28 Mayıs 2020 Perşembe

28 Mayıs 2020 Perşembe 10:00 CORONA GÜNLERİ.............................Normale ulaşmak

Nefes nefese
Bayram da geride kaldı. İki hafta bir iki hafta derken bugün tam yetmişdokuz gün oldu corona nam Cobit-19 virüsü ile tanışmamız. Bilim insanları adına 'Yeni tip Korona virüsü' diyorlar. Ülkemizde inişe geçmekle birlikte yine de 159 bine dayanan bir vaka sayısına ulaştı. Bu rakam toplam 1 milyon 900 bin test sayısının % 8,4'ü oluyor ki bu oran Martın sonu Nisan başlarında %15'leri geçmişti.

Bu bağlamda vaka sayısının toplam test sayısına oranı 31 Martta %15,1 iken, 11 Nisanda %15,3 olmuştu. Bu noktadan itibaren düşüş başladı ve 17 Nisanda %14,2, 30 Nisanda %11,6, 2 Mayısta %11,2, 7 Mayısta %10,6, 14 Mayısta %9,3 ve en nihayet 26 Mayısta %8,4'e kadar geriledi. Dün itibariyle yapılan test 19.853 iken çıkan vaka sayısı 948 olmuş. Buradaki oran ise çok daha iyi, sadece %4,8. Artık günlük vaka sayılarının binin altına, vefat edenlerin sayısının da otuzun altına düştüğü bir aşamadayız. Aynı şekilde yoğum bakım (739) ve entübe hasta (338) sayıları da 1000 seviyesine inmiş durumda.

158762 olan toplam vaka sayısını hasta kabul edersek, bugüne kadar iyileşen toplam 121507 kişinin % 76,5'uğunun yani 4 kişiden üçünün iyileşip taburcu olduğunu söyleyebiliriz. Bu oranlar Amerika Birleşik Devletlerinde şu anda % 21,3 (364.797/1.716.612), Brezilya'da % 40,4 (158.593/392.360), Rusya'da % 38,4 (142.208/370.680), İspanya'da % 63,6 (150.376/236.529), İtalya'da %62,7 (144.658/230.555), Almanya'da % 90,3 (163.681/181.288) ve Fransa'da %45,3 (65.879/145.555) görünüyor. Tüm dünyada iyileşenlerin (2.287.152) Onaylanmış vaka sayısına (5.591.067) oranı ise daha %40,9'da.

Öte yandan ülkemizde toplam vakaya göre 4397 olan vefat edenler oranı ise % 2,8 (4397/158.762) olarak gerçekleşti. Oysa ABD'de bu oran %5,8 (100.191/1.716.612), Brezilya'da % 6,3 (24.549/392.360), İspanya'da %11,5 (27.117/236.529), İtalya'da %14,3 (32.955/230.555), Almanya'da %4,7 (8.498/181.288), Fransa'da ise %19,6 (28.530/145.555) olarak gerçekleşmiş. Tüm dünyada ölenlerin (350.458) Onaylanmış toplam vaka (5.591.067) sayısına oranı %6,3 görünüyor.

Belli başlı ülkelerdeki durumu daha iyi anlamak için vaka sayılarını nüfuslarıyla da oranlamak gerekiyor. Bunun için dünya ölçeğinde takip edilen kriter 1 milyon kişi başına vaka sayısı. Ülkemizde bu sayı 1.909. Fakat ABD'de 5.210, İspanya'da 5.022, İngiltere'de  3.992, İtalya'da 3.827, Rusya'da 2.526, Fransa'da 2.170, Almanya'da 2.180 olarak hesaplanmış. Bu rakamlar eğer bir şey ifade ediyorsa nüfusu küçük ülkelerde durum çok daha vahim denilebilir. Peru 4.038, Şili 4.080,  Belçika 4.997, İsveç 3.396, Singapur 5.764, BAE 3.143, İsviçre 3.584, İrlanda 5.026, Kuveyt 5.107, Bahreyn 6.069, Ermenistan 2.629, Lüksemburg 6.508, İzlanda 4.953, Maldivler 3.837, Tüm dünyada ise 1 milyon kişi başına vaka sayısı 722 görünüyor.

Görüldüğü üzere sayılar ülkemizdeki mücadelenin dünyanın diğer ülkelerine nazaran daha iyi durumda olduğunu gösteriyor. Ancak, ölen bir kişi bile olsa, bir kişi bile yoğun bakımda kalsa bu sevinilecek bir şey olmaz. Ölenin acısını, hastalananın derdini sayılarla unutamayız. Sadece elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı söylememiz mümkün. Bir de henüz hiçbir şeyin henüz bitmediğini.

Normalleşme sayıklamaları

Bir şey kaybettiğinizde ne hissedersiniz? Ya da kırıldığında veya bozulduğunda? Allah göstermesin eviniz yansa, kaza yapıp arabanızda bir hasar oluşsa duygularınız ne olur? Ayağınız kayıp uçuruma düşmek üzereyken bir yerlere tutunmuş olsanız? Kendinizi derin bir kuyuda bulsanız ve oradan çıkmak için çabalıyor olsanız? Sele kapılıp sürükleniyor olsanız aklınızdan neler geçer? Bırakın ciddi bir hastalığı, basit bir baş ağrısı ya da soğuk algınlığında bile iyi olduğunuz hale dönmeyi ne kadar da istersiniz değil mi?

İçindeyken kıymetini bilmediğiniz, 'zaten cepte' diye düşünüp hep ileriye baktığımız anılar geride kaldığında ne kadar da tatlı ve güzel görünürler. Fotoğraflarla, nostaljik şarkılarla ve hülyalara dalarak tekrar tekrar yaşamaya çalışırız onları. Bir daha geri gelmeyeceğini bile bile geçmişi hatırlar, hiç olmazsa zihnimizde canlandırırız. Daha dün elimizin altında olan şeyler artık yerine konulması imkansız, hiçbir bedelle geri getirilemeyecek kıymetlere dönüşmüştür. Aslında onlar yaşanırken de öyleydiler. Ama biz görememiş, o anlarda değerini anlayamamıştık.

Kaybolan bir para, ziynet ya da eşyanızı bulabilirsiniz. Kırılan, bozulan şeyler tamir edilebilir. Yanan evinizi yeniden yapabilir, hasarlı arabanızı yenileyebilirsiniz. Belki düşmek üzere olduğunuz uçurumlardan can havli bir çabayla uğraşıp kurtulabilirsiniz. Derin bir kuyudan veya bir maden göçüğünden her dakikası ömür gibi geçen saatlerden sonra yeniden özgürlüğe çıkabilirsiniz. Sele kapılmış giderken biraz sonra öleceğinizi düşünürsünüz. Bataklığa düşmüşseniz an be an santim santim ayaklarınızın gömüldüğünü anlar fakat çırpındıkça batarsınız. Bu arada geride bıraktığınız her şey aklınızdan film şeridi gibi geçmiştir. Ama belki bir küçük dal parçası, bir taş ya da yoldan geçen biri çekip çıkarır siz oradan. Orada geçen dakikalarınızın, duyduğunuz korkunun tarifi olmaz. Peki ya kavuştuğunuz yaşamın değeri? Geri döndüğünüz anların kıymetini biçebilir misiniz?

Hasta olmak ya da salgın sebebiyle hayatımızın sınırlandırılması da benzer duyguları yaşatıyor hepimize. Hasta olmadanki sağlıklı halimize dönmeyi, normal yaşamımıza kavuşmayı ne kadar da istiyoruz değil mi? Yoğun bakımda olanlar var, ölenler oluyor. Onlar için bir anda, ne olduğunu bile anlayamadan hayat sönüp gidiyor. Tedavi olanlar uzun ve meşakkatli bir tünele giriyorlar. Tünelin sonunda ışık görmeyi ne kadar da istiyorlardır. Allahın ömür verdikleri sağlığına kavuşuyorlar, alkışlarla uğurlanırken neler hissediyorlardır acaba? Hz. Eyyub'un yıllarca tahammülü zor bir dert çektikten sonra Allahın lütfuyla yaralarının iyileşmesini ve yeniden ayağa kalkışını bir düşünün.  Şu anda bütün dünya böyle bir imtihanın içinde. Çıkabilenler var, normal bir cenaze işlemi bile yapılamadan alel acele ortadan kaldırılanlar var. Batıda mezar yeri bulunamayıp ne olacağı meçhul soğuk hava tırlarında depo edilenleri hiç saymıyorum.

Şimdi herkes bir 'Normalleşme'den söz ediyor. Hükümetler, yerel yönetimler, şirketler, küçük esnaf, eğitimci ve sivil toplum kuruluşları herkes (X) gününe hazırlanıyor. İnsanlar 'Ne zaman normalleşeceğiz?" sorusunun peşinde. Bu soruya net cevap veremeyen bilim insanları ise bu sürecin daha uzun süre devam edebileceğini, rehavete kapılmamak gerektiğini söylüyorlar. Hükümetler kademeli geçiş, kontrollü sosyal hayat nasıl olur diye düşünüp toplumları buna hazırlamaya çalışıyorlar. Hepimiz evlere hapsedilmiş umutları gelecek günler için canlı tutmaya çalışıyoruz. Çeşitli senaryolara göre planlar yapıyoruz kafamızda. Maskeli, sosyal mesafeli bir normalin aslında pek de normal olmayacağını düşünmemeye çalışarak.

Düşünmediğimiz bir şey daha var: Normal nasıl bir şeydi? Tekrar (0) a ulaşmak için daha ne kadar çaba sarf edeceğiz? Bunun maliyeti ne olacak? Kuşkusuz bu salgının başta ekonomi olmak üzere hayatın pek çok alanına hasar vereceğini biliyoruz. Sosyal, siyasal ve teknolojik açılardan da bir çok değişime neden olacağı açık. Fakat insanoğlunun ruh dünyası, psikolojisi ve manevi yapısında da derin izler bırakacağı anlaşılıyor. Peki bütün bunların tam olarak telafisi mümkün mü? Hasarlarımızın herhangi bir para cinsinden karşılığı olabilir mi?  Salgın öncesi günler diğer anılarımız gibi geri gelmeyecek hatıralar arasına mı karıştılar?

Şimdi anlayabildik mi acaba o 'normal'imizin kıymetini. Daha da önemlisi şu halimizden kurtulmak için bir sürü özveride bulunup olağanüstü çaba harcarken, bu salgın geride kaldığında karşı karşıya geleceğimiz 'normal'in değerini bilebilecek miyiz acaba? Henüz elimizde iken bazı şeyler, ondan geriye düştüğümüzde o ana tekrar ulaşabilmenin nelere mal olduğunu hep aklımızda tutabilecek miyiz? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder