
Mevlîd [1] Kandili Vesîletü'n Necât

Rahmetli babama...
Mevlid, "doğum zamanı" [2] demektir. Halk arasında mevlit, mevlüd,
mevlüt olarak da söylenir. Türkçeye Arapça'dan girmiş bir kelime olarak,
"Peygamberin doğum günü" anlamında kullanılmaktadır.
Mefhar-i Mevcûdat, Hazret-i Fahr-i Âlem Muhammed
Mustafa râ Salâvât.Kâinatın kendisi ile iftihar ettiği, bütün âlemlerin kendisi ile şeref bulduğu Hazret-i Muhammed Mustafa'ya salâvât getirelim.
Asr-ı Saadet ve Dört Halife Döneminde kandiller yer
almadığı için geçmişi pek eskiye dayanmaz. Kandil geceleri hicrî 3. asırdan
itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Türkiye'de Osmanlı Devleti padişahı II.
Selim'den itibaren bu kutlama gün ve gecelerinde, minarelerde kandil
yakılmasıyla birlikte kandil adını almıştır.
Evvelâ Allâh'ın adını analım, söyleyelim. Herhangi bir işe başlamadan evvel her kulun Allâh'ın adını anması vâciptir. Biz de bu zikrimizi yapalım ve bismillâhirrahmanirrahiym diyerek bu vazifemizi yerine getirelim.
Allâh adın her kim ol evvel ana / Her işi âsân ide
Allâh ana
Bir şeye, bir işe başlamadan evvel kim Allâh'ın adını
anarsa, yâni besmele ile işine başlarsa, Allâh o kişinin her işini
kendisine kolaylaştırır.
Allâh adı olsa her işin önü / ergiz ebter olmaya ânın
sonu
Allâh adıyla başlanan bir iş asla kuru ve verimsiz
olmaz.
Her nefeste Allâh adın de müdâm / Allâh adıyle olur
her iş tamam
Kendini , her fırsatta Allâh'ın adını daima
anabilmeğe alıştır. Çünkü Allâh'ın adıyla ancak her iş tamam olabilir.
“Besmelesiz başlanılan bir iş görünüşte tamam olsa bile, ecir ve sevabı
açısından meydana gelen bir eksikliğinin olduğunu unutmamalıyız. Kalp
atışlarımızı kulağımızla dinlersek, biz istemesek de kalbimizin Allâh – Allâh dediğini duymaktayız.”
Bir kez Allâh dise aşk ile lisan / Dökülür cümle günah
misl-i Hazan
İnsan bir defa aşk ile "Allâh" dese bütün
günahları sonbahar yapraklarının ağaçlardan döküldüğü gibi dökülür.
İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen / Her murâda erişür
Allâh diyen
Allâh'ın temiz, pak ismini anan, zikr eyleyen kendisi
de pak olur. Saflaşır, temizlenir. Allâh O kişiyi isteklerine eriştirir.
Aşk ile gel imdi Allâh diyelim / Derd ile göz yaş ile
âh idelim
İçtenlikle ve coşku ile gelin şimdi Allâh diyelim.
Gafil zamanlarımız için, üzülerek, ağlayarak üzüntümüzü ve pişmanlığımızı
belirtelim.
İslam peygamberi Hz. Muhammed'in
doğum günü Hicrî Rebiülevvel ayının onikinci gecesidir. Bu yüzden İslam dünyası
her yıl 12 Rebiülevvel gününü Mevlid Kandili ya da Veladet Kandili (Mevlid
en-Nebi) olarak kutlar.
Âmine hatun Muhammed anesi / Ol sadefden doğdu ol dür
danesiSaf, pâk ve sedef gibi temiz bir kadın olan, Âmine hatundan, inci tanesi gibi çok değerli bir bebek "Muhammed" doğdu.
Ol Rebîûl evvel ayı nicesi / On ikinci gice isneyn
gicesi
Rebîûl evvel ayının ortalarına doğru, onikinci
pazartesi gecesiydi.
Ol gice kim doğdı ol hayrül beşer / Anesi anda neler
gördü neler
İnsanların en hayırlısı o gece
doğarken, Annesi neler, ne fevkalâde şeyler gördü.
Dedi gördüm ol habîbin anesi / Bir acep nur kim, güneş
pervanesi
O sevgili bebeğin annesi, "bir ışık gördüm ki
güneş onun etrafında dönüyordu" dedi.
Berk urup çıkdı evimden nâgehan / Göklere dek nur ile
doldu cihan
O ışık, şimşek gibi çakarak evimden yükselip dışarıya
çıktı. Göklere kadar her yer ışıkla, nûr ile doldu.
Gökler açıldı ve feth oldu zulem / Üç melek gördüm
elinde üç alem
Gökler açıldı ve karanlıklar yok oldu. Elinde
bayrakları olan üç melek gördüm.
Biri meşrik, biri mağribde anın / Biri damında dikildi
Kâ'benin
Meleklerden biri doğuda, diğeri batıda, diğeri de
Kâ'benin damında dikiliyordu.
Bildim anlardan kim ol halkın yeği / Kim yakin oldu
cihana gelmeği
Meleklerin hallerinden, gelişlerinden anladım ki, o
halkın en üstününün dünyaya gelmesi yakınlaştı.
İndiler gökden melekler sâf sâf / Kâ'be gibi kıldılar
evim tavaf
Gökten bölük bölük, sıra sıra melekler indiler.
Kâ'be'yi tavaf eder gibi evimi tavaf ettiler. Etrafında döndüler.
Kâ'be savt etdi o demde nâgehan / Dedi doğdu bu gice
şems-i cihan
Kâ'be ansızın dile gelerek, bu gece cihanın güneşi
doğdu diye seslendi.
Mevlid günlerinde oruç tutulması,
geceleri ilâhiler, kasîdeler ve Mevlîd-i Şerif okunması, dua ve sohbet
edilmesi, Kur’an-ı Kerîm okunması gibi ibadetler ile kutlama yaygındır.
Bu gice ol gicedir kim ol şerif / Nur ile âlemleri
eyler lâtifBu gece o kadar şerefli bir gecedir ki, onun nuruyla âlemler daha nâzik olurlar.
Bu gice dünyayı ol cennet kılar / Bu gice eşyaya Hak
rahmet kılar
Bu gece Allah cc her şeye rahmet nazarıyla bakar,
dünyayı cennet gibi yapar.
Bu gice şâdân olur erbab-ı dil / Bu giceye can verir
eshab-ı dil
Bu gece gönül erbapları sevinirler. Bu geceyi gönül
sahipleri ihya ederler. Boş geçirmezler.
Doğdu ol saatde ol sultan-ı din / Nura gark oldu
semavat-ü zemin
O anda doğum gerçekleşti. Dînin sultanı doğdu.
Yer ve gökler nûrla, ışıkla doldu, aydınlandı.
Edebî
bir terim olarak „Mevlîd“, peygamberin doğumunu, hayatından kısa pasajları,
mucizelerini anlatan mesnevi tarzındaki metinlerin tümüne verilen isim olmakla
beraber, İslâm edebiyâtında bir edebî türdür.
Mevlîd,
özel günlerde (sünnet töreni, hac dönüşü, asker uğurlama, bir ölümün 40. günü
gibi) ve kutsal gecelerde, İslam'a göre son peygamber Muhammed'in doğumunu
anlatan edebî metinlerin makam ve usûl ile okunmasıdır. [3]
Merhaba ey al-i sultan merhaba / Merhaba ey kân-ı
irfan merhaba
Hoşgeldin ey büyük sultan hoşgeldin, Hoşgeldin ey
ilim ve irfanın kaynağı hoşgeldin.
Merhaba ey sırr-ı fürkan merhaba / Merhaba ey derde
derman merhaba
Hoşgeldin, ey gizli ilimleri bilen, hakkı batıldan
ayırabilen hoşgeldin. Hoşgeldin, ey dertlerin ilâcı, hoşgeldin.
Süleyman
Çelebi Mevlid'inin günümüze kadar gelen
bestesi Bursalı Sekban isimli bir müzisyenin 17. yüzyılda bestelediği
sanılmaktadır. [6] Halka mal olmuş bir müziktir
Dediler oğlun gibi hiç bir oğul / Yaradılalı cihan
gelmiş değilDediler ki, cihan yaratılalı beri bu çocuk gibi hiçbir çocuk dünyaya gelmiş değildir.
Bu senin oğlun gibi kadr-i cemil / Bir anaya
vememiştir ol Celil
Bu senin oğlun gibi güzel, değerli ve itibarlı bir
çocuğu. O büyük, Ulu Allah'ım hiçbir anneye vermemiştir.
Ulu devlet buldun ey dildar sen / Doğiserdir senden ol
hûlk-ı hasen
Ey sevgili hanım, sen çok büyük, ulu bir devlet
buldun. Senden "dünyaya iyi ahlâk ve güzellikleri getirecek"
evlât doğmaktadır.
Bu gelen <<İlm-î ledün>> sultanıdır / Bu
gelen tevhîd-ü irfan kânıdır
Bu doğan çocuk, Allah'ın izni ile gizli olan şeyleri
açarak gösteren, Allah'ın sırlarını öğretebilenlerin sultanıdır. Bu çocuk
ilim sahiplerini tevhid akidesine götürenlerin esas kaynağıdır. İrfan cevheri
ile tevhidi öğretecektir.
Bu gelen aşkına devreyler felek / Yüzüne müştakdürür
ins-ü melek
Dünyalar, güneşler, yıldızlar ve galaksiler bu gelen
aşkına dönmektedirler. İnsanlar ve melekler onun yüzünü görmek arzusundadırlar.
Mevlid
kutlaması, Osmanlı'da 1588'de, resmi bir devlet protokolü haline getirildi.
Sarayın önceleri Ayasofya Camisi'nde, daha sonra Sultanahmet Camisi'nde
düzenlediği törenlere devletin ileri gelenleri ile birlikte halk da katılırdı.
Sultan Abdülaziz döneminde Ortaköy, I. Abdülhamid devrinde Yıldız Camii'nde
tören düzenlenirdi.
Kandil
olarak nitelendirilen önemli dinî gün ve gecelerin dışında, vefât sebebiye,
nikâh ve sünnet merasimlerinde, hacıların dönüşü ve asker uğurlama gibi
vesilelerle mevlid okunması Anadolu’da gelenekselleşmiştir.
Süleyman
Çelebi’nin Mevlüdü Münâcat (Allâha
yalvarma, Dua bölümü) bölümü ile biter.
Yâ ilâhî; O Muhammed kulunun hakkı için, şefaat yetkisini sadece ona verdiğin Ahmed kulunun hakkı için,
Sidre-vü arş-i muallâ hakkı çün / Ol sülûk-i seyr-i
âlâ hakkı çün
Yaradılmış varlık âleminin dışında olan o yüksek
arş'ın hakkı için, O çok yüksek ve şerefli yolculuğun hakkı için,
Ol gece söyleşilen söz hakkı çün / Ol gece Hakk'ı
gören göz hakkı çün
Mirac gecesinde konuşulan sözlerin hakkı için, O gece
Hakk'ı, Rabb'ini gören göz hakkı için,
Sırr-ı fürkan, nûr-i âzam hakkı çün / Kuds-ü Kâbe,
Merve, Zemzem, hakkı çün
Kur'anın içerdiği sırların, o büyük nûrun hakkı için,
Mübarek Kâbe'nin, Merve tepesinin, Zemzem suyunun hakkı için,
Gözü yaşı hakkı çün aşıkların / Bağrı başı hakkı çün
sadıkların
Hakk âşıklarının gözlerinden akan yaşların hakkı
için, Sadık kullarının gönlünün, bağrının, başının hakkı için,
Aşk od'undan ciğeri püryan için / Derd ile kan ağlayan
giryan içün
Allah ve resulullâh sevdası ateşinden ciğerleri
kavrulanların hakkı için, Eksikleri yüzünden üzülerek gözlerinden kanlı yaşlar
akıtanların hakkı için,
Sıdk ile yolunda kaim kul içün / Hazretine doğru varan
yol için,
Sadakatle senin yolunda duran kullarının hakkı için,
Hazretine kullarını ulaştıracak olan yolun hakkı için,
Şol zaman kim müddet-i ömr-ü hayat / Âhir ola ere
hengâm-i memat
Verdiğin ömür zamanı dolup, ölüm zamanımız
geldiğinde,
Yâ ilâhî saklagıl imanımız / Verelim îman ile ta
canımız
Ey Allâh'ım, îmânımızı sen muhafaza eyle ki canımızı
îmân ile verebililim.
Biz günahkâr, âsi, mücrim kulları / Yarlıgayüb kıl
günahlardan berî
Biz, günahkâr, asi, mücrim, suçlu kullarınız,
Bağışlayarak günahlarımızdan bizleri arındır.
Kabrimiz iman ile pür nur kıl / Mûnisi gılman ile hem
hûr kıl
Kabrimizi îmân nûru ile doldur. Bizelere iyi davranan
cennet oğlanları ve cennet kızları ile bizleri beraber eyle,
Hem dahi mizanımız eyle sekil / Cennete girmeğe lütfun
kıl delil
Hem bizim hesabımızı kolay eyle, Cennete lütfun
ile girelim.Mustafa'ya hem civar et yâ Kerîm / Cennet-ül firdevs içinde yâ Rahîm
Ey çok esirgeyen ve çok ikram sahibi Rabb'im, bizleri firdevs cennetleri içinde Resulün Mustafa'ya yakın bir yerde cennetine koy.
Lutf ile göster bize didarını / Nimetinle toyla gıl
kullarını
Bize yüzünü görebilme mutluluğunu lûtfet ve bu
ikramınla, bu nîmetinle kullarını coşkuyla sevindir.
Afvedüb isyanımız kıl rahmeti / Ol habibin yüzü suyu
hürmeti
O sevgilinin, habibinin yüzü suyu hürmetine
isyanlarımızı affederek bize rahmetinle muamele et.
Sana lâyık kullarınla hemdem et / Ehl-i derdin
sohbetine mahrem et
Sevdiğin, beğendiğin kullarınla bizleri beraber eyle,
eksiklerini bilip düzeltmeğe çalışan iyi kullarının sohbetlerinde,
konuşmalarında bulunmayı bizlere nasip et.
Hem Süleyman-ı fakire rahmet et / Yoldaşın îman
makamın cennet et
Bîçâre kulun, Süleymân Çelebiye de rahmet et. Yol
arkadaşını îmân ve makamını da cennet et.
Yâ ilâhî kılma bizi dâllin / Bu düâya cümleniz deyin
amin
Ey Allah'ım bizi sapkınlardan, dâlâlete düşenlerden
eyleme. Doğru yoldan ayrılmaktan, sapıtmaktan koru. Bu duaya hepimiz âmîn
diyelim.
Ümmetinden razı olsun ol muin / Rahmetullahi aleyhim
ecmain
İki cihan saadeti için ümmetine yol gösteren ve
yardım eden o Resul, ümmetinin cümlesinden razı olsun. Allah'ın rahmeti
hepimizin, bütün ümmetin üstüne olsun. Âmîn.
Dua
niyetine inşallah. Kandiliniz hayır ve mübarek ola.
--------------------------
[1] Mevlîd, Kaynak <http://tr.wikipedia.org/wiki/Mevlid
[2] Vesîletü'n Necât Kaynak <http://www.nasrettinhocafikralari.com/mevlid_i_serif.html>
[3] İslam'da Muhammed'in doğum günü farklı mezheplerde
kutlanır. Sünniler Rebiülevvel ayının 11.sini 12.sine bağlayan geceyi, Şiiler
17. günü Mevlid günü ve 17'ye dönen geceyi de Mevlid Gecesi olarak
adlandırırlar. Bu iki tarih arasındaki haftayı da Vahdet Haftası ilan
etmişlerdir.
[4] Türkçede olduğu gibi Arapça, Kürtçe, Arnavutça gibi
birçok dilde de mevlidler yazılmıştır. Türkçe mevlid geleneğinde olduğu gibi
özel günlerde ve kutsal gecelerde okunduğu gibi, diğer zamanlarda da isteyenler
tarafından okunmaktadır. Musikî terimi olarak “mevlîd”, cami ve tekke
musikisinin bir türünü ifade eder. İslâm musikîsinde “Mevlîd” okuyanlar,
Farsça’dan türetilmiş "mevlidhan" tâbiri ile nitelendirilir. Günümüzde icrâ
edilmekte olan mevlid bestesini, 17. yüzyılda Bursalı Sekbân adlı bir
musikîşinas tarafından bestelendiği sanılmaktadır. Türk edebiyat literatüründe
63 mevlid yer alır. En önemlisi, Süleyman Çelebi tarafından 15. yüzyılda
yazılmış olandır. Diğer mevlitlerin hemen hepsi Süleyman Çelebi'nin mevlidine
naziredir. Yalnızca Süleyman Çelebi'den önce yaşamış olan Erzurumlu Mustafa
Darir'in "Tercümetü'd Darir" adlı eseri, İbn-i İshak'ın
"Siret'ün Nebi" eserinden çeviridir. Hamdullah Hamdi'nin ve Şemseddin
Sivasi Efendi'nin yazdığı mevlidler, başarılı örneklerdendir. Ancak hiçbir eser
Süleyman Çelebi'nin yazdığı mevlidin seviyesine erişememiştir.
[5] Süleyman Çelebi (d. 1351- ö. 1422), 1409’da Mevlid
mesnevisini yazarak Anadolu kültürünün önemli parçalarından mevlid törenlerinin
mimarı olmuş şair. Orhan Gazi döneminde doğmuştur. Hayatı hakkında fazla bilgi
bulunmaz. Kimi kaynaklara göre Osmanlı Sultanı I. Murat'ın vezîrlerinden Ahmed
Paşa'nın oğlu, Şeyh Mahmûd Efendi'nin torunudur. Dedesi Mahmûd Bey, Şeyh
Edebali'nin torunudur ve 1338'de Süleymân Paşa önderliğinde Rumeli'ye sal ile
geçenlerdendir. Süleyman Çelebi'nin 1346-1351 yılları arasında bir tarihte
doğduğu, ölüm tarihinin ise 1422 olduğu sanılıyor. Gençliğinde Bursa'da iyi bir
eğitim aldığı sanılmaktadır. O devirde, Çelebi ünvanı ilim adamlarına ve
Mevlevi tarikatı büyüklerine verilmekteydi. Mevlevi olduğuna dair kanıt yoktur.
Bilgili tavırlarıyla Padişah Yıldırım Bayezid’in dikkatini çekmiş ve yapımı
1399’da tamamlanan Ulu Cami’ye imam olarak atanmıştır. Ünlü eseri Vesiletü'n
Necat'ı getirildiği bu görev esnasında yaşadığı bir olaydan etkilenerek kaleme
aldığı bilinmektedir. Söylenceye göre Süleyman Çelebi, Muhammed'in diğer
peygamberlerden pek farkı olmadığını söyleyen bir İranlı vaize içerleyerek onun
diğer peygamberlerden üstün olduğunu dile getirmek için Mevlid'i kaleme aldı.
Süleyman Çelebi, Osmanlı Devleti'nin zayıf bir evresi olan ve Anadolu
topraklarında her türlü kargaşalığın hüküm sürdüğü Fetret Devri'nde batini
görüşler ile ehl-i sünnet arasındaki çekişmede ehl-i sünnetin tarafında yer
almıştı. Mevlid'in yazılmasının bir amacının da ehl-i sünnet taraftarlarına
destek vermek olduğu ifade edilir. Eserini, 1409 yılında (tahminen 60 yaşında
iken) tamamladı. Eserini yazarken, referans aldığı eserlerin, Âşık Paşa’ nın
“Garibnâme” si, Erzurumlu Darîr’in “Siyerü’ n- Nebî”'si, Eb’ul Hasan Bekrî’nin
“Siyer”'i ve Muhiddîn-i Arabî’nin “Füsûs”'u olduğu tesbit edilmiştir. Mevlid,
bilinen tek eseridir. 1422'de vefat ettiği düşünülen Süleyman Çelebi'nin mezarı
Bursa’da Çekirge yolu üzerindedir. Mezarının bulunduğu yere 1952'de bir türbe
yapılmıştır.
[6] Süleyman Çelebi tarafından 1409'ta yazılmıştır. Asıl
adı "Vesîletü'n Necât" (Kurtuluş Vesilesi)'tır. 16 kısım ve 770
beyitten oluşur. Kaside şeklinde yazılan eserin içinde gazel formunda yazılan
bölümler de vardır. Aruzun "failatun failatun failun" vezni
kullanılmıştır; sadece "velâdet” bölümünün sonundaki on beyit “ mef’
ulü-fâilâtü-mefâilü- fâilün” kalıbı ile yazılmıştır. Süleyman Çelebi, eserini
yazarken, referans aldığı eserlerin, Âşık Paşa’ nın “Garibnâme” si, Erzurumlu
Darîr in “Siyerü’ n- Nebî” si, Eb’ul Hasan Bekrî’ nin “Siyer” i ve Muhiddîn-i
Arabî’ nin “Füsûs-u Hîkem“i olduğu tesbit edilmiştir. Halk arasında geleneksel
olarak okunan mevlid Süleyman Çelebi'nin derlediği mevliddir. Kaynak <http://tr.wikipedia.org/wiki/Mevlid
[7] Bir beste olmaktan ziyade, her bir bölümün hangi
makamda nasıl seslendirileceği konusunda rehber niteliğindedir. Ülkenin değişik
bölgelerinin kendine özgü bir mevlid tavır ve üslubu gelişmiştir. Hâfız
Sadettin Kaynak ve Hâfız Kemal Batanay gibi bestekarlar da mevlidi
bestelemiştir ancak pek yaygınlaşmamıştır. 2010 yılında ise Cumhurbaşkanlığı
Yüksek Himayeleri tarafından finanse edilen bir proje ile dünyaca ünlü besteci
ve orkestra şefi Selman Ada tarafından, evrensel müzik standartlarına uygun
şekilde "kantat" formunda bestelenmiş şekli ile seslendirilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder