30 Ocak 2024 Salı

31 Ocak 2024 Çarşamba; TORUNLARIMA MEKTUPLAR......................ANILAR; 31 Ocak



Yüreğimin sesi-I-
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi. 

31 Ocak 2015 


Biz toprakla oynardık, boş arsalarda suyla ağaçla

Kısa pantolonlu dizlerimiz alışkındı, olurdu yara

Her sabah çıkar gider, yine de gelmezdik kanamadan

İyice yorulmadan dönmezdik ya da acıkıp susamadan

Öyle çukulata filan yoktu, belki birkaç şeker
Biraz su, bir dilim yağlı ekmek haydi yine oyun
Sandviçimiz buydu, yoktu ki zaten hamburger
Varsa pekmez, ya da iki püsküüt arası lokum,
Akşam ezanında dönmeliydik, gelmezsek sopa yerdik
Ama hiç elinde kaşık peşimizde anneler görmedik
Televizyon daha yoktu, nazlanmak mı, aklımıza bile gelmezdi
Öyle yemek seçmez, ağlamadan ne varsa iştahla yerdik
Yorgunduk zaten, yemek sonrası büzülür kalırdık,
O yüzden «Haydi yatağa» sözünü hiç duymadık, uyurduk
Torunumun elinde tableti var, evde de bir sürü oyuncak,
Yesin diye herkes peşinde, ne oyun biliyor ne de uyumak

31 Ocak 2016

Kızımız Hilal'i de nişanladık. Allah tamamına erdirsin. 


31 Ocak 2019 Perşembe 15:30 KÜÇÜK/BÜYÜK ŞEYLER.....................Orta yolda olmak


Orta yolda olmak

Davranış ve sözlerimizde genellikle ölçüyü tutturamıyoruz. Ya tutuk ve kararsız oluyoruz ya da aşırıya kaçıyoruz. Oysa itidalli olmak ve orta yolda istikamet üzere yürümek en doğrusu ve kolay olanı. Bir uçtan bir uca dengesiz savrulup durmaktansa kendi içimizde ve dışa karşı tutarlı olmak en güzeli değil mi ?

Hayatımızdaki küçük küçük hata ve kusurlar giderek artık düzeltemeyeceğimiz, geri dönülmez büyük yanlışlara dönüşüyor.  İstesek de hiç olmamış gibi yaşayamıyoruz. 

En hafifi iç dünyamızda yaşadığımız pişmanlıklar oluyor. Bizi kederli ve kusurlu hale getiriyor, özgüvenimizi zedeliyor ve tevbe yükümüzü habire arttırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Sözlüğe göre ifrat "söz veya işte haddi aşmak, aşırı gitmek" anlamına geliyor. Herhangi bir konuda ölçüyü aşma, çok ileri gitme, normali aşma, aşırılık ve taşkınlık ifrata düşme demek. 

Tefrit ise İfrat kelimesinin tam zıddı oluyor. Yani gevşek ve ihmalkâr davranma. Sözlükte, herhangi bir konuda geride kalma, yeterli ölçüde olamamak anlamında kullanılmış. İfrat ve tefrit iki karşıt kelime, çizginin aşırı iki ucunu temsil ediyorlar. 

Buna göre İfrat aşırı tarafında, tefrit ise bu çizginin yetersiz ucundalar. İfrat nasıl ki bir söz ya da eylemde aşırıya gitmek, ortalamayı olumsuz yönde aşmak, -haddi aşmak- sa, tefrit de onun tam karşıtı ortalamanın altında kalma anlamına geliyor. 
Her ikisi de ahlâkî anlamda, davranışların kaynağı olan yeteneklerin işleyişinde itidal noktasından sapma anlamına geliyor. Yani ifrat, söz ve fiillerde ileri gitme, tefrit de gevşek ve ihmalkâr davranma, bir tür geri kalma demek. İki aşırı ucun orta noktası ise itidâl kelimesiyle tanımlanıyor.
Bu yüzden Kur'ân ve Sünnette dengeli davranılması istenmiş. [1] İfrat ve tefritten kaçınmak için her zaman orta yolda olmak fazilet olarak tavsiye edilmiş. 

Örneğin, pek çok âyette israf ve cimrilik yasaklanarak harcamalarda dengeli olmak emrediliyor.[2] Çünkü; israf, ifrat hâlini, cimrilik ise tefrit hâlini temsil ediyor. Pek tabi ki bu ikisinin ortası dengeli olmak oluyor. 

Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatli ve merhametlidir. 
Ancak, ne mutlu ki, Muhammed ümmeti olarak biz orta yolda yürüyen bir ümmet olarak vasıflandırılmışız. [3] Diğer pek çok inanç ve kültürün aşırılıklarından korunmuşuz.  Bu hal diğer insanlar için de mükemmel bir ölçü ortaya koymuş oluyor. Dileyen görsün, anlasın ve doğru yolu bulsun diye.
Üzerimize şahit tutulan  Peygamber (sav) üzerinden verilen bir örnek oldukça ilginç ve dikkat çekici. [4]Yürüyüşümüzde, konuşmalarımızda abartı ve kabalıktan uzak, doğal davranmamız istenmiş. ‘Seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir’ örneği bu konuyu en üst perdeden vurgulamak için.
İşte o kitap, kulları arasından süzüp seçtiği bir ümmete yani bize miras bırakılmış. [5] Ne nefislerimize zulmetmemiz, ne de geri kalmamız istenmiyor. Orta yolu tutanlar övülüyor ve hayırda yarışanlar olarak tavsif ediliyor. Anlayana ne büyük bir lütuf.

‘Orta yolu tutma ve istikâmetten ayrılmama’ ölçüsü Peygamberimizin (sav) de bize tavsiyesi. [6] O da bizi ifrat ve tefritten uzak tutmak istemiş. [7] Çünkü aşırı gidenin helak olma tehlikesi var. En iyisi işlerin orta yolunu tercih etmek. Çünkü en hayırlı olan yol bu.
Kainattaki her şey Allah’ın varlığına ve birliğine işaret etmek için tasarlanıp dizayn edilmiş. İnsana da bu tasarı ve dizaynı okuyup anlayacak bir akıl ve kalp verilmiş. İnsanın fıtratındaki bu özellikle, insanın o delilleri okumak ve anlamak için vazifelendirildiği aşikar. 

Şayet insan bu delilleri görmezden gelip okumaz ve bu delillere karşı lakayt kalırsa işte o tefrit oluyor. O delilleri başka maksat ve ideolojiler için kötüye tevil edip, manüple ederse o zaman da ifrata düşmüş oluyor.
İfrat ve tefritin bir çok türü sayılabilir. Mesela bir adama gücünden fazla iş vermek ifrat iken, işsiz ve atıl bırakmak da bir tefrit hali. Yine misal; gereğinden fazla yemek yemek ifrat, gereğinden az yemekse tefrit olarak değerlendirilebilir. Doğru olan, elbette kaldıracağı ve yapabileceği bir iş verip, hem aşırı yükten hem de tembellikten onu muhafaza etmek. Güzel olan vücudun ihtiyacı kadar yemek yemek. 

Bu orta yoldur ve doğal olanı budur. Zira insan orta yolu hem benimseyebilir hem de takat ve güç yetirebilir. Ama ifrat ve tefrit öyle değil. 

Deveye sormuşlar: "Yolun inişini mi seversin yoksa çıkışını mı? Deve kara kara düşünmüş, soruyu sorana bakmış bakmış ve şöyle demiş: Bu yolun hiç düzü yok mu?" Bazen sonu gelmeyecek gibi görünen tartışmalara giriyoruz. Birimiz yokuşa sürüyor, diğeri aşağıya. Abartılı konuşmak, altı dolmayan çok iddialı konulara girmek, tartışmayı yenme yenilme davası haline getirmek böyle bir şey. Biri çıkıp "Durun yahu ! Bu mevzunun bir orta yolu yok mu ?" diye sorsa ne kadar da lüzumsuz didiştiğimizi anlayacağız.
İfrat ve tefrite gitmemek, orta yolda olmak aslında kainatla uyum ve ahenk kurmak demek. Zira çevremizdeki her şey bir denge ve ahenk üzerine yaratılmış. İnsan bu ahenk ve dengeye ancak itidalli davranma sayesinde uyum sağlayabilir. Bunun dışına çıkmak, yani ifrat ve tefrite gitmek uyumsuzluk ve dengesizliktir ki, bu da bir çeşit isyan ve zulümdür.


[1] Bir âyette "...Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme" (Kehf, 18/28.) buyrulmuş.
[2] (İsrâ, 17/26, 27, 29; A'râf, 7/31)
[3] Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. (Bakara, 2/243)
[4] Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir. Lokmân,31/19)       
[5] Sonra biz o kitabı kullarımızdan süzüp seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan da nefislerine zulmeden var, orta yolu tutan var, Allah'ın izniyle hayırlarda ileri geçenler var. İşte bu büyük lütuftur. (Fâtır,35/32)       
[6] Orta yolu tutun, istikâmetten ayrılmayın. [Müslim]
[7] İfrat ve tefritten uzak durun. [Buhari]

Biraz da gülümseyelim
 albümüne yeni bir fotoğraf ekledi.

31 Ocak 2020


Ben Sümerbank'ı geçmişte kaldı, tarih oldu zannediyordum. Meğer İstanbul Beşiktaş'ta bir satış mağazası varmış. İki sene önce tesadüfen gördüm. Küçük bir mağaza. Sümerbankın Maliyeye devredilen stokları Kartalda bir depodaymış. Eski bir sümerbank çalışanı da eşiyle birlikte onları satmayı sürdürüyor.

İki yıldır her İstanbul'a gittiğimde ben de uğruyorum. Gittikçe tükenen ürünlerine bakıyor, ihtiyacım olanı, beğendiğimi alıyorum. Mağazanın o kendine has kokusu bile tanıdık ve hoş geliyor Emektar satıcısı ile sohbet ediyoruz. O günlerden bazen ortak tanıdıklarımız çıkıyor.
Sümerbank mağazaları bizim neslimizin uğrak yerleriydi Memur bütçesine uygun sağlam ürünleri orada bulurduk. 80'lerde esen özelleşme rüzgarıyla Sümerbank gibi pek çok kuruluş çıktı gitti hayatımızdan Bizim büyüklerimiz bilirdi, biz gördük, çocuklarımıza da giydirdik. Ama onlar erişkin olduklarında artık yoktular.
Doğruydu, yanlıştı, haklıydı haksızdı o başka bir konu İnsanlar gibi kurumların da bir ömrü var, bilirim. Sebepleri olduğunu da. Fakat biz onlarla yaşadık, güzel anılarımız var, bu yüzden hiç unutmadık onları. Gençler bilmez
Benim belki 30 sene önce aldığım takım elbiselerim var, hala sağlamlar. Atamıyorum. Eşim eski çarşafları, nevresimleri, patiskaları, battaniye ve perdeleri öve öve bitiremez. Artık öyle kaliteli ürün olmadığını söyler. Ben Sümerbank malı çizgili pijamalar giymiş biriyim. Ankara'da Ulustan aldığım kucak dolusu ayakkabıları, gömlekleri de hep hatırlarım.
Meraklısı varsa 'Son Sümerbank Mağazasını' Sinanpaşa, Ihlamurdere Cd. No:11, Beşiktaş/İstanbul adresinde görebilir. Ben bugün yine geldim; sağlam rahat deri bir ayakkabı, yün bir yarım balıkçı kazak aldım. Batan geminin malları sanmayın pek de ucuz değiller. Benim için değerliler onları bir hatıra gibi Ankara'ya götüreceğim.
Eskiden Sümerbank’tan bir top kumaş alınır onunla tüm aileye bayramlık elbise dikilirmiş. Kimsede pişti olduk diye düşünmezmiş. Fıkra gibi ama gerçek. İsterseniz gülümseyebilirsiniz. Zamanımızda iç çekerek gülümseyebildiğimiz pek az şey var.

31 Ocak 2021 22:30 Pazar CORONA GÜNLERİ.....................................Corona dizileri

Büyük selçuklu

TRT son yıllarda gerçekten tarihi bir görev yapıyor. Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid, Filinta, Çanakkale Seddülbahir, Yunus Emre gibi çok sevilen birçok dönem işi tarihi dizilere imza attı. 

Son dönemde toplumumuzun tarihine, ahlak anlayışına, gelenek ve göreneklerine uygun olarak yapılan bu diziler izleyici tarafından da beğenildi ve en çok izlenen programlar oldu. Özellikle Payitaht, Gönül dağı ve Uyanış Büyük Selçuklu Corona günlerinde evlerimizin değişmez misafirleri oldular.

Son yıllarda “Diriliş” dizisi ile çıtasını yükselten TRT bizleri de Çarşamba günleri adeta ekrana kilitlemişti. “Payitaht” uzun soluklu yürüyüşünü aynı çekicilikle sürdürüyor. Cuma günlerini de ona ayırmış bulunuyoruz. Şimdi de “Uyanış: Büyük Selçuklu" güçlü kadrosu ve senaryosuyla 28 Eylül'den bu yana aynı başarıyla ekranlarda. Pazartesi günleri de misafirimiz o.

"Uyanış: Büyük Selçuklu", Akli Film imzalı, yönetmenliğini Emre Konuk'un yaptığı, senaryosu Serdar Özönalan ve Emre Konuk tarafından kaleme alınan tarih ve kurgu türünde bir televizyon dizisi. Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun devlet yapısını, siyasi olaylarını, savaşlarını ve Melikşah'ın hayatını anlatıyor.

İçinde hem aksiyon, macera hem de dramatik kurgusu bol pek çok hikâye var. Aynı zamanda o döneme ışık tutarak Büyük Selçukluları tanıtıyor bize. Büyük Selçuklu Devleti'ni ve dönemin dengelerini pek çok yönüyle aydınlatıyor. Ayrıca Haşhaşilerin, Fatimilerin ve Bizans gibi devletlerin de düşünce yapısını da aktarıyor bizlere.  Gerçekten de bu dizi “kılıcın parlattığı kalemin aydınlattığı bir çağın öyküsü".

O çağda Nizamülmülk gibi bir devlet adamı, İmam Gazali gibi bir büyük alim, Ömer Hayyam gibi şair ve mütefekkirler yaşamış. Haşşaşiler gibi sapkınlar,  Hasan Sabbah gibi bir Bâtınî baş dâisi, terörist başları da var. Alpaslan’dan sonra Melikşah ve Sencer işte böyle bir dönemin sultanları. Nihayetinde büyük ve ihtişamlı bir hikâye izliyoruz Uyanış: Büyük Selçuklu'da.

 

Sencer dizide Melikşah'ın devleti uğruna kendisi dâhil herkesten gizlediği, Kıpçak hatunu Başulu'dan olma oğlu. Nizâmülmülk'ün elinde yetişmiş, devletin yiğitleri arasına katılmış. Keskin bir zekâsı, savaşçı bir ruhu var. Nizâmülmülk ise Alp Arslan'ın ve Melikşah'ın veziri, devletin Hâcesi. Selçuklu'nun sırlarına vâkıf bir siyaset kurup yürütmüş büyük bir devlet adamı.

TRT Genel Müdürünün verdiği bilgiye göre "Barbaros" dizisi de yakın zamanda yayına girecekmiş. Zaman zaman Doğu Akdeniz’in ısındığı bu günlerde Barbaros dizisinin çekilmiş olması tam isabet. Zira bizim, denizcilik hikâyemiz yeni değil. Yüzyıllar öncesine dayanıyor. Barbaros Hayrettin Paşa da Oruç Reis de onun en önemli karakterlerinden. Onlar Akdeniz'in bir Türk gölü haline geldiği bir dönemin başkahramanları. Barbaros dizisi bu manada biraz da günümüze paralel. Mavi Vatan'a benzer bir şekilde, o dönemin kahramanlarını izleyeceğimiz bir yapım olacak.

"Hayatta ne yaptığından çok nasıl yaptığın önemli"
Bu sözü bugün bir çinliden duydum. Doğrusu bir kitaba sığacak deneyim sadece tek bir cümlede.
Sarsıcı, düşündürücü..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder