10 Aralık 2021 Cuma

10 Aralık 2021 Cuma 21:00 ŞİİR VE TÜRKÜ.............................................O da güzel bir adamdı

O da güzel bir adamdı

Elveda, elveda gençliğim/Elveda, ey hatıralar/Elveda mesut günlerim/Ümit dolu sayfalar..

Yine mevsimler dönecek/Yine yapraklar düşecek/Giden gençliğimiz/Geri gelmeyecek.

Ellerim semaya doğru/Yalvardım yıllarca/Dursun zaman/Dönmesin mevsimler

Tanrım, tanrım/Bana ümit ver/Heyhat...

Yine mevsimler dönecek/Yine yapraklar düşecek/Giden gençliğimiz/Geri gelmeyecek.

Elveda, elveda, elveda/Ahh, elveda..

-------------

Makâm : Muhayyer kürdî Usûl : Düyek Güftekâr - Bestekâr : Yıldırım Gürses

 

Yıldırım Gürses bir akşam geç vakit evine dönerken sokakta yaşayan yaşlı bir adama rastlar. Üstünde kendisini ısıtacak bir giysisi bile bulunmayan bu yaşlı adam, çöplerden yaktığı ateşle ısınmaya çalışmaktadır. Yaşlı adamın yüzündeki çizgileri, o an savrulan bir çınar yaprağındaki çizgilere benzeten sanatçı, gençliğin insanın elinden nasıl da hızla kayıp gittiğini ve zamanın asla geri gelmeyecek bir kıymet olduğunu fark eder. İşte bu duygularla bu dizeleri yazar ve daha sonra da besteler. "Gençliğe veda" şarkısının doğuş hikayesi budur.

 

Rahmetli Yıldırım Gürses, (d. 21 Ocak 1938, Bursa – ö. 18 Kasım 2000, İstanbul) "Gençliğe veda" gibi onlarca eserle gönüllerimizde yaşayan büyük bir Türk Müziği ses sanatçısı, bestekar ve tenordur. 1960'larda opera menşeili, iktisat da okumuş ama aklı fikri müzikte bir delikanlıyken, sözleri ve bestesi kendine ait bu eser ona hürriyet'in altın mikrofon yarışmasında birincilik kazandırmış ve onu geniş kitlelerle tanıtmıştı.

 

Bursa'lıydı, Liseyi Bursa'da üniversiteyi Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi'nde okudu. 1959 yılında daha yirmi yaşında iken Ankara Devlet Operası imtihanına girip Türkiye birincisi olmuştu. Opera'da 7-8 ay çalıştıktan sonra TRT Ankara Radyosu sınavını yine birincilikle kazanarak çalışmalarına burada devam etti. 1961 yılında üniversiteden mezun oldu. Bu yıllarda kendi bestelerini "Kazablanka Gazinosu" sahnelerinde seslendiriyordu.

 

1962 yılında kendisi gibi TRT ses sanatçısı olan Ayla Gürses’le evlendi. Bu evlilikten Beyazıt adını verdiği bir oğlu dünyaya geldi.

 

1965 yılında Hürriyet Gazetesi'nin Altın Mikrofon Yarışması'na sözü, müziği kendisine ait "Gençliğe Veda" isimli plağı ile yirmi kişiye yakın Türk ve batı müziğinden oluşan orkestrası eşliğinde katılarak birincilik kazandı. Böylece Klasik Türk müziğinde çok sesliliğe geçiş dönemini başlatmış oldu.

 

Altın Mikrofon’daki bu başarının ardından Yıldırım Gürses, albüm, konser ve müzik çalışmalarına hız verdi. Popüler müziğin en önemli isimlerinden biri haline geldi. “Son Mektup (1968)”, “Mazideki Aşk (1978)”, “Bir Kırık Kalp (1999)”, “Bir Garip Yolcu (1999)”, “Sonbahar Rüzgârları (1968)” parçaları ile başarı yakaladı. 


Sonbahar rüzgarları adlı şarkının gençlik anılarım arasında müstesna bir yeri vardır. Hala da dinlemeyi çok sevdiğim şarkılardandır.


Düşen bir yaprak görürsen beni hatırla demiştin/Biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim

Her sonbahar gelişinde sarı sarı yapraklar/Kuru dallar arasında sen gelirsin aklıma

Rüzgarla düşen yapraklar daima senin hayalin/Yine bir sonbaharda döneceksin sen bana

Her sonbahar gelişinde sarı sarı yapraklar/Kuru dallar arasında sen gelirsin aklıma


Bu öyle bir başarıydı ki müzik hayatında 30’a yakın albüm yaptı. Ayrıca Yıldırım Gürses film müziklerinde de besteleri kullanılan en başarılı sanatçılardan biriydi.

 

Kendisiyle tanışmam 1975 yılında Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in 50.nci sanat yılı etkinliği dolayısıyla oldu. MTTB'nin düzenlediği bu etkinliğe o da katılıp aralarında "Fetih marşı" ve "Sakarya destanı" da olmak üzere dört şarkı seslendirmişti. Konser sonunda kısa bir sohpet imkanımız oldu. Onu karşılamak, parasını verip yolcu etmek benim görevimdi. 


İkinci karşılaşmamız yine MTTB'de verdiği bir konferans vesilesiyle olmuştu. Hatırladığım kadarıyla milliyetçi ve türk müziği konusunda bilinçli bir insandı. Bize türk müziğinin özellikleri ve diğer türlere nazaran üstünlüklerini anlatmıştı. Boylu poslu, güzel gözlü, aydınlık yüzlü, hareketli, heybetli bir insandı. O zamana kadar şarkılarıyla bildiğim tanıdığım insan, fikirlerinin asaletiyle de gözümde büyümüştü.


Seksenli yılların başında Ajda Pekkan ile birlikte "Affetmem Asla Seni (1983)" ile yeni bir hamle yaptı. Aynı albümde yer alan "Dertliyim Arkadaş (1983)" ve sonra çıkan "Eller Eller (1983)" ile "Gül Dudaklım (1999)" sanatçının ses getiren şarkıları oldu. Sanatçının diğer önemli şarkılarından bazıları şunlar; "Mevsimler Yas Tutup Çöller Ağlasın (1983)", "Liseli Kız (1984)", "Çal Kanunum Çal (1999)", "Mazideki Aşk"ve “İçime hep hüzün doluyor (1999)”. Aynı zamanda Arif Nihat Asya’ nın "Fetih Marşı" isimli şiirinin sanatçı tarafından yapılan yorumu çok beğenilmiştir.

 

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek/Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Bu kitaplar Fatih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır/Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan'dır/Haydi artık uyuyan destanını uyandır!

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan/Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan

Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan'dan

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!


Yine 80’li yıllarda Hoş Sada Albümü ile Türkiye’de en çok satan albümler arasında yer aldı ve çok başarılı konserler verdi. Ayrıca sanatçı Emel Sayın ile birlikte Neşe-i Muhabbet Müzikalini gerçekleştirdi. Müzikal Yıldırım Gürses’in bestelerinden oluşmaktaydı, müzik direktörü de Yıldırım Gürses’ti. Bu müzikal de yine Türkiye’de yıllarca rating rekorları kırdı.

 

1986 yılında kendisi kurucu ve başkan olmak üzere ekibi ile birlikte MESAM’ ı kurdu ve böylece Türkiye’de ilk kez bestekar ve söz yazarlarının haklarını koruyan Türkiye Musıki Eseri Sahipleri Meslek Birliği adı altında bir meslek birliği kurmuş oldu.

 

Onu son görüşüm Ankara Altınparkta verdiği bir konser vesilesiyle olmuştu. Çok kilo almıştı ve sağlığı iyi görünmüyordu. Yine de şarkılarını söyledi. Gerçekten büyük bir ses sanatçısı ve bestekardı. Kendini bu topraklara ait hissediyor ve milletini seviyordu. 


Bestelerine günümüzde de yoğun ilgi ve talep olan merhum sanatçıya ait 350 beste bulunuyor. Yaşamında 30'a yakın albüm yapan ünlü sanatçının son olarak da 1999 yılında "Anılarla Yıldırım" albümü çıkmıştı. Ölümünden sonra çıkan "Marşlar" albümü ona nasip olmadı. Yıldırım Gürses’in göremediği bu albümde ‘Fetih Marşı’, ‘Mehmedim’, ‘Sakarya Destanı’, ‘Türkler Geliyor’, sözleri Mehmet Akif Ersoy’a ait ‘Ordunun Duası’, ‘Çırpınırdı Karadeniz’, ‘Akıncılar’, ‘Türküm Ne Mutlu Bana’, ‘Genç Osman’ ve ‘Osmanlıyız Biz’ isimli eserler bulunuyordu.

 

Yıldırım Gürses 18 Kasım 2000 tarihinde 62 yaşında geçirdiği kalp krizinin ardından aramızdan ayrıldı. Tanıdığım, sevdiğim güzel adamlardan biriydi. Allah rahmet eylesin.

6 Aralık 2021 Pazartesi

06 Aralık 2021 23:30 Pazartesi CORONA GÜNLERİ..............................Kasım da bitti gitti

Kasım da bitti gitti

Bugün 06 Aralık 2021 Pazartesi. Dünyada Virüsün ortaya çıkmasının üzerinden 713 gün geçti. Coronavirüs salgını ülkemizde de 634.ncü gününde. Elbette bu salgın hepimizin hayatını derinden etkiledi. Pek çok şeyi değiştirdi. Bu değişimlerden biri de aşının bulunmasıyla önlemlerin hemen gevşeyivermesi oldu. Oysa ki, hayat kalitelerimiz için, sevdiklerimiz için aşıya verdiğimiz önem kadar, tıpkı, ilk günlerdeki gibi tedbirlere önem vermeli ve dikkatli olmalıyız.

 

İşte kasım ayı da bitti gitti. Bir aydan kısa süre sonra 2021 de tarih olacak. Şu anda kış şartları içindeyiz. Bulunduğumuz mevsim şartlarından hepimizin çıkarması gereken sonuçlar var. Kapalı yerlerde kalabalık ortamlarda uzun süre bulunmaktan kaçınmalı, kapalı ortamları sık sık havalandırmalı ve temizliğe dikkat etmeliyiz.

 

Sağlık Bakanımız 1 Aralıkta yaptığı paylaşımda bize şu bilgiyi vererek uyarmayı sürdürüyor: “Virüsler, gribe yol açan Influenza’daki gibi, zamanla değişime uğrar. Bizim verdiğimiz mücadeleye ve değişen şartlara karşı virüs de hayatta kalma mücadelesi veriyor. Covid-19’da yeni varyantlardan endişe duyulabilir, fakat salgının sonunun zayıf varyantlarla geleceğini unutmayın."

 

Dünyada corona vakaları toplamda 267 milyona (266.915.820) dayanmış durumda. Haftalık vaka sayısı (266.915.820-262.082.865) 4.832.955 görünüyor. Halbuki bu rakam geçen hafta 3.970.739 idi.  Fark (4.832.955-3.970.739) 862.216 olmuş, yani haftalık vakalarda (862.216/3.970.739) %21,71 artış söz konusu. Yine, bir günlük ortalama (4.832.955/7) 690.422 olarak gerçekleşmiş. Bu durumda geçen haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında da (690.422-567.248) 123.174 kadar bir yükselme görülüyor.

 

Corona vakaları bizde de toplamda 8,9 milyonu (8.921.150) geçmiş durumda. Vakalar bir önceki haftaya göre (8.921.150-8.770.372) 150.778 artmış (150.778/8.770.372=%1,72).  Geçen hafta bu rakam 173.962 idi. Fark, (150.778 -173.962) - 23.184 olmuş. Yani haftalık vakalarda (-23.184/173.962) %13,33 azalış görülüyor. Haftalık vakaların bir günlük ortalaması ise (150.778/7) 21.540 seviyesinde. Oysa yine geçen hafta bu rakam 24852  idi. Bu durumda geçen haftaya nazaran günlük ortalama vaka sayılarında (21.540-24852) -3312 kadar bir azalış olmuş. (-3312/24.852) %13,33 azalış, geçen haftanın %5,82% artışına göre (13,33+5,82) %19,15 düşme anlamına geliyor.

 

Dünyada ölümler de iki haftadır artık 5,2 milyonun (5.281.883) üstünde. Bir hafta içinde (5.281.883-5.221.223) 60.660 can kaybı yaşanmış. Halbuki bu rakam geçen hafta 49.484 idi.  Fark (60.660-49.484) 11.176 olmuş. Yani haftalık can kayıplarında (11.176/49.484) %22,59'lik bir artış söz konusu. Geçen hafta ortalama can kaybı 7.069 idi, bu hafta ise bu rakam (60.660/7) 8.665'e çıkmış görünüyor. Aradaki fark (8.665-7.069) 1.596 olmuş.

 

Türkiye'deki vefatlarsa iki haftadır artık 75 binin üstünde. 6 Aralık itibariyle de maalesef 78.017 oldu.  Buna göre bir hafta içinde (78.017-76.635) 1.382 vefat gerçekleşmiş. Bu geçen haftaya göre (1.382-1.400) -18 daha az vefat demek. Haftalık artış (1.382/76.635) %1,8 oysa geçen haftanın artışı %1,82 idi. Fark (1,80-1,82) artışın %0,02 azaldığı anlamına geliyor. Bir başka açıdan günlük ortalama gerçekleşen vefat (1.382/7) 197 geçen hafta 200 idi. Bu durumda geçen haftaya göre günlük ortalama ölüm sayısında (200-197) 3 kadar bir azalış olmuş. Elbette her can kaybı bizim için önemli ama nihayet 200'lerin altındayız. Ancak maalesef hala ortalama her gün bir uçak dolusu insan kaybetmeye devam ediyoruz.

 

Ancak 06 Aralık itibariyle iyileşenlerin toplamı 8.462.323'ye ulaşmış durumda. Bu da toplam vakaların 94,86% 'ı demek. Geçen Pazartesi günü bu oran 94,66% idi. Demek ki yine çok küçük de olsa (94,86-94,66) %0,20 artış var. Bu hafta da geçen iki haftanın umut verici gelişmesinin devam ettiğini görüyoruz. Yani günlük iyileşmeler yeni vakaların hep üstünde gerçekleşiyor. Son haftayı esas alırsak ortalama olarak her gün 21.540 yeni vakaya karşılık 22.920 kişi iyileşmiş.

 

Dünyadaki haftalık vaka artışı %21,71 iken ülkemizde son bir haftada aksine %13,33 bir azalış görülüyor. Vefatlarda ise haftalık artış oranları  %22,59 ve %1,8 gözüküyor. Yani hem vakalarda hem de vefatlarda artışlar noktasında dünya ortalamasının epey altında bulunuyoruz.

 

Bu hafta hastaneye başvurup test yaptıran her yüz kişiden 6,1'i pozitif çıkmış. Geçen hafta bu rakam 6,9, bir önceki hafta 6,6 idi. Üç hafta önce de 15 kasımda 7,  8 Kasımda 7,9 kişi olmuştu. Bu veriler de gösteriyor ki son bir ayda pozitif vaka oranında bir düşme eğilimi var. Ülkemizdeki vakalarda ve vefat sayılarında gözlenen düşme eğilimli yatay seyir, hiç kuşku yok ki aşı uygulamasının sonucu.

 

Bir hafta önce 29 Kasım itibariyle  en az 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,59%  ve 2. doz ortalaması ise 81,21% olmuştu. Yine o gün itibariyle 1.(56.232.602), 2. (50.409.060) ve 3.(12.164.789) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamda 120.261.629'ye yükselmiş durumdaydı.

 

Bugün ise 06 Aralık itibariyle 1 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfus 90,86% seviyesindeyken 2. doz ortalaması da 81,68% olmuş. Ayrıca 1.(56.398.458), 2. (50.698.978) ve 3.(12.408.439) doz aşısını yaptıran vatandaş sayısı toplamda 121.042.428'ye ulaşmış durumda.

 

Bu verilere göre; her gün ortalama (121.042.428-120.261.629=780.799/7) 111.543 doz aşılama yapıldığı ve bir haftada (780.799/120.261.629) ancak binde 6,5 kadar bir artış gerçekleştiği anlaşılıyor. Ancak bir başka açıdan da aynı veriler geçen haftaya göre günlük ortalamada (111.543-112.537) -994 kadar bir azalma, yani (-994/112.537) binde 8,8 bir azalış olduğunu gösteriyor. Buradan son haftalardaki aşılama uygulamasının oldukça yavaş ilerlediğini söyleyebiliriz.

 

Baksanıza bu işin en tepesindeki adam, Bakan Koca bile, "Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir doz aşı yapıldığında bundan hepimiz mutluluk duyuyorduk. Aşılanmanın, toplumun tüm bireylerine karşı da görevimiz olduğunun farkındaydık. Şimdi ciddi artışların olmaması üzüntü verici. 30 ilde 2. doz oranı %75'in altında. aşı önemini koruyor." demiş.

 

Başka söze ne hacet.

BİR ÖNERİ HİKAYESİ (IV)

II.nci aşamada belirlenen hedeflerin ‘nasıl?’ yerine getirileceği önemli ve ağır bir çalışma gerektiriyordu. Yani III.ncü aşama olan;’ulaşmak ıstediğimiz yere nasıl varabiliriz?’ bölümü nasıl ve kim tarafından yapılacağını da içerecek şekilde ‘nasıl yapacağız?’ sorusunun cevaplandırılması ekseninde ortaya konulacaktı.

Nitekim Susurluk için “Bir stratejik plan önerisinin” “Gitmek istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz ?” sorusu üzerindeki çalışma bittiğinde tarih 20 Ekim 2021’i gösteriyordu. “Özet değerlendirme” başlıklı yazım buraya kadar gelen aşama ve sonuçları özetlemek için yazılmıştı.

Allaha hamd olsun ki II. Aşamada öngörülen Stratejik amaç ve hedeflere ulaşmak için kullanılacak yöntem, yol haritası ve faaliyetler ortaya çıkmıştı. Belirlenen strateji ve projeler uygulamada işin “nasıl?”ını şekillendirecekti.

Stratejik plân çalışmasının son aşaması, yani “Başarımızı nasıl takip eder ve değerlendiririz?” sorusu üzerindeki çalışma ise 27 Ekim 2021 günü “İzleme” başlığı ile açıldı. Üç haftalık bir üçleme olarak; “İzleme”, “değerlendirme” ve “güncelleme” yazıları ile tamamlandı.

Zira değişimi yönetirken sürecin nasıl yürüdüğüne dair bilgilerin derlenmesi, alınan sonuçların belirlenmiş vizyon, ilkeler, amaçlar ve hedeflerle ne ölçüde uyumlu olduğunun takibi gerecekti. Kısaca ortaya çıkan performansın değerlendirilmesi diyebileceğimiz bir safha bu. Ki buradan elde edilecek sonuçlarla plânın gözden geçirilmesi ve gereğinde bazı kısımlarının güncellenmesi mümkün olabilsin.

İki yıl önce daha en başında ‘Stratejik Plân’ başlıklı bir yazımızla önerdiğimiz planlama seçeneğinin ne olup ne olmadığını açıklamıştık. Neticede ‘Susurluk için ne yapılabilir?’ sorusuna cevap bulmak adına ‘Bir Stratejik Plan önerisi’ ortaya koymaya çalışacaktık.

Elbette ‘bir değişim plânının olması, gerçekleştirilmesi için asla yeterli değildi. Bu nedenle, önerimizin uygulanabilir bir stratejik plân olmasına özen göstermek durumundaydık. Mevcut durum, misyon ve temel ilkelerden hareketle geleceğe dair bir vizyon oluşturulması, bu vizyona uygun amaçlar ile bunlara ulaşmayı mümkün kılacak hedef ve stratejiler belirlenmesi, ölçülebilir kriterler geliştirerek performansın izleme ve değerlendirilmesi gerekiyordu.

Sonuçta bu ‘stratejik yönetim’ yaklaşımıyla önerimizin temel kavramları; misyon, değerler, ilkeler, vizyon ve stratejik amaçları belirlenmişti. Ancak bir stratejik planın uygulanabilirliği ve ömrü onun esnek olmasına da bağlı. Bu nedenle planın temel kavramları olan misyon, değerler, ilkeler, vizyon ve stratejik amaçlar da süreç içinde izlenmeli, değerlendirmeli ve güncellenebilmeliydi. 

Peki, bu nasıl olacaktı? İcabında uygulamanın izlenmesi sürecinde düzeltilmesi ve yenilenmesi gerektiği düşünülen temel kavramlar da değerlendirilerek güncelleme işlemine tabi tutulabilmeliydi. Bu şekilde planın ana çatısı dahil tüm ayrıntıları gerektiğinde güncellenerek uygulamanın sürdürülebilirliği sağlanmış olacaktı.

Ancak, bu tarz bir yönetim çalışmasına en geniş katılım sağlanmalı, değişik taraf ve seviyelerden insanlar sürece dahil edilmeliydi. Çünkü bu tür bir çalışma, her şeyden önce katılımcı ve esnek bir yönetim yaklaşımına ihtiyaç gösteriyordu. Böylece plânın sahiplenilmesi ve harekete geçilmesi kolay olabilirdi. Ortak akıl böyle bir ortamda bir bütün olarak kendisini tanıma, çıkış yolunu ve başarıyı paylaşma fırsatı bulabilirdi. Bu sürecin bir yan ürünü olarak yaşanan birlikte olma hali, güçlü iletişim ve motivasyon da ilerde yaşanabilecek birçok olumsuzluğa geçit vermeyecekti.

İşte iki yıldır devam eden bu süreç; ‘neredeyiz?, nereye ulaşmak istiyoruz?, ulaşmak istediğimiz noktaya nasıl gideriz? Ve başarımızı nasıl değerlendiririz?’ şeklinde ifade edilebilecek dört temel soruya cevap arayarak gelişmiş ve hamdolsun artık sonuçlanmış vaziyette. Neticede ortaya çıkan vizyon öngörümüz susurluğun 2023-28 döneminde yükselmesini arzu ettiğimiz seviyeyi, strateji ve hedeflerse o noktaya nasıl ulaşabileceğimizi gösteriyor. 

Son üç hafta boyunca da stratejik plan uygulamasının ‘nasıl izleneceği, nasıl değerlendirileceği ve nasıl güncelleneceğini’ de ortaya koyup 10 Kasım 2021 günlü yazımızla beraber '2023-28 dönemi beş yıllık orta vadeli, bölgesel bir stratejik alt plân'  önerimizi tamamlamıştık. Böylece stratejik plân çalışmasının ıv.ncü ve son aşamasında; ‘başarımızı nasıl takip eder ve değerlendiririz?’ sorusu da açıklığa kavuşmuştu. 

Böylece değişimi yönetirken sürecin nasıl yürüdüğüne dair bilgilerin derlenmesi, alınan sonuçların belirlenmiş vizyon, ilkeler, amaçlar ve hedeflerle ne ölçüde uyumlu olduğunun takibi mümkün olabilecekti. Ayrıca, hedeflenen sonuçların nasıl ve ne ölçüde gerçekleştiğinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve güncellenmesi stratejik planın daha uzun vadede etkin bir şekilde uygulanmasını mümkün kılacak önemde bir konuydu.

Ancak, ‘izleme, değerlendirme ve güncelleme’ yapılabilmesi için elbette ki öncelikle önerimizin resmi bir belgeye dönüşmesi, ardından da gelecek için aynı vizyona inanmak, belirlenmiş stratejileri bilinçli bir şekilde uygulamak gerekiyordu.

(Devam edecek)

06 Aralık 2021 Pazartesi 18:00 ORJAN POSTASI..................................Kooperatif olmak ya da olmamak!

Kooperatif olmak ya da olmamak!

Sosyal hayatımızda durduğumuz nokta ile istek ve amaçlarımız kadar, bu yolculuk için kullandığımız araçların da önemi var. Bir deniz kenarındaysak seçeceğimiz vasıta öncelikle bir deniz aracı olurdu. Kara yolculukları için otomobil, otobüs ya da tren birbirine alternatif araçlar. Aynı şekilde hava yolunu seçmek durumunda olduğumuz hallerde tercihlerimiz son derece sınırlı.

 

Ama o araca bir kere bindikten sonra kurallarına uymak gerek. Otobüs gemiye benzemez. Tren otomobil gibi değildir, ancak kendi yolunda gider. Uçak havadayken "inecek var!" diyemezsiniz. Trende "Şuraya da gidiversek, orayı da görüversek" demek çok saçma olur. Hatta bir otobandaysanız da her istediğinizi serbestçe yapamaz, duramaz, hız sınırlarını ihlal edemezsiniz. Bu yüzden araç seçimi genellikle; konumumuzla, yolumuz ve gideceğimiz yerin gerekliliklerine uygun yapılır. Zira, onun üzerindeki yolculuğumuz bitene kadar istesek de istemesek de yaşamımız ona göre şekillenecektir. 

 

Doğduğumuz yerin bizi tanımladığı gibi, ülkemizin yasaları ne yapabileceğimizi, ne yapmamamız gerektiğini de belirler. Çalıştığımız işyerinin kurallarını daha baştan seçmiş oluruz. Bir ürün alsak imzaladığımız sözleşmeyle bağlı hale geliriz. Bir dernek üyesi olsak onun amacıyla, tüzüğüyle sınırlı hareket etmek durumunda kalırız. İşyeri açsak o işin de kanunu, yönetmeliği vardır. Kaldı ki “ben inanıyorum” dediğimiz zaman bile o inancın gereklerini kabul etmiş olmaz mıyız? 


Konut sahibi olsak, bilsek de bilmesek te hak ve sorumluluklarımız 634 sayılı Kat Malikleri Kanununda yer alır. Üzerinde yaşadığımız "Orjan" öncelikle işte bu gerçekle yüz yüze getirir bizi.  Bildiğimizi var saydığımız, ama unuttuğumuzu bile unuttuğumuz bir gerçeği. Gözbebeğimiz Orjan, 1163 sayılı KOOPERATİFLER YASASINA göre "SINIRLI SORUMLU ORJAN TURİZM VE KONUT KOOPERATİFİ" adıyla (sözleşme 3.ncü madde) faaliyet gösteren 43 yıllık "BİR KOOPERATİFTİR". Üstelik 1803 üyeli hayli büyücek ve yaşlı bir kooperatif.

1978’de kurulan Kooperatifimizin “AMAÇ VE FAALİYET KONULARI”, “Kooperatifin amacı ortaklarının konut ihtiyaçlarını karşılamaktır” cümlesiyle özetlenen 6.ncı maddede sayılmış. Maddenin 1.nci fıkrası “….ortaklarına konut yaptırır”,  2.nci fıkrasında “Yaptırılan konutların mülkiyetini bu ana sözleşmede yazılı esaslara göre ortaklarına aktarır” hükmü var. 3.ncü fıkra ise “tesis kurma, işletme ve kiraya verme ile ilgili”. Fıkrada “Ortaklarının sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerekli tesisleri kurar, bu tesisleri işletir veya kiraya verir” ifadesi geçiyor.

Görüldüğü üzere çeşitli nedenlerle yapılmamış 13 konutun dışında kooperatifin amacı çoktan sona ermiş durumda. Buna rağmen  yaptırılan konutların mülkiyetini bu ana sözleşmede yazılı esaslara göre ortaklarına aktarmamış/aktaramamış, ferdi mülkiyete geçememişiz. Bu yüzden hala 1163 sayılı yasaya göre S.S ORJAN TURİZM VE KONUT KOOPERATİFİ olarak yola devam ediyoruz. Süre uzatımları nedeniyle son güne kadar 60.ncı yılı beklemek, 634 SAYILI KAT MÜLKİYETİ KANUNU UYARINCA SİTE YÖNETİMİNE GEÇMEMEK, bizi her sene biraz daha ağırlaşan yükler altına sokuyor.  

Zaten kooperatifin tasfiye sürecine girmesi, şekil değiştirmesi ve site yönetimine geçiş kararları hemen hallolabilecek basit konular değil. Çetin, zorlu, karmaşık ve uzun soluklu bir süreç. İşte maalesef o zamana kadar bu 1163 sayılı kanun, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Medeni kanun ve Vergi Usul yasası gibi ilgili temel kanunlar çerçevesinde hareket etmek zorundayız. Doğal olarak zaman içinde bu kanunlarda yapılan değişiklikler de bizi bağlayacak. Tabi bu gibi durumlarda kooperatif ana sözleşmesinin de güncellenmesi gerekiyor. 

Ülkemizdeki Kooperatifler kendilerine has özellikleri ve ilkeleri bulunan bir ortaklık modeli.  29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunundan ayrı olarak 1969 yılında kabul edilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile bağımsız bir kimlik kazanmışlar. Elli yıldan uzun süredir uygulamada olan bu kanun, yıllar içerisinde ortaya çıkan ihtiyaçlara uygun olarak bazıları sınırlı bazıları kapsamlı olmak üzere tam 18 değişikliğe uğramış. Yapılan onca değişikliğe rağmen hala yeni düzenlemelere ihtiyaç gösteriyor. Çünkü yaşanan teknolojik gelişmeler, iletişim imkanları ve küreselleşen dünyadaki etkileşimler kanunda daha kapsamlı ve işlevsel düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmakta.

 

Bu sebeple 1163 sayılı kanun bir kez daha değiştirildi. 7339 sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 21 Ekim 2021 tarihinde TBMM'de görüşülerek kabul edildi ve 26 Ekim 31640 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak uygulamaya girdi. Gerekçesine baktığımızda; Bu amaçla hazırlanan Kanun Teklifi ile ülkemizde bulunan kooperatif ve üst kuruluşları; uluslararası kooperatifçilik ilke ve uygulamalarına uygun şekilde faaliyet gösteren, ortak sorumluluk ve kendi kendine yönetim esaslarına bağlı, şeffaflığı esas alan ve ortaklarının haklarını koruyan, çağdaş yönetim ilkelerini benimseyen, etkin bir şekilde denetlenen, ekonomik ve bölgesel kalkınmaya katkıda bulunan ticari işletmeler haline getirilmek istendiği ifade ediliyor.

 

Bu değişiklikle bizi yani ORJANI ilgilendiren güncellemeler özet olarak şöyle sıralanabilir:

 

1) Yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu, gelir gider farkı hesapları, bilanço ve denetçi raporlarının ortaklar tarafından elektronik ortamda da incelenebilmesine imkan sağlandı.

2) Genel kurul toplantılarının birleştirilme süresi üç yıldan iki yıla indirildi ve genel kurul toplantılarının elektronik ortamda yapılabilmesi geldi.

3) Kooperatif ortaklıklarına, kooperatif bilgi sistemi üzerinden genel kurula katılma hakkını haiz ortaklıkları gösterir listeye erişim yetkisi tanındı.

4) Kooperatiflerin, yönetim kurulu asil ve yedekleri ile Denetim Kurullarına bakanlığın eğitim programını tamamlama zorunluluğu getirildi.

5) Kooperatifin işlem ve hesaplarını tetkik eden denetçilerin seçilmelerine ilişkin esas ve usuller düzenlendi ve belirlenecek kooperatiflere dış denetim yaptırılma zorunluluğu geldi.

6) Kooperatiflere genel kurul toplantılarından en az on beş gün önce ilgili Bakanlıktan temsilci talebinde bulunma zorunluluğu getirildi.

7) Ticaret Bakanlığı tarafından oluşturulacak Kooperatif Bilgi Sisteminin niteliği ve kapsamının belirlenmesi ile ortaklar listesinin bilgi sisteminden alınacağına ve elektronik genel kurul yapabileceğine, yönetim ve denetim kurulu üyelerine yönelik eğitim şartına, üst üste iki dönem yönetim kurulu üyeliği yapanların tekrar seçilmelerine ilişkin dönem sınırı getirilmesine ve belirlenecek kooperatiflerin zorunlu dış denetime tabi tutulacağına ilişkin hükümlerle ilgili Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelik yayımlanması öngörüldü.

 

Şimdi bu değişikliklere tek tek bakalım. Teklif ile en başta; yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu, gelir gider farkı hesapları, bilanço ve denetçi raporlarının ortaklar tarafından elektronik ortamda da incelenebilmesine imkan sağlanıyor.

 

Bu değişiklikle, ortaklar tarafından Yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu, gelir gider farkı hesapları, bilanço ve denetçi raporları, artık KOOPBİS (kooperatif bilgi sistemi) üzerinden elektronik ortamda incelenebilecek. Doğal olarak seçimlerde aday olan kişilere de, genel kurul toplantısına katılma hakkını haiz ortakları gösterir listeye erişme imkanı sağlanmış olacak.

 

Böylece; yönetim kurulu yıllık faaliyet raporu, gelir gider farkı hesapları, bilanço ve denetçi raporlarının ortaklar tarafından elektronik ortamda da incelenebilmesine imkan sağlanarak ortakların kooperatifin işleyişi hakkında daha etkin bilgi edinebilmelerinin önü açılmış oluyor. Kırıcı tartışmaların, sonuç alınamayan yakınmaların da önü kesilmiş olacak. Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle de, özellikle seçim dönemlerinde adaylar arasında fırsat eşitliğinin sağlanması ve seçimlerin daha şeffaf ve adil bir ortamda gerçekleştirilmesi amacıyla aday olan kişilere, genel kurul toplantısına katılma hakkını haiz ortakları gösterir listeye erişme imkanı sağlanmış. Ayrıca maddeye eklenen fıkrayla, elde edilen bilgilerin 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa uygun olarak hangi amaçlarla kullanılabileceğinin sınırları çizilmiş.

 

Bir sonraki değişiklik; üst üste iki dönem yönetim kurulu üyeliği yapanların tekrar seçilmelerine ilişkin sınırlama ile elektronik ortamda genel kurul yapabilme imkânı ile ilgili. Ayrıca Genel kurul toplantılarının birleştirilme süresi de üç yıldan iki yıla indiriliyor.  

 

Yapılan değişiklikle olağan genel kurul toplantılarını birleştirebilme süresi, yönetim ve denetim kurulu görev süresinin üst sınırı ile uyumlu hale getirilerek üç yıldan iki yıla indirilmiş. 


Böylece, üst üste iki dönem yönetim kurulu üyeliği yapanların aradan bir seçim dönemi geçmedikçe bu göreve tekrar seçilemeyecekleri hükme bağlanmış oluyor.

 

Maddeye eklenen altıncı fıkrayla da, kooperatiflerin daha güvenilir ve şeffaf işletmeler olmasının sağlanması amacıyla, genel kurul toplantılarından önce toplantıya katılma hakkını haiz ortakları gösterir listenin kooperatif bilgi sisteminden alınması zorunluluğu getirilmiş. Böylece, kooperatif bilgi sisteminden alınacak liste sayesinde ortaklardan veya kooperatif yönetiminden bu konuda gelecek itirazlar önlenerek genel kurulların sağlıklı bir şekilde yapılması hedeflenmiş.

 

Bu değişiklikte belki de en önemli konu genel kurul toplantılarının artık ana sözleşmede hüküm bulunması şartıyla elektronik ortamda da yapılabilecek olması. Maddeye eklenen yedinci fıkrayla, Türk Ticaret Kanununun 1527 nci maddesiyle de uyumlu olarak kooperatiflerin elektronik ortamda genel kurul yapabilmesi imkânı getirilmiş. Böylece ortakları uzak mesafelerde bulunan veya ortak sayısı fazla olan kooperatiflerde aynı anda aynı mekânda bulunma sorununun ortadan kaldırılması ile zaman ve maliyet tasarrufu sağlanması amaçlanmış.

 

Ancak bu konularla ilgili uygulama esasları ile genel kurula elektronik ortamda katılmaya ve oy vermeye ilişkin anasözleşme hükmü örneği Ticaret Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenecek.

 

Aynı değişiklikle Kooperatiflerin, yönetim kurulu üyeleri ve yedeklerine bir eğitim programını tamamlama zorunluluğu getiriliyor. Konu 5.nci madde ile düzenlenmiş.

 

55 inci maddeye eklenen üçüncü fıkra değişikliği ile; Çalışma konusu, ortak sayısı ve ciro gibi kıstaslara göre belirlenen kooperatiflerin yönetim kurulu ile denetleme organı üyeleri ve yedekleri, seçilmelerini takiben en geç 9 ay içinde kooperatifçilik eğitim programını tamamlamaları gerekiyor

Bu eğitim kooperatifçilik konusunda yöneticilerin bilgilerinin arttırılması amacını güdüyor. Ancak bu zorunluluk şu anda görevde olanları kapsamıyor.

 

Çünkü, MADDE 17 ile 1163 sayılı Kanuna geçici bir madde eklenmiş ve: “GEÇİCİ MADDE 7- 55 inci ve 65 inci maddelerin üçüncü fıkraları bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler için yapılacak ilk seçimlere kadar uygulanmaz. Mezkûr fıkralarda yer alan dokuz aylık süre 31/12/2022 tarihine kadar seçilecek yönetim kurulu üyeleri ve denetçiler için bu tarihten itibaren başlar” denilmiş.

 

Ayrıca MADDE 7 ile 1163 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin ikinci fıkrası Yönetim kurulunu; kendi tutanakları, genel kurul tutanakları, ortak listeleri, gelir-gider hesapları ve yıllık bilançonun usulüne uygun olarak hazırlanması ve saklanmasından, tetkik olunmak üzere denetçilere verilmesinden sorumlu tutacak şekilde değiştirilmiş. Görevi sona erenlerin de sorumlulukları altında bulunan para, mal, defter, belge ve diğer kooperatif varlıklarının seçimlerin yapıldığı genel kurul toplantı tarihinden itibaren üç iş günü içinde tutanakla yeni seçilenlere teslimini zorunlu kılıyor.

 

Böylece, 1163 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki kooperatife ait belgelerin hazırlanması ve saklanmasına ilişkin mevcut fıkra güncellenmiş ve yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları altında bulunan belge ve varlıkları görevleri bitiminden itibaren üç işgünü içinde yeni seçilenlere teslim zorunluluğu getirilerek bu konudaki belirsizlik giderilmiş.

 

Takip eden 8.nci madde ile denetçilerin seçilme esasları, tabi olacakları eğitim, sorumlulukları ve tescil şartı düzenleniyor.   


Böylece bu düzenleme ile belirlenen kooperatiflerin denetim kurulu üyeleri için de, kooperatifçilik ve denetim konusunda bilgilerinin arttırılması amacıyla, eğitim programını tamamlama zorunluluğu getirilmiş. Ancak bu zorunluluk yönetim kurulu üyeleri gibi GEÇİCİ MADDE 7 ile şu anda görevde olanları kapsamıyor. Buna göre, kooperatiflerin halihazırdaki yönetim ve denetim kurulu üyeleri bir sonraki seçimlere kadar eğitim şartından muaf tutulmuş durumda. 


Ayrıca, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten, 31/12/2022 tarihine kadar seçilecek yönetim ve denetim kurulu üyelerinin eğitim alma zorunluğunun da bu tarihten sonra başlayacağı belirlenmiş.

 

Değişikliğin dördüncü fıkrasıyla, denetim kurulu üyeliğinin herhangi bir nedenle boşalması halinde bu boşluğun nasıl doldurulacağına ilişkin tereddütler de giderilmiş. Ayrıca anasözleşme ve genel kurul kararı ile denetim organının görev ve yetkilerini artırmak ve özellikle ara denetlemeleri öngörmek mümkün hale getirilmiş.

 

Bu düzenlemelere ilave olarak farklı ve çok önemli bir değişiklik olarak yine belirlenecek kooperatiflere artık “dış denetim” zorunluluğu geliyor.  Yapılan bu değişiklikle, denetim sisteminin yeniden düzenlenmesi ve etkin bir denetim modelinin kurulması amaçlanmış. Bu kapsamda etkin bir denetim için, dünya kooperatifçiliğinin Almanya, Japonya, Kanada, İspanya, Polonya ve İtalya gibi başarılı örneklerinde bulunan zorunlu dış denetim sisteminin ülkemizde de uygulamaya geçirilmesi hedeflenmiş durumda.

 

Maddenin birinci fıkrasıyla, kooperatiflerdeki mevcut denetim kurulunun yanı sıra; çalışma konusu, ortak sayısı ve ciro gibi kıstaslara göre belirlenecek kooperatifler ve üst kuruluşlarına dış denetim yaptırılması zorunluğu getirilmiş oluyor.


İkinci fıkrayla, dış denetimin bağımsız denetçiler; Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa tabi meslek mensupları ve ilgili Bakanlıklarca yetkilendirilen birlik ve merkez birlikleri tarafından yapılması öngörülmüş. 


Dış denetimi yapacak denetçiler bu fıkra kapsamında belirtilen denetçiler arasından genel kurulca seçilecekler.

 

Bu saydığımız değişiklikler Orjan'ı doğrudan ilgilendiren düzenlemeler. Elbette daha arızi, dolaylı etkilenebileceğimiz konular da var. O nedenle Orjan yönetiminin bu yenilikler için en kısa sürede gerekli çalışmaları tamamlayıp ana sözleşme değişikliğini Genel kurul gündemine getirmesi gerekiyor. Aksi halde bunun ciddi bir müeyyidesi de var. MADDE 19 ile 1163 sayılı Kanuna eklenen geçici madde bu müeyyidelerle ilgili.

 

Buna göre, yapılan düzenlemelere intibak edilmesi amacıyla, kooperatif ve üst kuruluşlarına üç yıllık intibak süresi öngörülmüş ve bu süre zarfında gerekli anasözleşme değişikliğini yapmayan kooperatiflerin dağılmış sayılacağı hüküm altına alınmış. 

Ayrıca, Kooperatif Bilgi Sistemi (KOOPBİS)’nin kurulması için 1 yıl, verilerin sisteme girişi için de altı aylık süre verilmiş. Verilen bu sürelere rağmen veri girişi yapmayan kooperatif ve üst kuruluşlarının yönetim kurulu üyeleri için idari para cezası getirilmiş.

 

Öte yandan aynı Kanun, öngörülen değişiklikler doğrultusunda hazırlanması gereken yönetmeliklerin 6 ay içinde çıkarılmasını da hükme bağlamış durumda. KOOPBİS uygulamaya geçinceye kadar, kooperatifler ve üst kuruluşları ortak listelerini mevcut hükümlere göre alabilecekler.

 

Bütün bunlar ne anlama geliyor özetleyelim. Öncelikle ORJAN’ın 1163 sayılı Kooperatifler kanunu ve mevzuatı çerçevesinde yönetildiğini anlamamız gerekiyor. Doğal olarak da bu kanunda işaret edilmiş ilgili diğer kanun ve mevzuatla bağlıyız. Tabi ki yapılan değişiklik ve güncellemelere de uyum göstermemiz şart. Buradan çıkış yine ancak kanunun öngördüğü 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa yani site yönetimine geçmekle mümkün. Bu da kooperatif yönetiminin görevini yapıp bir an önce ferdi mülkiyete geçişi sağlamasını gerektiriyor. Bunu yapmadığımız sürece kooperatif olarak kalmaya, düşünmeye ve çalışmaya devam edeceğiz. Ta ki bir sebeple tasfiye zorunluluğu ile karşı karşıya gelene kadar.

 

İkinci önemli değişiklik KOOPSİS’in kurulması, ortak listesi ve finansal tablolara ulaşılabilmesi ile genel kurulların aynı elektronik ortamda yapılabilmesi konusunda gerçekleşiyor. Hedeflenen altyapı gerçekleştiğinde; ortak listelerine, yönetimin faaliyet raporlarına, genel kurul kararlarına ve denetçi raporlarına kolayca ulaşılabilecek. Bu şu anda seslendirilen pek çok şikayeti de ortadan kaldıracak bir yenilik.

 

Hele de genel kurulların elektronik ortamda yapılması mümkün olduğunda inanıyorum ki şu andaki mevcut genel kurul verimsizliği de sona ermiş olacak. Düşünebiliyormusunuz; bırakınız bu kadar büyük bir ortak kitlesinin bir araya getirilmesinin zorluğunu, hazirun cetveli imzalamanın bile kuyrukta 3-4 saat sürdüğü bir eziyet yaşamayacağız. Oylamalardaki usulsüzlükler, oy sayım sorunları ve zaman kayıpları da tarihe karışacak. Orada bulunduğumuz süre zarfında daha fazla görüş belirtip daha fazla müzakere yapabileceğiz. Genel kurul tarihinde o anda bulunamayan, yurtdışında veya yurtiçinde pek çok insan oy kullanabilecek.  Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Yapılabilirse ne kadar güzel olur.


Bana göre en önemli üçüncü değişiklik dış denetim zorunluluğunun gelmesi. Bunun bizim için anlamı şu; mevcut denetim kurulunun yanı sıra dış denetim kuruluşlarınca da denetleneceğiz. Dış denetim bağımsız denetçiler ve yetkilendirilen kuruluşlar tarafından yapılacak.

Ancak, bu dış denetimi yapacak denetçiler belirtilen denetçiler arasından yine genel kurulca seçilecekler. Böylece, genel kurula sunulan faaliyet raporu, bilanço, gelir gider tablosu, bütçe gibi mali tabloların doğru olup olmadığı üzerindeki tartışmalar da sona erecek. Üzerindeki veriler üzerinden daha sağlıklı müzakere yapılabilecek.

Diğer konulara girmiyorum. Ancak bu noktada vurgulanması gereken iki önemli noktayı hatırlatmadan da geçemeyeceğim. Kanun değişikliğinin yönetmeliğe yansıması için 6 aylık bir süre var.  KOOPSİS için 1 yıl, veri girişi için 6 ay, ana sözleşmenin değiştirilmesi  için de 3 yıl öngörülmüş. Buna göre Usul ve esasların yayımlanması Mayıs Haziran ayını bulabilir. KOOPSİS'in kullanılabilir olması da 2023 başlarında mümkün. Kooperatifin kendini kanuna uyarlamasının son sınırı ise ana sözleşmenin değiştirilmesi de dahil 2025 yılı yazı. 

 

Demek ki bu sürecin aynı zamanda KOOPSİS’e altyapı hazırlığı, bilgi girilmesi, bu bilgilerin elektronik ortamda üyelere sunulması, genel kurulun elektronik ortamda yapılması ve ana sözleşmenin değiştirilmesi için değerlendirilmesi gerekiyor. Yani önümüzde 4 ya da 5 yıl içinde katedilmesi gereken çetin bir süreç var. Mevcut yönetimin, hatta aday olmaya namzet olanların bile halihazır görev ve sorumluluklarına ilave bir yük daha gelmiş durumda. Bu birincisi.

 

İkincisi, bu süreci akıllıca değerlendirerek 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre site yönetimine geçiş için bir fırsat olarak da değerlendirmek mümkün. Bu husus için ön şart olan ferdi mülkiyeti sağlama, gerekli imar değişiklikleri ve site yönetim planının günün şartlarına uyarlanması gibi temel adımlar da aynı süre içinde pekala atılabilir. O zaman zaten bir yandan da kooperatifin tasfiyesi ya da İşletme Kooperatifi gibi farklı bir alana evrilmesi gerekecek. Neden olmasın? Zaten çok zaman kaybettik. Bu niyetle şimdi başlasak zaten ancak 3 yılda tamamlanabilir.

 

Geleceğimiz ilanihaye Kooperatif olarak kalmak olmadığına göre niye zamanımızı tamamen ona uyarlamayla tüketelim ki. Enerjimizi site yönetimine geçiş için harcasak, gündemimizi site yönetim planına odaklasak daha doğru olmaz mı? Ben bu noktada sizlere kooperatif ana sözleşme değişikliği yerine site yönetim planı değişikliğini düşünmenizi öneriyorum. Şayet mevcut kooperatif kendini tamamen dağıtmayıp, İşletme kooperatifi olarak devam etmeyi düşünürse de ne ala. O zaman da direkt olarak 1163 sayılı kanuna uygun olarak amaçlanan işletme kooperatifi ana sözleşmesi üzerinde çalışmak daha isabetli olmaz mı? 

 

Görülüyor ki her halukarda önümüzdeki yıllar devam eden süreçte hangi aracı kullanacağımızı, hangi yolu tercih edeceğimizi, hangi yasal zeminde ilerleyeceğimize karar verip o yolda çaba sarf edeceğimiz yıllar.  Durağanlaşma ve rehavet değil değişme zamanı. Mevcut yüklerin altında kalıp ezilmeden, aktif bir vizyonla geleceği inşa edebilmenin vakti. 


Yönetime gelenlerin bunu vaad ederek gelmediklerini biliyorum. Hatta diğer adayların bile bu konuda ciddi bir söylemleri olmadı. Ama "kanalizasyon" işinde olduğu gibi gerçekler bambaşka. İşte bu kanun değişikliği de onların önüne hiç te hesap etmedikleri yüklü bir gündem getiriverdi. Üstelik hiçbirinin tam kavrayamadığı devasa SİTE YÖNETİMİNE GEÇİŞ SÜRECİ de kabaran bir dalga gibi üstlerine doğru geliyor. 


Onları ve kendimizi düşünürken gözlerimin önüne  bir an için Shakespeare'in Hamlet oyunundaki o meşhur sahne geldi. Ne diyordu eline kafatasını almış aktör: To be or not to be!”  Elbette "Olmak ya da olmamak" üzerine bir derdi var.  Bir an için ben bunu Türkçeye ve kendi halimize çeviriverdim:

 

“Kooperatif olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” Haftaya bu sorunun üzerinde düşünmeye devam edeceğiz. Hoşça kalın.