6 Haziran 2018 Çarşamba

6 Haziran 2018 15:00 ANKARA HASTALIKLARI............................Bir güzel adamdı

Bir güzel adamdı

Ankara hastalıkları sadece başkentte yok. Yalnızca bürokraside rastlanmıyorlar. İster kamuda ister özel sektörde olsun yanlış işlerden, sorunlu davranışlardan söz ediyoruz. 

Elbette ki baştan başlayıp ayağa kadar sari şekilde bulaşıp yaygınlaşan yönetsel hastalıklar bunlar. 

Bazen bir bakanlıkta, bazen bir belediyede, bazen bir mahkemede, bazen bir okulda, bazen bir bankada, bazen bir şirkette, bazen de bir hastanede karşımıza çıkarlar.

Siyasi görüş ve iktidarlarla da çok alakalı değildir. Azalır, çoğalır, şekil ve mahiyet değiştirir ama tamamen bitmez. Genç Cumhuriyetimize de has değildirler. Tarihsel kökenleri, sınırları aşan bağlantıları vardır.

Ama ortak özellikleri millete rağmen, vatandaşa rağmen 'Ali kıran baş kesen' olmalarıdır. Bu tür hastalıkların görüldüğü yerde, makamda, insanda ve zamanda 'merkez' onlardır ve 'diğerleri' nin böcek kadar değeri yoktur. Bu hastalıklı kafalarla mücadele eden, iyi insanlar, güzel adamlar da olmuştur tarih boyunca. Bunu, zalimlerin hatırlanmaması, onlarınsa unutulmamasından anlayabiliriz.

Rahmetli vali Yazıcıoğlu de böyle güzel adamlardan birisiydi. Kısa ömründe kendisiyle ilgili çok sayıda efsane olay anlatılır. Hakkında en çok yazılıp çizilmiş idarecilerdendir. 

Ben de kendisini hem mesleğim yönüyle kitap ve dergilerden, hem de Tokat valiliği sırasında bizzat yaşayarak tanıyıp sevmiştim. 

Hatta onu çok sevilen 'Buzlar çözülmeden' piyesindeki deli kaymakama benzetmişliğim de vardır. Malum ya ' Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler'.

Bugün efsane valinin böyle deli dolu 'hastalıklarla mücadele' hikayelerinden yeni öğrendiğim bir tanesini aktarmak size istiyorum.

Aydın Valiliği'ne atanması henüz üç dört gün olmuştur. Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına gelir. Tebdil-i kıyafetle hastaneye gider. 

Acil bölümündeki görevli hemşireye "Başhekimin odası nerede?" diye sorar. Hemşire şöyle bir bakar Yazıcıoğlu'na. Küçümseyici bir ses tonuyla " Üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda" der.

Yazıcıoğlu üst kata çıkar ve Başhekimin odasını bulur. Kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. İçeri girer. Tam o sırada başhekim gelir. "Buyrun ne istiyorsunuz ?" diye sorar. Yazıcıoğlu, rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyler. Başhekim kendisine "Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın" der.

Yazıcıoğlu, "Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey ?" der. Başhekim sinirlenir ve Yazıcıoğlu'nu odasından kovar.

Sessizce aşağı iner, hastanenin iki sokak arkasında bekleyen makam aracına biner. Yardımcısına "Gerekli yazışmalar hemen bugün yapılsın. Yarın görevden alınma yazısını kendisine bizzat ben vereceğim" der…

Ertesi gün bu sefer resmi giyimli, kıravatlı, takım elbiseli olarak gider hastaneye. Bu sefer makam aracı hastane girişine kadar gelmiştir. Elinde de rulo halinde bir kağıt vardır.

Herkes şaşkındır. Dün gördükleri yamalı pantolonlu, kasketli, yırtık gömlekli adam meğerse yeni atanan Aydın valisiymiş...Vay be ! der görevliler...

Hiç vakit kaybetmeden başhekimin odasına çıkar. İçeri girer. Bu sefer Başhekim dona kalmıştır. "Siz ? Ama siz ?" der kekeleyerek. "Bugün itibariyle başhekimlikten azledildiniz" der, elindeki kağıdı uzatarak. 

Herkesin şaşkın bakışları altında biner makam arabasına ve ayrılır hastaneden.

Evet…Bu adam işte bunun için 'güzel' dir. Bunun için efsane bir idarecidir. Bu yüzden hala unutulmamıştır. 

O ufak tefek zayıf adam adeta bu memlekete üç beş gömlek fazla gelmiştir.

2003 yılında tıpkı Adnan Kahveci gibi, Bedri İncetahtacı gibi, Eşref Bitlis gibi nasıl olduğu pek iyi anlaşılamayan bir kazayla aramızdan ayrılmıştı. Tıpkı suikaste uğrayan Turgut Özal, Gaffar Okan gibi.

Ama 15 yıldır unutulmadı, milletin kafasında ve gönlünde hala yaşıyor

Mekanın cennet olsun sayın valim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder