20 Mayıs 2020 Çarşamba

20 Mayıs 2020 Çarşamba 15:00 CORONA GÜNLERİ............................Virüsler pazarı

Hocalar rüzgârı 

Corona günleri ile birlikte TV kanallarımızda bol miktarda uzman profesörle de tanışmış olduk. Zaten habercilerin gündemden yağ çıkarmasına alışığız. Ortaya çıkan her son dakika haberini suyu çıkana kadar; tekrar tekrar, değişik açılardan, hatta arşivlendikten sonra bile tepe tepe kullanıyorlar. Hiç normalleri yok, haber aşkına kendileri uçlarda gezdikleri gibi insanları da oluşturdukları sanal gayya kuyularına çekip boğuyorlar. İyi ki 'Zapplama' diye bir şey var, yoksa medyadaki haber girdaplarına kapılanların panik atak olmamasına imkan yok.

Kanalların bir gündemi allayıp pullayıp saatlerce işlemesinde bildik bir yöntemleri var. Nasılsa her konunun uzmanı bulunabiliyor. Çağırıyorlar ekrana, dakikalarca görüş ve değerlendirmelerinden istifade ediyorlar. Can havliyle gündemi takip etmeye çalışan normal bir izleyici yarış içindeki kanalları dolaştıkça kafası daha da karışıyor. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına gerekli ve faydalı olan bir çaba, zaman ilerledikçe kakafoniye dönüşüyor. Corona virüs sebebiyle kanal kanal dolaşan hocalarımız da maalesef böyle bir görüntü verdi. Her gün bir haber kanalında misafir edilen uzman profesörler bazen çok farklı şeyler söyleyip kafa karıştırdılar. Sonunda pazardaki sebze meyvenin iyisini seçtiğimiz gibi o tv kanalı senin, bu tv kanalı benim dolaşan hocaların da iyisini, güvenilir olanını seçmeye başladık gayrı ihtiyari.

Salgın sebebiyle toplumun bilinçlendirilmesi lazımdı, yönlendirmek gerekiyordu, anlatmak lazımdı tamam. Fakat bu iş medyanın harala gürelesi arasına karışınca şirazesinden çıkıyor. Bu sefer de hiç birini ciddiye almamak gibi bir tepkiye neden oluyor izleyicide. Yine de içlerinde en itimad veren konuşmacılar bilim kurulundaki profesör hocalar. Onların dışındaki bazılarının resmen şov yaptıkları aşikar. Kendi görüşlerini bilimsel kesinlikte doğru gibi lanse ediyorlar. Salgın gibi ölümcül bir konuda her kafadan ayrı ses çıkmasını doğru bulmuyorum. Hele de siyasi meselelerde olduğu gibi tartışmaları hiç de hoş olmuyor. İnsanları bilinçlendireceğiz derken kafaların iyice karıştırılmasının izahı yok. Fırsatçılık yapıp sıkıntılı bir ortamda reklam peşinde olmak, para kazanma derdinde olmaksa anlı şanlı bilim insanlarımıza yakışmıyor.

Medya kanallarının bu insanı yoran tavrı, çoğu kişiyi zaten hiç haber izlememe ya da bir ordan bir burdan kanal kanal zaping yapma tepkisine zorluyor. O zaman da doğru tavsiyeler yerine ulaşmıyor ve pek de geçerliliği kalmıyor bütün o konuşmaların. Meselâ aklıma geldikçe güleyim mi kızayım mı bilemiyorum; Ortam bu kadar tehlikeliyken taziye çadırı kuran (45 vaka) ya da nişan yapan (93 vaka) insanlar bu kadar mı habersizler olup bitenden. Hadi diyelim kırsal kesimdir, belki Tv seyretmiyorlar. Ya istanbul'da boğazda bank üstünde parti yapanlara, sahilde maskesiz grup halinde seyran yaparken kendilerini ikaz eden polisleri "Biz de bunlar ne zaman gelecek diyorduk" diye şakalayan hali vakti yerinde gençlere ne diyeceğiz? Sevgili hocalarım, kıymetli haberciler ne oldu şimdi onca mesainiz, neye yaradı bilinçlendirmeleriniz?

Sosyal medya pandemisi

Corona salgınıyla birlikte Türkiye’de sahte hesaplar üzerinden gerçek dışı paylaşımlar yaparak kamuoyunu korku ve paniğe sevk eden virüsler de ortalıkta cirit atmaya başladı. Önce Cobit-19 virüsünün Türkiye’de çok sayıda insanın ölmesine sebep olduğu iddiaları sosyal medyada hızla yayıldı. Sonra da yürütülen mücadeleyi itibarsızlaştırmaya yönelik bir çok asılsız haber ve iddia ortaya atıldı.

Tabi ki sahte ses, görüntü kayıtları ve görsellerle yapılan bu paylaşımlar üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele birimi de harekete geçti ve bu sahte hesaplar bir bir tespit edildiler. Yapılan açıklamada "sosyal medya üzerinde milli ve manevi değerlere saldırı ile sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak yapılan hakaret ve saldırılar ile korku ve panik oluşturarak kamu düzenini bozan paylaşımlar için 7/24 esasına göre sanal devriye faaliyetleri yürütülmektedir" denildi. Bu vesile ile bir kez daha açıkça gördük ki şer odakları buldukları her fırsatı mikrop saçmak için kullanıyor.

Corona virüsü nedeniyle evlerinde kalan halk zamanın çoğunu internette geçirmeye yöneldi. Hatta giderek artan şekilde zorunlu ihtiyaçlarını da internetten karşılamaya başladı. Bu durum sosyal medya kullanımında yoğunluğa neden olduğu gibi internet üzerinden alışveriş trafiğini de ciddi oranda arttırdı. Bu durum siber saldırganları da harekete geçirmiş gözüküyor. STM ThinkTech tarafından hazırlanan Siber Tehdit Durum Raporu'na göre gerçek zamanlı Corona virüsü haritaları adı altında zararlı yazılımlar içeren uygulamalar bulunmuş.

Bu uygulamalar vasıtasıyla çok sayıda kullanıcının kişisel verileri ele geçiriliyor, kullanan kişilerin kamera ve mikrofonlarına da erişim sağlanabiliyormuş. Raporda aynı zamanda, kendisini CİMER Duyuru Grubu olarak tanıtan bazı kişilerden de bahsediliyor. Bu kişilerin, vatandaşın kişisel bilgilerini ele geçirmeyi amaçlayan bir siber saldırı grubu olduğundan bahsediliyor. Siber saldırganların vatandaşların kredi kartı bilgilerini ele geçirerek satmayı hedefledikleri de ifade ediliyor. Bu nedenle söz konusu raporda kullanıcıların, güvenilir kimliğe sahip olmayan hiçbir uygulamayı kullanmamaları gerektiği belirtiliyor.

Bu arada Türkiye’de son zamanlarda artan şekilde dini konularda ya da dini kişiliklere saldırılar da yoğunlaştı. Bu saldırıların ortak özelliği dini hassasiyeti olmadığı çok belli olan kişilerin topluca aynı noktalara saldırması. Muhtemelen bu şekilde toplumdaki dini duygularda bir çözülme ve güven sorunu başlatılmak isteniyor. Kamuoyunda saygın kişilikler yıpratılarak bu paylaşımlar üzerinden siyasi bir rüzgar yakalamaya çalışıyorlar. Özellikle korona günlerine denk gelen Ramazan ayı ile birlikte 'nefret suçu' niteliğindeki bu saldırılar da yoğunlaştı. Özellikle Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş üzerinden maksatlı olduğu belli kampanyalar üretildi.

Hangi vesileyi kullanırsa kullansınlar bu parazitlerin ulusal varlığımıza, bütünlüğümüze ve sağlam sosyal dokumuza kast ettikleri açık. Oturup bunlara ciddi ciddi cevap yetiştirmeye, kontra saldırılara hiç gerek yok. Sadece şikayet etmek, ilgilileri haberdar edip uyarmak yeterli. Devletin mücadele birimleri var gereğini yaparlar. Nasıl corona virüsle toplum olarak bilinen en etkili mücadele evde kalmak, maske kullanmak ve sosyal mesafe ise bu virüslere karşı da aynı şeyi yapabiliriz. Emin olmadığımız şeyleri paylaşmak, siyasi beklentilerimize malzeme yapmak onların fitne ateşine odun taşımaktan farklı olmaz. Sade vatandaşlar olarak böyle ihanet girişimlerini ve şeytani vesveseleri tedbirli davranarak kendi pisliğinde bırakmak en iyisi. Bulaşmalarına alet olmamak lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder