
Artık her yerde hayatın normale dönmesinin konuşulduğu bir dönemeçteyiz. Buna karşılık hala yeni korona rekorları kırılıyor. Dünyada toplam vaka sayısı 2 Milyona (1872073), ölüm sayısı 120 Bine (116098), iyileşenlerin sayısı ise 500 bine (441820) doğru koşuyor.
ABD de vaka sayısı çoktan
yarım milyonu (564398) geçti. Ölümler 22 bini (22858) iyileşenlerin sayısı ise 41 bini (41932) geçmiş durumda. Birleşik krallıkta ise bir günde 757 ölüm gerçekleşti. Toplam sayı da 11 bini geçmiş (11329) bulunuyor.
İtalya toplam vaka sayısı açısından 159 binin üzerine çıktı, 160 bin (159516) olmak üzere. Şimdiye kadar vefat edenler ise 20 bini
(20456) geçti. Toplam 35435 iyileşen var. Almanya’da da ölümler 3 binin (3030) üzerinde.
Vaka sayısı ise 128 binlerde(128002). İyileşenlerin sayısı 53485 olmuş. İspanya
Avrupa’da en yüksek vaka sahibi,
170 bine dayanmış (169510) durumda. Ölümler henüz İtalya'yı sollamadı, 18 bine (17614) doğru
gidiyor. Fransa vaka sayısında henüz 100 bini görmedi
(95403). Ölümler 14 bini (14393) geçerken iyileşenlerin sayısı da 27186 oldu. Belçika’da vaka sayısı 31 bine (30589) doğru gidiyor. Ölümler de 4 bine (3903)
dayandı. Bunlardan 27 si Türk.
İyileşenlerin sayısı da 6707 olmuş.
İran’da ölüm 4500'ü geçmiş (4585),vaka sayısı
74 bin (73303) civarında. Yoğun bakımda da 4 bine yakın hasta var. Rusya’da
toplam vaka 18 binin üzerinde
(18328) görünüyor. Ölüm sayısı henüz 148 iken iyileşenler 1470 olmuş. İsrail’de 11235 vaka tespit edilmiş.
Bunlardan 110'u ölürken 1689 kişi de iyileşmiş.
Bizde bugün 27.kabine
toplantısı vardı. Toplantı sonrasında Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamada:
"Korona virüsle mücadelemiz devam ediyor. Sağlık sistemimiz
yeterli. Yatak, ilaç ve malzeme
sıkıntımız yok. Gerek test gerek tedavide iyi durumdayız. Artık yavaş yavaş
rakamlarda aşağıya dönüş işaretleri var. Dış ülkelere de imkân
nispetinde yardım ediyoruz. "Başkasının acısını duyabiliyorsan
insansın." DSÖ ve ülkeler bizi örnek gösteriyor. İçişleri bakanının istifasını kabul etmedim. Görevine devam ediyor. Önümüzdeki hafta sonu da sokağa çıkmak yasak. Bu arada kampanyamız 1 milyar 612
milyon liraya ulaştı. Gün birlik
olma, dayanışma günüdür. Atalarımızın dediği gibi "Kara gün kararıp kalmaz." Bu günler sadece bizim için
değil tüm dünya için kara günler. Ama az
kaldı…" dedi.
13 Nisan itibariyle ise Türkiye'de;
son 24 saatte 4 binin üzerinde
kişiye yeni tip corona virüs
(Covid-19) tanısı konulduğu, toplam vakanın 61 bini geçtiği ve can kaybının da 1300'e yükseldiği açıklandı. Türkiye Günlük Korona virüs Tablosunun güncel verilerine göre bugün test sayısı 34 bin 456 (34456) , vaka sayısı
4 bin 93 (4093) , iyileşen hasta sayısı 511, vefat sayısı ise 98 olmuş. Böylece toplam test sayısı 410 bin 556 (410556),
toplam vaka sayısı 61 bin 49 (61049), vefat sayısı 1296, yoğun bakım hasta
sayısı 1786, toplam entübe hasta
sayısı 1063, toplam iyileşen hasta sayısı ise 3 bin 957 (3957) olarak kayıtlara
geçmiş.
Düne göre vaka sayısının günlük test sayısına
oranının 12 Nisanda %13,4 iken 13 Nisanda %11,9'a düştüğünü, vefat sayısının toplam vaka sayısına oranının bu gün de %02,1 olarak gerçekleştiğini görüyoruz. Öte yandan yoğun bakım hasta sayısının toplam vaka sayısına oranının
%02,9 olarak, yine entübe hasta
sayısının toplam vaka sayısına oranının 12 Nisanda da 13 Nisanda %01,7 şeklinde
gerçekleştiğini anlıyoruz. Buna
karşılık iyileşen hasta sayısının toplam vaka sayısına oranının da 12 Nisanda
%06,1 iken 13 Nisanda %06,5'e yükselmiş
olduğunu görüyoruz. Bu rakamlar bize iyileşmenin bugün de devam ettiğini gösteriyor.
Ölüm gerçeği
Corona belası bir profesörümüzü daha aramızdan
aldı. Ama bu profesör bir iş adamı, ilahiyatçı ve yazar. Biz onu daha çok
Bağımsız Türkiye Partisi'nin kurucularından ve mevcut Genel Başkanı olarak
biliyoruz. Allah rahmet etsin. Prof.Dr. Haydar Baş'a hiç bir zaman oy
vermedim. Kendisine inanmış,
bağlı ve birlikte yürüdüğü sadık bir taraftar kitlesi vardı. Sevenlerine
başsağlığı diliyorum.
Ölüm ne sebeple olsun insanoğluna sevimli gelmez.
"Ecel gelmiş ise baş ağrısı bahane" diye bir atasözümüz var. Hiç
kuşkusuz içinde yaşadığımız bu günlerde corona dışında da ölen binlerce
insanımız var. Kalpten, damar tıkanmasından, kanserden, başka hastalıklardan
her gün yüzlerce insan vefat ediyor. Haklı olarak terör sebebiyle ya da harekâtlarda
şehit olanları önemseriz. Peki ya trafik kazasından ölenlerin acısı daha mı
farklıdır? Ateş düştüğü yeri yakar; ölüm ister coronadan ister bir başka bahane
ile gelsin hepsi acıdır, hepsi zordur yakınları için.
Ölenler için durum nasıldır bilemiyoruz? Bir tv
sunucusunun artık mesel olmuş "Neler hissediyorsunuz, acı var mı
acı?" gibi trajikomik sorusunu ölene sormamız da mümkün değil. Doğan
herkes bir gün, bir saat o kapıdan çıkıp gidecek. Hep bildiğimiz ama genellikle
unuttuğumuz gerçeği zengin fakir, yaşlı genç, memur çiftçi, kadın erkek herkes
yaşayacak. Hep merak edilen kıyamet onun için kopmuş olacak. Ondan sonraki
yolculuğu ise dünyada neye inandıysa, ne yapıp ettiyse ona göre geçecek. Kimi
aydınlarda gülecek, kimi de zulmet içinde kalacak.
Bundan yıllar evvel rahmetli babamın vefat haberi
geldiğinde Ankara'dan yola çıkıp cuma vaktinde yetişmiştim. Evimizin hayat
dediğimiz holünde uzanmış yatıyordu. Adet olduğu üzere üstüne beyaz bir çarşaf
örtmüşler, karnına da bir bıçak koymuşlardı. Etrafında taziyeye gelmiş akraba
kadınlar vardı. Çoğu ağlıyordu. Benim de gözlerim dolmuştu, eğildim öpmek için
ve yüzünü açtım. Gülümseyen ak bir yüz vardı karşımda. Bu beni çok şaşırtmıştı.
O anda acı, gözyaşı, gülümseme, şaşkınlık ve ölümün
çok da kötü bir şey olmadığı gibi birçok karışık şey geçmişti aklımdan.
Yanaklarından öptüm. Kısa biçimli sakalının çevrelediği soğuk ama bembeyaz bir
yüzdü öptüğüm. Sanki bana bir şey der gibiydi: "Oğlum bana üzülmeyin. Ben
bu dünyadan, acılardan, dertlerden kurtuldum. Rabbimin rahmetine kavuştum. Siz
kendinizi düşünün!"
Ölüm nasıl bir şeydir bilemem tabi. Biz onu
karşıdan gördüğümüz yaşadığımız kadar hissedebiliyor, algılarımız kadar
anlayabiliyoruz. Elbette Corona günlerinde birer sayı olarak andığımız,
istatistik bir veri olarak değerlendirdiğimiz vefat eden insanların acısını da
yüreğimizde hissetmeliyiz. Evimize çekildiğimizde; yanımızda yöremizde birer
birer kaybettiğimiz insanları tıpkı bir akrabamız, bir sevdiğimiz ölmüş gibi
rahmetle anmalıyız. Aynen başka nedenlerle vefat eden diğer binlerce 'insan'
gibi. Ama ben şahsen, o günden bu yana ölümden öte yana açılan kapının herkes
için bir felaket, bir kıyamet olmadığını düşündüm. Zannımca hayattayken ölüm
hakkındaki korkularımız, endişelerimiz ve paniklememiz onu hakikatiyle
düşünmelerimize engel oluyor.
Salgın hastalık ve ölüm korkusuyla kapandığımız
evler, kendi kendimize kaldığımız anlar şimdi bizim fırsatımız olabilir. Neleri
büyütüp, neleri hiç kaale almadığımızı, nelerin peşinden gidip, neleri
kaçırdığımızı hatırlamamıza vesile olur. Belki şunu iyice anlayabiliriz; Hangi
sebeple ve hangi bahane ile gelirse gelsin ölüm bu yalan dünyanın en 'gerçek'
hakikatidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder