
Corona günleri ile birlikte TV kanallarımızda bol
miktarda uzman profesörle de tanışmış olduk. Zaten habercilerin gündemden yağ
çıkarmasına alışığız. Ortaya çıkan her son dakika haberini suyu çıkana kadar;
tekrar tekrar, değişik açılardan, hatta arşivlendikten sonra bile tepe tepe
kullanıyorlar. Hiç normalleri yok, haber aşkına kendileri uçlarda gezdikleri
gibi insanları da oluşturdukları sanal gayya kuyularına çekip boğuyorlar. İyi
ki 'Zapplama' diye bir şey var, yoksa medyadaki haber girdaplarına kapılanların
panik atak olmamasına imkan yok.
Kanalların bir gündemi allayıp pullayıp saatlerce
işlemesinde bildik bir yöntemleri var. Nasılsa her konunun uzmanı
bulunabiliyor. Çağırıyorlar ekrana, dakikalarca görüş ve değerlendirmelerinden
istifade ediyorlar. Can havliyle gündemi takip etmeye çalışan normal bir
izleyici yarış içindeki kanalları dolaştıkça kafası daha da karışıyor.
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına gerekli ve faydalı olan bir çaba,
zaman ilerledikçe kakafoniye dönüşüyor. Corona virüs sebebiyle kanal kanal
dolaşan hocalarımız da maalesef böyle bir görüntü verdi. Her gün bir haber
kanalında misafir edilen uzman profesörler bazen çok farklı şeyler söyleyip
kafa karıştırdılar. Sonunda pazardaki sebze meyvenin iyisini seçtiğimiz gibi o
tv kanalı senin, bu tv kanalı benim dolaşan hocaların da iyisini, güvenilir
olanını seçmeye başladık gayrı ihtiyari.
Salgın sebebiyle toplumun bilinçlendirilmesi lazımdı,
yönlendirmek gerekiyordu, anlatmak lazımdı tamam. Fakat bu iş medyanın harala
gürelesi arasına karışınca şirazesinden çıkıyor. Bu sefer de hiç birini ciddiye
almamak gibi bir tepkiye neden oluyor izleyicide. Yine de içlerinde en itimad
veren konuşmacılar bilim kurulundaki profesör hocalar. Onların dışındaki
bazılarının resmen şov yaptıkları aşikar. Kendi görüşlerini bilimsel kesinlikte
doğru gibi lanse ediyorlar. Salgın gibi ölümcül bir konuda her kafadan ayrı ses
çıkmasını doğru bulmuyorum. Hele de siyasi meselelerde olduğu gibi tartışmaları
hiç de hoş olmuyor. İnsanları bilinçlendireceğiz derken kafaların iyice
karıştırılmasının izahı yok. Fırsatçılık yapıp sıkıntılı bir ortamda reklam
peşinde olmak, para kazanma derdinde olmaksa anlı şanlı bilim insanlarımıza
yakışmıyor.
Medya kanallarının bu insanı yoran tavrı, çoğu kişiyi
zaten hiç haber izlememe ya da bir ordan bir burdan kanal kanal zaping yapma
tepkisine zorluyor. O zaman da doğru tavsiyeler yerine ulaşmıyor ve pek de
geçerliliği kalmıyor bütün o konuşmaların. Meselâ aklıma geldikçe güleyim mi
kızayım mı bilemiyorum; Ortam bu kadar tehlikeliyken taziye çadırı kuran (45
vaka) ya da nişan yapan (93 vaka) insanlar bu kadar mı habersizler olup
bitenden. Hadi diyelim kırsal kesimdir, belki Tv seyretmiyorlar. Ya istanbul'da
boğazda bank üstünde parti yapanlara, sahilde maskesiz grup halinde seyran
yaparken kendilerini ikaz eden polisleri "Biz de bunlar ne zaman gelecek
diyorduk" diye şakalayan hali vakti yerinde gençlere ne diyeceğiz? Sevgili
hocalarım, kıymetli haberciler ne oldu şimdi onca mesainiz, neye yaradı
bilinçlendirmeleriniz?
Corona salgınıyla birlikte Türkiye’de sahte hesaplar üzerinden gerçek
dışı paylaşımlar yaparak kamuoyunu korku ve paniğe sevk eden virüsler de
ortalıkta cirit atmaya başladı. Önce Cobit-19 virüsünün Türkiye’de çok sayıda
insanın ölmesine sebep olduğu iddiaları sosyal medyada hızla yayıldı. Sonra da
yürütülen mücadeleyi itibarsızlaştırmaya yönelik bir çok asılsız haber ve iddia
ortaya atıldı.
Tabi ki sahte ses, görüntü kayıtları ve görsellerle yapılan bu
paylaşımlar üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele birimi de
harekete geçti ve bu sahte hesaplar bir bir tespit edildiler. Yapılan
açıklamada "sosyal medya üzerinde milli ve manevi değerlere saldırı ile
sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak
yapılan hakaret ve saldırılar ile korku ve panik oluşturarak kamu düzenini
bozan paylaşımlar için 7/24 esasına göre sanal devriye faaliyetleri
yürütülmektedir" denildi. Bu vesile ile bir kez daha açıkça gördük ki şer
odakları buldukları her fırsatı mikrop saçmak için kullanıyor.
Corona virüsü nedeniyle evlerinde kalan halk zamanın çoğunu internette
geçirmeye yöneldi. Hatta giderek artan şekilde zorunlu ihtiyaçlarını da
internetten karşılamaya başladı. Bu durum sosyal medya kullanımında yoğunluğa
neden olduğu gibi internet üzerinden alışveriş trafiğini de ciddi oranda
arttırdı. Bu durum siber saldırganları da harekete geçirmiş gözüküyor. STM
ThinkTech tarafından hazırlanan Siber Tehdit Durum Raporu'na göre gerçek
zamanlı Corona virüsü haritaları adı altında zararlı yazılımlar içeren uygulamalar
bulunmuş.
Bu uygulamalar vasıtasıyla çok sayıda kullanıcının kişisel verileri
ele geçiriliyor, kullanan kişilerin kamera ve mikrofonlarına da erişim
sağlanabiliyormuş. Raporda aynı zamanda, kendisini CİMER Duyuru Grubu olarak
tanıtan bazı kişilerden de bahsediliyor. Bu kişilerin, vatandaşın kişisel
bilgilerini ele geçirmeyi amaçlayan bir siber saldırı grubu olduğundan
bahsediliyor. Siber saldırganların vatandaşların kredi kartı bilgilerini ele
geçirerek satmayı hedefledikleri de ifade ediliyor. Bu nedenle söz konusu
raporda kullanıcıların, güvenilir kimliğe sahip olmayan hiçbir uygulamayı
kullanmamaları gerektiği belirtiliyor.
Bu arada Türkiye’de son zamanlarda artan şekilde dini konularda ya da dini
kişiliklere saldırılar da yoğunlaştı. Bu saldırıların ortak özelliği dini
hassasiyeti olmadığı çok belli olan kişilerin topluca aynı noktalara
saldırması. Muhtemelen bu şekilde toplumdaki dini duygularda bir çözülme ve
güven sorunu başlatılmak isteniyor. Kamuoyunda saygın kişilikler yıpratılarak
bu paylaşımlar üzerinden siyasi bir rüzgar yakalamaya çalışıyorlar. Özellikle
korona günlerine denk gelen Ramazan ayı ile birlikte 'nefret suçu' niteliğindeki
bu saldırılar da yoğunlaştı. Özellikle Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş
üzerinden maksatlı olduğu belli kampanyalar üretildi.
Hangi vesileyi kullanırsa kullansınlar bu
parazitlerin ulusal varlığımıza, bütünlüğümüze ve sağlam sosyal dokumuza kast ettikleri açık. Oturup
bunlara ciddi ciddi cevap yetiştirmeye, kontra saldırılara hiç gerek yok.
Sadece şikayet etmek, ilgilileri haberdar edip uyarmak yeterli. Devletin
mücadele birimleri var gereğini yaparlar. Nasıl corona virüsle toplum olarak
bilinen en etkili mücadele evde kalmak, maske kullanmak ve sosyal mesafe ise bu
virüslere karşı da aynı şeyi yapabiliriz. Emin olmadığımız şeyleri paylaşmak,
siyasi beklentilerimize malzeme yapmak onların fitne ateşine odun taşımaktan
farklı olmaz. Sade vatandaşlar olarak böyle ihanet girişimlerini ve şeytani
vesveseleri tedbirli davranarak kendi pisliğinde bırakmak en iyisi.
Bulaşmalarına alet olmamak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder