
Beş Eylül Kurtuluş Şenlikleri
5 Eylül 1922 Susurluk’un düşman işgalinden kurtuluş günü. Bu yüzden ilçede her yıl Beş Eylül Kurtuluş Şenlikleri yapılır.

Yeni seçilen Belediye başkanı Hüseyin Hızlıoğlu'da bu geleneği devam ettirenlerden.
Genç belediye başkanı Hızlıoğlu dürüst, çalışkan, ilçede sevilen bir yönetici. Bu yılki şenlikler 26. Beş Eylül Ayran ve Kültür, Sanat Festivali adı altında beş gün boyunca programlanmış.
06 Eylül 2014 Cumartesi :Fettah Can Konseri (Yer : Lunapark Yanı, Saat 21:30)
Genç belediye başkanı Hızlıoğlu dürüst, çalışkan, ilçede sevilen bir yönetici. Bu yılki şenlikler 26. Beş Eylül Ayran ve Kültür, Sanat Festivali adı altında beş gün boyunca programlanmış.
02 Eylül 2014 Salı :Murat DALKILIÇ Konseri (Yer :Lunapark Yanı, Saat 21:30)
03 Eylül 2014 Çarşamba :Kolpa
Konseri (Yer : Lunapark Yanı, Saat 21:30)
04
Eylül 2014 Perşembe:Bahadır
Cüneyt YALÇIN Söyleşi ve İmza Günü (Yer : Park Düğün Salonu, Saat
18:00)Yusuf GÜNEY
Konseri (Yer : Lunapark Yanı, Saat 21:30)
05 Eylül 2014 Cuma :Kurtuluş Etkinlikleri – Kortejler – Folklor Gösterisi – Kutlamalar –
Dursun Ali
ERZİNCANLI Konseri (Yer : Lunapark Yanı, Saat 21:30)
Mehteran Gösterisi (Yer : Hükümet Konağı Önü,
Saat 10:00)
06 Eylül 2014 Cumartesi :Fettah Can Konseri (Yer : Lunapark Yanı, Saat 21:30)

Susurluklu genç yazar, oğlumuz B.Cüneyt Yalçın Ankara'dan Susurluk Belediyesinin konuğu olarak 5 Eylül Ayran ve Kültür Sanat Şenliğine gelmişti.
Mütevazı bir intikam April yayınlarından çıktı. Bu yılın Mart ayında basıldı ve yayınlandığından itibaren en büyük kitapevlerinin vitrinlerinde yer aldı.
Zaman zaman yayınevinin organize ettiği söyleşilere ve imza
günlerine katılıyor. Susurluk'takiyle birlikte sanırım Marttan beri bu yıl
beşincisi olmuş olacak. Bu kapsamda Mayıs ayında da dedelerimizin köyü Günaydın (Mana) Sökün Çeşmeleri Buluşması'na da katılmıştı.
İlk bakışta polisiye sanılan "Mütevazı bir
intikam" aslında ilginç bir mizah romanı. Evet, romanda
suçlular, hapishane, polis, kaçma kovalamaca da var ama, içeriğinde asıl insanların akıp giden iç yolculukları gülümseten, düşündüren bir dille hikaye ediliyor.
Böyle bir yolculukta yolları kesişen insanlar Ankara'dan başlayıp
Edremit Akçay meydanında biten mütevazı bir intikamın peşindeler.

Cüneyt söyleşini iki bölüm olarak hazırlamıştı. İlk bölümü ayaktaydı. Daha çok Susurluk'la ilgili anılarıyla süslenmişti. İkinci bölümse kendisinden ve kitabından seçilmişti.
Aslında komik şeyler, kendi mizah üslubunda şeyler anlatmak istediğini biliyorum. Ancak, yerine göre farklı şeyler de yapması gerekiyor işte.
Mesela Sökün buluşmasında yaptığı konuşma kitap standlarında yaptığı
söyleşilerden farklıydı. Bir yazar olarak değil, genç olarak bile henüz onu
tanımayan akrabalarına tanıtmıştı kendini.
Ayaktaydı, mikrofona söyledikleri samimiydi, içtendi ve duygu yüklüydü. Bu yüzden eminim bundan böyle ne o onları, ne de
onlar Cüneyt'i unutmayacak.
Böylece aslında mikrofonla yolculuğu da başlamış oldu
Cüneytin. Susurluk'ta da sunumu başarılıydı, güzel şeyler anlattı. Özellikle de sözlerini kitabına Mütevazı bir intikam'a getirmesi çok hoştu. Bir evlat olarak oğlumuzla gurur duyduk.

Önce Başkan Hızlıoğlu konuştu. Kısa ama etkili bir konuşmaydı. Duygularımızı kabarttı. Bitirdiğinde kürsünün yanına geçti ve "Bu protokol konuşmasıydı. Şimdi size bir Susurluk'lu olarak hitap ediyorum dedi.
Herkes merak etmişti. Verdiği haber kaymakam Mahmut Nedim TUNÇER'in Polatlıya tayin olduğuydu. Gerçekten kaymakam beş yıldan beri Susurluk'ta görev yapıyordu ve Susurluk'ta kendini sevdirmiş nadir yöneticilerden biriydi.

Bu yüzden başkandan sonra gelen kaymakamın sözleri daha çok bir veda konuşması oldu. Bir süredir tanışıyoruz. Bende de çalışkan dürüst bir idareci izlenimi bıraktı. Onun için terfi anlamına gelen bu atamadan sonra kendisinin orada da başarılı olacağına inanıyorum.
Programın devamında önce Anadolu lisesi folklor grubu çıktı
meydana. Gösterileri çok güzeldi. Onları 24 Mayısta Sökün Çeşmesi Buluşmalarında da izlemiştim. Gerçekten hocalarını ve kendilerini yürekten tebrik ederim.
Sanırım Balıkesir'den gelmişler. Verdikleri konseri, gösteriyi keyifle izledik. Töreni izleyenleri coşturdular. Onları izlerken insan ister istemez savaş meydanlarında ordumuza şevk, düşmanımıza korku salan bu kös ve zil seslerini aklına getiriyor.
İyi ki atalarımızdan bize böyle bir miras kalmış. Bize özgü, bize uygun ve bizden bir müzik bu. Hiç bir bando mehteran tadını, coşkusunu vermiyor.
İşte nihayet kortej başladı. Küçüklüğümden beri bildiğim sahneler bunlar. Susurluk esnafı araçlarıyla geçiyor ve halka ürettikleri, sattıkları her neyse küçük paketler halinde saçıyorlar. İnsanlar da kapış kapış oluyorlar.
Özellikle de çocuklar bu geçitin olmazsa olmazları. Değişen zamanın getirdiği yeni teknoloji araçlar.

Yine süslenmişler, yine halka bir şeyler atıyorlar. Yine insanlar ellerini uzatmış saçılan poşetleri, kutuları, torbaları kapmaya çalışıyorlar. Çocuklar yine en ön saflarda.
Yalnız bu kez bir görevli elinde mikrofon sürekli ikaz ediyor araç sürücülerini, dalgalanan kalabalığı. Aman bir kaza olmasın, özellikle çocuklara dikkat edilsin diye özen gösteriliyor.
Biz artık büyük anne, dede olduk ya, sadece seyrediyoruz manzarayı, eski günleri de anarak. Her geçen aracı-esnafı "Aa..bu da varmış, bak şu da geçiyor !" gibi tanıyarak. Atılıp havada dönen her kutuyu, poşeti takip edip kapışıldığını sanki bize düşmüş gibi keyifle izleyerek.

Avuçlarımız patlayıncaya alkışlıyoruz onları. Sevildiklerinin farkındalar. Gülümsemelerinden anlıyoruz, göz ve baş işaretleriyle karşılık veriyorlar halka.
Susurluk onlarsız olmaz, onları hep sevdik şimdi de seviyoruz. Yıllar boyu düğünlerimizin, cemiyetlerimizin, asker uğurlamalarımızın, maç galibiyetlerimizin vazgeçilmeziydiler. Kısacası nerede kutlanacak bir şey, neşe varsa oradaydılar. İyi ki vardılar, iyi ki varlar. "Hey !.. Çok yaşayın beya !"

Haber güzel; Karşıyaka mahallesine çaylak suyu bağlanmış. Yıllar süren rüya nihayet mutlu sona ermiş. Diğer mahallelere de bağlanabileceğinin müjdecisi bu olay.
İnsanlar bu yüzden onlara yakışan bir gelenekle kurban kesmişler ve Susurluk halkını yemeklerine davet etmişler. Büyük bir yemek bu, sanırım Belediye de destek vermiş bu hayra. Böyle bir organizasyonun 5 Eylül şenliklerine denk getirilmesi de ayrıca güzel olmuş. Kaymakam için de halkla son bir veda yemeği gibi oldu.

Akşam Dursun Ali ERZİNCANLI'yı dinlemeye gidiyoruz konserlerin yapıldığı alana. Bir sürpriz var; Erzincanlı'dan önce sema gösterisi olacakmış.
Çok büyük bir kalabalık var. Demek insanlar kendilerine hitap eden etkinliklere yoğun olarak katılıyorlar.
Hava güzel, bir ara keltepe tarafının karardığını, şimşekler çaktığını gördük. Ama şükür ki Susurluğa hiç uğramadı o yağmur. Rahatça programı izleyebildik.

Böyle durumlarda izleyenler alkışlasa mı, derin bir sükunet içinde sadece seyretseler mi bilemezler. Bir uyarı da gelmediği için insanlar memnuniyetlerini alkışlayarak gösterdiler.

Sıra Dursun Ali ERZİNCANLI'ya gelmişti. Gerçekten muhteşem bir ışıklandırma eşliğinde geldi sahneye Erzincanlı.
Sesi bir harikaydı, maşallah. Onun çok sevilen şiirlerini kendisinden dinledik bu defa canlı olarak. Duygulandık, içimiz coştu. Özellikle de "40 yaşındasın" şiiriyle.
Rahmetini umarak / Günahkar bir dille; / Allah Azze ve Celle
Ya Rasulallah, / Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, / Kalbimizden
seyrediyoruz seni.
diye başladı şiirine. Sonra "İşte / Bir yaşındasın....Altı yaşındasın...Yirmi beş yaşındasın...Otuz üç yaşındasın...Otuz beş yaşındasın.." diye devam etti.
"İşte / Kırk yaşındasın / Hira Nur dağındasın" dediğinde peygamber efendimizi orada görmüş gibi duyduluyduk:
Cibril iniyor göklerden / Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor / Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ' Ah! ' sın / Karanlık gecelerimize sabahsın / Sen Nebiyullahsın / Sen Habibullahsın / Sen Rasulullahsın " dediğinde ise artık gözlerimize hakim olamıyorduk.

Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre' nin diliyle: / ' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de
ne malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler ' / Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini / ' Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok
isterdim'"
Sultanım! / Ey Medine minberinde ' ümmeti, ümmeti ' diye hüznü giyen sevgili / Ey
Mekke mihrabında alemler hesabına ' Allah! ' diyen sevgili / Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik / Rabbinden bize ne getirdi isen amenna / Duyduk, itaat ettik / Ya Rasulallah / Sen hâlâ kırk yaşındasın / Ve hâlâ ümmetinin
başındasın..."
Etrafıma baktım, başlangıçta kalabalık neyse aynen oydu. Hatta etraftaki blokların balkonlarından insanlar da takip etmişlerdi programı. Kalabalık yavaş yavaş boşalıp, alandan ayrılırken böyle bir 5 Eylül'de memleketimde olduğum için şükrettim Allahıma.
Eşim de ben de mutluyduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder