Ankara Avanos yolu 300 km. 3,5 saatte
gidilebiliyor. Avanos'a gitmek isteyenler Ankara, Kırıkkale, Kırşehir, Hacıbektaş,
Mucur güzergâhını takip etmeleri gerekiyor.
İsterlerse Konya yolundan Aksaray, Nevşehir yönünden de gidebilirler. Hemen hemen aynı, isteğinize bağlı.
İsterlerse Konya yolundan Aksaray, Nevşehir yönünden de gidebilirler. Hemen hemen aynı, isteğinize bağlı.
Sabah saat 06.30'da özel aracımızla yola çıktık.
Oğlumuzun Kayseri'de işi var. Bizi Avanos’ta bırakıp geçecek. İş dönüşü de alıp
getirecek. Avanos için yaklaşık altı saatlik bir zamanımız var.

Gölbaşından Ankara çevre yoluna çıktık. Havada kuvvetli rüzgâr var. Bir saat içinde Elmadağ üzerinden Kırıkkale’ye ulaşılabiliyor. Şehir girişinde Kırşehir-Kayseri yönünden sağa sapmak gerek.
07.30 da Kırıkkale'nin batısından güney doğuya
doğru geçtik. Kırıkkale’de rafineri o sabah saatinde bile ışıklar içinde, adeta
bir mücevher gibi ışıldıyor.
Sabah gün ışıyor. Yolumuz bir bozkır içinde
kıvrılıp, uzayıp gidiyor. Zaman zaman yol üzerinde küçük yerleşim yerleri
görüyoruz. Ankara'dan sonra yaklaşık iki saat içinde de Kırşehir’de olunuyor.
Tam bir Anadolu kenti. Görünen o ki Petlas fabrikası şehir için önemli bir ekmek kapısı olmuş. TOKİ binaları hariç yüksek katlı bina neredeyse yok gibi. Bozkırın tezenesi Neşet ustanın 'Gırşeer'inden geçiyoruz. Doğal olarak onu da anmış olduk.
Tam bir Anadolu kenti. Görünen o ki Petlas fabrikası şehir için önemli bir ekmek kapısı olmuş. TOKİ binaları hariç yüksek katlı bina neredeyse yok gibi. Bozkırın tezenesi Neşet ustanın 'Gırşeer'inden geçiyoruz. Doğal olarak onu da anmış olduk.
Nevşehir’e gidilmeyecekse Hacıbektaş’tan sonra
Mucur'dan Avanos yönüne dönmek gerekiyor. Zaten
bir süre sonra karşıda bulutlar içinde Kayseri'nin Erciyesi görünüyor. Kar
örtüsüyle muhteşem bir manzara. Gülşehir ilçesinden geçerken bölge
isimlerindeki kafiye dikkatimi çekiyor. Kırşehir, Nevşehir, Gülşehir…
Avanos'a yaklaşıldıkça Kapadokya coğrafyasına
girdiğinizi anlayabiliyorsunuz. Kırmızı renkte bir toprak yapısı ve yolda peri
bacası benzeri oluşumlar var. Girişte tuğla fabrikaları görüyoruz.

Aşık Seyrani’nin ‘Kör de bilir yolunu/desti bardak
kırığından bellidir’ dizesi adeta Avanos'un sloganı olmuş. Orta ve Kuzey Anadolu’ya hayat veren Kızılırmak’ın
killi toprakları bu bölgede tarih boyunca Avanos'a da geçim kaynağı olmuş.
Bilinen tarihi geçmişi MÖ 2 binli yıllara uzanan
Avanos’un ilk yerleşimcilerinin Hititler olduğu düşünülüyor. Bu dönemde
Zu-winasa ya da Nenassa ismiyle anılıyormuş. Sonraları Venessa, Evranos, Evani,
Evenez gibi isimlerle bilinmiş. Zamanında Kapadokya krallığı içerisinde en
önemli üçüncü merkez iken talihin cilvesi şimdi oldukça küçük bir ilçe.
Avanos’un Selçuklu ordusu komutanlarından Evranos
Bey’den ya da bölgede sıklıkla üretilen 'evani' adı verilen toprak kaptan adını
aldığı düşünülüyormuş.
İniş noktamız küçük bir meydan. Sağa dönüp taş köprüden geçerseniz Nevşehir
ve Kayseri’ye gidiyorsunuz. Buradan Kayseri 73 kilometreymiş, yani bir saat mesafede. Biz sola dönüp şehir merkezine doğru Kızılırmak boyunca
kahvaltı yapabileceğimiz bir yer arıyoruz.
Yolumuzun üstünde solda 'Kapadokya Lezzet sofrası'
adında bir lokanta kahvaltı yapabileceğimiz bir yer gibi duruyor. 35 liraya serpme kahvaltı veriyorlar. Bir kahvaltı
ve ilave olarak bir melemen bize yetiyor. Çaylar fincanda.
Lokantanın hemen çapraz sağında Avanos'un yeni
Camisi var. Caminin sağında Kızılırmak üzerinde diğer kıyıya doğru uzanan bir
asma köprü görülüyor.
Cami'nin bulunduğu mahalle Avanos'un merkezi sayılabilecek bir mahalle. Belediye, kamu binaları ve çeşitli alışveriş yerleri var.
Cami'nin bulunduğu mahalle Avanos'un merkezi sayılabilecek bir mahalle. Belediye, kamu binaları ve çeşitli alışveriş yerleri var.
Çarşılar dışardan bakıldığı kadar değil. Aşağıya ve
yanlara doğru dehlizler, odalar, mağaralarla dolu. Işıklar yakılınca göz alıcı
renkte ve ışıl ışıl bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Bu kadarmış, bitti
dediğiniz anda bir başka bölme daha açılıyor önümüze.
Bu noktada çok eskiden yerleşim yeri olarak
kullanılmış mağaralar sonradan yapılan evlerin altında kalmışlar. Bu yüzden
karşıdan bir şeye benzemese, harabe gibi görünseler de epeysi restore edilip
turizme kazandırılmaktaymış.

Dolaştığımız çarşılar daha ziyade hediyelik eşya
veya evler için topraktan kap kacak, ya da dekoratif amaçlı el sanatlarıyla
dolu.

Kafamızda belli bir şey yok, dolaştıkça gördükçe
bazı şeyler 'bizi de, bizi de al!' diyor sanki.
Ben daha çok seramik ve çini işleriyle
ilgilendim.


Camiden çıkınca hemen arkasındaki asma köprüye
yöneldik.

Köprüye çıktığımda önümüze sarı bir köpek çıktı.
Anlaşılan burayı kendine mekân bellemiş. Deneyimli olduğu için de zararsız, yol
vermeyi biliyor.7
Selma hanım iki üç adımdan sonra köprü sallanınca
korkup geri çıktı.
Ben de onu yalnız bırakıp karşıya geçemedim.
Ben de onu yalnız bırakıp karşıya geçemedim.
Aşağıda ırmağın
içinde birçok ördek ve kaz kendilerine atılan ekmek parçalarına uçuşuyorlar.

Biraz bu manzarayı ve çıkardıkları şamatayı izledik, fotoğraf çektim.

Biraz bu manzarayı ve çıkardıkları şamatayı izledik, fotoğraf çektim.
Sabah kahvaltı ettiğimiz mekânda buranın meşhur desti kebabının yapıldığını öğrence sipariş vermiştik.
Vakti geldiğinde kebabımızı yemek için aynı lokantaya gittik. Kebap öncesi ilgi ve ikramları güzeldi.
Çıka çıka desti kebabı diye fincan ya da kupaya
benzer küçük bir toprak kap geldi önümüze. Doğrusu shov yaparak açtılar.
Selma
hanım biraz uykusuzluktan olsa gerek, biraz da 'Bu da neymiş? Benim tas kebabım
daha güzel' der gibi bakıyordu.
Lezzeti güzel, ekmek olarak yanına verdikleri pide ve ikramlarla doyurucuydu.

Bir çorba ve bir desti kebabına 55 lira ödedim, fena değildi.
Lezzeti güzel, ekmek olarak yanına verdikleri pide ve ikramlarla doyurucuydu.

Bir çorba ve bir desti kebabına 55 lira ödedim, fena değildi.
Yemekten sonra bu defa da sola dönüp düz devam
ederek meydana kadar yürüyoruz. Eczane, süpermarket, restoran, belediye, çarşı
ve hediyelik eşya satıcıları gibi yerlerin çoğunluğu bu mahallede.
Meşhur testi yapan çanak ustası heykeli de bu
meydanda. Eski bir çanak çömlek ustası tarafından yapılmış.


Önünde fotoğraf çekindiğimiz heykelin kaidesi
Avanos taşından. Kaidenin üzerindeki ve etrafını çevreleyen figürler ise desti
yapımında kullanılan Avanos çamurundan yapılmış. En üstte de desti yapan bir
usta figürü bulunuyor.
Günümüz şartlarına göre dar bir köprü olsa da Avanos'un can damarı olan bu köprünün ayakları tarihi eser olduğu için fazla restorasyona izin verilmiyormuş.
Kırşehir'i geçtikten
sonra artık hava kararmıştı. Kırıkkale'den itibaren de yağmur vardı.
Ama çok şükür saat 20 gibi Gölbaşı'ndaki evimize
geldik. Kısa ve yorucu bir gündü ama memnunduk. Kapadokya’ya gitsek Avanos’u
böyle göremezdik. Görmemek de eksiklik olurdu doğrusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder