15 Aralık 2019 Pazar

15 Aralık 2019 Pazar 23:30 İİTİAksaray'da.............................................Muhasebe

Muhasebe

19 Mayıs 1976, Saraç İshak

Arkada kalan iki ayın muhasebesi özetle şöyle:

İstanbul'daki günlerim daha çok MTTB ile meşgul olmakla geçiyor. Şu ana kadar Genel sekreterlikte üç vazife ile uğraştım. İlki Sheraton otelinde verilecek MTTB yemeğinin davetiyelerinin -ki her biri 250-500TL idi- İstanbul'daki özel teşebbüs erbabına, umum müdürlüklerine satışı. Sonradan iptal edildi ama 10000TL ye yakın davetiyesini sattım. 

İkinci olarak, Milli Gençlik gecesinin dört kişilik tertip komitesinden biriydim. Burada vazifem programa çıkacak sanatçı, ekip vs. ile mukaveleleri tanzim ve gecede program akışını ve aksamamasını temin etmekti. Tabi gece sırasında başımdan hayli sıkıntılı  anlar geçti, ama başardım. Üçüncü vazifem Üniversite giriş imtihanı deneme imtihan komisyonu üyeliği idi. Burada da vazifem hala devam ediyor. Esas itibariyle İstanbul'daki imtihanın yürümesini temin, okullarla temas, mümeyyiz meselesi, imtihan günü organizesi vb. işlerle ilgiliyim. Komisyon başkanı Cemalettin abi. Netice olarak MTTB raporunu da bunlara eklersek hayli önemli vazifeler bunlar. Bu durum hakkımda müspet düşünüldüğünü mü ifade ediyor bilemiyorum. Bütün bildiğim önemli biri gibi davranmaları. Bu arada işaret etmem gereken bir nokta var. Gerek MTTB ve gerekse İslamî camiada bir otokritik dönemi başladı. Yer yer ülkücülerle çatışma haberlerinin geldiği böyle bir ortamda bu vakıanın hayırlı neticeler doğurmasını diliyorum. İnşallah fitneye yer verilmez. Ayrıca son İslam konferansı ve Ayasofya'da kılınan namazın düzende doğurduğu 'İRTİCA' korkusu ve saldırganlığının hedef aradığı bir dönemde çok dikkatli olmalıyız.

Mayısın 5'inde Susurluk'ta idim. Orada bir hafta kaldım. Bu süre içinde Susurluk Lisesi, MSP ve diğer özel işlerle uğraştım. Susurluk lisesi ile ilgili düşündüklerim tam manasıyla gerçekleşmedi. Gerçi hocalarla tanışıklığım var, talebelere test dağıtmak suretiyle MTTB'nin tanıtılmasına bir ölçüde çalıştım ama ne deneme imtihanı yapabildim, ne de talebelerle yüz yüze gelme imkanı bulabildim. Bütün tesellim seneye yapacaklarım için bir hazırlık yapmış olmak. MSP ile ilgili işler ise hayli önemliydi. Bir kere 12 Mayısta kongreler dışında şimdiye kadar en kalabalık bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda 'iş listesi' kesin hale kavuştu. Aşağı yukarı Susurluk köylerinin yarısının köy temsilcileri tespit edildi. Kongre delege listesi aşağı yukarı belirlendi. 13-15 Mayısta Balıkesir'e gelecek olan Ahmet Akçael'e bir rapor halinde gönderildi. Diğer özel işlere gelince; rahat ve sakin bir hafta geçirdim diyebilirim. Yeni dükkana Haziran sonunda girebilecekmişiz. Hayli geç oldu ama inşallah temiz olur. Evdeki evlenme meselesi her zamanki gibi ordan burdan sözlerle hiçbir neticeye ulaşmadan geçti. Daha da ne kadar sürecek bakalım. Aslında bu atışmalardan hoşlanmıyor değilim. Ama biraz da rahatsız oluyorum. Zamansız gibi…
…………
Ev arkadaşlarım Beyazıt'taki muhallebiciye gitmişlerdi. İrfan ve Kadirin eve dönmesi ile başlayan ve az önce biten hemen hemen 2 saati bulan bir sohbet yaptık. Kadirin beklemeli olduğu tarih kitabından başlayan sohbet, nice derin ve önemli meselelere dalıp çıktıktan sonra Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı 'Bir gün mutlaka' adlı filme ve komünizmde nihayete erdi. Sanıyorum her üçünün de üzerlerinde epey etki bırakan bu konuşma esnasında ben de epeydir dolan enerji depomu deşarj etmiş oldum. İnşallah boşuna boğaz patlatmamışımdır. Sene başından beri Ziya'daki değişiklikler çok ümit verici. Kendisine açık açık konuştuğum ve hiç zorlamadığım halde maşallah odasındaki çıplak resimleri kaldırıp atacak, yerine Osmanlı padişahlarının posterlerini ve eski yazı hat tabloları asacak kadar şuurlu hale geldi. Allah çok çok daha sevindirici ve kurtarıcı merhalelere çıkarsın inşallah. İrfan ve Kadir'den şimdilik ümitli olamıyorum maalesef. Gerçi solcu olmaları imkansız ama davranışları müstakbel birer 'Kapitalist' gibi ikisinin de. İrfan bu konuda Kadir'e çok kötü örnek oluyor. Fakat şuna inanıyorum ki biraz daha okuma ve düşünmeye yer ayırabilseler hakikatleri ve doğru yolu bulacaklar. Belki de bunu hissediyorlar ama mesuliyetinin ağırlığı karşısında ürküp, hiç adını anmak dahi istemiyorlar. Boş vermişlikleri tamamen kendilerini aldatmadan ibaret. Gün doğmadan neler doğar. Bakalım Mevla'm neyler, neylerse güzel eyler.

Evet…Gelelim maddi durumuma. İki ay önceki karamsar tablo bir hayli düzeldi. Şu anda yaklaşık 2500 lira borcum var. Bunun 1750'si Temel'e. Aslında ona karşı çok mahcubum. Krediden alacağım 750 lirayı hemen ona vereceğim. Geri kalan 750 liranın 500 lirası Kaya'ya, 200 lirası Kasım abiye, 50 lirası da bana kalacak. Ne şirin bir durum değil mi?!!! Aslında yine de Allah çok şükür sene başındaki o felaket durumum neydi öyle? Bu arada halamdan ve evden 500'er lira alabilirim. Bu parayla da haziran sonuna kadar idare etmenin yolunu bulmalıyım.

'Macera'ya gelince, hala hatırladıkça tüylerim ürperiyor. Neyse ki çabuk ve kazasız belasız bitti. Köyüne giderken acıdım kızcağıza. Ama yine de nazik davrandığım ve incitmediğim için bir parça teselli buluyorum.

Derslerle daha yeni yeni tanışacağız. Üç ders ikinci sınıftan, 10 ders te üçten var. Bütün bu derslerin  imtihanlarına  bir ay içinde hem çalışmak, hem de girmek zorundayım. Özellikle 2.sınıftan dersleri muhakkak vermem gerek. Bunlara ve diğerlerine arkadaşlarla beraber çalışmak tek çözüm. Tek başıma çalışmam gülünç olur çünkü kitapları bile yok bende. Bu gidişle onları alamayacağım da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder