya hareket etmişti.
Türk
heyeti, dönemin İngiltere başbakanı Harold Wilson, İngiltere Dış İşleri Bakanı
James Callaghan ve ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile Kıbrıs
meselesini görüşmüş fakat
İngiltere ve ABD, Türkiye'ye destek vermemişti. Bunun
üzerine Türkiye adada "Kıbrıs Barış Harekatı" adı verilen tarihi
adımını atmıştı. 20 Temmuzda TSK'ye bağlı
birlikler Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı
bölgelerine hava indirme, Yavuz Plajı'na da denizden çıkarma yaptılar.
O günlerde İstanbul'da talebeydim. Defterime sıcağı sıcağına şöyle
yazmışım:
"Tarihi
bir olay yaşıyoruz. 20 Temmuz 1974 sabahı Türk ordusu,
adaya saat 6:05'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma yapmaya
başladı. Türk paraşütçüleri beklemedikleri bir anda adeta rumların tepesine
indiler. Denizden çıkarma bir plaja yapıldı.
Ecevit'in
yorgun sesi harekatı radyodan "Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin Kıbrıs'a indirme ve çıkarma harekâtı başlamış bulunuyor..."
diyerek duyurdu. Türkiye bu sesle adeta sokaklara aktı. Manzara, yolda,
kahvede, yurtta hep aynıydı. İnsanlar birbirlerine sarılıp ağlıyordu. Ülke
sanki savaşa girmemiş, bayram yapıyormuş gibiydi.
Rumlar
şaşkındı. Ancak akşama doğru karşı harekata başlayabildiler. Karşı taarruz 20
Temmuz akşamından 21 Temmuz sabahına kadar sürdü. Ama
olmadı. Kahraman ordumuz mevzilerini korumayı başardı. Ertesi gün de tekrar
ilerlemeye devam edip, Rum birlikleri tarafından saldırıya uğrayan Kıbrıs Türk
Alayı ile birleşerek Lefkoşa Havalimanı ve Kaymaklı bölgesine taarruza
başladılar.
22
Temmuz'da Türk birlikleri önce Girne’ye girdi, daha
sonra da Lefkoşa’ya yöneldi. Ateşkes başlamadan Girne-Lefkoşa hattı
birleşmişti. Bu arada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyle ateşkes
ilan edildi. Diplomatik hareketliliğe rağmen adada hala sıcak saatler devam
ediyor."
1974
yılının 20 Temmuzunda yapılan Barış harekatı ve 8 Ağustosta
başlatılan II.Harekat sonrası Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti bir çok alanda ambargolarla
karşılaştı.
Bu yüzden KKTC başından beri ekonomik olarak Türkiye'ye bağımlı hale geldi. Ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklendi. Halen de yaklaşık %30-35 dolayında devlet bütçesi Türkiye'nin ekonomik yardımlarıyla oluşmakta.
Ancak Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi çok haklıydı. Bugün bir kere daha anlaşıldı ki KKTC'ne desteği doğu akdenizdeki güvenliğimiz ve çıkarlarımız açısından stratejik önemde.
Bu yüzden KKTC başından beri ekonomik olarak Türkiye'ye bağımlı hale geldi. Ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklendi. Halen de yaklaşık %30-35 dolayında devlet bütçesi Türkiye'nin ekonomik yardımlarıyla oluşmakta.
Ancak Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahalesi çok haklıydı. Bugün bir kere daha anlaşıldı ki KKTC'ne desteği doğu akdenizdeki güvenliğimiz ve çıkarlarımız açısından stratejik önemde.
Öte
yandan Kıbrıs dünyanın gündemine bir
sorun olarak girdiğinden beri başta Birleşmiş Milletler
bünyesinde olmak üzere adanın
birleştirilmesine yönelik pek çok faaliyete sahne oldu. Bu
güne kadar onlarca müzakere süreci yaşandı. Ancak bütün bunlardan kesin bir
sonuç alınamadı. Örneğin, 2004 Annan Planı referandumu da
Kıbrıslı Türklerin "kabulü" ne karşılık Rumların "hayırı" ile gerçekleşmedi. Böyle olduğu halde
Rumlar 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Avrupa Birliği’ne kabul
edildi.
Geriye dönüp
baktığımızda II. Harekat ve Kıbrıs'a son şeklini veren gelişmeleri şöyle
özetleyebiliriz:
Kıbrıs
Barış Harekatı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararına uyarak 22
Temmuz 1974’te sona erdirildi. Aynı
karar Türkiye, Yunanistan
ve İngiltere'nin Kıbrıs müzakerelerini başlattı. 25 Temmuz
1974’te toplanan I. Cenevre Konferansı, 30 Temmuz’da imzalanan anlaşmayla son
buldu. Taraflar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türk ve Rum
olmak üzere iki özerk idarenin olduğunu kabul ettiler. Garantör devletlerle
Türk ve Rum toplumlarının temsilcilerinin katılacağı ikinci bir konferansın
yapılmasına karar verildi.
II.
Cenevre Konferansı’na kadar Rum ve Yunan askerlerin Türklerin
bulunduğu bölgeden çekilmeleri gerekiyordu. Ancak çekilmedikleri gibi
saldırılarını da sürdürdüler. Bu olayların gölgesinde toplanan II. Cenevre
Konferansı 8 Ağustos 1974’te başladı. Görüşmelerden bir sonuç çıkmayacağına
kanaat getiren Türk yetkililer, harekatın yeniden başlamasına karar verdi.
Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Ankara’yı aradı ve "Ayşe tatile çıksın"
dedi. Bu II. Harekatı başlataca bir
parolaydı. Türk ordusu, ikinci harekatta da kısa sürede başarıya ulaştı. Ada'nın neredeyse yüzde 35’lik bölümü
ele geçirildi ve bölgede yaşayan
Türk halkının güvenliği tamamen sağlandı.
Kıbrıs Barış Harekatı’nda Türk ordusu, 498 şehit verdi. Kıbrıs Türk tarafı ise, harekatta 70’i mücahit, 270 kişi kaybetti. Kıbrıs Türklerinin genel olarak verdiği şehit sayısı ise 1672 olarak kayıtlara geçti. Sonuçta harekat sayesinde Kıbrıs’ın bugünkü sınırları çizildi. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Rauf Denktaş, Federe Devlet ve Meclis Başkanı oldu. 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşu dünyaya ilan edildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı da yine Rauf Denktaş oldu.
Kıbrıs Barış Harekatı’nda Türk ordusu, 498 şehit verdi. Kıbrıs Türk tarafı ise, harekatta 70’i mücahit, 270 kişi kaybetti. Kıbrıs Türklerinin genel olarak verdiği şehit sayısı ise 1672 olarak kayıtlara geçti. Sonuçta harekat sayesinde Kıbrıs’ın bugünkü sınırları çizildi. 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Rauf Denktaş, Federe Devlet ve Meclis Başkanı oldu. 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşu dünyaya ilan edildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı da yine Rauf Denktaş oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder