Ofsayt Osman
1965
yılı yapımı Şaka ile Karışık filminin baş karakteri Ofsayt Osman yenik, ezik ve
beceriksiz bir gençtir. Bütün ömrü boyunca gollük hiç bir başarı sağlayamadığından ona
Ofsayt Osman demişler.
O kazandığı birkaç
kuruşla gününü geçiren, hayatı hep iyi tarafından görmeye çalışan, can
düşmanını, kendisiyle alay eden ipsizi bile yürekten seven sevimli bir
serseridir.
Sadri Alışık’ın büyük oyunculuğu ile, yarı masal yarı gerçek
bir hikaye anlatılır bu filmde. Her ne kadar daha çok mahkeme sahnesiyle
hatırlansa da geniş kitlelerce sevilmiştir.
O ünlü mahkeme sahnesinde “Bu da mı gol
değil Hâkim Bey !” diye haykırır Ofsayt Osman. Sadri Alışığın mükemmel bir
performansla verdiği o insanlık dersi, şüphesiz sinemamızın da en önemli
olaylarından biridir. Sadece adaletin tecelli ettiği final sahnesi ile bile
hala adından söz ettirmektedir.
Hikaye her ne kadar bir ütopya olsa da
film Sadri Alışığın büyük oyunculuğu ve romantizmi ile gönüllerde taht
kurmuştur. Bu bakımdan Şaka ile Karışık aslında her sahnesiyle değerli, Ofsayt
Osman’ın her kelimesiyle kıymetli, önemli bir yeşilçam filmidir.
1965
yapımı komedi, melodram tarzı filmin yapımcısı İrfan Ünal, Recai Akçaoğlu. Yönetmen ve Senarist Osman Fahir Seden.
Oyuncular: Sadri
Alışık (Ofsayt Osman/Osman Ezik), Ajda
Pekkan (Ayla), Filiz Akın (Şarkıcı Filiz), Efgan Efekan (Yazar Kemal), Vahi Öz (Cellat Nuri), Hüseyin Baradan (Hulusi), Kadir Savun (Hüsrev Ağa), Çolpan
İlhan (Zühre), Aziz Basmacı (Ferhat Ağa), Hasan Ceylan (Serseri Ali), Nubar
Terziyan (Emniyet Müdürü).
Filim,
Hulusi Kentmen’in ilahı bir anlatıcı olarak dile getirdiği bir replikle
başlıyor. Bu açılıştan sonra seyirci,
Ofsayt Osman’ın berduşluktan, milyonerliğe uzanan hayat
hikâyesini izliyor.
“Bu da mı
gol değil Hâkim Bey” repliğini hemen herkesin bildiği film, destansı finalinden önce izleyenleri büyük bir masalın ortasına
çekiyor. Sadri Alışık’ın harika oyunculuğunda aşk, para
ve emanet üçgeninde bir insanlık hikâyesi anlatılıyor filmde.
Filmin
konusuna gelince;
Filmde
yaşanan olaylar adeta masal tadında bir
hikâye.
Ofsayt Osman ya da gerçek adıyla Osman Ezik
sokaklarda yaşayan bir berduş. Kalbi oldukça temiz ama işleri bir türlü
rast gitmediğinden ona “Ofsayt” lakabı takılmış. Ancak Osman, günün
birinde her şeyin yoluna gireceğine ve kör talihinin düzeleceğine, yani “gol” olacağına inanıyor.
Nitekim
gün geliyor, iki düşman ve zengin ailenin, namuslu bir serserinin var olma ihtimali
üzerine giriştiği 1 milyonluk bahisle, Osman’ın hikayesi de farklı bir yön
almaya başlıyor. Çocukluğundan itibaren hep ofsayta düşmüş, gol atamamış kadersiz
Osman artık hayatında ilk defa gol olma şansı yakalamıştır.
Adanalı Ferhat
ve Hurşit ağa kendi aralarında çok garip bir
iddiaya tutuşuyor. İddiaya göre,
rastgele seçilmiş bir berduşa dönemin parasıyla 1 milyon lira verilecek ve bu
parayı harcayıp harcamayacağına bakılacaktır.
Eğer
Hurşit Ağa serseriler arasından mert ve iyi yürekli birisini bulabilirse
iddiayı kazanacaktır. Aksi takdirde kızını Ferhat Ağa’nın oğluyla
evlendirecektir. İkili bu iddiayı gerçekleştirmek için tesadüf eseri karakolda
karşılaştıkları Osman’ı seçerler.
Paranız
yokken elinizi sıkmaya tenezzül dahi etmeyenler, paranız varken yanı başınızdan
ayrılmazlar. Hatta ağzınızdan çıkacak her bir kelimeye altın gözüyle bakarlar.
İnsanların birbirine tamamen çıkarları doğrultusunda yaklaştığı; iyiliğin,
saflığın pul kadar değeri olmadığı böylesine enteresan bir dünyada yaşamaktadır Ofsayt Osman. O iyi kalbiyle hayatta kalmaya çalışan; bahtsız bir gençtir.
Ancak
ne zaman ki cebine bir milyonluk bir çek konur, o zaman onun da hayatı değişir. Bu
röportajı gazetelerine herkesten önce basmak için rekabet eden iki
gazetecinin de dahil olduğu hikayede Osman bir milyonun kredisi ile krallar
gibi yaşamaya başlıyor.
Artık
onu hor gören insanlar, kendisine saygıyla yaklaşmakta; üstüne üstüne gelen dünya, yanında
olmak için can atmaktadır. İşte Osman’ın paranın gücünü keşfetmesi de böyle başlıyor. Ancak onu farklı kılan, belki
de sinemamızın en unutulmaz karakterleri arasına yerleştiren, gözünde paranın
pul kadar değeri olmaması aslında.
Yeşilçam filmlerine
baktığımız vakit, genellikle bir
zengin olma hayali görüyoruz. Çünkü paranın mutluluk getireceğine inanılmaktadır. Ama hayatında para nedir
bilmeyen, paranın kullanımı ile ilgili pek fazla bilgisi olmayan bir adamdır
Osman. Bu da haliyle de para-insan arasındaki ilişkiye farklı yaklaşmamıza imkan sağlar. Osman için ise bu noktada
öncelik, paranın yapabileceklerini anlamak olacaktır.
Ancak
paranın gücünü erkenden fark etmesi ve getirdiği sahte mutluluğun çabuk farkına
varması, onu bir adım öne taşıyor. Bu durum hem hikâyenin daha güçlü bir şekilde
ayakta durmasını sağlıyor hem de Osman’ın absürtlüklerle dolu bu ortamda
ayaklarını yere sağlam basması konusunda yardımcı oluyor.
O
cebindeki bir milyonu kendisinden çalmak için çabalayan birçok insanı bu
şekilde ekarte ediyo ve paranın büyüsüne kapılmıyor. Böylelikle filmin başından
sonuna devam ettirdiği masalsı atmosfer her bir dakikada perçinlenerek devam
ediyor. Ve bu durum alttan alta izleyenleri paranın mutluluk getirdiği inancından
bir parça da olsa uzaklaştırıyor. Aksine
paranın, insana ne büyük tehlikeler getirebileceğini, tuzaklarla dolu bir hayat
yaşatabileceğini açıkça resmediyor.
Osman’ın
parası yokken ve tüm dünya üstüne üstüne geldiği zamanlarda dahi neşesinden
asla ödün vermeyen tavrı, onun paranın gücüyle değişmesine engel olan başlıca
unsur. Çünkü onun mutlu olmak için paraya ihtiyacı yoktur. İnsanlara iyi
niyetiyle ve kendi gibi safça yaklaşması onu bu dünyada mutlu etmektedir zaten. Böylelikle hikâye; para ve mutluluk kardeşliğini
kendi bildiği yoldan yerle yeksan ediyor.
Bir
gün Sarayburnunda ölümden kurtardığı şarkıcı Filiz ise onun hayatını temelli
değiştirecektir. Aşık olan Osman
hayatının en büyük atağına başlıyor bir bakıma. Ya bu sefer gol olacaktır ya da
yine ofsaytta kalacaktır.
Filiz’in
hayattaki tek varlığı; ölüm döşeğindeki kardeşidir ve ona yardımcı olamadığı
için oldukça mutsuzdur. Filiz’in ölümü seçmesinin nedeni kardeşinin ölümcül bir
hastalığa mahkum olması ve tedavi için 200 bin lira gerekmesidir.
Onun,
intihara teşebbüs ettiği an Osman ile tanışması ikisinin hayatını da kökten
değiştirecektir. Paranın gücüyle
sınanan Osman, artık aşkın büyüsüyle de uğraşmak durumunda kalır. Osman,
yavrucağın hayatı, serseriliğin onuru ve Filiz’in aşkı arasında sıkışıp
kalmıştır. Bir yandan da Filiz’in derdini kendi derdi bilir ve bunun için
elinden geleni yapmak için çabalıyor.
Böylece aşkın ve
hasta kardeşin bu noktada hikâyeye dâhil oluşu filmin melodram tarafının daha
da güçlenmesine vesile oluyor. Sinema
izleyicimizi oldukça iyi tanıyan yönetmen, hasta kardeş ile filmin dramatik
yönünü desteklemekle kalmıyor işin içine kattığı aşk ile de filmin duygu
yoğunluğunu pekiştiriyor. Film artık birbirinin içine başarıyla geçmiş birkaç
konu etrafında bütünlüğü sağlıyor ve finaline doğru izleyenleri emin adımlarla
götürmek için yere daha sağlam basıyor.
Şaka
ile karışık, hikâyenin başından beri ismiyle vaat edilen mesajı eğlenceli bir dil ile aktarıyor. Bunu yaparken tercih ettiği
masalsı anlatım ise hikâyenin bu denli güçlü olmasını sağlayan en büyük etken.
Ofsayt Osman’ın masaldan fırlamışçasına temiz olan kalbi ise en başta herkesin onu
sevmesine ve izleyen herkesin onun tarafını tutmasına neden oluyor.
Böylelikle
tek adam hikâyesi herkesin hikâyesi oluveriyor. Bu noktadan sonra da adımlarını yavaş
yavaş atan, sonuca doğru izleyenleri seyir zevki yüksek bir şekilde götüren
film, finalinde ise vuruculuğunu zirveye çıkarmayı başarıyor.
Film, artık tüm zırhını kuşanmış bir
şekilde, vermek istediği insanlık mesajını arka yollar aramadan dümdüz bir
şekilde veriyor. Finalin
vuruculuğu gibi, tüm film boyunca devam eden romantik atmosfer de finalde zirve
noktasını görüyor.
Keza
bu noktada Sadri Alışık ta tüm film boyunca afacan bir çocuk edasıyla
ortaya koyduğu rolünü finalde en üst seviyeye taşıyarak, adeta okullarda ders
olarak okutulacak bir performansın altına imza atıyor.
Osman
F. Seden’in para ve insan ilişkisi üzerine kurguladığı
film, Sadri Alışık’ın performansıyla Yeşilçam’ı
geleceğe taşıyan en canlı eserlerden biri olarak ölümsüzlüğü haketmiş durumda.